Dr. Mehmet Yavuz: "Her şiddetin arkasında bir korku vardır"
Nörolog Dr. Mehmet Yavuz, her şiddetin arkasında bir korku olduğunun altını çizerek, "Taraftar bir taşkınlık yapıyorsa bunun arka planında, rakibinin kendilerini geçme, kendilerini geride bırakma korkusu vardır ve bu korkular da fanatizmi tetikliyor" dedi
Nörolog Dr. Mehmet Yavuz, her şiddetin arkasında bir korku olduğunun altını çizerek, "Taraftar bir taşkınlık yapıyorsa bunun arka planında, rakibinin kendilerini geçme, kendilerini geride bırakma korkusu vardır ve bu korkular da fanatizmi tetikliyor" dedi.
'Dr. Beyin', "Beynin Sırları ve Manyetik Şifreleri" kitaplarının ardından son olarak Korku ve Ötesi eseriyle okurseverlerle buluşan Nörolog Dr. Mehmet Yavuz, sporda yaşanan şiddet olayları hakkında İHA'ya açıklamalarda bulundu. Fanatizmlik yapan taraftarın, sosyal hayatında ciddi kişilik bozukluğu olduğunu belirten Dr. Yavuz, "Fanatizm herhangi bir davaya, konuya, fikre ve ideolojiye, takıntılı ve coşkulu bir şekilde takılarak, sosyal normları hiçe sayarak aşırı bağlanma faaliyetidir. Fanatizminin, sempatizanlıktan ayırt edilen en büyük özellik; fanatizmde eleştiriye karşı bir tahammülsüzlük olmasıdır. Her olayı, her konuyu, her fikri coşkulu bir şekilde desteklemek fanatizm değil. Fanatizmde empatiden yoksunluk yatıyor. Toplum geneline baktığımızda fanatizm, sporun futbol dalında daha çok boy gösteriyor. Futbol izleyicinin genel profiline baktığımızda holiganlık ve fanatizm gösteren bireylerde, bir kişilik bozukluğu olduğunu görüyoruz. Özellikle antisosyal kişilik bozukluğu sosyopatlık ve psikopatlık özelliği taşıyan kişilerde fanatiklik daha çok görülüyor. Ayrıca alkol de fanatizmi tetikleyen çok büyük bir etken" şeklinde konuştu.
"Aşırı aidiyet fanatizmi doğruyor"
Fanatizmde medyanın da büyük etken olduğunu belirten Yavuz, "Toplumda herhangi bir konuma gelememiş, kendini ispat edememiş insanların yetersiz gördükleri kişiliklerini, tuttukları kulüple özdeşleştiriyorlar. Yani takımın galibiyetinin kendi kişisel başarısı olarak görüyorlar. Bu da kulüple büyük aidiyet duygusu yapıyor. Takımları başarısız sonuç aldığında da bu sonucu kendi öz benliklerine yapılmış bir saldırı gibi algılıyorlar. Bu da bu kişilerde öfke ve şiddete neden oluyor. Bugün tribünlerde "Ölmeye geldik, ölmeye geldik" diye tezahürat yapıyor. Taraftarda "küfür edince rahatlıyorum" algısı var. Yapılan araştırmalarda bu tip insanların, normal hayatında da bu davranış modelini sürdürdüğü yönünde bir kanı var. Tribüne giden taraftarların bunu davranış modeli haline getirmemeleri gerekir. Tabii ki tezahüratlar olacak ama bunun da belli bir ölçüsü olmak gerekir. Taraftar eğlenmeye gelir. Eğlenmesine bakarken bu tip söylemler kullanıyor. Skordaki güzelliklere odaklanmamız lazım. Her zaman spora odaklanmamız gerekiyor, skora değil. Burada spor yorumcuları ve köşe yazarlarının da bu konuya dikkat etmesi gerekiyor. Spordaki güzellikleri ortaya koymaları gerekiyor. Özellikle takımlarla ilgili, kulüplerle ilgili, maç sonuçları ile ilgili agresif açıklamalardan uzak durmaları gerekiyor. Fanatizmi önlemde yazılı, görsel ve internet medyasına da büyük iş düşüyor. Kulüpleri ayrıştıracak, kışkırtacak açıklamalardan uzak durmamız lazım" ifadelerini kullandı.
"Oyuncu fazla kazanma isteğinden kırmızı kart görüyor"
Bir oyuncuya gereğinden fazla yüklenilmesi sonunda oyuncunun kırmızı karta yönelebildiğini belirten Yavuz, "Kırmızı kart, oyuncuya çok fazla kazanma üzerine yüklenilmesinden kaynaklanıyor olabilir. Yetenek belirli bir düzeydedir. Siz o yeteneğinin üzerinde bir başarı ve sonuç isterseniz, kişi o olmuşuz enerji ile sahada farkında olmadan kırmızı kart gerektiren öfke ve şiddet olaylarına başvurabiliyor. Çok kırmızı kart görülmesinin arka planında fiziksel ya da psikolojik olarak oyuncuda antrene edilememesi yatıyor olabilir. Ayrıca futbolcu hafif bir sakatlanmada sanki ciddi bir sakatlık yaşamış gibi kendi yere atıyor, bağırıp çağırıyor ama 1 dakika sonra ayağa kalkıyor. Bu durumda hakem heyetinin bu futbolcuyu cezalandırması gerekir. Bu oyuncu aslında taraftarı kışkırtıyor" açıklamasını yaptı.
"Gelecek kaygısı agresif yapıyor"
Futbolcuların gelecek kaygısının agresif olaylara büyük etken olduğunun altını çizen Yavuz, "Bugün kulüplerimiz neden futbol üniversitesi kurmuyor ya da neden futbolcusunun eğitimine teşvik olmuyor? Bu konuda çok üzülüyorum. Futbolcu kardeşlerimizin eğitim konusunda yetersizlikleri var. Tek mesleklerini futbolculuk olarak düşünüyorlar. Bu da bir kaygı bozukluğu ortaya çıkıyor. Futbol olmadan hayatını idare ettirebileceğini düşünmüyor. Bu da sahada agresif olayları arttırıyor. Gelecek kaygısı yaşamaması gerekiyor futbolcunun" değerlendirmesini yaptı.
"Korkular fanatizmi etkiliyor"
Her şiddet olayının ardında korkunun yattığını ifade eden Yavuz, "Futbolcuların kaygı ve anksiyeteden kurtulmaları ve korkularından arınmaları gerek. Her şiddetin arkasında bir korku vardır. Taraftar bir taşkınlık yapıyorsa bunu arka planında rakibin kendilerini geçme, geride bırakma korkusu vardır. Korkular fanatizmi tetikliyor. Taraftarlar öfke ve şiddetle korkusunu yatıştırmaya çalışıyor. Futbolun keyif oyunu olduğunu üç korlu sonuç olduğunu ve her sona tahammül etmemiz gerek. Spordan keyif almamız skora değil spora endekslenmeliyiz. Takımınızın başarısında çok sevinmek, başarısızlığında da çok üzülmek hatalı bir davranış. Bu bir eğlence kültürü. Bunu dozunda yaşayalım" açıklamasını yaptı.