Halkbank Ve Zafer Çağlayan Arasında ki Bağlantı
Son günlerde çok konuşulan konulardan biride Zafer çağlayan'ın tutuklanma kararı. Zafer Çağlayan neden tutuklandı. Halkbank meselesinin iç yüzü nedir. Tüm sorularınızın cevabını haber sitemizden bulabilirsiniz.
Jüri, Eski Ekonomi Bakanı Zafer Çağlayan ve Eski Halkbank Genel Müdürü Süleyman Aslan hakkındaki yakalama kararını onadı.
Önceki gün New York Güney Bölgesi Savcılığı tarafından yayınlanan yeni iddianame ile birlikte eski Ekonomi Bakanı Zafer Çağlayan, Halkbank eski Genel Müdürü Süleyman Aslan ile Halkbank Genel Müdür Yardımcısı Levent Balkan da iddianameler içine sanık olarak girilmişti.
WashingtonHatti’nın haberine göre, Çağlayan ile birlikte Aslan ve Balkan’ın hakkında da artık resmi olarak bir tutuklama kararının Jüri tarafından da onaylandığını gösteriyor.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Cuma sabahı yaptığı basın toplantısında Çağlayan’a karşı atılan adımı Türkiye Cumhuriyetine karşı atılan bir adım olarak gördüğünü söylemiş, Zarrab, Halkbankası ve hatta Washington’daki Rezidans önündeki kavga ile ilgili çok kötü kokuların geldiğini söylemiş, ABD yargısı tarafından alınan kararları ‘hiçbir hukuk mantığı yok’ diyerek eleştirmişti.
ZAFER ÇAĞLAYAN'A NEDEN DAVA AÇTILAR
ABD'de teröristleri koruma altına alan yargı, Türkiye'ye yine operasyon çekiyor. Halkbank meselesinde bankanın genel müdür yardımcısı Mehmet Hakan Atilla'nın göz altına alınmasının üzerinden 6 ay geçtikten sonra bu kez eski bakan Zafer Çağlayan ve Halkbank yöneticileri hakkında tutuklama kararı çıkarıldı. Aynı zamanda PKK'lı teröristlerin Washington'daki saldırı girişimlerini bertaraf eden Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın korumaları hakkında açılan dava da başladı.
İŞTE HALKBANK MESELESİNİN İÇ YÜZÜ
FETÖ elebaşına karşı kılını kıpırdatmayan ABD yargısının bu son hamleleri, Amerikan derin devletinin hem PKK hem de FETÖ terör örgütü ile ilişkisini deşifre etti.
Peki Türkiye'ye karşı 17 Aralık'ın öncesinde başlayan ABD yargı operasyonlarının perde arkasında neler var? İşte Halkbank meselesinin iç yüzü.
HALKBANK AMBARGOYU DELİYOR MUYDU?
Türkiye, İran’dan doğalgaz alıyor, karşılığında ise altın veriyordu. Bu durum BM kuralları çerçevesindeydi. Yani ABD’nin 1979’dan bu yana İran’a uyguladığı sözde ambargoyu delme gibi bir durumu hukuki olarak asla söz konusu değildi.
Halkbank’ın bu alışverişteki rolü aracı olmasıydı. Ticaret Halkbank üzerinden yapılıyordu. Bu durum Amerika ve İsrail için ciddi bir sıkıntıydı. Çünkü Halkbank sadece Türkiye’nin İran’dan doğalgaz alımına aracılık etmiyordu aynı şekilde Pakistan ve Hindistan’ın da İran’la yaptıkları enerji anlaşmasının da aracısıydı.
ABD İLE İSRAİL’İN ORTAK DERTLERİ
Halkbank’ın tamamen yasal olan ve ambargo kuralları çerçevesinde olan aracılık statüsü, Amerikan ekonomisine eksi bakiye olarak yansıdı.
Çünkü İran’la yapılan yasal alışveriş ve buna İran’ın Pakistan-Hindistan anlaşmasına aracılığı da eklenince ABD’nin uluslararası ticaret sisteminde 100 milyar dolarlık gedik açılmasına neden oluyordu. Bu durum Yahudi lobisinin de canını sıkıyordu çünkü uluslararası para trafiğinin başında onlar vardı.
İSRAİL NÜKLEER GEREKÇEYLE DEVREYE GİRDİ
ABD ile Yahudi lobisi, kontrol edemedikleri para nedeniyle Halkbank üzerinden operasyon planladı. Bu açıklanabilir bir durum değildi. Türkiye ile İran arasındaki ticari alışverişi “onlar ticaret yapıyor, biz kaybediyoruz” diye izah edemezlerdi. İşte bu noktada İsrail devreye girdi. “Türkiye, İran’a altın veriyor, o altınlar nükleer silah için kullanılıyor” argümanı geliştirildi. İsrail, 2010’dan itibaren sık sık bu iddiayı uluslararası arenada gündeme taşıdı.
ABD HALKBANK’IN İŞTİRAKLERİNİ KARA LİSTEYE ALDI
Türkiye, İran’dan doğalgaz alıyor, Halkbank üzerinden de ödemeyi altınla yapıyordu. Ambargo delinmiyordu. Obama yönetiminin 2010’da aldığı yaptırım kararı ise tek taraflıydı ve BM tarafından tanınmış değildi.
17 Aralık operasyonu için kılıf aranıyordu. Bu kılıf benzetmesi de Kasım 2013’de CIA görevlisi Reuel MarcGerecht tarafından gündeme getirildi. Gerecht, İsrail’in Halkbank’tan duyduğu rahatsızlığa karşı bir kılıf bularak, ticari casusları üzerinden operasyona destek verme ihtimalinden bahsediyordu.
Bu noktada Amerika Hazine Bakanlığı, Halbank’ın ABD’deki iştiraklerini kara listeye almakla işe başladı. Tam 10 şirket kara listeye girdi, Türkiye ile çalışmamaları konusunda uyarıldı.
17 ARALIK’IN KARARI TEMMUZ’DA VERİLDİ
17 Aralık operasyonunun en dikkat çekici gelişmesi, David Cohen’in operasyondan tam 48 saat sonra Türkiye’ye gelmiş olmasıydı.
Kimdi bu Cohen?
Piyasa çevrelerinde “para ajanı” olarak tanınan ABD Hazine Bakanlığı terörizm ve ekonomik istihbarat sekreteriydi.
Peki tam da 17 Aralık sürecinde, paralel yapının düğmeye bastığı an, neden Türkiye’deydi?
DAVİD COHEN’İN HALKBANK OPERASYONU SUNUMU
David Cohen, Temmuz 2013’te ABD Temsilciler Meclisine bir rapor sundu.
Rapor Halkbank’la ilgiliydi.
Cohen, raporunu okuduktan sonra Temsilciler Meclisine bir konuşma yaptı, “sizi temin ederim, çok dikkatli bir şekilde dışarıdan İran'a kimlerin altın sattığına dair deliller buluyoruz" dedi.
ABD, 17 ARALIK’LA TÜRKİYE’Yİ DEVRE DIŞI BIRAKTI
17 Aralık operasyonu Türkiye-İran ilişkilerinde de dönüm noktasıydı. 2009’dan itibaren gelişen bir birliktelik vardı. 2011’de Suriye iç savaşıyla saflar ayrılsa da Türkiye-İran arasında bir kriz yaşanmadı. Ta ki 2013’e kadar.
Haziran ayında İran’da Ahmedinecat’ın görev süresinin dolmasının ardından Hasan Ruhani Cumhurbaşkanı seçildi.
Batı ile arası çok iyi olan ve özellikle ABD’nin desteklediği bir isimdi.
80’lı yıllarda ABD, İran ambargosunu kendi eliyle delerken, o tarihlerde İran yönetiminde genç bir bürokrat olan Ruhani’yleortaklık yapıyordu.
ABD KENDİ AMBARGOSUNU KENDİSİ DEFALARCA DELDİ
ABD, 1979’dan bu yana hem devlet eliyle hem de GoldmanSachs gibi sermayenin önde gelen şirketleri aracılığıyla İran’a yönelik ambargoyu defalarca deldi. Bunun en önemli delili 1986’da İran-Irak savaşı sırasında İran’a satılan silahlardı. Skandalın adı İrangate olarak kayıtlara geçmişti. Reagan döneminde Amerikalıların silah ticaretinde İran’daki muhatabı ise bugün Cumhurbaşkanı olan Hasan Ruhani’ydi.
RUHANİ’Lİ İRAN’I 17 ARALIK SÜRECİNİN DIŞINDA TUTTULAR
ABD, ambargo bahanesiyle 17 Aralık operasyonuna girişti. Halkbank hedef seçilirken İran’ın bu operasyonda ayrı tutulması gerekiyordu. Çünkü Ruhani ile birlikte Batı’daki İran algısı 180 derece değişmişti.
İşe Ahmedinecat döneminin Türkiye ile ticaret yapan isimlerinin tasfiyesiyle başlandı. Aynı süreçte yani 17 Aralık’tan 1 ay önce Kasım ayında İran’la nükleer müzakereler resmen başlatıldı.
DEVREYE FETÖ GİRDİ
17 Aralık operasyonunda FETÖ, kendisine verilen talimatla, yargı yoluyla darbe girişimi planladı.
Başaralı olamadı. Ancak Halkbank’a büyük zarar verildi. İş adamı Rıza Sarraf ile Halkbank Genel Müdür Yardımcısı Mehmet Hakan Atilla’nın birer yıl arayla Amerika’da tutuklanmasında da FETÖ’nun parmağı var.
HEM SAVCI HEM YARGIÇ FETÖ’CÜ
Halkbank Genel Müdür Yardımcısı Mehmet Hakan Atilla, Sarraf davasından yargılanıyor. Davayı başlatan savcı FETÖ sempatizanı Preet Bharara’ydı. Trump göreve geldikten sonra Bharara'yı görevden aldı ancak onun yerine gelen vekilinin de FETÖ ile irtibatlı olduğu anlaşıldı. İşin ilginç yanı davaya bakan yargıç Richard Berman da FETÖ’cü çıktı.
FETÖ’NÜN ABD’DEKİ HAKİMİ
Richard Berman, Nisan 2014’te yani 17 Aralık sürecinde FETÖ tarafından Türkiye’de ağırlanan bir isim. O dönem FETÖ’ye bağlı hukuk şirketlerinden birinin finanse ettiği geziyle İstanbul’a gelen Richard Berman, yine FETÖorganizasyonundaki bir hukuk konferansında moderatörlükyaptı.
FETÖ’NÜN GAZETESİNDE ERDOĞAN’I HEDEF ALMIŞTI
FETÖ yayın organı olan Today’s Zaman’a röportaj veren Richard Berman, haddi olmadan Türkiye’nin içişlerine de karışmış ve “17 Aralık'ta yargının bağımsızlığına meydan okunduğu için Türkiye'de hukukun üstünlüğü saldırı altındadır. 17 Aralık soruşturmasına müdahale edildi, Erdoğan'ın verdiği mesajlar Türk toplumunu olumsuz etkiliyor" şeklinde açıklamalar yapmıştı.