Hz. Davut hakkında bilgi - Diyanet İşleri Başkanlığı
Kur’an-ı Kerim’de 11 yerde adı zikredilen Hz. Dâvûd; Hz. Yakub’un oğlu Yehuda’nın soyundandır. Kayınpederi Talut’un ölümünden sonra İsrailoğullarına hükümdar olmuştur
Bu durum Kur’an-ı Kerim’de şu şekilde belirtilmiştir: “Derken, Allah’ın izniyle onları bozguna uğrattılar. Dâvûd, Câlût’u öldürdü. Allah ona (Dâvûd’a) hükümdarlık ve hikmet verdi ve ona dilediğini öğretti. Eğer Allah’ın; insanların bir kısmıyla diğerlerini savması olmasaydı, yeryüzü bozulurdu. Ancak Allah, bütün âlemlere karşı lütuf sahibidir. ” (Bakara, 2/251)
Hz. Dâvûd’un yaşadığı dönemde Filistinliler İsrailoğulları için güçlü bir düşmandı. Başlarında Câlût (Golyat) isimli çok iri ve güçlü bir savaşçı kumandanları vardı. İsrâiloğulları ordusu düşmana yaklaşınca korku ve gevşeme alâmetleri ortaya çıktı.
Tâlût’un ordusunda üç oğlu bulunan bir baba (Yesse), onlardan doğru bir haber getirsin diye çobanlık yapan, küçük oğlu Dâvûd’u gözcü olarak göndermişti. Dâvûd orduya yetiştiğinde Golyat (Câlût) meydana çıkmış, teke tek savaşmak üzere karşı taraftan bir savaşçı istemişti. Tâlût onun karşısına çıkmak istiyor, bunun ölüm demek olduğunu bilen komutanları onu engellemeye çalışıyorlardı.
Hz. Dâvûd çevresindekilere Golyat’ı öldürenin ödülünü sordu. “Onu öldürene kral büyük servet verecek, onu kızıyla evlendirecek ve hanedanını imtiyazlı kılacak” dediler. Hz. Dâvûd buraya savaşmak için gelmemişti, daha önce kendisini bir savaşta denemiş de değildi. Sürüden koyun kapan bir aslanla ayıyı öldürdüğünü hatırlatarak Tâlût’tan, Golyat’a karşı savaşmak üzere izin istedi. Kumandan kendini uyardıysa da aldırmadı, talebinde ısrar etti.
Tâlût ona zırh giydirdi ve izin verdi. Golyat’a doğru ilerlerken zırh ağır geldiği ve hareketini sınırladığı için onu da çıkarıp attı. Yanında yalnızca vadiden seçtiği taş larla sapanı vardı. Golyat’la birkaç cümle konuştuktan sonra sapanına uygun bir taş koydu ve onunla düşmanını başından vurdu, yere düşünce de kılıcını elinden aldı ve boynunu kesti. Bundan sonra Filistinlilerin mağlûbiyeti kolaylaştı, zafer İsrâiloğulları’nın oldu.
Bu ilk ve en önemli çarpışmada Hz. Dâvûd zırhın kendisinin hareketlerini kısıtladığını görmüş ve zırhı sırtından yere atmıştı. Sonra Allah ona yüksek kaliteli olan ve insanın hareketlerini engellemeyen zırh yapmayı öğretmişti. “Bir de Dâvûd’a, sizin için, zırh yapma sanatını öğrettik ki, savaşlarınızda sizi korusun. Şimdi siz şükrediyor musunuz?” (Enbiyâ, 21/80)
Tâlût sözünde durdu, kendisini askerin başına geçirdi ve kızıyla da evlendirdi. Habrun (bugünkü el-Halîl) şehrinde yaşayan halkın bir kısmı onu diğer kısmı da Tâlût’un bir oğlunu hükümdar olarak kabul ettiler. İki grup iki yıl kadar aralarında savaştılar. Sonunda Tâlût’un oğlu öldü ve bütün İsrâiloğulları’nın ileri gelenleri Dâvûd’un etrafında birleştiler. Başka Peygamberleri kendi kavminden bazı insanların inkâr ettiği gibi Hz. Dâvûd’u da kendi kavminden bazı insanlar inkar etmişlerdi. Allah onların durumunu şöyle açıklamıştır: “İsrailoğullarından inkar edenler, Dâvûd ve Meryemoğlu Isâ diliyle lanetlendi. Bu, onların isyan etmeleri ve hadlerini aşıyor olmalarından ötürüydü. ” (Mâide, 5/78)
Dâvûd ülkeyi güzel idare ettiği gibi yaptığı savaşlar sonunda sınırlarını Fırat’tan Akabe körfezine kadar genişletti.
Hz. Dâvûd’un çok hoş bir sesi vardı. Allah Teâlâ kulu Dâvûd’a, dilediği birçok önemli ve faydalı şeyi öğretmişti, krallık nasip etti ve sonunda kendisine Zebur’u (Mezâmir) göndererek Peygamberlik de lutfeyledi (Hz. Dâvûd hakkında ayrıca bkz. Sâd, 38/17 vd. ). “Andolsuni Biz Dâvûd’a ve Süleyman’a ilim verdik. Onlar, ‘Hamd, bizi mü’min kullarının birçoğundan üstün kılan Allah’a mahsustur’ dediler. ” (Neml, 27/15) (Kur’an Yolu Türkçe Meal ve Tefsir, I, 390; IV, 574)