“Gönül arzu ediyor ki fakülte hocalarımızın camilerde birer kürsülükleri olsun”
24. İlahiyat ve İslami İlimler Fakülteleri Dekanlar Toplantısında konuşan Gümrük ve Ticaret Bakanı Bülent Tüfenkci, "Gönül arzu ediyor ki ilahiyat...
24. İlahiyat ve İslami İlimler Fakülteleri Dekanlar Toplantısında konuşan Gümrük ve Ticaret Bakanı Bülent Tüfenkci, "Gönül arzu ediyor ki ilahiyat ve İslami ilimlerdeki hocalarımızın camilerde birer kürsülükleri olsun" dedi.
Gümrük ve Ticaret Bakanı Bülent Tüfenkci, Başbakan Yardımcısı ve Hükümet Sözcüsü Bekir Bozdağ ve Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Ali Erbaş ile birlikte Malatya'da düzenlenen 24. İlahiyat ve İslami İlimler Fakülteleri İslami Dekanlar Toplantısı'na katıldı.
Bakan Tüfenkci burada yaptığı konuşmada, toplantının özellikle Malatya'da yapılmasının çok önemli olduğunu vurguladı. Malatya'nın fikirde bir ekol şehir olduğuna değinen Bakan Tüfenkci, "Biz birçok tartışmayı iş yerlerimizde, evlerimizde veya okullarımızda yapıyorduk. Ben üniversiteye gittiğimde tartışmalı ortamlarda Malatya'dan edindiğimiz ilim, Kur'an hadisleriyle konuştuğumuzda sen Malatya ekolünden misin diye sorarlardı" şeklinde konuştu.
İnönü Üniversitesine İslami İlimler noktasında üstlendiği rolden dolayı teşekkür eden Bakan Tüfenkci, ilahiyat noktasında yetişmiş akademisyenlerin camilerde birer kürsülerinin olması ve halkı İslami ilimler hususunda aydınlatmalarını istediklerini belirterek şöyle konuştu:
"O zaman da ben hep şunu düşünüyordum biz çok geniş bir şekilde, terzi, esnaf, öğretmenlerimiz güncel meseleleri tartışıyorduk. Daha çok ilim ve ilahiyat noktasında yetiştirmiş hocalarımızın aramızda olmasını istiyorduk. Bu noktada Allah'a hamdolsun ülkemizde 80 İslam ve ilahiyat fakültesi oluştu. Diyanet İşleri Başkanlığımız çok daha görünür hale geldi. Gönül arzu ediyor ki ilahiyat ve İslami bilimlerdeki hocalarımızın camilerde birer kürsüleri olsun, hafta sonları gelsinler o kürsülerde ders saatleri olsun alanlarında halkımıza gençlerimize İslam'ı anlatsınlar."
"Kabul edelim ki bizim ümmet olarak maalesef çok ciddi hatalarımız, zaaflarımız ve ihmallerimiz var"
Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Ali Erbaş ise bugün batı merkezli bilginin insanı ve hayatı dizayn ettiğine şahit olduklarını ifade ederek, "Ancak söz konusu anlayışın, insan-evren-Allah tasavvurunda var olan ciddi krizler ve paradoksların bütün insanlığı derin bir çıkmaza doğru sürüklediğini de hepimiz görüyoruz. Batının teklif ettiği hatta dikte ettiği düşünce ve davranış biçimi, insanlığın özlediği huzuru ve güveni tesis edemediği gibi, bilakis huzur ve geleceğe dair umudun daha da zayıflamasına sebep olmaktadır" dedi.
Bugün Türkiye ve İslam coğrafyasının özellikle dini alanda yaşadığı sorunların ve karmaşanın en önemli sebeplerinden birisinin sahih dini bilginin ötelenmesi ve ihmal edilmesi olduğuna dikkat çeken Erbaş, "Irk ve mezhep eksenli kavgaların, yapay sınırlar ve ideolojik yaklaşımlar üzerinden yapılan tartışmaların cehaletten beslendiği aşikardır. Elbette İslam coğrafyasında özellikle dini alanda yaşanan sorunların, acıların, küresel müdahalelerle, uluslararası faktörlerin sömürgeci politikalarıyla ilgili boyutunun varlığı inkar edilemez. Yaşanan her travmanın küresel emperyalizmle elbette ilişkisi var. Ancak bu durum, sorunlarımızı tamamen harici unsurlara indirgeyerek, sorumluluklarımızı ve hatalarımızı görmezden gelmeye mazeret olamaz. Kabul edelim ki bizim ümmet olarak maalesef çok ciddi hatalarımız, zaaflarımız ve ihmallerimiz var" ifadelerine yer verdi.
Dini alanda yaşanan bilgi karmaşası, yanlış dini algı ve tasavvurların bireysel ve sosyal sorunlara neden olduğunu ifade eden Erbaş, konuşmasını şöyle sürdürdü:
"Din istismarı bugün sosyal boyutları aşarak bir güvenlik meselesi haline gelmiştir. Yüce dinimiz İslam değişik isim, görüntü, tutum, davranış ve söylemlerle maalesef istismar edilmektedir. Dinin temel kaynaklarına ve akla aykırı, gerçeklere dayanmayan söylemler, hikayeler, rüyalar üzerinden din anlatılarak vatandaşlarımızın samimi duyguları istismar edilmekte ve maalesef sömürülmektedir. Doğru bilginin ilkelerini ve metodolojiyi göz ardı eden bir yaklaşımla dinin hakikatleri alt-üst edilmektedir. Diğer yandan inanç esaslarını cedel konusu yapmak, fıkhın özünü ve maksadını gözetmeksizin, zahiri boyutu dikte etmek; ibadetlerde şekilciliğini öne çıkararak, ibadetin ahlaka ve hayata yansıyan boyutunu ihmal etmek önemli bir sorundur."
"Terör örgütlerinin Müslümanlara, birlik beraberliğimize verdiği zarar ortadadır"
Dinin ticari beklentilerin, çıkar tutkusunun ve popülist kaygıların da aracı ve payandası haline getirildiğini ifade eden Erbaş, "Din adına hakikatlerle bağdaşmayan söz ve davranışlardan en fazla yine Müslümanlar ve bilhassa genç nesiller olumsuz etkilenmektedir. Referansını dinden aldığını iddia ederek toplumda bozgunculuk yapan Fetö, Deaş, Boko Haram, vs. gibi terör örgütlerinin, Müslümanlara, birlik beraberliğimize ve geleceğimize verdiği zarar ortadadır" şeklinde konuştu.
Kadına şiddet merkezli eylem ve söylemler ile istismarın ve tacizin İslamdan referans bulmasının asla mümkün olmayacağını da kaydeden Erbaş, "İslam'ın bireysel ve sosyal ilkelerine, ahlak ve hukuk perspektifine, insan, evren ve varlık tasavvuruna göre, şiddete meşruiyet sağlayan, merhameti öteleyen, herkes için aynı derecede dokunulmaz olan can, akıl, inanç, nesil ve emek özgürlüğünü ihlal eden bütün düşünce, tavır, davranış, yaklaşım ve politika reddedilmelidir. Yine açıkça ifade etmek gerekir ki, bugün milletimizin ve bütün Müslümanların dini hayatına, insanlığın aydınlık geleceğine rehberlik etmek sorumluluğu İlahiyat, İslami İlimler fakültelerinin ve Diyanet İşleri Başkanlığının üzerindedir" ifadelerine yer verdi.
Programda konuşan Malatya Valisi Ali Kaban da Malatya'nın ilk çağlardan itibaren özellikle yönetim anlamında ilklerin yaşandığı bir merkez olduğunu ifade ederek, "İslamın çok önemli, bugün adını hala andığımız, adlarına konferanslar düzenlediğimiz bir çok isim bu topraklardan çıktı veya bu topraklarda belli dönem kaldılar" ifadelerine yer verdi.
Yüksek Öğretim Kurumu (YÖK) Başkan Vekili Prof. Dr. Rahmi Er ise konuşmasında ilahiyat ve İslami ilimler fakültelerini yükseköğretim sisteminin önemli bir parçası olarak gördüklerini belirterek, "Buradaki öğretim ve eğitime de evrensel ölçütler ile bakıyoruz. Bu mamada bu fakültelerin akademik performanslarını önemsiyoruz" şeklinde konuştu.
İnönü Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Ahmet Kızılay, İslam dünyasında çeşitli sebeplerden dolayı krizler yaşandığını belirterek, "Savaşların, ölümlerin yaşandığı bölgelerin başında Müslüman coğrafyalar gelmektedir. Sorunlara çare bulmanın zorunlu hale geldiği bir dönemdeyiz. Şüphesiz bu durum İslam dünyası açısından iyi bir görüntü olmadığı gibi bölge insanının da kaderi olmamalıdır. Ülke olarak birçok dünya ülkesinden daha insani bir yaklaşımla 3 milyonun üzerinde Suriyeli misafire ev sahipliği yapıyoruz" ifadelerine yer verdi.
Birçok terör örgütünün İslamı istismar ettiğini de belirten Kızılay, "Yaşadığımız bu coğrafya bize ekstra sorumluluklar yüklemektedir. Üniversiteler olarak topluma yön verecek saha çalışmalarına önem veriyoruz" şeklinde konuştu.
İnönü Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Fikret Karaman ise konuşmasında öz eleştiride bulunarak, "Mesleki hayatımın önemli bir bölümünü Diyanet İşleri Başkanlığı teşkilatlarında geçirdim. Toplumun problemlerini kendine dert edinen biri olarak, biz dini değerleri paylaşma noktasında henüz olmamız gereken yerde değiliz. Çünkü ilahiyat ve diyanetin ortak görevlerinden biri de toplumu ibadet ve ahlak konusunda en doğru konularda aydınlatmaktır. Bu boşluğun ise iki önemli sebebinin olduğunu görüyoruz. 20'inci asrın yarısına kadar ülkemizde din hizmetleri yürütülemedi, halk dini ihtiyaçlarını merdiven altlarında ehil olmayan ortamlarda aramaya başladı. Bu alışkanlığı halen bırakmış değildir. Toplumda fazla kucaklaşamadık" diye konuştu.
Konuşmaların ardından Bakanlar Bozdağ ve Tüfenkci'ye, Rektör Kızılay tarafından hediye takdimi yapıldı.
Kongre ve kültür merkezindeki programın ardından Mudanya Meydanı'nda yapılacak olan Merkez Kampüs Camisi'nin temeli bakanlar ve diğer konuklar tarafından atıldı.