Atatürk'ün hayatı ile ilgili bilgiler|Atatürk’ün ilkeleri, inkılapları, katıldığı savaşlar neler? Naaşı nerede? Ne zaman öldü?
Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk'ün aramızdan ayrılışının yıldönümü olan 10 Kasım'ın yaklaşmasıyla birlikte Ata'mızın hayatı, ilke ve inkılapları vatandaşlar ve özellikle öğrenciler için araştırma konusu oldu. Biz de sizler için Atatürk'ün hayatı ile ilgili bilgiler|Atatürk’ün ilkeleri, inkılapları, katıldığı savaşlar neler? Naaşı nerede? Ne zaman öldü? gibi başlıklara yer verdik. Detaylar haberimizde...
Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu olan Mustafa Kemal Atatürk, aynı zamanda bir asker ve devlet adamıdır. Kendisi hem Osmanlı ordusunda görev aldığı süre boyunca hem de Cumhuriyet’in ilanından sonra askeri ve siyasi bakımdan pek çok görev üstlenmiştir. Bu görevleri arasında Başkomutanlık ve Cumhurbaşkanlığı da yer almaktadır. Bu içeriğimizde Atatürk'ün hayatı ile ilgili bilgiler|Atatürk’ün ilkeleri, inkılapları, katıldığı savaşlar neler? Naaşı nerede? Ne zaman öldü? gibi bilgilere ulaşabilirsiniz.
ATATÜRK'ÜN HAYATI
Mustafa Kemal Atatürk, 1881 yılında Selânik'te Kocakasım Mahallesi, Islâhhâne Caddesi'ndeki üç katlı pembe evde doğdu. Babası Ali Rıza Efendi, annesi Zübeyde Hanım'dır. Baba tarafından dedesi Hafız Ahmet Efendi, 14-15. yüzyıllarda Konya ve Aydın'dan Makedonya'ya yerleştirilmiş Kocacık Yörüklerindendir. Annesi Zübeyde Hanım ise Selânik yakınlarındaki Langaza kasabasına yerleşmiş eski bir Türk ailesinin kızıdır. Ali Rıza Efendi, 1871 yılında Zübeyde Hanım'la evlendi. Atatürk'ün beş kardeşinden dördü küçük yaşlarda öldü, sadece Makbule (Atadan) Hanım 1956 yılına değin yaşadı.
ATATÜRK'ÜN EĞİTİM HAYATI
Küçük Mustafa, öğrenim çağına gelince annesinin arzusu üzerine Hafız Mehmet Efendi'nin mahalle mektebinde ilköğrenimine başladı. Kısa bir süre sonra babasının isteğiyle devrinin şartlarına göre modern eğitim veren Şemsi Efendi Mektebine geçti. Bu sırada babasını kaybetti. Bir süre Rapla Çiftliği'nde dayısının yanında kaldıktan sonra Selânik'e dönüp okulunu bitirdi. Selânik Mülkiye Rüştiyesine kaydoldu ve kısa bir süre sonra, 1893 yılında, Selanik Askerî Rüştiyesine girdi. Çok sevdiği matematik dersinin öğretmeni Yüzbaşı Mustafa Efendi’den, “Kemal” adını aldı. Böylece adı “Mustafa Kemal” oldu. Selanik Askerî Rüştiyesini bitirdikten sonra 1896 yılında Manastır Askerî İdadisine başladı. Edebiyata olan ilgisi, onda gelecekteki hitabet ve yazılı anlatım ustalığının temelini oluşturdu. Manastır Askerî İdadisindeki tarih öğretmeni Kolağası Mehmet Tevfik Bey, Mustafa Kemal’in tarihe ve özellikle Türk tarihine ilgi duymasında başlıca etken oldu.1896-1899 yıllarında Manastır Askeri İdadisini bitirip, İstanbul’da Harp Okulu’nun piyade sınıfına yazıldı. Bu okuldaki öğrenciliği sırasında arkadaşlarıyla birlikte hürriyet fikirlerini yaymak amacıyla gizli olarak el basması bir gazete çıkardı. 1902 yılında Harp Okulundan teğmen rütbesiyle mezun olarak Harp Akademisine girdi.
1903 yılında ikinci sınıfa geçerek üsteğmenliğe yükseldi. 11 Ocak 1905'te yüzbaşı rütbesiyle Harp Akademisinden mezun oldu.
ATATÜRK'ÜN ALDIĞI RÜTBELER
Mustafa Kemal, Harp Okulu ve Harp Akademisindeki öğrenciliği sırasında ülke ve millet sorunlarıyla yakından ilgilenmiş, aydın ve ileri fikirli bir subay olarak tanınmıştı. 1905 yılında Şam'daki 5. Ordu emrine atandı. Aynı yıl bazı arkadaşlarıyla birlikte, Vatan ve Hürriyet Cemiyeti’ni kurdu. Bu cemiyetin Beyrut, Yafa ve Kudüs’te şubeleri açıldı. 1907 yılında Osmanlı İttihat ve Terakki Cemiyeti ile birleşti.1907'de Kolağası (Kıdemli Yüzbaşı) rütbesini aldı.
Daha sonra merkezi Manastır’da bulunan 3. Ordu karargâhına atandı. Kendisine Selanik’teki görevine ek olarak Üsküp-Selanik arasında Doğu Demiryolu Müfettişliği görevi verildi. İttihat ve Terakki Cemiyeti Merkez Komitesi’nce Meşrutiyet’in ilanını takiben baş gösteren tepkileri önlemek için Trablusgarp’a gönderildi. Buradaki huzursuzluğu giderdikten ve devlet otoritesinin kurulmasını sağladıktan sonra Ocak 1909’da Selanik’e döndü.
3. Ordu Selanik 2. Redif Tümeni Kurmay Başkanlığına getirildi. 31 Mart Vakası olarak tarihe geçen isyanın çıkışı üzerine 15-16 Nisan 1909'da Hüseyin Hüsnü Paşa komutasındaki Hareket Ordusu ile beraber bu ordunun kurmay başkanı olarak Selanik'ten İstanbul'a hareket etti.
Hareket Ordusunun İstanbul halkına yayınladığı ilk bildiriyi bizzat kaleme aldı. 1909 yılı içinde Selanik’te toplanan İttihat ve Terakki Cemiyeti’nin ikinci büyük kongresine Trablusgarp delegesi olarak katıldı. Bu kongrede ordunun siyasetten çekilmesini, cemiyetin halkın içindeki teşkilatını genişleterek millete dayanan bir siyasi parti hâline getirilmesini savundu. Görüşlerinin cemiyetin önde gelenlerince paylaşılmaması nedeniyle, kendini cemiyetten uzak tutarak askerî görevine verdi. Mustafa Kemal 2. Redif Tümeni Kurmay Başkanlığından yeniden 3. Ordu karargâhına atandı. Mayıs 1910'da, Arnavutluk'ta çıkan isyanı bastırmak üzere düzenlenen harekâtta, Harbiye Nazırı Mahmut Şevket Paşa'nın yanında görev aldı. 6 Eylül 1910'da Mustafa Kemal'in, 3. Ordu Subay Talimgâhı Komutanlığına ataması yapıldı. Mustafa Kemal bu görevde iken orduyu temsilen aralarında Fethi Bey'in de bulunduğu bir kurul ile birlikte Fransa'daki Picardie manevralarına katıldı. 1911 yılında İstanbul'da Genel Kurmay Başkanlığı emrinde çalışmaya başladı.
ATATÜRK'ÜN KATILDIĞI SAVAŞLAR
31 Mart Vakası 13 Nisan 1909, Arnavutluk İsyanı 15 Ocak 1911, Trablusgarp Savaşı 29 Eylül 1911, İkinci Balkan Savaşı 1912- 1913, Çanakkale Savaşı 18 Mart 1915, Doğu (Kafkas) Cephesi 1916-1917, Suriye-Filistin Cephesi 1917-1918, Kurtuluş Savaşı 1919 - 1923, Sakarya Savaşı 20 Ekim 1921, Büyük Taarruz 4 Mart 1922,
31 Mart Vakası (13 Nisan 1909).
İkinci Meşrutiyetin ilanından sonra İstanbul’da oluşan yönetime karşı oluşturulmuş çok büyük çapta bir ayaklanmadır. Toplamda 13 gün sürmüştür. En başta askeri bir yapı ile başlayan ayaklanma daha sonra dini kesimlerinden araya girmesi ile dini bir boyut kazanmıştır. İstanbul’da hükümetin istifa etmesini sağlayan isyan ile isyancı askerler 7 gün boyunca İstanbul’u kuşatmışlardır. Bu askerlerin hangi amaç ile isyan ettikleri ve bu isyanın planlı ya da bilinçli bir isyan olup olmadığı hala bilinmemektedir.
31 Mart faciasının birebir içerisinde bulunan ve olayları gözlemleyen Atatürk, Orgeneral İzzettin Çalışlar ile isyan eden askerlere karşı savaşmışlardır. Atatürk’ün oluşturmuş olduğu Hareket Ordusu’nun başarısı ve 31 Mart Vakasında yaşananlar daha sonra Atatürk’ün dilinden Ulusal Gazetesinden yayımlanmıştır.
Arnavutluk İsyanı (15 Ocak 1911)
Bu isyanı bastırmak üzere görevlendirilen o dönemde Harbiye Nazırı olan Mahmut Şevket olmuştur. Mahmut Şevket komutasındaki isyanı durdurmak için görevlendirilen kuvvet içerisinde Mustafa Kemal Atatürk de bizzat bulunmuştur. Mahmut Şevket ve Atatürk’ün de dahil olduğu ordu isyanı bir ay içerisinde bastırmıştır.
Trablusgarp Savaşı (29 Eylül 1911)
1911-1921 Türk-İtalyan Savaşı olarak da geçen savaş Osmanlı İmparatorluğu ile İtalya arasında geçmiştir. Bu savaş genel olarak Adriyatik Denizi, Ege Adaları, Çanakkale boğazı ve Kızıldeniz üzerinde gerçekleşmiştir. Birinci Balkan Savaşı’nın da aynı zamanda başlaması üzerine sahip olduğu askeri gücü birçok savaş arasında paylaştırması sonucu başarısızlığa uğrayan Osmanlı İtalya’ya karşı yenilmiş ve bu yenilgi sonucu Trablusgarp, Fizan ve Sirenayka bölgelerini kaybetmiştir. Daha sonra ise bu bölgelerin birleşmesi ile Libya Devleti kurulmuştur. Savaş sırasında her ne kadar İtalyan Güçleri Rodos ve Oniki Ada’yı kuşatmış olsalar da savaş sonrası imzalanan Uşi antlaşması ile Oniki Ada yeniden Osmanlı’ya verilmiştir.
Trablusgarp Savaşı sırasında Mustafa Kemal Atatürk binbaşı rütbesi ile Tobruk Muharebesini yöneterek askeri alandaki başarısını göstermiştir. 8 Ekim tarihinde başlayan Balkan Savaşları nedeni ile Osmanlı İtalya ile anlaşmaya razı olmuş ve savaştan çekilmiştir. Savaş sonucu İtalya’nın şartları kabul edildi ve 15 Ekim 1912’de İsviçre’nin Ouchy (Uşi) kentinde antlaşma imzalandı.
İkinci Balkan Savaşı (1912- 1913)
Balkan Savaşları sırasında dört ülkeye karşı birden savaşan Osmanlı Devleti, Balkan Savaşları’nı kaybetmiştir. Bu savaş sonrası Londra Antlaşması imzalanmıştır. Bu antlaşmaya göre, Osmanlı Devleti Balkan ve Trakya topraklarını kaybetmiştir. İkinci Balkan Savaşı’da Balkan Devletleri’nin kazandıkları toprakları kendi aralarında paylaşamamaları sonucu çıkmıştır. Bu sırada Trablusgarp’ta ordu komutasında görev yapan Mustafa Kemal Atatürk ise bu savaşın sonra ermesi ile İstanbul’a dönmüş ve İkinci Balkan Savaşı’nın patlak vermesi ile Gelibolu’da yeniden görevlendirilmiştir.
İkinci Balkan Savaşı sırasında Trakya’da gösterdiği başarısından dolayı Mustafa Kemal Atatürk Sofya ateşeliğine atanmıştır. Osmanlı Devleti’nin Birinci Balkan Savaşı ile Gelibolu ve Trakya’da kaybettiği toprakların bir kısmını İkinci Balkan Savaşı ile geri kazanmasında Mustafa Kemal’in askeri başarısı yine etkili olmuştur.
Çanakkale Savaşı (18 Mart 1915)
Birinci Dünya Savaşı esnasında Osmanlı Devleti’nin savaştığı en güçlü cephelerden bir tanesi Çanakkale Cephesi olmuştur. Birinci Dünya Savaşı’nın en kanlı cephelerinden birisi olan Çanakkale Cephesi’nde Rusya’ya yardım etmek isteyen İngiltere ve Fransa ile savaşılmıştır. Fransa ve İngiltere’nin Rusya’ya yardım etmek istemesinin altında yatan neden ise Rusya’nın zayıflayan ekonomisini güçlendirerek Rusya’nın Osmanlı Devleti’ni savaş dışı bırakmasını sağlayabilmekti. Bu amaçlar ile Fransa ve İngiltere Çanakkale Cephesi’ne bir saldırı düzenlediler.
İlk olarak deniz savaşları ile başlayan Çanakkale Savaşı İngiliz ve Fransız’ların Çanakkale Boğazı’ndan geçiş sırasında ağır kayıplar vermesi ile ilerledi. Denizde ağır kayıplar veren bu devletler Gelibolu’ya asker çıkararak Osmanlı Devleti’ne karadan saldırmayı planlamışlarsa da Gelibolu’da Mustafa Kemal Atatürk’ün komutasındaki Türk ordusu, bu saldırıyı yine denizde olduğu gibi başarılı bir şekilde önlemeyi başarmıştır. Gelibolu Yarımadası’nda Mustafa Kemal Atatürk’ün düşman askerlerine karşı gösterdiği başarısı onun albaylık rütbesine yükselmesini sağlamıştır. Bu savaşlar sırasında yaklaşık olarak 253.000 subay, er ve erbaş şehit olmuştur. Düşman orduları Fransız ve İtalyanlar ise yine aynı şekilde Türkler kadar çok kayıplar vermişler ve 1915 senesin 20 Aralık tarihinde Anafartalar ve Arıburnu’ndan kesin olarak çekilmişlerdir.
Doğu (Kafkas) Cephesi (1916-1917)
Mustafa Kemal Atatürk 11 Mart 1916 tarihinde Kolordu Komutanı olarak Diyarbakır, Muş ve Bitlis cephesinde Ruslara ve Ruslar ile birleşen Ermenilere karşı savaşmıştır. 8 Ağustos 1916 tarihinde Bitlis’de ve 14 Mayıs 1917 tarihinde Muş cephesinde düşmana karşı zafer elde edilmiş ve bu bölgeler düşman işgalinden kurtulmuştur. 1 Nisan 1916 tarihinde Mustafa Kemal Atatürk’e Doğu (Kafkas) Cephesi olarak da bilinen Diyarbakır, Muş ve Bitlis cephelerinde göstermiş olduğu başarısından dolayı Tuğgenerallık Rütbesi verilmiştir. Bu cephede gösterilen başarı sonrası Rus birlikleri geri çekilmiştir.
Suriye-Filistin Cephesi (1917-1918)
1914 senesinde Süveyş Kanalı’na tamamen sahip olan İngilizler 1917 senesinde de Gazze’ye saldırmışlardır. Burada geçen savaşlar Birinci ve İkinci Gazze Savaşları olarak geçmektedir. Türklerin göstermiş olduğu başarısı sonrası İngilizler Gazze’de bir yenilgi elde etmişlerdir. Bu yenilgi sonrası takviye güçleri ile askeri gücünü kuvvetlendiren İngilizler, Filistin Cephesi’ne yoğun baskılar yapmışlardır. Bu süre içerisinde 7. Ordu Komutanlığı’na atanmış olan Mustafa Kemal Atatürk Yıldırım Ordular Komutanı General Falkenhayn ile yaşadığı anlaşmazlık üzerine bu görevinden istifa etmiştir.
24 Ekim 1917 tarihinde İngilizler 138.000 asker ile taarruza geçmişler ve Birusseba-Gazze savaşını kazanmışlardır. 1918 senesinde Mustafa Kemal Atatürk istifa ettiği 7. Ordu Komutanlığı’na yeniden dönerek İngilizlere karşı orduyu komuta etmiştir. Asker sayısını 460.000 e çıkaran İngilizler ise Filistin’i ele geçirmeyi başarmışlardır.
Bu cephede Mustafa Kemal Atatürk, hem İngilizlere hem de Arap silahlı çetelerine karşı savaşmıştır. Sonunda İngilizleri durdurmayı başarmış ve 31 Ekim 1918 Mondros Mütarekesi sonrası Yıldırım Ordular Grubu Komutanlığı’na atanmıştır.
Kurtuluş Savaşı (1919 - 1923)
Türk ordusunun büyük bir azimle savaştığı bir cephe olan Kurtuluş Savaşı Cephesi 31 Mart 1921 senesine kadar sürmüş ve çok kanlı geçmiştir. Mustafa Kemal Bu savaş sonrası `milletin makus talihini yenen bir savaş olmuştur` şeklinde bir ifade ile bu savaşın önemini anlatmıştır.
Sakarya Savaşı (20 Ekim 1921)
Mustafa Kemal Atatürk Yunanlara karşı savaşılan bu cepheye 18 Temmuz 1921 tarihinde bizzat gelerek gözlemlemiştir. Ordunun yeniden güçlendirilebilmesi için Sakarya’ya kadar çekilmesini söyleyen Atatürk Yunan ordularına karşı bir şans elde etmiştir. Bu cephede savaşırken Başkomutan unvanı alan Atatürk, 12 Ağustos 1921 günü bu unvanı ile ordunun başına geçmiştir.
ATATÜRK İLKE VE İNKILAPLARI
Türkiye Cumhuriyet Kurucusu Mustafa Kemal Atatürk tarafından ortaya konulan ilkeler, inkılaplar doğrultusunda oluşturulmuştur. Kısaca belirtmek gerekirse Atatürk İlke ve İnkılapları bir bütündür. Ortaya atılan ve hayata geçirilen bu fikirler 1923 yılında temelleri atılan Türkiye Cumhuriyet’in temel yapı taşlarıdır. Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk’ün İlke ve İnkılapları oluşturmasında ki en büyük amacı; Türkiye Cumhuriyeti’nin çağdaş ve gelişmiş batı devletleri karşısında durabilmesidir.
Cumhuriyetçilik İlkesi
Atatürk İlkeleri arasında ilk sırada olmasının yanı sıra en önemlilerinden de bir tanesidir. Cumhuriyetçilik İlkesi, Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nda değiştirilemez, hatta değiştirilmesi teklif dahi edilemez maddeleri arasındadır. Cumhuriyet, tek bir kesim ya da grubu değil millete ait olan bir yönetim şeklidir. Halkın, kendisini yönetecek kişiyi hiçbir baskı altından kalmadan özgür iradesiyle seçme hakkı tanır. Bunun yanı sıra bireylerin aynı zamanda seçilebilme hakkını ortaya çıkarmıştır. Cumhuriyetçilik İlkesi, Cumhuriyet’in ilelebet yaşatılmasını ve korunmasını amaçlamaktadır.
Cumhuriyet İlkesi Amacıyla Gerçekleştirilen Atatürk İnkılapları
TBMMnin açılması (23 Nisan 1920)
Saltanatın kaldırılması (1 Kasım 1922)
Cumhuriyetin ilanı (29 Ekim 1923)
Siyasal partilerin kurulması
1921 ve 1924 Anayasalarının hazırlanması
Kadınlara seçme ve seçilme hakkının tanınması (5 Aralık 1934)
Ordunun siyasetten ayrılması
Milliyetçilik İlkesi
Atatürk milliyetçiliği, Türkiye Cumhuriyeti vatanını seven ve onu kollayanların yanı sıra diğer ulusların toprak bütünlüğüne ve bağımsızlığına saygı duyan bir ilkedir. Kendisini Türk olarak görmek ve Türk vatanını sevmek, başlı başına Atatürk milliyetçiliğidir. Atatürk Milliyetçiliği, içerisinde büyük bir hoşgörü barındıran ve tüm milletlerin bağımsızlığına saygı duyan bir anlayışa sahiptir.
Milliyetçilik İlkesi Amacıyla Gerçekleştirilen Atatürk İnkılapları
Yeni Türk Devletinin kurulması
Türk Tarih Kurumunun kurulması
Türk Dil Kurumunun kurulması
İzmir İktisat Kongresinin toplanması
Milli bir Türk devletinin kurulması
TBMM’nin açılması
Kapitülasyonların kaldırılması
Kabotaj Kanununun çıkarılması
Yeni Türk harflerinin kabul edilmesi
Okullarda derslerin Türkçe okutulması
Yabancıların kurduğu bazı işletmelerin millileştirilmesi
Türk Parasını Koruma Kanununun çıkarılması
Laiklik İlkesi
Laiklik , kelime anlamı olarak din ve devlet işlerinin birbirinden ayrılmasıdır. Atatürk İlkleri arasında yer alan Laiklik ilkesi, bireylerin din, ibadet ve vicdan özgürlüğünün sağlanmasını ifade etmektedir. Bunun yanı sıra, devleti oluşturan düzenin ve kurallarının dine değil de bilime, akla dayandırılmasıdır. Burada dine bir kısıtlama söz konusu değildir. Tam tersine, bireyin din özgürlüğünü yaşaması amaçlanmaktadır. Aynı zamanda Laiklik, Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nda Laiklik değiştirilmez maddeler arasındadır. Bu sayede vatandaşların din ve ibadet özgürlükleri garanti altına alınmıştır.
Laiklik İlkesi Amacıyla Gerçekleştirilen Atatürk İnkılapları
Saltanatın kaldırılması
Cumhuriyetin ilanı
Halifeliğin kaldırılması
Şeriye ve Evkaf Vekaletinin kaldırılması
Tevhid-i Tedrisat kanunu
Tekke ,zaviye ve türbelerin kapatılması
Medeni Kanunun kabulü
Şapka inkılabının yapılması
1924 Anayasasından Devletin dini İslamdır maddesinin çıkarılması.
1924 Anayasasına laiklik ilkesinin girmesi
Milletvekillerinin yemin şeklinin değiştirilmesi
Maarif Teşkilatı hakkındaki kanunun kabulü
Medreselerin kapatılması
Kılık Kıyafet Kanununun kabulü (Peçe ve Çarşaf giyilmesinin yasaklanması)
Halkçılık İlkesi
Halkçılık ilkesi, Türkiye Cumhuriyeti’nin kalkınmada, yönetimde, ulus ve devlet imkanlarının vatandaşlar üzerinde kullanılmasını amaç edinmektedir. Kısaca belirtmek gerekirse, ülke sınırları içerisinde yaşayan farklı sosyal grupların refahını artırma amacını gütmektedir. Halkçılık, bütün millet bireylerinin birbiri karşısında eşit olması gerçeğine dayanır. Halk eşitliği ön plan tutulmaktadır. Milliyetçilik ve Cumhuriyetçilik ilkesi, bir nevi Halkçılık ilkesini ortaya çıkarmıştır.
Halkçılık İlkesi Amacıyla Gerçekleştirilen Atatürk İnkılapları
Cumhuriyetin İlanı
Kılık-Kıyafet Kanununun Kabulü
Aşar Vergisinin kaldırılması
Medeni Kanunun kabulü
Kadınlara seçme ve seçilme hakkının verilmesi
Soyadı kanunu
Yeni Türk Harflerinin Kabulü
İlköğretimin zorunlu hale getirilmesi
Millet mekteplerinin açılması
Sosyal hizmet kurumları ve sağlık örgütlerinin kurulması (Çocuk Esirgeme Kurumunun açılması, devlet hastanelerinin açılması, dispanserlerin açılması, Kızılayın güçlendirilmesi)
Devlet Demir Yollarının kurulması
İnkılapçılık İlkesi
İnkılapçılık ilkesi, Türkiye Cumhuriyeti’nin çağın yeniliklerini toplumun faydasına olacak şekilde gerçekleştirilmesi amacıyla ortaya çıkarılmıştır. Atatürk, bu ilke sayesinde çağı bitmiş ve tükenmiş kurumları kapatıp, yerine Türk Devleti’ni ileriye taşıyacak kurumları açmasını sağlamıştır. İnkılapçılık bir nevi, modernleşmeyi esas almaktadır. Atatürk’e göre, Türk Milleti, her daim kendisini yenilemelidir ve çağa ayak uydurmalıdır. Bu yüzden İnkılapçılık ilkesini çıkarmıştır.
İnkılapçılık İlkesi Amacıyla Gerçekleştirilen Atatürk İnkılapları
Şapka Kanununun çıkarılması
Kılık-Kıyafette yapılan değişiklikler
Latin Alfabesinin kabulü
Latin Rakamlarının kabulü
Takvim, saat, ağırlık ve uzunluk ölçülerinin değiştirilmesi
Hafta tatilinin Cuma gününden Pazar gününe alınması
Devletçilik İlkesi
Devletçilik ilkesinin amacı, ülkenin ekonomik, sosyal ve kültürel alanlarda kalkınmasını sağlamak amacıyla oluşturulan bir ekonomi politikasıdır. Devletçilik ilkesi sayesinde, hem devlet kurumları hem de özel sektör, topyekün bir kalkınması mücadelesi vermek amaçlanır. Ekonomik kalkınma, yatırım, üretim, kalkınma planı ve sermaye gibi genel kalkınma kavramları Devletçilik ilkesi ile alakalıdır.
Devletçilik İlkesi Amacıyla Gerçekleştirilen Atatürk İnkılapları
Birinci ve ikinci Beş Yıllık Kalkınma Planlarının hazırlanması ve uygulamaya konulması
Etibankın kurulması
Denizbankın kurulması
Sümerbankın kurulması
Milli Koruma Kanununun çıkarılması
Özel girişimcilere ait kurumların millileştirilmesi
ATATÜRK'ÜN ÖZEL YAŞAMI
Atatürk özel yaşamında sadelik içinde yaşadı. 29 Ocak 1923'de Latife Hanım’la evlendi. Birçok yurt gezisine birlikte çıktılar. Bu evlilik 5 Ağustos 1925 tarihine dek sürdü. Çocukları çok seven Atatürk, Afet (İnan), Sabiha (Gökçen), Fikriye, Ülkü, Nebile, Rukiye, Zehra adlı kızları ve Mustafa adlı çobanı manevi evlat edindi. Abdurrahim ve İhsan adlı çocukları himayesine aldı.
Kitap okumayı, müzik dinlemeyi, dans etmeyi, ata binmeyi ve yüzmeyi çok severdi. Zeybek oyunlarına, güreşe, Rumeli türkülerine ilgisi vardı. Tavla ve bilardo oynamaktan büyük keyif alırdı. Sakarya adlı atıyla köpeği Fox'a çok değer verirdi. Zengin bir kitaplık oluşturmuştu. Akşam yemeklerine devlet ve bilim adamlarını, sanatçıları davet eder, ülkenin sorunlarını tartışırdı. Temiz ve düzenli giyinmeye özen gösterirdi. Doğayı çok severdi. Sık sık Atatürk Orman Çiftliği'ne gider, çalışmalara bizzat katılırdı. Fransızca ve Almanca biliyordu.
ULU ÖNDER MUSTAFA KEMAL ATATÜRK NE ZAMAN ÖLDÜ?
Bütün hayatı mücadele içinde geçen Atatürk’ün 1937 yılının sonlarına doğru sağlığı bozulmaya başladı. Buna rağmen o dönemde yoğun bir biçimde bitmeyen bir heyecanla Hatay'ın ana vatana dâhil olması için çalıştı. Kendisinde mevcut karaciğer yetmezliği Ocak 1938'de daha da belirginleşti. Büyük Önder son günlerini İstanbul’da sürekli doktorların gözetiminde geçirdi. 10 Kasım 1938 Perşembe günü saat dokuzu beş geçe Dolmabahçe Sarayı'nda hayata gözlerini kapadı. Ölümü bütün dünyada derin akisler yaptı ve büyük üzüntü yarattı.
ATATÜRK'ÜN NAAŞI NEREDE?
Atatürk'ün naaşı, Dolmabahçe Sarayı salonunda özel bir katafalka yerleştirildi. Türk bayrağına sarılı ve başında silâh arkadaşlarının nöbet tuttuğu mukaddes tabut, üç gün müddetle milletin ziyaretine bırakıldı.
Cenazenin Ankara'ya nakil işlemi 20 Kasım'da gerçekleştirildi. 21 Kasım'da büyük törenle Etnografya Müzesi'ndeki geçici kabrine kondu.
Cenaze törenine bütün dünya devletleri özel temsilciler gönderdi. Çanakkale'de ve diğer muharebelerde ona karşı savaşmış yabancı generaller törende bilhassa dikkati çekiyordu. Atatürk’ün naaşı, 10 Kasım 1953 tarihinde yapılan büyük bir devlet töreni ile Etnografya Müzesi’ndeki geçici kabirden alınarak Anıtkabir’deki ebedî istirahatgâhına gömüldü.