"Hedefe yönelik yenilikçi KLL tedavileri ilerleyen dönemlerde kemoterapi ajanlarının yerini alacak"
Hematoloji Uzmanı Doç. Dr. Anıl Tombak, kronik lenfösiter lösemi (KLL) hastalığında son dönemlerde çok büyük gelişmeler olduğunu belirterek, "Gerek kullanım kolaylıkları gerek yönetilebilir yan etkileri nedeniyle hedefe yönelik tedaviler KLL hastalarımızda adeta bir çığır açtı. Muhtemelen...
Hematoloji Uzmanı Doç. Dr. Anıl Tombak, kronik lenfösiter lösemi (KLL) hastalığında son dönemlerde çok büyük gelişmeler olduğunu belirterek, "Gerek kullanım kolaylıkları gerek yönetilebilir yan etkileri nedeniyle hedefe yönelik tedaviler KLL hastalarımızda adeta bir çığır açtı. Muhtemelen yakın zamanda olmasa da ilerleyen dönemlerde bu tedavilerin kemoterapi ajanlarının yerini alacağını düşünüyorum" dedi.
"5. Karadeniz Hematoloji Kongresi" Samsun'da gerçekleştirildi. 28-30 Haziran tarihlerinde bir otelde gerçekleştirilen kongrede Türkiye genelinden gelen alanında uzman akademisyenler katılımcılara bilgilendirici sunumlar gerçekleştirdi. Kongrede, sosyal ve tıp, lenfoma, kronik lenfösiter lösemi (KLL) gibi konular tartışıldı ve güncel tedaviler hakkında bilgiler verildi.
"KLL aslında bir kan kanseri çeşididir"
Kongreye konuşmacı olarak katılan Mersin Üniversitesi Tıp Fakültesi Hematoloji Bilim Dalı Öğretim Üyesi Doç. Dr. Anıl Tombak, KLL hastalığı ve tedavisi hakkında bilgi verdi. KLL hastalığının bir çeşit lösemi olduğunu belirten Tombak, "Aslında bir kan kanseri çeşididir. KLL daha çok yaşlı grupta görülen bir hastalık. Gençlerde daha az görülür. Özellikle 65 yaş üzeri kişilerde görülür ve yaş ilerledikçe de görülme sıklığı artan bir hastalıktır. Yılda her 100 bin kişide yaklaşık 4-6 yeni vaka ortaya çıkmakta. Ortalama yaş 64-66 tır. Bu hastalık genellikle tesadüfen ortaya çıkmaktadır. Kanımızda bağışıklık sistemi hücrelerimiz bulunuyor. Bu bağışıklık hücrelerimizden bir tanesi de lenfositlerdir. Genelde hastalar tesadüfen herhangi bir sebepten dolayı kan sayımı yaptırdıklarında lenfosit denilen hücrelerin düzeyi 5 binin üzerinde çıkar. Bu devamlılık arz eder. Normalde daha düşük seviyelerdedir. 5 binin üzerinde çıktığı zaman devamlılık arz ettiğinde biz o zaman hastaya, lenfositleri de yükseltecek başka bir sebep yoksa kandan yapılan tetkiklerle KLL olduğunun adını koyarız" dedi.
"KLL çok yavaş seyirli bir hastalıktır"
Lösemi isminin insanları korkuttuğunu ifade eden Tombak, "Bu hastalığın evreleri var. Evre 0'dan evre 4'e kadar evreleme sistemi var. Ama çok yavaş seyirli bir hastalıktır. Hastalarımıza erken dönemde bazı belirtiler, bulgular olmadan tedavi vermeyiz. Sadece takip ederiz. Erken dönemde tedavi vermenin uzun vadede hiçbir faydası olmaz. Tam tersi alacağı ilaçlardan dolayı hastalar zarar görebilir. Uzun vadede de bir faydası olmaz. KLL'de tedavi vermemizi gerektiren durumları şöyle söyleyebiliriz: örneğin çok büyük lenf bezleri olabilir, dalak boyutları artabilir ve bu dalak boyutu çok büyük seviyelere ulaşabilir, karın içini doldurabilir, mideye ve başka iç organlara bası yapabilir. Daha ileri aşamalarında hastanın kan düzeyleri düşük olabilir. Pıhtılaşma hücresi dediğimiz hücrelerin sayısı azalabilir. O zaman zaten biz evre 3, evre 4 hastalıklar diye tabir ediyoruz. Ya da gece terlemesi, kilo kaybı gibi B belirtisi dediğimiz belirtilerle karşımıza gelebilirler. Genelde ileri yaşta tanı aldığı için bu hastaların başka ek hastalıkları da olabiliyor; şeker hastalığı, kalp problemleri, böbrek problemleri gibi" diye konuştu.
"KLL hastalığının tedavisinde büyük gelişmeler oldu"
KLL hastalığının tedavisinde son dönemlerde çok büyük gelişmelerin olduğuna dikkat çeken Tombak, "Günümüzde birçok alanda olduğu gibi bu alanda da çok modern ilaçlar çıktı. Bilim ilerliyor, teknoloji ilerliyor. Hem tablet olarak ağızdan alındığı için kullanım kolaylığı sağlayan hem de çok etkili birçok yeni molekül kullanıma girdi. Bu hedefe yönelik tedaviler KLL hastalarımızda adeta bir çığır açtı. Biz eskiden bu hastalarda tedavi vermek gerektiği durumlarda kemoterapi ilaçları kullanıyorduk. Sonra kemoterapi ilaçlarına bazı ajanlar eklendi. 2'li ve 3'lü tedavileri kullanmaya başladık. Her yeni gelişmeyle hastaların tedavi başarısı daha iyi oldu. Yaşam süreleri uzadı. Günümüzde ise daha kolay daha pratik kullanılan hatta tablet şeklinde kullanılan ilaçlar ortaya çıktı. Gerçekten çok fark yaratmaya başladılar hastalığın tedavisinde. Kemoterapi ilaçlarını her hastamızda kullanamayabiliyoruz. Bu hastalar genellikle ileri yaşta olduğu için kemoterapi ilaçlarının ağır yan etkileri olabiliyor. Hedefe yönelik ilaçlar, kemoterapilere göre gerçekten de bu anlamda çok üstün. Bizim ülkemizde de Avrupa'dan, Amerika'dan sonra rahatlıkla kullanabildiğimiz ilaçlar bunlar. Ancak bu ilaçlar gelişmiş ülkelerde daha erken dönemlerde hastalığın daha 1. basamak tedavilerinde kullanılabilirken henüz Türkiye'de daha ileri aşamalarda kullanmakla beraber daha çok 3. ve 4. basamak gibi dönemlerde kullanıyoruz. Oysa bu ajanları daha erken dönemlerde kullanabilmek istiyoruz. Çünkü bilimsel araştırmalar şunu göstermiş ki; daha erken dönemlerde kullanıldığında bu tedavilerin etkinliği daha fazla oluyor. Mevcut daha önce kullanılan kemoterapi ajanlarını almış hastaların o kemoterapi ajanlarından dolayı yaşadığı yan etkileriyle karşılaşma ihtimalimiz daha az oluyor hatta olmuyor. Bu yeni ajanlardan biri ibrutinib diye bir molekül. Ülkemizde var. Hastalarımızda son yıllarda yaygın şekilde kullanılabilmekte. İbrutinib isimli molekül çoğu hastamıza faydası olan yan etkilerini kontrol altında tutabileceğimiz, tablet şeklinde kullanımı ile oldukça pratik olan bir molekül. Farklı hastalıklarda farklı dozlarda kullanılabiliyor. Çok nadiren kesmemiz gerekebiliyor bu ilaçları. Hastalarda fark yaratıyor. Ülkemizde daha ileri basamaklarda kullanmamıza rağmen bu hastalarda bile başarılı sonuçlar elde edebildik. Daha erken basamaklarda kullanılabilirse eğer özellikle bazı genetik bozukluğu olan vakalarda çok daha etkili sonuçlar elde edebileceğiz. Son dönemlerde farklı ajanlarda çıktı, bunların özellikle kombinasyonları daha başarılı sonuçlar doğuracaktır" şeklinde konuştu.
"Yakın zamanda farklı moleküller de ortaya çıkacak"
Muhtemelen ilerleyen dönemlerde Türkiye'de de bu ilaçların kombinasyonlarını erken dönemlerde kullanabileceklerini aktaran Tombak, "Daha ileri basamaklarda kullandığımızda vakalarda, erken dönemlerde kullandığımızda çok daha başarılı sonuçlar elde edebileceğiz. Durumu oldukça ağır hastalarımızda çok büyük faydalarının olduğunu görmekteyiz. Yakın zamanda olmasa da ilerleyen dönemlerde kemoterapi ajanlarının da yerini alacağını düşündüğüm bu ilaçlar hastane yatış sürelerini de azaltıyor. Bu anlamda aslında maliyetleri de azaltmış oluyor dolayısıyla bu tedavilerin kullanılması hastane yatış sürelerini azaltarak ülkemiz ekonomisine de katkıda bulunmaktadır. Ne mutlu ki bize, böyle ilaçlara günümüzde ulaşabiliyoruz. Yakın zamanda farklı moleküller de ortaya çıkacak ve hastalarımızın tedavi başarısını daha da artıracağımız gibi kaliteli yaşam süresini de daha çok uzatabileceğimizi düşünüyorum" ifadelerini kullandı.