AK Parti Sözcüsü Ömer Çelik: Valiye militan diyen faşistin ta kendisidir
AK Parti Sözcüsü Ömer Çelik, MYK toplantısı sonrası gündeme ilişkin açıklamalarda bulundu. Çelik, yaptığı açıklamada "Valilere, kaymakamlara, yargı mensuplarına 'militan' diyenler faşistin ta kendisidir. Bu Nazi ağzıyla konuşmayı bırakmaları lazım." ifadelerini kullandı.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan başkanlığında AK Parti Genel Merkezi'nde gerçekleştirilen MYK toplantısı sona erdi. Toplantı sonrası AK Parti Sözcüsü Ömer Çelik gündeme ilişkin açıklamalarda bulundu.
AK Parti Sözcüsü Ömer Çelik, yaptığı açıklamada MYK toplantısında teşkilat çalışmaları, iç ve dış siyasetteki gelişmelerin yanı sıra önümüzdeki dönemde yapılması beklenen reform eylem planına ilişkin çalışmaların ele alındığını ifade etti.
Çocuklarının dağa kaçırılmasından HDP'yi sorumlu tutan Diyarbakır annelerinin 3 Eylül 2019'da başlattığı oturma eyleminin 512'nci gününe girdiğini anımsatan Çelik, 193 ailenin eyleme devam ettiğini evlatlarına kavuşma çağrılarını büyük bir hassasiyetle takip ettiklerini, Erdoğan'ın da ailelerle ilgili düzenli olarak bilgi aldığını aktardı.
Çelik, sağlık alanındaki gelişmelere değinerek, "Maalesef dünyada Kovid salgını ile ilgili yeni ve çok da hoş olmayan gelişmeler var. Mutasyona uğramış bir virüsten bahsediliyor ve mutasyona uğramış bu virüsün dünyanın çeşitli ülkelerinde sıkıntılara yol açtığı söyleniyor. Tabii o ülkeler söz konusu olduğunda uçuş yasakları hemen gündeme geliyor. Bu arada aşılama çalışmaları kuvvetli bir şekilde devam ediyor. 3 milyon dozluk aşıdan sonra 6,5 milyon dozluk aşı da geldi. Bütün bu süreçte Sağlık Bakanlığımız Kovid-19 aşısı bilgilendirme platformunu aktive etti. Böylece herkes buradan gerekli bilgilere ulaşabiliyor. Vatandaşlarımızın hızla aşılanmasına belli bir sistematik içerisinde devam ediliyor." ifadelerini kullandı.
Sağlık çalışanlarının zor şartlarda çalıştıklarını vurgulayan Çelik, "Bizim sağlık çalışanlarımız bütün fedakarlıklarıyla milletimize sahip çıkmaya vatandaşlarımıza sahip çıkmaya devam ediyor. Onlara şükranlarımızı sunuyoruz tabii ki onların bize ilettiği taleplerini yakından takip ediyoruz." değerlendirmesinde bulundu.
Çelik, Bitlis'in Ahlat ve Hizan ilçeleri ve Tunceli'de filyasyona giden sağlık çalışanlarının zorlu şartlardaki mesaisine değinerek, filyasyon ekiplerinin fotoğraflarını basın mensuplarına gösterdi.
Aşılama çalışmalarının güçlü şekilde süreceğini belirten Çelik, vatandaşların korunması için çok yönlü paketlerin ve çok yönlü eylem planlarının devreye sokulmaya devam edeceğini söyledi.
Çelik, AK Parti'deki kongre sürecine ilişkin, "Her hafta Cumhurbaşkanımızın online katıldığı şekilde, genel başkan yardımcılarımızın, bakan arkadaşlarımızın katılımıyla kongreleri gerçekleştiriyoruz. Gerçekten olağanüstü bir coşku var kongrelerimizde. Bu Kovid sürecinde kısıtlı sayıda insan alabiliyoruz kongre salonlarına, buna rağmen gördüğümüz coşkudan mukayeseli olarak baktığımızda çok büyük bir memnuniyet duyduğumuzu görebiliriz. Vatandaşlarımız, teşkilatlarımız ve kardeşlerimiz önümüzdeki dönemlere hazırlık için zamanında 2023'te yapılacak seçimler 2024'te yapılacak seçimler konusundaki iradelerini yüksek bir biçimde tutuyorlar. Herkes zamanında yapılacak seçimlerin süresi gelene kadar Türkiye'deki demokratik iradeyi ayakta tutma, birlik ve beraberliğimizi güçlendirme konusunda kongrelerimiz bir demokrasi şöleni bir demokrasi bayramı havasında gerçekleşiyor." şeklinde konuştu.
"ÜLKENİN GELECEĞİNE YÖN VERECEK PARTİ"
AK Parti teşkilatlarının demokratik bilincinin ve demokratik motivasyonunun yüksek olması sebebiyle gurur duyduklarını ifade eden Çelik, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Sadece birtakım arkadaşlarımızın göreve gelmesi, birtakım arkadaşlarımızın görevden gitmesi şeklinde bir kongre süreci gerçekleştirmiyoruz. Şimdiye kadar yürüttüğümüz çalışmaların bundan sonrasında da daha güçlü üretilmesi için bir ahitleşme olarak, yeniden hafızamızı tazeleme, irademizi tazeleme şeklinde bir yaklaşım olarak bu kongreler gerçekleşiyor ve büyük bir sinerji oluşuyor. Tecrübe ve yenilenme arasındaki dengenin hassasiyetle korunduğu kongreler gerçekleştiriyoruz. AK Parti kurulduğu günden beri tecrübeyle kadrolarını yenileme arasındaki dengeyi en hassas siyasi teraziyle tartan ve gerçekleştiren partidir. Kongrelerde gördüğümüz şey şudur AK Parti bir kere daha geleceğin partisi olduğunu, Türkiye'nin geleceğine yön verecek ana parti olduğunu da güçlü bir şekilde ortaya koyuyor. Cumhur İttifakı'nın daha da güçlenmesine dönük iradenin bu derece altının çizilmesinden büyük bir memnuniyet duyduğumuzu ifade ediyoruz."
Çelik, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'na yönelik eleştirilerde bulunarak, şunları söyledi:
"Maalesef Türk devlet hayatında ve siyaset hayatında görünmeyen bir yıkım siyasetiyle karşı karşıyayız. İlk defa bir siyasi partinin bu derece meşruiyet sınırlarının dışına çıktığını, Cumhurbaşkanımız hakkında devlet görevlileri hakkında Türkiye Cumhuriyeti'nin kurumları hakkında bir yıkım siyasetiyle hareket ettiğini görüyoruz. CHP'nin bu dilinin muhalif bir siyaset olmadığını bir yıkım siyaseti olduğunu daha önce burada ifade ettim. Aynı şekilde sivil siyaseti karşısına alan bir şekilde muhalefet üretmek değil husumet ve nefret üretmek eklinde bir yaklaşımı bir kere yaptılar iki kere yaptılar ama uyarmanıza rağmen bugün Sayın Kılıçdaroğlu'nun konuşmasından anlıyoruz ki nefret siyaseti ve husumet siyaseti CHP'de Kılıçdaroğlu tarafından bir yazılım haline getirilmiştir. Bu yazılım her gün yeni aplikasyonlar üreterek, nefreti artırmak husumeti arttırmak şeklinde bir tavır ortaya koyuyor. Esasında tabii siyasi parti kavramı üzerinde de Türkiye'nin çokça düşünmesi gereken bir durum."
AK PARTİ SÖZCÜSÜ ÇELİK'TEN CHP'YE SERT ELEŞTİRİ
Cumhuriyet Halk Partisi'ne yönelik eleştirilerini sürdüren Çelik, şunları kaydetti:
"Geçmişte Cumhuriyet Halk Partisinin önde gelenleri, önde gelen siyasileri saygın isimler hem CHP'nin geçmişine ve ideolojisine kafa yorarak, dünyayla bütünleşmiş bir sosyal demokrat partinin nasıl olması gerektiği konusunda çok şey yazdılar çok şey söylediler. Avrupalı bir sosyal demokrat ideolojinin, Avrupalı bir sosyal demokrat siyasetin CHP'ye hakim olması konusunda çok ciddi bir şekilde çaba sarf ettiler. Bunun teorisini oluşturdular, pratiğiyle ilgili çalışma grupları yaptılar ve çalışma atölyeleri oluşturdular ama şimdi gelinen noktada Avrupa'daki sol partilerden biri olma şeklinde geçmişte CHP'nin çok değerli isimlerinin, Türk siyasetine kazandırılmış kimisi hayatta olan kimisi hayatta olmayan çok değerli isimlerinin, o birikimlerinin yeni parti yönetimi tarafından tamamen berhava edildiğini görüyoruz. Artık Avrupa'daki sosyal demokrat partilere benzemek, oradaki siyasetin bir parçası olmak şeklindeki CHP motivasyonu tamamen yok olmuştur.
Artık Avrupa'daki aşırı sağcı partilerin liginde bir CHP yönetiminin söylemiyle karşı karşıyayız. Kuşkusuz bu CHP'ye destek veren kardeşlerimizin ve vatandaşlarımızın beklentileri açısından da büyük bir haksızlıktır. Zaten onlar da bu çelişkiyi görerek biraz sonra bahsedeceğim bunu çeşitli tepkilerine yansıtıyorlar. Şimdi Bugün Sayın Kılıçdaroğlu çok kötü bir grup konuşması yaptı tamamen dağınık bir zihinle, kes kopyala yapıştır yöntemiyle ama ortak bir noktası var. Nefret siyasetini ve husumet siyasetini mümkün olduğu kadar üretmek, Avrupa'daki sosyal demokrat partiler liginden bir an evvel aşırı sağcı partiler liginin en üst sıralarına tırmanmak şeklinde bir siyasi tutum sergiliyor. Dolayısıyla geçmişte CHP'ye emek verenlerin Avrupalı bir sosyal demokrat parti olsun diye fikir üretenlerin, siyaset üretenlerin bütün emeklerinin gasbedildiğini, Kılıçdaroğlu döneminde Avrupa'nın aşırı sağcılarıyla ırkçılarıyla yarışan bir siyasi dil kullanıldığını kayda geçirmek gerekiyor."
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun, partisinin TBMM'deki Grup Toplantısı'nda "AK Parti ne yapmak istedi de biz engel olduk?" ifadesini kullandığını hatırlatan Çelik, "Bizim bildiğimiz şudur, AK Parti bu memleket, millet ve devlet için ne yapmak istediyse hangi iyiliği üretmek istediyse karşımızda oldunuz. Bunu Mecliste vesayetin, jüristokrasinin, askeri vesayetin kalkmadığı zamanlarda bunları tahrik ederek, kışkırtarak yapmaya çalıştınız." ifadelerini kullandı.
Bir CHP milletvekilinin, "Türkiye'de ordu, kağıttan kaplanmış. Darbe bile yapamıyor." ifadelerini kullandığını dile getiren Ömer Çelik, "Darbe teşvik eden bir sözü yıllar evvel söylediğinde hepiniz sessiz kaldınız. Sonrasında da bunun devamı geldi. Parti kapatma girişimleri, AK Parti'yi kapatma girişimi söz konusu olduğunda Türkiye'nin en büyük partisi tamamen temelsiz, mesnetsiz bir biçimde kapatılmaya çalışıldığında yine sessiz kaldınız. Hatta bunu destekleyen açıklamalar yaptınız. Ne zaman iyi bir şey gerçekleştirsek jüristokrasi ve askeri vesayet üzerinden bir şey yapamaz hale geldiğinizde Anayasa Mahkemesine gitme şeklinde, bir siyasi partinin faaliyetini tamamen Anayasa Mahkemesine indirgeyen bir tutum sergilediniz." diye konuştu.
"BÜTÜN GİRİŞİMLERİNİZ BERHAVA OLDU"
CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu'nun sorunun cevabının açık olduğunu belirten Çelik, "'AK Parti ne yapmak istedi de biz engel olduk' diyor. Gücünüz yetseydi hepsine engel olacaktınız ama gücünüz yetmedi. Çünkü millet size destek vermedi, millet AK Parti'nin reform iradesine, milli siyasetine, demokratikleşme, reform ve Türkiye'yi büyütmek iradesine destek verdiği için sizin bütün bu girişimleriniz berhava oldu." dedi.
Yargı ve mülki idare mensuplarının tehdit edilip, baskı altına alınmaya çalışıldığını ifade eden Çelik, "Geçmişte yaptığınız gibi iktidara gelemediğiniz zaman, seçilmiş iktidarın üzerinde bir denetleme iktidarı kurmaya çalışıyorsunuz. Tarih boyunca bunu yaptınız, iktidara gelmek üzere kurgulanmadığınızı siz de çok iyi biliyorsunuz. İktidara gelmek yerine, milletin oyuyla iktidara gelmiş olanlar üzerinde bir denetleme iktidarı kurmak, bir engizisyon gerçekleştirmek üzere bu tavrı gerçekleştirdiniz. 60 ihtilaline, bu ideolojik desteği vererek imza attınız." ifadelerini kullandı.
Çelik, şöyle devam etti:
"Ondan sonraki bir sürü vesayet döneminde de aynı şeyleri gerçekleştirdiniz şimdi bunları söylediğin zaman geçmişten örnek verdiğimiz zaman Sayın Kılıçdaroğlu diyor ki 'Bunlar tarihte oldu. Bunları bir daha, bir daha gündeme getirmenin ne anlamı var?' Zaten mesele şu keşke tarihte olmuş olsaydı, bu kötülük ve yıkım siyasetini terk edebilseydiniz ama her fırsatta bunu yeniden gündeme getireceğinizi ifade ediyorsunuz. Yeniden bu siyasetin peşinden koştuğunuzu, yeniden bu siyaseti gerçekleştirmek için bir iktidar arayışı içerisinde olduğunuzu ifade ediyorsunuz.
Keşke demokratik bir diyalektik içerisinde sizinle kamu siyasetinin, çeşitli siyasi alanların daha iyi olacağına dair bir siyasi rekabet içerisinde olabilseydik ama siz siyasi rekabet üretmiyorsunuz. Tamamen siyasi husumet üretme peşinde dolaşıyorsunuz. Çok iyi hatırlıyorum iktidara ilk geldiğimizde, Türkiye Büyük Millet Meclisi'ne ilk girdiğimizde evet birtakım çatlak sesler vardı ama ona rağmen dış politika konusunda, ekonomi konusunda, diğer konularda faydalandığımız şeyler söyleyen çok değerli CHP aktörleri vardı. En azından bir siyasi rekabet içerisinde karşı argüman geliştiriyorlardı."
"BU KABUL EDİLEMEZ BİR TAVIRDIR"
Bir şey söylendiğinde, "Bu öyle değil" demenin muhalefet üretmek anlamına gelmediğini dile getiren Ömer Çelik, şöyle konuştu:
"Bu öyle değilse doğrusu nedir diye söylemeye kapasitesi olan CHP aktörleri vardı. O siyasilerin hepsi gitti, maalesef şimdi bir yönetim olarak, sözcüleri olarak tamamen bir yıkım siyaseti ile karşı karşıya kaldığımız bir tablo var. CHP'deki kardeşlerimizin de hiçbir şekilde tasvip etmeyeceği, Türkiye Cumhuriyeti devletinin başka devletlerle karşı karşıya geldiği her durumda karşımızdaki devletleri tutan savrulmuş ve maalesef başka bir yere kendisini konumlandırılmış bir siyaset söz konusu.
Keşke tarihi anakronik bir biçimde bugün yeniden yaşatmak, tarihin birtakım hapishanelerine, tarihin birtakım kıskaçlarına ve mengenelerine Türk siyasetini, milletimizin kazanımlarını sıkıştırmak isteyen bir tavır içinde olmasaydınız. Biz de bunlardan örnek vermek zorunda kalmasaydık ama bütün demokratik retoriğinize rağmen bir viraja geldiğimizde hemen tarihin mengenelerini yeniden kurmaya çalışıyorsunuz, hemen tarihin hapishanelerini yeniden kurmaya çalışıyorsunuz, tarihin yasaklarını yeniden getirmeye çalışıyorsunuz. Bunun en önemli göstergesi de kullandığınız dildir. Ne siyasi nezakete ne demokratik adaba uygun olmayan bir dil kullanıyorsunuz ama Türkiye Cumhuriyeti'nin temel kurumlarını, milletin temel kazanımlarını doğrudan hedef alan, milletin bugüne kadar verdiği demokrasi mücadelesini itibarsızlaştırmaya çalışan bir tutum içerisine giriyorsun. İşte bu kabul edilemez bir tavırdır."
Siyasi partiler arasındaki dilin makul bir düzeyde olmasının, en sert tartışmaların bile belli bir çizgi içerisinde kalmasının arzu edildiğini belirten Çelik, "Ama siz bunun ötesine geçerek, milletin kazanımlarını hedef alan, milletin büyük demokrasi mücadelesini hedef alan bir tutum içerisine giriyorsunuz." dedi.
Ömer Çelik, 15 Temmuz darbe girişiminde milletin, bütün demokrasi tarihini temize çektiğini vurgulayarak, şunları kaydetti:
"Siz tutup o darbe girişimine karşı yapılan direnişi itibarsızlaştırmaya çalışıyorsunuz. 'Güdümlü darbe' diyerek bir kurgu oluşturmaya çalışıyorsunuz. 'Güdümlü darbe' diyerek siyaseten ve demokratik açıdan asla kabul edilemez bir tutum içerisine giriyorsunuz. Jüristokrasiden bahsediyorsunuz, sürekli olarak militarizm peşinde koşuyorsunuz ondan sonra da utanmadan bize 'militan' diyorsunuz. Bu sözleri söyleyenler, bu konularda konuşurken maalesef aynaya bakarak konuşmuş oluyorlar. Bunlar bizim tarihimizde yok, bunlar sizin kendi tarihinizde gerçekleştirilmiş şeyler.
Kılıçdaroğlu, Türkiye'deki valilerimize, kaymakamlarımıza 'militan' diyerek büyük skandallara imza atmaya devam etti. Türkiye'nin mülki idare geleneği, çok köklü bir gelenektir. Osmanlı'dan bugüne kadar son derece de köklü bir idari geleneği oluşmuştur. Türkiye Cumhuriyeti bunu taçlandırarak daha ileri noktalara götürmüştür. Devlet adamları olarak valiler, kaymakamlar, yargı mensupları ellerinden gelenin en iyisini, 'milletin emrinde olmak' anlayışıyla gerçekleştirmeye çalışıyor."
Vali ve kaymakamlara "militan" diyenlerin, Türk devlet ve idare geleneğini yok sayan, "barbarca" bir tavır içerisinde, tamamen bir yıkım siyaseti peşinde olduklarını kaydeden Çelik, "Çok net söylemek isterim bu tekrarlanmasaydı, bu cümleleri kurmaya gerek kalmayacaktı. Bu yanlıştan dönülseydi, hadi dönülmedi diyelim tekrarlanmasaydı yine susulacaktı. Fakat açık ve net bir şekilde söylüyorum valilere, kaymakamlara, yargı mensuplarına 'militan' diyenlerin kendisi faşistin ta kendisidir. Bu Nazi ağzıyla konuşmayı bırakmaları lazım. Bu insanlar en zor şartlarda bazı yerlerde de ölümle göz göze kalarak bu faaliyetleri gerçekleştiriyor." ifadelerini kullandı.
Şehit kaymakam ve yargı mensupları olduğunu hatırlatan Ömer Çelik, şunları kaydetti:
"İnsan biraz bunlardan utanır. Bir eleştiri getireceksiniz, biz siyasetçiyiz burada, gelin bize getirin, gelin bize konuşun. Cevap veremeyecek durumdaki valilere, kaymakamlara, yargı mensuplarına, askerlere bunu söylemenizin sebebini biliyoruz. Çünkü biz sizin siyasi zihniyetinizin tomografisinde, MR'ında neler var çok iyi biliriz. Kurmaya çalıştığınız denetleme iktidarıyla milletin verdiği yetkiyle iktidara gelemediğiniz için, Türk idaresini baskı altına almaya çalışıyorsunuz.
Kendiniz iktidar değilseniz, mülki idareyi baskı altına alıp orada iktidar gibi davranmaya çalışıyorsunuz. Yargı mensuplarını baskı altına almaya çalışıyorsunuz. Geçmişte yaptığınız hakaretlerde 'Sokağa çıkamaz' diyerek tehdit ettiğiniz gibi. Askeriye içerisinde fitne çıkarmaya çalışıyorsunuz, Türkiye Büyük Millet Meclisi'ne bağlı bir ordudan milli iradeye bağlı bir ordudan seçilmiş Cumhurbaşkanının başkomutanı olduğu bir ordudan rahatsız olduğunuz için, terörle mücadele eden bir ordudan rahatsız olduğunuz için bunu yapıyorsunuz."
CHP'de sağduyulu siyaset yapanlara seslenen Çelik, CHP'nin çok sık kullandığı mottonun "Biz devleti kuran partiyiz." sözü olduğunu hatırlattı.
CHP'lilerin bu sözü bir "övünç" olarak söylediğini anlatan Çelik, "Ama şimdi Cumhuriyet Halk Partisinin devlete saldıran parti haline gelmesi karşında bu sağduyulu arkadaşlarımızın çok ciddi düşünmesi gerekiyor. AK Parti'ye muhalefet etmek yerine, devleti kuran partiden, devlete saldıran partiye, devlet kurumlarını yıkmak isteyen partiye dönüşen bir siyasi zihniyetin ne anlama geldiğini, CHP içerisinde, CHP'ye emek vermiş demokrat arkadaşlarımızın, bu milletin kazanımlarına devletin kazanımlarına saygı duyan arkadaşlarımızın iyi düşünmesi gerekiyor. Bu yönetim, 'devleti kuran parti' denilen CHP'yi, devlete saldıran, devleti yıkmaya çalışan, devlet kurumlarını yıpratmaya çalışan bir parti haline getiriyor." ifadelerini kullandı.
CHP yönetiminin idareyi ve yargıyı tehdit ederek kontrol altına alma döneminin geçtiğini ifade eden Çelik, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Bu gerici anlayış sona ermiştir, ne yaparsanız yapın, bu gerici anlayış gelmeyecek. Sistem değişikliği arayışlarında da milletin ve devletin iyiliğini düşünmediğinizi görüyoruz. Yeniden kaos çıkarmaya çalışan, parçalı siyasi iktidar oluşturup, o arada kendinize bir yol bulmaya çalışan bir arayış içerisinde olduğunuzu net bir şekilde görüyoruz. Sizin sağ elinize militarizmi, sol elinize jüristokrasiyi alarak, bu ülkeyi yönetmeye çalışma iradeniz sona ermiştir. Bu gerici anlayış bitmiştir. Dolayısıyla açık ve net bir şekilde söylüyorum, bu, bir daha geri gelmeyecektir. Ya millete gideceksiniz, milletin iradesini, milletin desteğini alacaksınız, onun dışındaki arayışlarınızın hepsi boştur. Mülki idaremize, bize 'militan' diyenlere, aynaya baktıklarında görecekleri tek şeyin bu sözleri söyleyenlerin faşist bir anlayışla, bir Nazi anlayışıyla konuştuğunu görmeleri olacağını bir kere daha söylemek isterim."
Çelik, CHP tarafından Cumhurbaşkanı Erdoğan'a karşı kullanılan dilin, "Avrupa'nın faşistleri" ile aynı dil olduğuna dikkati çekerek, "Bu her zaman olduğu gibi orijinal bir siyaset değil, bu topraklara ait bir siyaset değil, evrensel bir tarafı da yok. Evrensel değerlere düşman, insanlığa düşman ve Türkiye'nin demokratik kazanımlarına düşman bir dili sürekli olarak yeniden üretmeye çalışıyorlar." dedi.
"Namertlik-mertlik" tartışması açılmasına değinen Çelik, "Ne kadar ayıp bir şey. Bu kelimeleri zikretmek zorunda kalmak bile gerçekten üzüntü verici ama namertlik, mertlik nedir, 15 Temmuz gecesi gördük. Cumhurbaşkanımız darbecilerin üstüne giderken, ölümü göze alıp da o gece uçuşunu yapıp, darbeye karşı milletimizi sokaklara çağırıp buna direnirken, kimlerin sokağa çıkmaktan bile çekindiğini açık ve net bir şekilde gördük. Dolayısıyla herkesin kendisine bakıp ona göre namert ve mert tartışması açması lazım." diye konuştu.
"Firavun düzeni" iddialarına ilişkin de Çelik, şunları söyledi:
"Sizin 1960 ihtilaline kadar, Atatürk öldükten sonra başlayan dönemde, 60 ihtilalini tetikleyen bütün o süreçlerde yaptığınız siyasetin ne kadar Hitler'in siyasetiyle yanaşık düzen, bir siyaset olduğunu kimse bilmiyor mu zannediyorsunuz? Hiç utanmadan bu ifadeleri nasıl kullanabiliyorsunuz? Demokratik bir sistemde en sert eleştiriyi yapın, en sert mücadeleye girin, biz de buna cevap veririz. Biz sert mücadeleden, siyasi kavgadan çekinmeyiz ama yıkım müteahhitliği yaptığınız zaman, yıkım siyaseti peşinde koştuğunuz zaman, nefret suçu ürettiğiniz zaman buna cevap vermek durumunda kalıyoruz. O sebeple hiç kimse Türkiye'nin mülki idaresini, valileri, kaymakamları, yargı mensuplarını, askeriyeyi yönlendirebileceğini, baskı altına alınabileceğini sakın ola ki düşünmesin."
"BAZI YERLERDEKİ VALİ VE KAYMAKAMLARIN 1 GÜNLÜK MEĞİNİ KILIÇDAROĞLU, 1 YILDA VEREMEZ"
Çelik, mülkü idarenin kapasitesi, geçmişi, birikimi ve bugünüyle gurur duyduklarını vurgulayarak, eleştirilecek bir şey olduğunda kendilerine söylenmesini istedi.
Görevi başında, devletine hizmet edenlere bu şekilde saldırılmasına asla müsaade etmeyeceklerini belirten Çelik, "Ne istiyorsunuz? Sizin militanınız olduğu zaman iyi vali, iyi kaymakam oluyor. Milletinin emrinde çalıştığı zaman ise siz onlara 'militan' diyorsunuz, biz bu dili bilmiyor muyuz? Bütün ömrümüz bizim bu dille mücadeleyle geçti. Bu dilin Türkiye'yi ne kadar büyük badirelerin içerisine soktuğunu biliyoruz. Dolayısıyla Sayın Kılıçdaroğlu şunu unutmasın, kendisinin 6 aylık mesaisinin toplamını vali ve kaymakamlar bir günde veriyor. O kadar büyük emek veriyorlar, bazı yerlerdeki vali ve kaymakamların 1 günlük emeğini Sayın Kılıçdaroğlu, 6 ayda, 1 yılda gerçekleştiremez." ifadelerini kullandı.
Avrupa demokrasisiyle yarışabilecek bir mülki idare geleneğine sahip olunduğuna dikkati çeken Çelik, "Valilerimiz, kaymakamlarımız yanlış yapıldığı zaman zaten en önce biz bununla ilgili gereken tavrı alıyoruz ama devlet hayatına, devlet çarkının dönmesine herhangi bir şekilde çomak sokulmasına müsaade etmeyeceğiz. Devlet çarkının sakatlanmasına müsaade etmeyeceğiz. Yapmaya çalıştıklarının devlet hayatını işlemez hale getirmek olduğunu biliyoruz. Dolayısıyla bu sözleri söylerken aynaya baktıklarını hiçbir zaman unutmasınlar diyoruz." değerlendirmesinde bulundu.
BIDEN YÖNETİMİNE İLİŞKİN AÇIKLAMA
ABD'nin yeni yönetiminin göreve başladığını hatırlatan Çelik, beraber çalışacakları pek çok konuda temasların sürdüğünü söyledi.
Çelik, 6 Ocak'taki krizden sonra yeni yönetimin 20 Ocak'ta pürüzsüz bir şekilde işbaşına gelmesinin memnuniyet verici olduğunu dile getirerek, senato baskınını gerçekleştirenlerin ideolojik kimlikleri iyi analiz edildiğinde, bunların kafasında İslam'a, Türkiye'ye, göçmenlere, Doğu'ya ve beyaz olmayanlara düşmanlığın yerleştiğinin görüldüğünü söyledi.
Bunun ABD demokrasisi için çok büyük bir tehdit olduğuna işaret eden Çelik, "Yeni başkanın bu tehdidin farkında olarak göreve başlaması son derece önemlidir. Dolayısıyla beraber çalışacağımız konularda, aynı zamanda dünyanın her tarafındaki ırkçılıkla, aşırıcılıkla, antisemitizmle ve İslam düşmanlığıyla beraber mücadele etme konusunda da bir irade gerçekleştirmemiz gerekmektedir." diye konuştu.
Bazı Amerikalı bürokratların, Türkiye'deki Amerikan karşıtlığı, "anti-Amerikanizm" denilen hususun sebebinin AK Parti olduğuna dair açıklamalar yaptığını aktaran Çelik, "Bu değerlendirmeler yanlıştır. Türkiye'de yerleşikleşmiş bir anti-Amerikanizm diye bir şey söz konusu değil. Bunları değerlendirenler o konjonktür içerisinde hangi hususların, siyasi hususların gündeme geldiğini iyi değerlendirmelidirler." dedi.
Vatandaşın tepki gösterdiği konulardan örnek veren Çelik, "15 Temmuz'daki kanlı darbe girişiminden sonra o darbe girişiminden sorumlu olan kişinin halen Amerika Birleşik Devleti'nde rahat bir şekilde yaşıyor olmasının vatandaşlarımızda bir tepkiye yol açmasından daha doğal bir şey yoktur. ABD, Türkiye'de Amerikan yönetimine bir tepki duyulduğu zaman vatandaşlarımız tarafından, bununla ilgili olarak hangi politikaların masaya yatırılması gerektiğini iyi değerlendirmelidir." diye konuştu.
Çelik, Türkiye'ye terör saldırıları düzenleyen PKK, PYD, YPG'nin açık şekilde ABD tarafından desteklenmesinin de Türk milletinin tepkisine yol açtığını ifade ederek, "Kilis'e füze yağarken müttefiklerimiz Patriotları aldılar, götürdüler. Biz de bunun karşılığında kendi hava savunma sistemimiz için, Patriotlar bize verilmediği için, satın almak istememize rağmen verilmediği için, S-400 hava savunma sistemini aldık. Şimdi bununla ilgili olarak yaptırımlarla karşı karşıya kalıyoruz. Ona milletimizin bir tepki vermesi son derece önemlidir." ifadelerini kullandı.
Bu yaptırımlar söz konusu olduğunda ABD'nin çifte standarttan uzak durduğunu söylemenin mümkün olmadığını belirten Çelik, şunları kaydetti:
"Hasım ülke olarak gördükleri Rusya ve Çin'den silah alanlara F-35 satmakta bir mahsur görmüyorlar ama NATO müttefiki Türkiye'ye bu F-35'ler ve Patriotların alımı konusunda zorluk çıkarmaya devam ediyorlar. Sayın Biden'in 'müttefiklerle yeni dönemde daha yoğun çalışılacağı' sözünün önemli olduğunu ifade ediyoruz, bunu not ediyoruz. Suriye'de, Libya'da, Doğu Akdeniz'de, Afganistan'da beraber yapacağımız terörle mücadele konusunda çok önemli işler var. Dolayısıyla bu işler konusunda çalışabilmek için ilkeli bir müttefiklik ilişkisine, karşılıklı saygıya dayanan bir müttefiklik ilişkisine yaslandığımız zaman çözemeyeceğiniz sorun olmadığını ifade ediyoruz. Bir kere daha altını çizmek isterim, biz sahada hak ve menfaatlerimizi koruma konusunda güçlü bir devletiz ama aynı zamanda da güçlü bir diplomasi devletiyiz. Diplomasi yoluyla sorunların çözülmek istenmesi karşısında hiçbir şekilde masadan kaçmayacak bir iradeye sahibiz."