28 Şubat Postmodern Darbe: Tarihte kara bir leke! Alçak günü merak mı ediyorsunuz? Okuyanın canı yanıyor!
İnsanların sınıflara ayrıldığı, seçili hükümetin bastırılıp istifaya zorlandığı, İslam'ın tek bir hecesinden korkulduğu o kara günde neler mi yaşandı? 28 Şubat'ta ne oldu? 28 Şubat'ta ne yaşandı? 28 Şubat gerçekleri neler? Gelin, 28 Şubat "Postmodern Darbe"yi bir de bizden dinleyin...
28 Şubat'ta ne oldu? Tarihin lekeli günü 28 Şubat... 1997 yılında dönemin Başbakan ve Başbakan Yardımcıları Necmettin Erbakan ve Tansu Çiller hükümetinin, silahlı kuvvetler tarafından baskıya maruz bırakılarak istifaya zorlanmasıyla başladı. Utancın günü olarak adlandırılan bu dönemde Milli Güvenlik Kurulu, akıl ile bağdaşmayan kararlar alarak, Türkiye'nin seçilmiş hükümetine türlü oyun ve baskılarla el çektirdi. İşte, 28 Şubat'ta ne yaşandı? 28 Şubat gerçekleri neler? sorularının yanıtları...
28 ŞUBAT'TA NE OLDU?
28 Şubat, medyanın kukla olduğu döneme ait utanç günüdür. Bu öyle "Darbe" denilince akılda canlanan senaryolar gibi değil, çok daha korkunç bir planın başlangıcıdır. 28 Şubat'a kimse "Darbe" demez, 28 Şubat akıllarda daima ya "Utanç günü" olarak kalmış, "Postmodern Darbe" olarak adlandırılmıştır. Gerçekleştirilen eylem darbenin anatomisine terstir. Uygulanan psikolojik baskılar ve medya saldırıları tam anlamıyla faşist zihniyetin zorbalığından kaynaklanmaktadır. Dönemin gazete manşetleri, haberleri ve medya baskıları bunun en büyük örneğidir.
28 ŞUBAT'TA NE YAŞANDI?
İlk olarak İslam'ın kokusunu duyarak, devamının geleceği fikrine kapılıp hayrete düşen zihniyet, daha sonra hükümeti düşürmek istedi.. Dönemin Başbakanı Necmettin Erbakan'ın görüşmeleri ve görüşleri basında deprem etkisi yaratırken, gazete manşetlerine, "İrtica Geliyor", "70 yıllık imajımız güme gidiyor" şeklinde başlıklar atıldı. Bu da yaşanacak olan sürece zemin hazırladı. Korkulan somut gerçekler gözler önüne serilmişti, senaryo artık hazırdı...
İrtica (aslında İslam) kokusu yayılmaya başlamış, dönemin ordu ve bürokrasisi harekete geçmişti. Bunun için vakit kaybetmeden "İrticayla mücadele eylem planı" geliştirildi. "İrtica"ya karşı başlayan ordu ve bürokrasi merkezli bu süreç, Erbakan'ın istifasına ve REFAHYOL Hükûmetinin dağılmasına yol açtı. İşte zorbalık böyle başladı...
Kara dönemde, başta muhafazakar kesim olmak üzere, başörtülü kadınlar ötekileştiriliyor, eğitimleri dahi engelleniyordu. Başörtü yasağı gibi ayrımcı uygulamalara ve insan hakları ihlallerine başvurulmuş, genç kızlar için ikna odaları kurulmuştu.
İkna odası ne mi? "Ya başörtünü açarsın, ya da eğitimin ve işinle birlikte tüm hayatını elinden alırız" seçeneği. Bu seçeneği kabul etmeyip davasında direnenler işlerinden ve okullarından atılırken, özellikle İmamhatip liselerinde okuyan genç kızlar şiddete maruz kaldı.
28 ŞUBAT GERÇEKLERİ NELER?
Hadi Sivas Cumhuriyet Üniversitesi'nin Hemşirelik Bölümü mezuniyet törenine gidelim. Öğrenciler diplomalarını alırken, okul birincisi hem törene alınmıyor, hem de konuşmasına fırsat dahi verilmiyordu. Neden mi? Tek sorun, başörtüsü.
Başörtülü olduğu gerekçesiyle konuşturulmayan, hatta ve hatta törene katılması dahi kabul edilmeyen o kız cesaretini toplayıp kürsüye çıkıyor. Ağzından şu cümleler dökülüyor, "Ben okul birincisi olmama rağmen, bu törene katılmama müsaade edilmedi."
Bir el uzanıyor ve okul birincisinin ağzı kapatılıyor. Bu kişi Postmodern Darbe olarak adlandırdığımız darbeci zihniyetin yetiştirdiği ve geliştirdiği bir okul personelinden başka kimse değildi...
"Kes sesini senin konuşmaya hakkın yok" dedikleri bölüm birincisini yaka paça dışarı atmayı başarıyorlar.
"Kes sesini senin konuşmaya hakkın yok" Bu cümleyi unutmayın. Bölüm birincisi ne yapmış olabilir diye düşünelim? Derslerinde iyiymiş ki birinci olmuş, çalışkanmış ki birinci olmuş. Peki bu genç kızın konuşmaya neden hakkı yokmuş?
Başörtülüymüş...
Yapılan MGK toplantıları, alınan kararlar... Tüm oturumların tek bir konusu vardı. İrtica kokusu alınan her okul, kurum ve düzen denetlenecek, gerekirse ikna odaları kurulacak. "Özgürlük, bağımsızlık ve laiklik" başlıkları altında, kişinin hür iradesi ayaklarla çiğnenecek, dini yaşamasına müsaade edilmeyecekti.
ALINAN KARARLAR
28 Şubat'ta yapılan MGK (Milli Güvenlik Kurulu) toplantısı tam 9 saat sürdü. Toplantıda MGK laikliğin Türkiye'de demokrasi ve hukukun tapusu olduğunun altını çizdi. 28 Şubat 1997'deki MGK kararları hükümete bildirildi. Kararda, "Laiklik için yasalar uygulanmalı, tarikatlara bağlı okullar denetlenmeli ve MEB'e devredilmeli, 8 yıllık kesintisiz eğitime geçilmeli, Kuran kursları denetlenmeli, Tevhidi Tedrisat uygulanmalı, tarikatlar kapatılmalı, irtica nedeniyle ordudan atılanları savunan ve orduyu din düşmanıymış gibi gösteren medya kontrol altına alınmalı, kıyafet kanununa riayet edilmeli, kurban derileri derneklere verilmemeli, Atatürk aleyhindeki eylemler cezalandırılmalı" deniyordu.
Korkulan irtica, Refah Partisinin kapatılmasıyla sonuçlandı.