10 Kasım günü anlam ve önemi nedir?
10 Kasım günü anlam ve önemi nedir? Ulu Önder Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün ebediyete intikal etmesinin üzerinden tam 83 yıl geçti. Her yıl olduğu gibi bu yılda yurdun dört bir yanında, saatler 9'u 5 geçtiğinde sirenler çalacak ve sonsuzluğa uğurlanan Türkiye Cumhuriyeti'nin kurucusu yad edilecek. Haberimizden 10 Kasım günü anlamına ulaşabilirsiniz...
10 Kasım günü anlam ve önemi nedir? Başkomutan Gazi Mustafa Kemal Atatürk, her yıl 10 Kasım'da, tüm ülkede hüzünle anılıyor. Ölümünün 83. yılında, "Benim naçiz vücudum elbet bir gün toprak olacaktır. Fakat Türkiye Cumhuriyeti ilelebet payidar kalacaktır!" ifadeleriyle anılan kurucu Atatürk'ü bir gün değil her gün hatırlayan ve onun fikir meşalesini taşıyarak emin adımlarla Cumhuriyet yolunda yürüyen Türk halkı, yine yurdun dört bir yanında ulu önderi yad edecek. Biz de bu kapsamda, haberimizde, 10 Kasım günü anlam ve önemi nedir? sorusunu cevapladık. İşte detaylar...
10 KASIM GÜNÜ ANLAM VE ÖNEMİ NEDİR?
Her yıl 10-16 Kasım tarihleri arası Atatürk Haftası olarak kutlanır. 10-16 Kasım tarihlerini kapsayan hafta Türk milletini ve Türk topraklarını işgalcilerden kurtulmasında önemli rol üstlenen Türkiye Cumhuriyeti'nin kurucusu ve kurtarıcısı Mustafa Kemal Atatürk'ün aramızdan ayrıldığı hafta olarak bilinir.
Hayatı boyunca varlığını Türk varlığına armağan etmiş, halkın kendi kendini yönettiği Cumhuriyet idaresini kurmuş, yaşamı süresince yapmış olduğu devrimlerle, ülkemizi çağdaş ülkeler seviyesine ulaştırmış dünya lideri Atatürk, 10 Kasım 1938 günü saat 9'u 5 geçe hayata gözlerini yumdu.
Atatürk, padişahın ilgisizliği yüzünden enkaz haline ve işgalci devletler tarafından paylaşılan yurdumuzun, yok edilmek istenen ulusumuzun kurtarıcısıdır. Yüce Atatürk, hayatını ulusunun kurtuluşuna adayan, dünyada eşine az rastlanan liderlerden biridir. Yurdumuzu çağdaş ülkelerin seviyesine çıkarmak için gece gündüz demeden çalışarak halkın kendi kendini yönettiği cumhuriyet idaresini kurmuştur. Yaşamı süresince yapmış olduğu devrimlerle, ülkemizi çağdaş ülkeler seviyesine ulaştırmıştır.
10 Kasım 1938 tarihinde saat dokuzu beş geçe ulu önderimiz Mustafa Kemal Atatürk hayata gözlerini yumdu. Atamız her ne kadar aramızdan ayrılsa da yaptığı çalışmalarla, bıraktığı eserlerle, sözleriyle kısacası her şeyiyle bizlerle birlikte sonsuza kadar yaşayacaktır. Yüce Atatürk ‘ün yurdumuz ve Türk ulusu için yaptıklarını anlamak ve anlatmak için onu iyi tanımamız gerekir. Fikirlerinden yararlanılarak geleceğimizin temelini sağlamlaştırmalı, emanet ettiği Türkiye Cumhuriyetini sonsuza kadar yaşatmalıyız.
Bu nedenle her yıl 10 Kasım günü Atamızın aramızdan ayrılışı törenlerle hatırlanır ve bu günde Atatürk’ün vatanseverliği, kişiliği, devlet adamlığı, fikirleri ve yurdumuzun kalkınmasındaki çalışmaları anlatılır, yaptıkları kavramaya çalışılır. Onu, her 10 Kasım ‘da fabrikada, okulda, dağda, bayırda, ovada kısacası çağdaş yaşamımızda hissediyor ve görüyoruz. Her yıl 10-16 Kasım tarihleri arasındaki, Atatürk Haftasında Atatürk ün yaşamını anımsarız. Hafta süresince vatanseverliği, kişiliği, devlet adamlığı, fikirleri ve yurdumuzun kalkınmasındaki çalışmalarını anlatır, yaptıklarını kavramaya çalışırız.
ATATÜRK'ÜN HASTALIĞI
Mustafa Kemal Atatürk, 1938 başlarında iştahsızlık ve halsizlik hissetmeye başladı. Vücudunun çeşitli yerlerinde kaşıntılar meydana geliyor ve burun kanamaları güçlükle önleniyordu. Bu kaşıntıların Çankaya Köşkü'ndeki karıncalardan meydana geldiği öne sürüldü ve köşk ilaçlamaya alındı. Atatürk de özel bir kür tedavisi için Yalova Termal'e gönderildi.
Termal Otel'de, 22 Ocak 1938 günü Atatürk'ü muayene eden Dr. Nihat Reşat Belger, karaciğer rahatsızlığından kuşkulandı ve Atatürk'e siroz teşhisi koydu. Doktor Belger'in mutlak surette perhiz yapmasını tavsiye ettiği Atatürk, Termal Otel'deki tedavisine bir süre daha devam etti, ancak doktorların bütün itirazlarına rağmen 1 Şubat 1938'de tedaviyi yarıda bırakarak Bursa'ya hareket etti.
Atatürk'ün sağlık durumunun ciddiyet göstermesi hükûmeti de telaşlandırdı ve Başbakan Celâl Bayar, Avrupa'dan iki hekim getirilmesini önerdi. Atatürk o günlerdeki Hatay Sorunu yüzünden hastalığının dışarıda duyulmasının iyi olmayacağını düşündüğünü belirterek bunu reddetti ancak Türk doktorların kapsamlı bir muayene yapmasını kabul etti. 6 Mart 1938 günü beş doktor Çankaya Köşkü'nde Atatürk'e bir konsültasyon yaptılar ve siroz hastalığı teşhisini yinelediler. Atatürk'ün kesinlikle alkol almaması gerektiğini söyleyerek yoğun çalışma temposunu da biraz düşürmesini istediler.
Atatürk bu önerilere olumlu yanıt verdi. Bu muayeneden bir süre sonra Başbakan Celâl Bayar'ın tavsiyesi üzerine Paris Tıp Fakültesi'nden Prof. Dr. Noel Fissenger Ankara'ya davet edildi. Fissenger Atatürk'ü muayene etti ve diğer doktorların teşhis ve tavsiyeleriyle örtüşen bir tanı-tedavi ortaya koydu. İlk teşhisten sonra Fissinger Atatürk'e "Efendim, büyük savaşlar kazanmış olabilirsiniz ancak bu olayda vaka sizsiniz ve ben de sizin komutanınızım, lütfen bu hususu unutmayınız" telkininde bulunmuştu. Fransız doktorun sözleri, tavsiyeleri ve tavırlarından memnun kalan Atatürk doktorun tavsiyelerini ciddi şekilde uygulamıştır.
Atatürk'ün rahatsızlığı ve özellikle Avrupa'dan doktor getirtilmesi, dünyada geniş yankı buldu. Ölmek üzere olduğu ve siyasi mirasını kime bırakacağı yönündeki haberler üzerine Atatürk tüm dünyaya sağlıklı olduğunu göstermek isteyerek 19 Mayıs 1938 günü (Samsun'a çıkışının 19. yıldönümünde) Ankara Stadyumu'nda halkın karşısına çıktı. Bu, Ankaralıların karşısına son kez çıkışı oldu. Kutlamalar çok parlak geçti, o günün anısına Ankara Stadyumu'nun adı 19 Mayıs Stadyumu olarak değiştirildi.
Atatürk aynı gün törenden sonra, Hatay Sorunu ile ilgili olarak Mersin'e hareket etti ve daha sonra Adana'ya geçti. Yapılan askeri geçit törenleri ile ordunun başında olduğunu gösterdi. Bu törenler işe yaradı, dış basında çıkan hastalık ve "ölüyor" tarzı haberler kesildi. Ancak bu seyahat Atatürk'ün hastalığını iyiden iyiye artırmıştı. Atatürk 26 Mayıs 1938 günü son defa Ankara'dan ayrıldı, İstanbul'a hareket etti.
İstanbul'da 1 Haziran 1938'de Savarona Yatı'na geçti ve 25 Temmuz 1938'e kadar orada kaldı. Yaz sıcakları üzerine tekrar Dolmabahçe Sarayı'na döndü.
5 Eylül 1938 günü Atatürk vasiyetini yazdı ve bütün malvarlığını belirli şartlarla, genel başkanı olduğu Cumhuriyet Halk Partisi'ne bıraktı. Kız kardeşine, manevi çocuklarına ve İsmet İnönü'nün çocuklarına para yardımı yapılmasını belirtti. Ayrıca Türk Dil Kurumu ve Türk Tarih Kurumu'na da belirli miktarlarda yardım yapılmasını istedi.
6 Eylül 1938'de Fransız doktor Fissenger üçüncü defa İstanbul'a geldi. Atatürk'ün karnında biriken su iyice artmıştı. O gün Atatürk'ün karnından tam altı litre su alındı. Fakat buna karşılık Atatürk'ü daha da rahatlatmak için on iki litre su alındığı söylendi. 18 Eylül 1938'de Başbakan Celâl Bayar, Dolmabahçe Sarayı'na geldi ve dört yıllık ekonomik plan dosyasını sundu. Atatürk, ülke ekonomisi için çok önem taşıyan projelerin gerçekleştirilmesi için Türkiye'nin önünde en fazla üç yıl olduğunu, bir dünya savaşı çıkacağını ve bir an önce bu projelerin hayata geçirilmesini istedi.
ATATÜRK'ÜN SON GÜNLERİ VE ÖLÜMÜ
Hastalık giderek ilerliyordu ve Atatürk'ün karnında yeniden su toplanmıştı. Ekim ayında yeniden su alma işlemi yapıldı. İşlemin ardından 16 Ekim 1938 günü öğleden sonra Atatürk ağır bir komaya girdi. Hükümet, ulusu Atatürk'ün sağlık durumundan haberdar etmek amacıyla 17 Ekim 1938'den itibaren Anadolu Ajansı aracılığı ile resmi tebliğler yayınlamaya başladı. Atatürk girdiği komadan 21 Ekim günü çıktı. Çok istemesine rağmen sağlık durumu elvermediği için 29 Ekim 1938 günü Ankara'da cumhuriyetin on beşinci yıldönümü kutlamalarına katılamadı. Bayram nedeniyle Ankara'da düzenlenen törenlerde Türk Ordusu'na hitaben yazdığı bayram konuşmasını Başbakan Celâl Bayar okudu. 29 Ekim akşamı Ankara'dan dönen Kuleli Askeri Lisesi öğrencileri Dolmabahçe Sarayı önünden geçerken sevgi gösterilerinde bulundular. Atatürk'ün TBMM beşinci dönem dördüncü yasama yılını açış konuşmasını da 1 Kasım 1938'de Başbakan Celâl Bayar okudu.
ÖLÜM ANINDA;
Cumhurbaşkanı Genel Sekreteri Hasan Rıza Soyak:
"Saat 18.00'den sonra yanından ayrılıp, günlük işlerimle meşgul olmak üzere büroma inmiştim; çok geçmeden fenalaştığını telefonla bildirdiler (saat 18.55). Telaşla hususî daireye koştum; yatak odasının iç içe olan iki kapısı arasındaki boşlukta Ali Kılıç duruyordu. Odaya girdiğim zaman Atatürk'ü şu vaziyette gördüm: Yatağın ortasında, iki elini yanlarına dayamış, oturuyor ve mütemadiyen öğürerek: "Allah kahretsin" diye söyleniyordu; ara sıra da hizmetçilerin tuttukları tasa koyu kahverengi bir mayi (pıhtılaşmış kan) çıkarıyordu.
Nöbetçi Doktor Abrevaya ile o sırada yetişen Prof. Dr. Neşet Ömer İrdelp kendisine yine bir taraftan bazı ilaçlar enjekte etmeye, bir taraftan da buz parçaları yutturmaya başladılar; bir aralık sağında bulunan tuvalet masası üzerindeki saate baktı; her halde iyi göremiyordu ki bana sordu:
"Saat kaç?.."
Cevap verdim: "7.00 Efendim."
Aynı suali bir iki defa daha tekrar etti, aynı cevabı verdim. Biraz sükûnet bulunca yatağa yatırdık; başucuna sokuldum:
"Biraz rahat ettiniz değil mi efendim?.." diye sordum.
"Evet!.." dedi.
Arkamdan Neşet Ömer İrdelp yanaşıp rica etti: "Dilinizi çıkarır mısınız efendim?"
Dilini ancak yarısına kadar çıkardı; Dr. İrdelp tekrar seslendi: "Lütfen biraz daha uzatınız!.." Nafile!.. Artık söyleneni anlayamıyordu; dilini uzatacağı yerde tekrar tamamen çekti; başını biraz sağa çevirerek Dr. İrdelp'e dikkatle baktı ve "Aleykümselam" dedi; son sözü bu oldu ve ikinci ponksiyondan tam 30 saat sonra komaya girdi."
9 Kasım günü ve gecesi bu ağır koma devam etti. Atatürk, 10 Kasım 1938 Perşembe sabahı saat 9'u 5 geçe, İstanbul Dolmabahçe Sarayı'nda hayatını kaybetti.
ATATÜRK TARAFINDAN YAPILAN YENİLİKLER
Siyasal Alandaki Yenilikler:
- Halifeliğin kaldırılması – 3 Mart 1924
- Saltanatın kaldırılması – 1 Kasım 1922
- Cumhuriyetin ilanı – 29 Ekim 1923
Hukuk Alanındaki Yenilikler:
- Mecellenin kaldırılması – 1924 – 1937
- Türk Medeni Kanunu ve diğer kanunların çıkarılarak laik hukuk düzenine geçilmesi – 1924 – 1937
- Ekonomi alanındaki Atatürk yenilikleri
- Çiftçinin özendirilmesi
- Aşar vergisinin kaldırılması
- Örnek çiftlikler inşa edilmesi
- Sanayiyi Teşvik Kanununun çıkarılıp yeni sanayi kuruluşlarının kurulması
- 1. ve 2. Kalkınma Planlarının (1933-1937) uygulamaya konulması, yurdun yeni yollarla donatılması
Toplumsal Yenilikler:
- Kadın erkek haklarının eşitlenmesi – 1926 – 1934
- Şapka ve kıyafet kanunu – 25 Kasım 1925
- Tekke, zaviye ve türbelerin kapatılması – 30 Kasım 1925
- Soyadı kanunu – 21 Haziran 1934
- Lakap ve unvanların kaldırılması – 26 Kasım 1934
- Uluslararası saat, takvim ve uzunluk ölçülerinin kabulü – 1925 -1931
Eğitim ve Kültür Alanındaki Yenilikler:
- Öğretimin Birleştirilmesi – 3 mart 1924
- Yeni Türk harflerinin kabulü – 1 Kasım 1928
- Türk Dil ve Tarih kurumlarının kurulması – 1931-1932
- Üniversite öğreniminin düzenlenmesi – 31 Mayıs 1933
Ölümünün 83. yılında, fikirleri, ilke ve inkılapları, yaktığı Cumhuriyet meşalesinin ışığıyla ölümsüzlüğü yakalayan ulu önder Mustafa Kemal Atatürk'ü minnet ve hasretle anıyoruz...