Ehl-i Beyt hakkında bilgi? - Diyanet İşleri Başkanlığı
Sözlük anlamı bakımından “ev halkı” demek olan ehl-i beyt, Hz. Peygamber (s.a.s.)’in aile fertleri anlamına gelir. Kur’an-ı Kerîm’de üç âyette geçmektedir.
Bunların birinde Hz. İbrâhim’in hanımı (Hûd 11/73), birinde Hz. Mûsâ’nın annesi (Kasas 28/12), birinde Hz. Peygamber (s.a.s.)’in (Ahzâb, 33/33) ehl-i beyt’i zikredilmiştir. Hadislerde de ehl-i beyt terkibi yer almaktadır. Söz gelimi, bunların birinde Rasûlüllah ümmetine, Kur’an ile Ehl-i beyt’inden ibaret olan iki değerli kaynak bıraktığını söylemiş (sekaleyn hadisi) ve onlar hakkında dikkatli olmalarını istemiştir (Müsned, V, 181; Müslim, Fezâilü’s-sahâbe, 36).
Bu tür hadislerin bazılarında ise Resul-i Ekrem (s.a.s.) insanlara Kur’an’la birlikte sünnetine sarılmalarını tavsiye etmiştir (Ebû Dâvûd, Menâsik, 56; İbn Mâce, Menâsik, 84; el-Muvatta, Kader, 3). İslam âlimlerine göre gerek sünnete gerekse ehl-i beyte vurgu yapan rivayetler birbirine aykırı değildir. Zira bunlardan maksat Resul-i Ekrem’in (s.a.s.) Kur’an’ı anlayıp hayatına taşıması demek olan söz, uygulama ve takrirleridir. Esasen ehl-i beyt sevgisi Resulullah (s.a.s.) sevgisinin bir parçası ve tezahürüdür. Nitekim Hz. Peygamber (s.a.s.) bunu bir hadisinde şöyle beyan etmiştir: “Allah’ı size nimetler verdiği için sevin. Allah’ı sevdiğiniz için de beni sevin. Beni sevdiğiniz için de ehli beytimi sevin. ” (Tirmizî, Menâkıb, 32)
Kimlerin ehl-i beyte dahil oldukları konusunda bazı kesimler arasında farklı anlayışlar ortaya çıkmıştır. İslam’ın ana gövdesini oluşturan anlayışa mensup alimlere göre Peygamber’in hanımları ehl-i beyte dahildir. Çünkü Hz. Peygamber (s.a.s.)’in ehl-i beytinden bahseden ayette (Ahzab, 33/33) doğrudan Peygamber’in hanımlarına seslenilmektedir. Nitekim Resûl-i Ekrem (s.a.s.), Zeyneb ile evlendiği gün başta Âişe olmak üzere bütün hanımlarının odalarını dolaşmış, her birine, “Allah’ın selâmı üzerinize olsun ey Ehl-i beyt! “ diye hitap etmiş ve onların Ehl-i beyt mensupları olduğunu vurgulamıştır (Buhârî, Tefsîr, 33/8).
Öte yandan söz konusu ayet nazil olduğunda Rasûlüllah (s.a.s.) orada bulunan veya sonradan gelen Ali, Fâtıma, Hasan ve Hüseyin’i abâsının altına alarak, “Allahım, bunlar benim ehl-i beytimdir, onları günahlarından temizle! “ diye dua etmiştir (Tirmizî, Menâkıb, 31). Diğer bir telakkiye göre sadaka almaları haram kılınan Ebû Tâlib, Âkil, Ca'fer ve Abbas’ın ailesine mensup olanlar yanında Abdullah b. Mes'ûd ile Selmân-ı Fârisî gibi sâhabîler de ehl-i beyt’e dahildir. Bazı kesimler ise ehl-i beyt’i Hz. Ali, Hz. Fatıma, Hz. Hasan, Hz. Hüseyin ile bunların soyundan gelen imamlarla sınırlamışlardır. Oysa Hz. Peygamber’le (s.a.s.) birlikte bu beş kişi “ehl-i kisâ” veya “ehl-i âbâ” diye de anılır. Bunlar ehl-i beyttendir fakat ehl-i beyt bunlardan ibaret değildir. İlgili ayetin bağlamı ve diğer hadislerden anlaşılan budur.
Öte yandan ehl-i beyt müslümanlar arasındaki önemli ortak paydalardan birisidir. Hangi kültürel arkaplandan gelirse gelsin bütün müslümanlar ehl-i beyt sevgisine sahiptir (Geniş bilgi için Diyanet Vakfı İslâm Ansiklopedisi’nin “ehl-i beyt” maddesine, X, 498-501 bakılabilir).
Kaynak: Diyanet İşleri Başkanlığı