Eren Bülbül, vefatının 3. yılında minnetle anıldı
Trabzon'un Maçka ilçesinde 11 Ağustos 2017 tarihinde terör örgütü mensuplarıyla sağlanan sıcak çatışma sırasında şehit edilen 15 yaşındaki Eren Bülbül, vefatının üçüncü yılında saygı ve dualarla anılıyor.
Trabzon'un Maçka ilçesinin kırsalında, 11 Ağustos 2017 tarihinde, terör örgütü mensubu kişilerle yaşanan sıcak çatışma esnasında şehit edilen yaşındaki Eren Bülbül'ün ölümünün üzerinden 3 yıl geçti. Tüm Türkiye'yi yasa boğan Eren Bülbül kimdir?
EREN BÜLBÜL KİMDİR?
Hasan Bülbül ve Maçkalı Ayşe Bülbül çiftinin 13 çocuğundan biri olan ve Köprüyanı Mahallesi'ndeki tek katlı bir evde, 1 Ocak 2002 tarihinde dünyaya gelen Eren Bülbül, babasını küçük yaşta kaybetti. Annesi ve 12 kardeşiyle hayata tutunma mücadelesi veren Bülbül, ikokulu Köprüyanı, ortaokulu Çatak İlköğretim Okulu'nda öğrenip gördükten sonra eğitim hayatına Maçka Anadolu İmam Hatip Lisesi'nde devam etti.
Trabzonspor tutkunu Bülbül, çevresindekiler tarafından 'futbol sevdalısı' olarak tanımlanıyordu. Eği timinden arda kalan zamanlarda bağ, bahçe ve yük taşıma işlerinde günlük yevmiye ile çalışan Bülbül, Trabzon'un Maçka ilçesi kırsalında, 11 Ağustos 2017'de, bölücü terör örgütü mensuplarıyla sağlanan sıcak temas sırasında ağır yaralandı. Kaldırıldığı Karadeniz Teknik Üniversitesi Farabi Hastanesi'nde doktorların tüm çabalarına rağmen kurtarılamayan Bülbül, gösterdiği özveri ve cesareti sayesinde tüm Türkiye'nin sevgisini ve minnetini kazandı. 2 Ağustos 2017'de Maçka Merkez Camisi'nde ikindi vakti kılınan cenaze namazının ardından Köprüyanı Mahallesi'ndeki aile kabristanlığında toprağa verildi.
Eren Bülbül kimdir? Neden öldü? Nerelidir? Ne zaman öldü?
ANNESİNİN GÖZÜNDEN EREN
Anadolu Ajansı muhabirine verdiği röportajda tüm Türkiye'nin kahraman ilan ettiği oğlunu anlatan anne Ayşe Bülbül, yaşadıklarını tarif etmenin mümkün olmadığını belirterek kimsenin evlat acısı yaşamaması temennisinde bulundu.
Genç yaşta evlenmesinin ardından 13 çocuk dünyaya getiren ve bu çocukları yokluk içinde büyütmeye çalıştığını dile getiren anne Bülbül, oğlunun fotoğrafına ve şehit edilmeden iki gün önce tarlada çalışırken giydiği gömleğine sarılarak içindeki ateşi gözyaşlarıyla söndürmeye çalıştığını ifade ederek, "Alıyorum resmini, gömleğini, yatıyorum onlarla. Diyorum 'Belki rüyama gelir' ama hiç de gelmiyor. Bazen küçüklük hali geliyor. Çocukları görüyorum, onu da görüyorum aralarında, küçücük görüyorum, büyük görmüyorum ki. Üç yılı gel de bana sor ki o üç yıl nasıl geçti? Eren'in resimleriyle, elbiseleriyle... Burada, aşağıdaki evde kapının yanında Eren'in hiç yıkanmamış giysileri duruyor. Biri de bu, bunlarla gönül eğliyorum, eğlemek zorundayım, geride başka yavrularım var. Benim yavrularım çok çileliydiler. Eren'in şehitliğinden gurur duyuyorum, yalnız Eren'in çektiği yokluklar, çileler, sefaletler çoktu, ben onları ölsem gitsem de unutmam." sözleriyle yürekleri dağladı.
"BU DÜNYADA ÇOK ÇEKTİ, O DÜNYADA RAHAT OLSUN"
Çocuklarının küçük yaşlardan itibaren tarlada, bahçelerde yevmiye ile çalıştığını belirten anne, "Bu odunlar yavrularımın sırtından geçiyor. Benim yavrum bir parça ekmek için ormanda, ortalıklarda inek bekliyordu tekleme çorap, tekleme lastikle. Yavrum bu dünyada çok çileler çekti, çok yokluklar çekti inşallah yüce Mevlam onun şehitliğini kabul eyler. Yüce Mevlama dua ediyorum ki şehitliğini kabul eyle de o dünyası rahat olsun. Diyorlar bana ki 'Eren seni yanına alacak.' Doğurdum, ne gösterdim ona? Bak giyindiği gömleğe, bu gömleği giyen çocuğa de ki 'Al beni orada yanına da beni de kurtar, bana da şefaatin olsun oğlum.' Ben nasıl diyeceğim onu ona?" sözleriyle Eren'in yaşadıklarına değindi.
"EREN BİZE EKMEK GETİRECEKTİ"
"Benim acım bitmez. Eren'in 12 kardeşi var ama her birinin yeri başka başkadır. Eren erkek çocuklarımın küçüğüydü. Eren buralarda ot toplayacaktı, araba yükleyecekti, otları balya yapacaktı. Babadan maaş yoktu, Eren bize ekmek getirecekti. Eren küçüktü, kabrinin başındaki cepkenli resmi 23 Nisan'da çekilmişti, 11 Ağustos'ta da şehit oldu. O çocuğun ekmeği yenir miydi? İşte yemek zorundaydık onu. Kim yevmiyeci isterse Eren gitmek zorundaydı.
Eren'in yevmiye yaparak aldığı kara lastikler hala kapıda duruyor. Yevmiyeci oldun mu 'Beni güneş yakıyor' diyemezsin, mecbur çalışacaksın ya 10 liraya ya 20 liraya ya bir tabak yemeğe ya bir çift çoraba. Yavrum öyle çalışırdı. Bazen de çalışır gelir derdi ki 'Annem, yedirdi de yolladılar beni. İçimden dedim ki yedirmeseler de burada yediğimi verseler bana da gitsem kardeşlerimle, annemle yesem.' Eren'in çileleri... Çok duyarlı bir çocuktu. Eşimi kaybettiğim zaman ağlıyordum bana kim bakacak diye. 'Annem' derdi, 'Ben bakacağım sana.' Dedim ki 'Eren sen bana bakarsın ama sen evlenirsin hanımın bakacak mı bana?' 'Annem' derdi, 'Gerekirse evlenmeyeceğim.' Hani o evlenmeyecek çocuk, hani o Eren öyle mi gitti... Eren yüz yaşında da olsa aynı çileleri, aynı yoklukları çekecekti. Onun için Allah'ım orada yar ve yardımcısı olsun. Allah'ım tüm şehitlerimize rahmet eylesin, dar yerlerini geniş eylesin. Benim yavrumu da onların arasında yürütsün yüce Mevlam." diyen acılı anne, sözleriyle oğlunun özverisini bir kez daha gözler önüne serdi.
"BEN YEVMİYE YAPMASAN LASTİK GİYEMECEYEK MİYDİK?"
Yaşadıkları yokluğu anlatan anne, "Bu devirde yokluk mu vardı? Bir çocuğa 20 lira uzatsan almıyor. Eren, 20 liraya akşama kadar çalışırdı, bize ekmek getirirdi. Buralarda birine çalıştı, yaylada kapının önüne geldi ayağının biri kuru, biri ıslak. Niye dedim ayağının biri ıslak. Kaldırdı ayağını lastiğinin birinin altı yıpranmış. Benimkinin de altı yıpranmıştı. Dedim ki 'Eren aldın mı yevmiyeni?', 'Aldım annem' dedi, 'Oğlum aşağıda bildiğin biri varsa bana da kendine de lastik ısmarla.' dedim. İçeriye gelmeden ısmarladı, sonra geldi yayladaki evde oturdu dedi ki 'Annem, ben bugün yevmiye yapmasam biz lastik giymeyecek miydik?' Bunlar üzücü laflar." dedi.
"BİR EREN KAYBETTİM BİNLERCE EREN'İM OLDU"
Oğlunun kabri başında ağlarken 'Ağlama Ayşe teyze, bak bir Eren kaybettin ama binlerce Eren'in var, biz varız.' dediklerini belirten anne, "Diyorum ki geldiniz, sağolun ama burada sürekli benimle duramazsınız. Eren o kapının önünde şehit oldu, ölüm yeri orada, kabri kucağımda... Eren'in acısı üç yıl değil, bin yıl geçse bitmez. Ancak ölürsem, yanına gidersem Eren'in acısını ben orada bitiririm. Allah'ıma yalvarıyorum orada yavrumu gidip bulabileyim diye. Bulursam acım biter, buluncaya kadar arayacağım onu orada." ifadelerini kullandı.
Eren'in babasız kaldıktan sonra iyice garipleştiğini anlat an anne, Eren'in sosyal medya üzerinden yaptığı ve Türk halkının yüreğini sızlatan 'İyi ki varsın Eren' paylaşımına değinerek "Bu çocuk yetimdi. Eren, 'Kimse çıkıp demiyor ki iyi ki varsın Eren' yazısını internete gece 2'de yazmış. Ben önce dedim ki herhalde bunu gündüz yazdı. Birinden harçlık mı istedi, 'Yedir beni mi' dedi de biri itti onu, acaba saat 2'de aç mı oldu, kalktı, aradı yemeye bir şey bulamadı da mı onu internetinde yazdı. Niye yazdı onu yavrum? Eren küçücüktü ama çok yürek acıtacak lafları vardı, çok yürek acıtacak hayatı vardı yavrumun. İmam hatip birinci sınıfı okudu. Giderdi camiye gelir derdi ki 'Annem, ezanı ben okudum, duydun mu?' En fazla hayali ezan okumaktı, hoca olmak isterdi. Top oynama hevesi de vardı ama imam olmak, hoca olmak daha baskındı. Eren 15 yaşında namazını kılardı, yaşadığımız evde seccadesini açıp da namaz kılacak yeri yoktu, çocuklar açardı kapıyı bir şey almaya kapı ona çarpardı namaz kılarken." şeklinde konuştu.
"GURUR DUYUYORUM AMA ÜZÜNTÜSÜ DE ÇOK BÜYÜK"
Destek olan herkese dua ettiğini belirten anne, "Şehit yavrum tüm Türkiye'nin acısı oldu. Yavrumu unutmayan herkesten Allah'ım binlerce kez razı olsun. Şehitliğinden yavrumun gurur duyuyorum ama üzüntüsü de çok büyük. "Eşimin mezarı girişte öndedir, ayaklarının dibinden geçip Eren'in yanında oturuyorum, eve gidiyorum diyorum ki 'Eşimin kabri orada mıydı? Bak evlat acısı ne kadar büyük bir acı. Bizi unutmayanlardan, maddi ve manevi bize destek olanlardan, benim yavrumu ziyarete gelenlerden Allah razı olsun." sözleriyle konuşmasını sonlandırdı.