İbrahim Kalın: “Ortadoğu’da sürdürülebilir barışın olması için adaletin temel alınması gerekir”
Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın, TRT World Forum kapsamında düzenlenen "Bölgesel Aktörler ve Ortadoğu'da Değişen Güvenlik Denklemi" başlıklı oturumda konuştu.
Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın, TRT World Forum kapsamında düzenlenen "Bölgesel Aktörler ve Ortadoğu'da Değişen Güvenlik Denklemi" başlıklı oturumda konuştu. Bölgeye ilişkin önemli açıklamalarda bulunan Kalın, "Ortadoğu'da sürdürülebilir barışın olması için adaletin temel alınması gerekir" dedi.
"Parçalanmış Bir Dünyada Barış ve Güvenliği Yeniden Düşünmek" temasıyla bu yıl ikincisi düzenlenen TRT World Forum, ikinci günde devam ediyor. Dünya çapında 600'ü aşkın uzman, siyasetçi ve fikir insanın katıldığı forumun bugünkü ilk oturumu "Bölgesel Aktörler ve Ortadoğu'da Değişen Güvenlik Denklemi" başlığıyla gerçekleşti. Imran Garda'nın moderatörlüğünü yaptığı oturumda Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın da bir konuşma yaptı. Ortadoğu'daki son durumu ve devletlerin Ortadoğu politikalarını değerlendiren Kalın, önemli açıklamalarda bulundu.
Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın, Birleşmiş Milletler Suriye Özel Temsilcisi Staffan de Mistura'nın ardından yaptığı konuşmada, "Suriye'de anayasal komite ile birlikte çalışma yapılması gerektiğini düşünüyorum ve biz de çok sıkı çalışmalar yapıyoruz. Hem Sayın Mistura ile hem de Astana süreci ve Cenevre sürecinde. İdlib Anlaşması ile ilgili olarak kesinlikle şimdiye kadarki en iyi haberin bu olduğunu söyleyebilirim Suriye resmi söz konusu olduğunda ve bu gerçekten de sonu gelmez bir şekilde Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın çabaları ile gerçekleşti. Kendisi burada ağırlığını koydu ve bu anlaşmanın Soçi'den çıkarılması için çaba harcadı ve bütün dünya da zaten bu anlaşmanın önemini kabul ediyor. Ama tabii ki Türkiye tek başına bu yükü üstlenemez, taşıyamaz. Diğer uluslararası oyuncuların ve çevrelerin de sorumluklarını üstlenmesi gerekiyor. Yalnızca şunu söylemek yeterli değil, "Türkiye harika bir iş çıkardınız, teşekkürler" diyerek olmaz. Hadi devam edelim her zaman her şey aynıymış gibi. Hayır, problem daha büyük, daha derin ve gün be gün daha da derinleşiyor. Böylece baktığınızda ana oyuncuların Suriye ile ilgili politikalarının kaydığını görüyorsunuz. Avrupa ülkeleri, Körfez ülkeleri, ABD hepsinin politikasında bu görülüyor. Bu yalnızca kafa karışıklığı oluşturmakla da kalmıyor, kaosa da sebep oluyor sahada. Şunu kastediyorum, ABD bir aşamada dedi ki, "Suriye'deki amacımız DAEŞ ile mücadele ve ISIS'i yenilgiye uğratmak." DEAŞ oradan büyük ölçüde çıkarıldıktan, ortadan kaldırıldıktan sonra başka bir bahane başka bir sebep üretmeleri gerekti Suriye'de kalmak için. Sonra da bu aşama aşama öyle bir noktaya ulaştı ki Suriye'deki Amerikan askeri mevcudiyeti DAEŞ ile alakalı olmamaya başladı. Çünkü DEAŞ büyük ölçüde yenilgiye uğratıldı demişlerdi. Sonra PYD/YPG'yi desteklemeye başladılar, bu PKK'nın Suriye'deki uzantıları. Bizim ulusal güvenliğimizi tehdit eder hale geldi. Şimdi DEAŞ'ın kalıcı olarak yenilgiye uğratıldığından emin olunması gerekiyor diyorlar. Tamam, ama biliyoruz ki derinde bu değil asıl amaç. İran'a ve Suriye'ye karşı bir askeri mevcudiyet oluşturmaya çalışıyorlar ve bu ülkeler de birbiriyle karşı karşıya fiziksel olarak birbirlerine karşı savaşmasalar da Suriye'de karşı karşıyalar. Hiç kimse artık Suriye halkından bahsetmiyor. Büyük güçlerin çıkarlarından bahsediliyor. Suriye'nin topraklarını ve Suriye halkının omuzlarında yükselerek bu konuyla uğraşıyorlar. Bu o kadar etik dışı ki bu açıdan baktığımız zaman herhangi bir askeri çözüm söz konusu değil. Her şey siyasi çözüm ile hayata geçirilir dendiğinde dürüst olalım bunu söyleyenler aslında dışarıda savaş meydanında o savaşı sürdürenler. Rejimden tutun da diğerlerine dek" şeklinde konuştu.
İsrail ve ABD'nin Filistin politikalarını eleştiren Kalın, "Sürdürülebilir bir barış yalnızca adaleti temel alırsa mümkün olur. Bu ilke vardır biliyorsunuz ki Filistin'de de söz konusu. Neden orada kalıcı barış yok, çünkü şimdiye kadar öne sürülmüş olan Filistin meselesi ile ilgili bütün çözümler tek bir prensibi içermiyordu, adalet. Yani işgal farklı şekillerde devam etmeli dediğinizde adalet yok bunun içinde. Filistinliler asla bunu kabul etmez. Biz de asla kabul etmeyiz. Ülkeler ve uluslar dünya toplumları vicdanı olan kimse bunu kabul etmez. İsrail bu politikayı yıllardır empoze etmeye çalışıyor. Şimdi çok da güzel bir ortak buldular kendilerine Beyaz Saray'da yaşayan. Büyükelçiliğin Kudüs'e taşınmasından tutun bütün diğer uygulamalara kadar bütün Filistinlilere sorun çıkaran problemli düzeni bozan muamelesi yapıyorlar. İsrail'in Filistinlilere güttüğü politikayı şimdi aynen tekrar ediyorlar Washington üzerinden bu sefer. Tabii ki bu barışa kapı açmayacak veya sürdürülebilir barışı da mümkün kılmayacak" dedi.
"Adalet olmaksızın barış tesis edilemez"
Lübnanlı gazeteci Anthony Shadid'in "The Night Draws Near" adlı kitabından alıntı yapan Kalın, "Ortadoğu'ya her gittiğinizde tek bir kelime kulağınıza çalınır. Bunun da çok kilit önemi vardır siyasi kültürü anlamada, Arap toplumunda siyasi kültürü anlamak da çok önemlidir. Demokrasi her zaman kulağınıza çalınmayabilir. Özgürlüğü de duymayabilirsiniz ya da sivil özgürlükler kelimesi de kulağınıza gelmeyebilir ama tek bir kelime sürekli ortaya konulur ve sürekli duyulur her bir çevrede, her bir konuşmada, her bir seviyede, o da adalet. Adalet olmaksızın asla bölgeyi anlayamazsınız, sürdürülebilir barışı tesis edemezsiniz. O yüzden de bir Suriye çatışmasından ve Irak'tan, Yemen'den, Filistin'deki problemlerden bahsederken adalet olmaksızın barış tesis edilemez. Tamamen yüzeysel geçici öylesine konumlandırılmış belli ulus-devletlerin çıkarlarına hizmet eden bir düzen olur sadece. Barışın sürdürülebilir olması için adaleti temel alması gerekir" dedi.