Gülriz Sururi: "Herşey Anlamsızlaşırsa Kendi İrademle Dünyayı Terk Ederim"
Gülriz Sururi kimdir aslen nerelidir, kaç yaşındadır? Nerelidir? Gülriz Sururi verdiği bir röportajla herkesin dikkatlerini çekti. "Bu ülkeden gitmek isteyen herkese hak veriyorum ama yine de cumhuriyeti kazanacağız" dedi. Gülriz Sururi'nin o röportajı ha
Ünlü tiyartocu ve oyuncu Gülriz Sururi yıllara meydan okuyor. Posta Gazetesi'nden Oya Çınar'a verdiği röportajda çarpıcı açıklamalarda bulunan Sururi " Herşey anlamsızlaşırsa bir gün kendi irademle Dünyayın terk ederim" dedi. Gülriz Sururi Kimdir, aslen nerelidir, kaç yaşındadır? İşte duayen titaro sanatçısının çok konuşulan o röportajı..
Gençlik aşısı mı oluyorsunuz? 89 yaşında nasıl bu kadar harika görünüyorsunuz?
Hep şunu derim. Ağaçlar ölür, ormanlar kalır. Gerçekçi, iradeli ve cesaretli olacaksınız. Diyeceksiniz ki, cesaretin gençlikle ne ilgisi var? Cesaret insanı diri tutuyor. Ben içimdeki cesareti ve gücü 12 yaşında keşfettim. Annemi 2 yaşında kaybettiğim için mahzun bir çocukluk yaşadım. Hüzünlüydüm. Çocuk tiyatrosuna başlayınca kimliğimi buldum. Tiyatro bana annelik yaptı.
HER ŞEY ANLAMSIZLAŞIRSA DÜNYAYI KENDİM TERK EDERİM
Bir gün emek verdiğiniz her şey gözünüze anlamsız gözükmeye başlarsa...
Valla giderim. Ecelimle ölmeyi beklemeden kendi irademle dünyayı terk ederim. Beni ben yapan koşullar eksilince yaşamın manası kalmaz ki!
Günümüzde meslektaşlarınız sık sık ‘tükenmişlik sendromu’na kapılıyor. Siz hiç böyle hissetmediniz mi?
Yaşlılar gibi konuşmak istemem ama (gülüyor) bizim zamanımızda sabah 9’da provaya girerdik. 3’te matine olurdu. Gece yine oyunumuzu oynardık. Sendromlara girecek zamanımız ve lüksümüz yoktu. Çok mutluyduk. Seyirciden aldığımızı yine seyircimize verdik. Çok onurlu bir dönemdi.
Şimdi hayat nasıl devam ediyor?
Vasiyetimi yazmakla meşgulum. Tiyatroyla ilgili çok güzel projelerim var. Engin’in (Cezzar) vefatından sonra uzun süre yazamamıştım. Şimdi yeniden ufak ufak yazmaya başladım.
Vasiyetinizde neler var?
Bir kısmını Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği’ne bağışlamıştım. Bir kısmını da Aziz Nesin Matematik Köyü’ne bırakacağım. Tiyatroyla ilgili bir fon oluşturacağım. Zaten büyük bir servetim yok. Ama cenaze töreni istemiyorum. Çünkü ben ‘cami avlusu kokteyl partisi’ istemiyorum. Bizim insanımızın tören kültürü yok. Ne yapıyorlar? “Ay saçın ne güzel olmuş.” Yok efendim, “Üstündekini nereden aldın?” Böyle şeyler olacağına tören yapılmasın.
Anneniz Türkiye’nin ilk primadonnası. Babanız Türkiye’ye opereti tanıtanlardan. Böyle bir ailede doğmak ilginç olsa gerek?
Kesinlikle farklıydı. Daha bebekken tiyatro izlemeye başladım. Anne karnında yüzmeyi öğrenmek gibi. Tiyatroyu bilerek doğdum sanki. Kuliste büyüdüm. Büyülü bir dünyaydı.
Anneniz olmadığı için hayatınızdaki baskın figür babanız mıydı?
Babamla birlikte beş amcam, anneannem ve babaannem. Özellikle babaannem çok katıydı. Kimseyi beğenmez, sokakta kimseyle arkadaşlık etmemi istemezdi. Biraz ‘asalet budalalığı’ vardı sanırım babaannemde. Tabii Abdülhamid zamanını yaşamış bir kadın. Çocuklarını Lala’larla büyütmüş. Onların da etkisi olabilir.
'BİRLİKTE YAŞLANALIM MI? DİYEREK EVLENMEK TEKLİF ETTİM
Geçtiğimiz yıl ‘hayatımın aşkı’ dediğiniz eşinizi, Engin Cezzar’ı kaybettiniz...
Büyük bir yalnızlık çekiyorum. Engin’i kaybedince ciddi bir şok geçirdim. Kendim idrakında değildim ama o şok birkaç ay sürmüş. Uzun süre kimseyi görmek istemedim. O gidince benim ‘yarım’ gitti. Hayatım Engin’den önce ve sonra diye ikiye bölündü.
Son 7 yılında hastaydı, konuşamıyordu. O süreci nasıl geçirdiniz?
Tek insan gibi yaşadık. Her an el ele diz dizeydik. Konuşamıyordu ama zekası yerindeydi. O kadar yılı birlikte geçirince birbirinizin bir bakışınızdan bile ne demek istediğini anlıyorsunuz. Ama ben istiyordum ki ondan önce öleyim. Onu başaramadım.
1997’de boşanıp 1999’da yeniden evlendiniz. Yeniden evlenmek kimin fikriydi?
Boşanmıştık ama birbirimizden kopamamıştık. Buluşuyoruz, yemeklere gidiyoruz... Yeniden flört etmeye başladık. O kadar şeyi atlattıktan sonra yolun sonuna da birlikte yürümemizden daha iyi bir şey olamazdı. O dönem televizyonda ‘A La Luna’ programını yapıyordum. Programıma davet ettim. O güne özel de onun bana yıllar evvel hediye ettiği ceketi giydim. O da bana o gün gelirken güzel bir hediye almıştı. Programdan sonra başbaşayken, “Birlikte yaşlanmaya ne dersin?” dedim. Anlayacağınız ikincide ben evlenme teklifi ettim.
Anılarınızı kitaplaştırdığınızda nasıl aldatıldığınızı da açıkça yazmıştınız...
Bu benim huyumdur. Kimseyle sırrımı paylaşmam ama yazarken en açık haliyle yazarım. Kitabım çıktığında da Engin’den tek bir şey rica ettim. Lüften okuyup bitirene kadar bana yorum yapma dedim. Kitabı aldı üst kata çıktı. Yirmi dakika sonra koşarak geldi. Baktım panikle bir şeyler söyleyecek. Elimle sus işareti yaparak, “Lütfen bitirince gel” dedim. Akşam bitirip geldi ve sadece, “Tebrik ederim, çok güzel yazmışsın” dedi.
Affettiniz mi peki?
O yaşarken verdiğim bir röportajda, “Engin onu hiç affetmediğimi bu röportajdan öğrenecek” demiştim. Ama o, o günün gerçeğiydi. Bugün hiç kötü bir hatıra kalmadı aklımda. Tüm kalbimle hep en güzel anılarımızı hatırlıyorum.
O dönem siz de onun canını acıtmak, intikam almak istemediniz mi?
Boşandığımız ama görüşmeye devam ettiğimiz süreçte bir gün ona, “Engin ben gerçekten boşanmak istiyorum” dedim. “Ne boşanması? Zaten boşandık ya!” dedi. Ben de, “Hayır, gerçekten ayrılmaktan söz ediyorum. Ben de senin gibi özgürlük hakkımı kullanmak istiyorum” deyince ne demek istediğimi anladı. Çok korktu ve panikledi. Zaten kısa bir süre sonra da yeniden evlendik.
GİTMEK İSTEYENLER HAKLI BU ÜLKEDE YAŞANMAZ
Ülke gündemini takip ediyor musunuz?
Ediyorum. Benim neslim geleceği çok güzel hayal etmişti. Gelecek çok kötü geldi maalesef. Cumhuriyeti elimizden almaya çalışanlar canımı yakıyor. “Biz-siz” diye bir ayrılık çıktı. Bu döneme kadar bir tek Türk halkı vardı. Şimdi ikiye bölündük. “Eğitim şart” denirdi, meğer bunca yıl espride kalmış bu gerçek. Kimse yükselen cehaleti göremedi. Bizim neslimize cumhuriyet yetmedi, demokrasi istedik. Demokrasi yetmedi, daha solu istedik. Şimdi Cumhuriyetimizi yeniden kazanmaya çalışıyoruz.
Yaklaşan seçimle ilgili ne düşünüyorsunuz?
Umutluyum. Çünkü böyle devam edemez. Varlıklı olanların, imkanı olanların çoğu ülkeyi terk etmek istiyor. Haklılar. Bu haliyle bu ülkede durulmaz, yaşanmaz. Yaşanmaz hale geldi. Korku toplumu olduk. İnsanlar evlerine kapandı. Herkes, “Bana dokunmayan yılan bin yaşasın” diyor. Halbuki en çok kendilerini sokuyor yılan. Dünyadan haberleri yok. Ama umutsuz olmayın, Cumhuriyeti yeniden kazanacağız.
ANAYURDU DEMİR AĞLARLA DEĞİL BETONLARLA ÖRDÜLER
Gençliğinizde de sıkı Atatürkçü müydünüz?
Öyleydim ama bu kadar dile getirmemizi gerektiren bir durum olmuyordu. Benim tek rehberim Atatürk’ün eseri ‘Nutuk’tur. Benim için Allah vicdan demek. Vicdan da zaten benim içimde. Ama politikacılar vicdansız. Ve güç onların elinde. Baksanıza, anayurdu demir ağlarla değil, betonlarla ördüler.
GÜLRİZ SURURİ KİMDİR, ASLEN NERELİDİR, KAÇ YAŞINDADIR?
Gülriz Sururi, 24 Temmuz 1929 tarihinde istanbul’da doğmuştur. Annesi ilk Türk primadonnası Suzan Lûtfullah Sururi, babası ilk operet kurucularından Lûtfullah Sururi’dir.
İstanbul Belediye Konservatuvarı Tiyatro ve Şan bölümlerinde okudu.1942 yılında 13 yaşındayken Muhsin Ertuğrul’un isteğiyle İstanbul Şehir Tiyatrosu Çocuk Bölümü'nde sahneye çıkmaya başladı. 1955 yılında Muammer Karaca Topluluğu'nda oynamaya başladı. Burada Selim Naşit Özcan - Adile Naşit ile kış turnesine çıktı.1960 yılında Dormen Tiyatrosu’na geçti.
1962 yılında eşi Engin Cezzar ile Gülriz Sururi-Engin Cezzar Tiyatrosu’nu kurdu.1966 yılında Türk Kadınlar Birliği'nce Yılın Kadını seçildi. 1990'lı yıllarda televizyonların ilk yemek programı A La Luna isimli programın 5 sene sunuculuğunu yaptı.
“Sokak Kızı İrma”dan “Keşanlı Ali Destanı”na, “Ferhat ile Şirin”den “Teneke”ye, “Zilli Zarife”den “Kaldırım Serçesi”ne yıllar boyunca rol aldığı her oyunla çoğalan Gülriz Sururi, 1999’da kaleme aldığı “Söyleyeceklerim Var” oyununun ardından sahnelere veda etti.
1998 yılında Kültür Bakanlığı tarafından Devlet Sanatçısı unvanı verilmiştir.
Gülriz Sururi, 2003 yılında yazdığı “Bir An Gelir” adlı anı kitabında sahneye ilk çıkan Türk kadınının bilindiği gibi Afife Jale değil, teyzesi Mevdude Refik Hanım olduğunu iddia etmiştir.
18 yaşında iken bir iş adamının oğlu ile evlendi. Ancak bu evlilik 1.5 yıl sürdü ve boşandı.
Gülriz Sururi, Engin Cezzar ile 28 Eylül 1968 tarihinde evlendi 1997 yılında boşandı Ama 1999 yılında tekrar evlendi.
Ödülleri :
1961 - İlhan İskender Tiyatro Ödülü, (Sokak Kızı İrma oyunundaki rolüyle)
1965 - İlhan İskender Tiyatro Ödülü ("Teneke" ve "Zilli Zarife"deki rolleriyle)
1970 - İlhan İskender Tiyatro Ödülü ("Hint Kumaşı" oyunundaki rolüyle)
1983 - Avni Dilligil Ödülü ("Kaldırım Serçesi"ndeki Edith Piaf rolüyle)
1983 - İzmir Gazeteciler Derneği'nin Altan Artemis Ödülü
1983 - Milliyet Gazetesi'nin Süperstar Tiyatro Oyuncusu Ödülü
Tiyatro Oyunları:
1997 - Söyleyeceklerim Var : Gülriz Sururi - Gülriz Sururi-Engin Cezzar Tiyatrosu
1983 - Kaldırım Serçesi : Başar Sabuncu - Şan Tiyatrosu
1980 - Kabare : Joe Masteroff - Gülriz Sururi Engin Cezzar Tiyatrosu
1966 - Teneke: Yaşar Kemal- Gülriz Sururi Engin Cezzar Tiyatrosu
1963 - Keşanlı Ali Destanı : Haldun Taner - Gülriz Sururi Engin Cezzar Tiyatrosu
1961 - Sokak Kızı İrma : Alexandre BreffortMarguerite Monnot - Dormen Tiyatrosu
1959 - Sözde Melekler : Dormen Tiyatrosu
Yönettiği Tiyatro Oyunları:
- Kısmet (oyun) : Adana Devlet Tiyatrosu
- Fosforlu Cevriye (müzikal) : Ankara Devlet Tiyatrosu
- Biz Sıfırdan Başladık : Konçinalar Kumpanyası
Yazdığı Kitaplar :
1978 - Kıldan İnce Kılıçtan Keskince (anı)
1987 - Biz Kadınlar (deneme)
2003 - Bir An Gelir (anı)
2003 - Girmediğim Sokaklarda (öykü)
2003 - Gülriz'in Mutfağından (yemek)
2004 - Seni Seviyorum (roman)