ÇATALCA HAKKINDA
Çatalca Tarihi
Çatalca şehri, İ.Ö 2000 yıllarına dayanan yerleşim bölgesi olma özelliği nedeniyle; farklı hükümlerim oluşturduğu bir alan üzerinde kurulmuştur.Asya ile Avrupa'yı birleştiren İstanbul şehrinin batısında yer almasından dolayı kazandığı stratejik önemi nedeniyle tarih boyunca göçlere,istilalara, saldırılara sahne olmuştur. Bu temel sebebe bağlı olarak; Çatalca tarihsel gelişiminde yerleşme ve kültür bakımından dinamik bir süreç yaşamıştır.
Çatalca ve dolayının Trakya'nın ilk yerli halkı olan Traklardan beri (İ.Ö.2000) bir yerleşim bölgesi olduğu, yakınında yer alan ve bugün turistlik önem taşıyan İnceğiz Köyü'ndeki Mağaralarından anlaşılmaktadır. İnceğiz Mağaraları, Erken Bizans Döneminde mezhep kavgalarından kaçanlarında sığınıp barındıkları yerler olmuştur. Henüz tarihlendirilmeyen Subaşı, Gökçeali, Pınarca köylerindeki mağaralar bu konuyu aydınlatmak üzere arkeologların ilgisini beklemektedir. Yaklaşık olarak 2500 yıllık bir tarihe sahip olan Çatalca bölgesinin ilk yerleşimi M.Ö 450 sene önce Romalılar zamanında şimdiki İnceğiz köyünün bulunduğu yerdeymiş.Fakat, bir süre sonra aslen Tatar ırkına mensup olan kafilelerin Balkanlara akınları sırasında yıkılıp yıkılmış ve bilahare havuzlar mevkiinde akıncılar tarafından 2. defa olarak inşa edilmiştir.
Yöre M.Ö 4.yy' da Makedonya devletinin egemenliğine girmiş İstanbul'u onaran Kral Yagfur'un kızı Haniçe'nin Yaylağı olan Büyük İskender Asya seferi sırasında yolu üzerindeki Çatalca'da büyük yıkıma yol açtıysa da çok geçmeden komutanlarından birine şimdiki Kaleiçi Mah.'nin bulunduğu yerde ilk yerleşmeyi kurdu.
Şehir,Antik Çağda "Metrai"(Marta, Metran, Metris) adıyla anılıyordu.Metris kelimesi Osmanlıcıda "Siper" anlamına gelmektedir. Çatalca'nın kuruluş yerini belirleyen ve uzun süre devamını sağlayan fonksiyonun doğal savunma hattına sahip olması nedeniyle bu isim verilmiş olabilir. Aynı zamanda başka kaynaklara göre Büyük İskender'in yaveri(generallerinden) Ayametris tarafından kurulduğu tahmin edilmektedir. Bu generalin Ayametris ismine atfen metris, metraj, metran veya matrai denildiği çeşitli kaynaklarda verilmiştir.
Meşhur seyyahımız Evliya Çelebi'ye göre ise Çatalca'nın bir başka adı daha vardır. Bu isimde "Hanice" Rumca bir kelime olup Büyük İskender asrında İstanbul'u onaran Kral Yagfur'un kızı Haniçe'nin yaylağı olması nedeniyle babası burada büyük bir kale yaptırarak Rumca "Hanice" adını vermiştir.
Fatih devrinde İstanbul kuşatması öncesi uzun süren direnişinden ve çetin savunmasında veya bir nevi çetinlik hissedilmesinden dolayı "Çetince" adının verildiği rivayet edilmektedir. Zamanla bu kelime "Çatalca" ya dönüştürülmüştür.
Çatalca 1371 yılında Yıldırım Beyazıd tarafından Bizanslılardan alınarak Osmanlı topraklarına katıldı. Osmmanlılar Matrai'yi değiştirerek Çatalburgaz adını verdiler. Bundan sonra Çatalca 'da•2 ayrı kültür, 2 ayrı yaşam ve yerleşme biçimi ortaya çıkmıştır. Müslümanlar adına sonradan Ferhatpaşa Mah. denilen bir mahalle kurdular. Rumlar ise Kaleiçi Mah.'ne yerleştiler.
Çatalca III. Murad ve III. Memed dönemlerinde iki kez sadrazamlık yapan (1591-1592-1595) Ferhat Paşa'nm çabasıyla imar edilmiştir.Ferhad Paşa şehre su getirmiştir ayrıca Mimar Sinan'a kendi adıyla anılan camiyi de yaptırmıştır.
III. Mehmet' in (Saltanat dönemi 1648-1687) avlanmak üzere sık sık Çatalca'ya gelmesi ve uzun süre kalması Çatalca'nın gelişmesine önemli katkısı olmuştur. 1611-1683 yılları arasında yaşayan ünlü gezgin Evliya Çelebi 17.yüzyıl Çatalca'sı için şu bilgileri verir. "Şehir bir Çatal dağın eteğine kurulduğu için Çatalca adını almıştır. Kayalı,dereli, tepeli,iki çatal yüksek dağın doğu eteğine güneyden kuzeye uzunlamasına bir kasabadır.; iki bin adım uzunluğunda bağlı, bahçeli, hayat sulu bir beldedir. Eyüp Sultan kadılığı nahiyelerinden 150 akça payeli mükellef kazadır. Hakim-i örtü(güvenlik amiri) Çatalca Bahçesinin ustasıdır. 300 sefer Bostancılarla zabit eder. Ayrıca subaşısı, muhtasibi,ayak naibi vardır.
"Bu şehir güzel cümle kırık yeri mihrap olup(toplam 47 camii,mescit ve kilise vardır), şehrin güney tarafı koğukdere denilen yere kadar bayırdır; ancak her evde bağ ve bahçe olduğundan evleri seyrektir"... Çatalca'da Hünkar Sarayı ve Bahçesinden başka Veli Usta Sarayı, Çataloğlu Sarayı,Kızlar Ağası Sarayı,Kadri Ağa Sarayı,Hasan paşazade Sarayı ve daha nice saraylar vardır. Yedi kat tekkesi, muazzam ve kurşun örtülü han, bir hamam ve 270 kadar dükkan vardır,ama•bedesteni yoktur, okul çocuğu yoktur.Yetmiş yerden hayat suları akar durur;çarşısındaki esnafın çoğu papuçcu,pilar ve pastacıdır.
Çatalca çayırı İstanbul'un Kağıthane çayırından has olup yonca, trifil ile benzenmiş lale bahçesidir ki.Ali Osman ambarına bu bereketli yerden üç bin araba yem giderek Ahırkapı Ambarları' na basılır. Çayır mevsiminde,korunması için çorbacılarıyla birlikte bir oda yeniçeri gelir.Ovalarında Baba Nakkaş, Kineli, Baklalı, İzzetin köylerine varınca büyük çiftlikler, ağıllar,sayalar,mandıralar vardır.Koyunlu,kuzulu,sığırlı ve camuşlu vadilerdir kijstanbul ileri gelenlerinin hemen hepsinin bu köylerle ilişkisi vardır.Çatalca'nın sütü,kaymağı,tekne peyniri kesmiği,yoğurdu,dil peyniri,kaşkavalı ünlüdür.İstanbul'a getirerek büyük kazanç sağlarlar.
Çatalca Osmanlı İmparatorluğu döneminde İstanbul'un tarımsal ihtiyacını karşılayan önemli bir tarım merkeziydi.Çatalca uzun yıllar Eyüp Kadılığı'na bağlı olarak yönetildi, Tanzimat sonrasında yerel yönetimlerde düzenleme yapılırken Meclis-i İdare-i Liva-yı Zaptiye'ye bağlandı(1865) ve İstanbul kazalarından biri oldu.Daha sonra İstanbul'a bağlı Kaza-ı Erbaa (dört ilçe) muta sarraflığının merkezi oldu.Bu seçimde Çatalca'nm savunma bakımından önemini sürdürmesi etken olmuş ve daha sonra Çatalca'nm yapısında başlayacak olan değişmelerin ilkini oluşturmuştur.Bu tarihte merkez,Büyükçekmece ve Silivri kazalarıyla Terkos nakiyesini kapsayan sancağın 60.000 kadar nüfusu ve 83 köyü bulunmaktaydı. Şehir nüfusu ise 6.000 kadardı.
1870'lerde "Sırbistan'ın alınmasından sonra imparatorluğun iç bölgelerine göç ettirilen Sırp Köylüleri Çatalca'ya ve köylerine yerleştirilmiştir. Zamanla kilisenin etkisiyle Ortodoks olan Sırp Köylüleri, Rumlarla birlikte yaşamaya başlamışlardır.
19.yy' in ikinci yarısında ise en önemli gelişme 1877 - 78 Osmanlı - Rus Savaşı'nın sonuçlarıdır.Yenilen Osman ordusunun Yeşilköy'e kadar çekilmesiyle bölge Rus ordusunun eline geçti.Böylece büyük yıkımlar oldu ve yöre halkı İstanbul'a göç etti.Ardı sıra Balkan savaları başladı ve Nazım Paşa komutasındaki ordular Bulgarlarla burada çarpıştı.Bulgarlar yenildiler ve çekildiler.Fakat Osmanlıların Balkanlardan çekilmesinden sonra buradaki Türk nüfusu bölgelerle birlikte Çatalca'ya göç etti. Fakat çevre daha sonra düşman kuvvetlerine tekrar harap edildi. Şehir, bu gelişmelerden sonra yeniden Kaleiçi Mahallesi çevresinde kuruldu.
1878 yılına kadar Çatalca Sancağında eğitim kurumu yoktu.Öğretim,camii ve kiliselerin etkisiyle .dinsel nitelikteydi.II.Abdülhamit devrinden sonra.1895 yılında İdadi Mektebi, İnans (kız) Rüştiyesi ve Mekteb-i İptidai açıldı.Bunlara ilaveten 199.yy' in ikinci yansında açılmış olan bir Rum mektebi ve bir kız okulu bulunmaktaydı. 1907 yılında Rum okulu binası tamamlandı fakat yapı Balkan Savaşı'nda tahrip olmuş,daha sonra onarılarak Vali konağı haline getirilmiştir.
Çatalca istilalara,savaşlara,büyük göçlere sahne olmuştur.İlk büyük göç 1774 yılında --K.kaynârca Antlaşması ile sonuçlanan savaştan sonra oldu. 1936 yılında Niyazi AKŞİT şunları yazıyordu."En büyük bozgunu doksan üç muhaberesinde verdik ve en büyük muhaceret (göç) o zaman oldu.Düşmanın amansız kuvvetlerine dayana dayana,dayanamamış bir hale gelen ve her gün canlan tehlikede olan hudut halkı,Tuna boylarını terk ederek İstanbul ve civarına yerleşmeye başladılar.1924 yılında yapılan antlaşma neticesinde Çatalca ve çevresindeki Rumlar Yunanistan'a gönderildikten sonra onların yerlerine Naseliç, Drama, Serez, Demir hisar ve Langaza muhacirleri yerleştirilmiş ve Romanya,Bulgaristan muhacirleri da gelmiştir. Cumhuriyet döneminde 1924 yılında il statüsüne getirilen Çatalca, 26 Haziran 1926 'da tekrar ilçe yapılmıştır.
Ulusal Kurtuluş Savaşı sırasında Çatalca direniş kuvvetlerinin üssü durumundaydı. Ulusal Kurtuluş Savaşı'nın hemen sonrasında Yunanistan'la yapılan göçmen değişimi anlaşması ile Türkiye'de bulunan Rum köylüler Yunanistan'a,Yunanistan da bulunan Türk köylüler ise Türkiye'ye göç ettiler.Bu dönemde özellikle ekonomik açıdan göçün yararlı olduğu söylenebilir.Buna bağlı olarak kültür farklılığı ve zenginliği ile oluşan 20.yy' in ilk çeyreğine kadar süren savaşlar belirlemiştir.Her yıl 8 Ekim tarihinde Çatalca'nın Kurtuluş Günü coşkun törenlerle kutlanmaktadır.
Sonuç olarak; Çatalca yerleşme tarihi boyunca değişik tarihi ve sosyal olaylara sahne olmuştur.Bazı dönemlerde yoğun bir şekilde nüfuslaşmış,bazen sosyo-ekonomik olarak parlamış,bazen sönükleşmiş fakat devamlı olarak yerleşim bölge olma özelliğini korumuştur. Çatalca şehrinin İ.Ö. 2000 yıllarına kadar dayanan yerleşme olma özelliği,hiç kusursuz bir takım nedenlere dayanmaktadır.Bu nedenlerin önemli olanlarını sıralarsak :
1 -) Çatalca;İstanbul için doğal bir savunma hattı olmasından dolayı kazandığı stratejik
özelliğin getirdiği askeri fonksiyondur. Bizans İmparatorluğu ve Osmanlı İmparatorluğu egemenliği altındaki şehir bu özelliğini korumuş ve güçlenmiştir. Çatalca'nın İstanbul için önemli olan situasyonu yakın tarihte, 1912 - 1913 yıllarında Balkan Savaşı esnasında Bulgarlara karşı yapılan savunmada kendini bir kere daha belli etmiştir.Bunu takip eden dönemlerde de bölge askeri bakımdan nüfuslandırılmıştır.
2 -) İkinci önemli neden ise;İstanbul'a yakınlığı ve İstanbul'un tarımsal ve yakacak
ihtiyacını karşılayarak kazandığı ekonomik özelliğidir.
3 -) Padişah ve Sadrazamların,•• özellikle "Avcı" şanıyla tanınan III.Mehmet'in sürekli
Çatalca'ya gelmesi ve sadrazam Ferhat Paşa'nın Çatalca'ya olan ilgisi, bölgenin gelişmesinde önemli bir etken olmuştur.
4 -) Çatalca,kırsal alandaki köy toplumu ile şehir Özelliğindeki İstanbul arasında aracı bir yol oynuyordu.Osmanlı döneminde ticari malların iki taraflı olarak toplanıp dağıtıldığı merkez olarak ortaya çıkmıştır.
5 -) Çatalca yönetim merkezi olarak,kırsal alandaki nüfusun kontrol edilmesi veya ona hizmet götürebilmesi diye nitelendirebilecek siyasi bir merkez olma özelliğini de tarihsel süreci içerisinde korumuştur.