İletişim Başkanı Altun'dan 17-25 Aralık açıklaması: Demokrasimizi korumak öncelikli görevimizdir
Son dakika haberi... Fahrettin Altun, FETÖ'nün 17-25 Aralık yargı darbesi girişimine ilişkin," Cumhurbaşkanımıza karşı uluslararası tezgahlarda haince işlenmiş ve FETÖ tarafından uygulanan 17 Aralık darbe girişiminin yıl dönümü. Bu tarihleri unutturmamak demokrasimizi ve bağımsızlığımızı korumak için en öncelikli görevimizdir." dedi.
Son dakika haberi... İletişim Başkanı Fahrettin Altun'un FETÖ'nün 17-25 Aralık yargısal darbe girişiminin 7.yıl dönümünde sosyal medya hesabı üzerinden açıklamada bulundu.
Fahrettin Altun,"Bugün; demokrasimize, milli irademize, Cumhurbaşkanımıza karşı uluslararası tezgahlarda haince işlenmiş ve FETÖ tarafından uygulanan 17 Aralık darbe girişiminin yıl dönümü.
Bu tarihleri unutturmamak demokrasimizi ve bağımsızlığımızı korumak için en öncelikli görevimizdir." dedi.
"YARATMAYA ÇALIŞTIKLARI ALGILARDA BOĞULACAKLAR"
Altun," Türkiye’nin bin bir emekle bugünlere getirdiği demokratik siyaseti, milli egemenliği, bağımsızlık iradesini baltalamaya çalışan FETÖ ve diğer terör örgütlerine karşı zihinsel alanda da mücadelemizi sürdüreceğiz. Yaratmaya çalıştıkları algılarda boğulacaklar. Hakikate yenilecekler." diye konuştu.
"VATANI TERÖR ÖRGÜTLERİNE, İŞBİRLİKÇİLERİNE TESLİM ETMEYECEĞİZ"
Altun şunları kaydetti:
"FETÖ’nün darbe girişimlerini, operasyonlarını, saldırılarını ve gerçek yüzlerini tüm dünyaya anlatmak için çalışmaya devam edecek, şehitlerimizin ve gazilerimizin hukukunu sonuna kadar koruyacak, bu vatanı terör örgütlerine, onların hamilerine, işbirlikçilerine teslim etmeyeceğiz"
17- 25 ARALIK'DA NE OLDU?
Terör örgütü elebaşı Fetullah Gülen'den talimat alan örgüt üyeleri, 17-25 Aralık 2013'te karanlık operasyonlarını uygulamaya başladı.
FETÖ'nün kumpası, kısa bir süre sonra ters tepti, emniyet ve yargıdaki FETÖ üyeleri meslekten uzaklaştırıldı. 17-25 Aralık 2013, örgütle mücadelede adeta milat oldu, 1970'li yıllardan itibaren devletin önemli kurumlarına sızmaya başlayan FETÖ ile her alanda kararlı bir mücadeleye girişildi.
MİT KUMPASIYLA İLK ADIM ATILDI
17-25 Aralık operasyonlarının tohumu, FETÖ mensuplarınca 2012 yılında atıldı. O dönem Başbakan olan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve hükümete yönelik kumpas için 7 Şubat 2012'de harekete geçen FETÖ'nün yargıdaki üyeleri, MİT Müsteşarı Hakan Fidan dahil 5 kişiyi, kapatılan Özel Yetkili İstanbul Cumhuriyet Başsavcıvekilliğine ifadeye çağırdı.
MİT kumpası için o dönem başbakanlık görevinde bulunan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın ameliyata girmesini bekleyen örgüt üyelerinin planları, ameliyatın gecikmesiyle altüst oldu.
İfadeye çağrılma olayına ilişkin bilgilendirilen Erdoğan, Hakan Fidan'a ifade vermeye gitmemesini söyleyerek kumpası bozdu. MİT kumpasını planlayan ve soruşturmayı yürüten savcı ve emniyet müdürleri görevden alındı.
MİT kumpasında başarısız olan FETÖ, bu kez 17-25 Aralık kumpası için harekete geçti.
Örgüt mensubu özel yetkili savcılar, soruşturmanın konusu özel yetkili savcılıkların baktığı bir alan olmamasına rağmen, 6 Mart 2012’de "ihaleye fesat karıştırma" suçlamasıyla soruşturma açtı. Kanuna aykırı olarak başlanan soruşturma kapsamında, yasa dışı birçok telefon dinlemesi yapıldı.
Örgüt mensupları tarafından "ihaleye fesat karıştırma" iddiasıyla yürütülen soruşturmanın fezlekesinde Yasin El Kadı'nın terör örgütü finansörü gibi gösterildiği, Başbakan ile hükümette görev alan bakanların da bu kişiyle irtibata geçtiği algısı oluşturuldu.
17-25 Aralık 2013'e kadar birçok dinleme kararı verildi. Haklarında soruşturma yapılması kanunen izne tabi olan veya mümkün olmayan Başbakan, bakan ve üst düzey devlet idarecileri dolaylı olarak dinlemeye alınırken, bunlar tape haline getirildi. Böylece bu kişiler, şüpheli olmadıkları dosyaya eklendi.
Örgüt bu dosyayı kendi uhdesinde (özel yetkili) tutup başka bir savcı veya hakimin kontrolüne bırakmak istemeyerek uzun soluklu dinlemelerle kurduğu kumpasın taşlarını tek tek döşemeye başladı. Buradaki bazı dinleme kararları 24-25 kez uzatılırken, bazı kararlar sahte veya gerçek olmayan isimler adına alındı.
17 Aralık 2013'te 25 Aralık kumpasının başındaki FETÖ firarisi eski savcı Muammer Akkaş, polise verdiği talimatla soruşturmanın sonlandırılması ve fezlekesinin kendisine gönderilmesi talimatını verdi.
FETÖ'CÜ ZEKERİYA ÖZ HAREKETE GEÇTİ
Aynı gün, firari FETÖ üyesi eski savcı Zekeriya Öz de 17 Aralık kumpas soruşturmasının düğmesine basarak, aralarında kamu görevlileri ile iş adamlarının da bulunduğu kişilere yönelik operasyon başlattı, bu kişiler FETÖ üyesi polisler tarafından gözaltına alındı.
FETÖ firarisi gazetecilerle odasında oturan Zekeriya Öz, diğer gazetecileri de sözde operasyona ilişkin bilgi vermek için yanına çağırdı.
Hukuksuz yapılan soruşturmaya ilişkin alaycı bir üslupla bilgi veren Öz, isim vermeden Erdoğan'a karşı tehditkar bir dil kullanıyordu.
Zekeriya Öz, gazetecilerin "Hükümete ve Başbakan'a yönelik bir işlem var mı?" sorusuna o tarihte geçiştiren cevaplar verip kabul etmese de ilerleyen tarihte soruşturmaya bakan FETÖ firarisi eski savcı Celal Kara, MİT tırlarının görüntülerini yayınladığı gerekçesiyle firari olarak yargılanan Can Dündar’a verdiği röportajda, "1 numara Erdoğan'dı." dedi.
FETÖ üyesi Öz, bununla da yetinmeyip 17 Aralık operasyonundan sonra emniyette yapılan değişiklik sonrası, hukuksuz işlemleri durdurmak isteyen polislere baskı amacıyla emniyete giderek şov yaptı.
OPERASYONLAR BAŞSAVCILIĞA HABER VERİLMEDEN YAPILDI
İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı, bu gelişmeler üzerine, FETÖ mensubu savcıların elinde başka bir kumpas dosyası bulunabilme ihtimaline karşı harekete geçti.
O tarihte Başsavcı olan Turan Çolakkadı, ikinci bir operasyona kalkışmak isteyen FETÖ üyesi eski savcı Muammer Akkaş’tan bilgi istedi. Akkaş, Başsavcı’ya sonraki gün bilgi vereceğini ileterek, yanından ayrıldı. Akkaş, 17 Aralık'tan bir hafta sonra 25 Aralık'ta, Başsavcı Çolakkadı'nın talimatına uymayarak kumpas operasyonunu uygulamaya kalktı.
25 Aralık operasyonunda farklı bir gelişme yaşandı. Akkaş, hukuksuz talimatlar verse de 17 Aralık kumpasından sonra açığa alınan FETÖ üyelerinin yerine getirilen emniyet ve jandarma ekipleri, bu hukuksuz gözaltı talimatlarını işleme koymadı.
SOSYAL MEDYADA ALGI OPERASYONU
Talimatları yerine getirilmeyince FETÖ üyesi medya mensuplarını kullanarak operasyon bilgilerini sızdıran eski savcı Muammer Akkaş, tarihte daha önce yaşanmamış şekilde adliye önünde yasa dışı basın açıklaması yaptı. Aynı günün sabahında bazı gazetecilerin maillerine operasyon bilgileri, hazırlanmış haberler ve fezlekeden detaylar gönderildi.
17 ve 25 Aralık'a ait soruşturma dosyasında olanlar, montajlananlar hatta dosyada olmayan ses kayıtları örgütün sosyal medya hesaplarında gerçekmiş gibi paylaşılmaya başlanarak, algı operasyonuna hız verildi.
FETÖ'den tutuklu, Hrant Dink cinayeti davasının sanığı gazeteci Ercan Gün gibi bazı isimler 25 Aralık sabahında gözaltı listeleri ve soruşturma detaylarına varana kadar tüm bilgileri sosyal medya hesaplarından paylaştı. STV, Zaman Gazetesi, Cihan Haber Ajansı, Bugün gazetesi, Taraf gazetesi gibi örgüte ait medya organlarında FETÖ'nün propagandası yapıldı.
Örgüt, geleneksel medyanın yanı sıra sosyal medyadan da örgüt propagandası yapıyordu. "Başbakan'ın yurt dışına kaçtığı" öne sürülerek, örgütün amacına hizmet eden algı faaliyeti yürütülüyordu.
Düzenlenen operasyon ve operasyondaki isimler, devletin kurumlarına sızan örgüt mensupları tarafından, örgütün propaganda amacıyla kurduğu "Fuat Avni" hesabının kullanıcısına sızdırılıyor, gizli kalması gereken soruşturma bilgileri bu hesaptan anbean ifşa ediliyordu.
Bu sızmaya rağmen adresinde bulunan eski emniyet müdürleri gözaltına alınırken şov yapıyor ve örgütten aldıkları talimatları tek tek yerine getiriyordu.
KUMPASIN BAŞROLÜNDEKİ İSİMLER TEK TEK KAÇTI
Seçilmiş meşru hükümete karşı FETÖ tarafından yapılan yargı darbesi girişimi sonrası, devletin gösterdiği refleksle, örgütle mücadeleye hız verildi. FETÖ üyesi kişiler tek tek yakalanıp yargı önüne çıkarılmaya başlandı.
FETÖ kumpasının başaktörlerinden olan örgüt üyesi savcılar, adalet önünde hesap vermek yerine firar etti. Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu (HSYK) kararnamesiyle görevden uzaklaştırılmalarına karar verilen FETÖ üyesi eski savcılardan Muammer Akkaş, Zekeriya Öz, Celal Kara ve Mehmet Yüzgeç yurt dışına kaçtı.
Firar eden isimlerden dikkat çeken bir diğeri ise eski komiser yardımcısı FETÖ üyesi Hüseyin Korkmaz'dı. 17-25 Aralık kumpasında yer alan ve 17 ay tutuklu kaldıktan sonra adli kontrol şartıyla tahliye edilen Korkmaz'ın, polislerin kendi aralarında "spark" adlı programda yaptıkları yazışmalarda kullandığı, "Nefes aldırmayacağız, tüm kabineyi buraya toplayacağız." şeklinde ifadeleri de ortaya çıktı.
Tahliye olduktan sonra yurt dışına çıkış yasağı olmasına rağmen ABD'ye kaçan Korkmaz'ın, eski Halkbank Genel Müdür Yardımcısı Hakan Atilla'nın ABD’de yargılandığı davada tanık olduğu daha sonra ortaya çıktı. Korkmaz, beraberinde belge kaçırıp FBI yetkililerine teslim ettiğini, FBI tarafından kendisine 50 bin dolar mali yardım yapıldığını davada itiraf etti.
HAREKETE GEÇİLDİ
İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığınca görevlendirilen yeni savcılar, FETÖ üyelerinin yapmış olduğu 17 ve 25 Aralık kumpas soruşturmasında takipsizlik kararı verdi.
Savcılığın verdiği takipsizlik kararında, dönemin İstanbul Emniyet Müdür Yardımcısı olan FETÖ firarisi Hamza Tosun'un, 17 Aralık 2013'te ABD'de yaşayan, FETÖ elebaşı Fetullah Gülen'in yardımcısı Sinan Dursun ile telefonda görüştüğü, Tosun'un bu görüşmeden sonra dinleme işlemlerine son verdiği yer aldı. FETÖ'cülerin hazırladığı fezlekede de o dönem Başbakan olan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'dan "dönemin başbakanı" olarak bahsedildiği ortaya çıktı.
Savcılık, FETÖ üyesi kamu görevlilerine yönelik soruşturmaların titizlikle ve gizli olarak yürütülebilmesi için yoğun çaba sarf etti. Zira 17 ve 25 Aralık operasyonunu yapan ekip her ne kadar uzaklaştırılsa da hala deşifre olmayan polis ve yargı mensupları, soruşturmaları engellemeye çalıştı. Bu durumun önüne geçmek için Sulh Ceza Hakimlikleri kuruldu.
Hakimliklerin kurulmasının ardından savcılık, 25 Aralık dosyasında görev alan örgüt mensubu polislere yönelik önce 22 Temmuz 2014'te, ardından 1 Eylül 2014'te operasyonlar düzenledi.
İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı hem 17 Aralık hem de 25 Aralık operasyonunu düzenleyen o dönemin emniyet müdürleri ve FETÖ elebaşı hakkında iki ayrı iddianame düzenledi. İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi "17 Aralık kumpas" davasını, İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi de "25 Aralık kumpas" davasını karara bağladı.
FETÖ'CÜLERE VERİLEN CEZALAR
İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi, terör örgütü elebaşı firari Fetullah Gülen, ABD'deki Hakan Atilla davasında tanıklık yapan Hüseyin Korkmaz ile eski Emniyet Müdürü Yakub Saygılı'nın da aralarında bulunduğu 71 sanıklı "25 Aralık darbeye teşebbüs" davasına ilişkin kararını 24 Aralık 2018'de verdi.
Mahkeme heyeti, sanıklar Yakub Saygılı, Kazım Aksoy, Yasin Topçu, Mahir Çakallı, Arif İbiş, Mustafa Demirhan, Mehmet Habib Kunt, İbrahim Şener, Mehmet Fatih Yiğit ve Mehmet Akif Üner'in "cebir ve şiddet kullanarak Türkiye Cumhuriyeti Hükümetini ortadan kaldırmaya veya görevlerini yapmasını kısmen veya tamamen engellemeye teşebbüs" suçundan ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına çarptırılmasını kararlaştırdı.
Sanıklar Yakub Saygılı, Kazım Aksoy, Yasin Topçu, Arif İbiş, Mehmet Habib Kunt, İbrahim Şener, Mehmet Fatih Yiğit ve Mehmet Akif Üner'i "özel hayatın gizliliği ihlal" ve "haberleşmenin gizliliğini ihlal" suçlarından ayrı ayrı toplam 127 yıl 4 ay 15 gün hapis cezasına çarptıran mahkeme, Mustafa Demirhan'a da bu suçlardan toplam 131 yıl 10 ay 15 gün hapis cezası verdi.
Firari sanıklar FETÖ elebaşı Fetullah Gülen, ABD'deki Hakan Atilla davasında tanıklık yapan Hüseyin Korkmaz, eski Emniyet Müdürü Hamza Tosun ile Sinan Dursun, Engin Filiz ve Sinan Sağyalavaç'ın dosyasının tefrik edilmesine karar veren heyet, 24 sanığın tüm suçlardan beraatine, diğer sanıkların da benzer suçlardan çeşitli oranlarda hapis cezasına çarptırılmasına hükmetti.
İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi de örgüt elebaşı Gülen ile eski emniyet müdürleri ve Hüseyin Korkmaz'ın da aralarında bulunduğu 10'u tutuklu, 6'sı firari 67 sanığın yargılandığı davaya ilişkin 18 Mart 2019'da karar verdi.
Mahkeme heyeti, Yakub Saygılı, Kazım Aksoy, Yasin Topçu, Nazmi Ardıç, İbrahim Şener, Mehmet Akif Üner, Arif İbiş, İsmail Arpacı, Mustafa Demirhan, Mehmet Sait Sevinç, Ahmet Kalender, Ahmet Üzümcü, Ayhan Arıkanoğlu, Duran Denizci ve Adem Atik'in "Türkiye Cumhuriyeti Hükümetini ortadan kaldırmaya teşebbüs" suçundan ağırlaştırılmış müebbet hapisle cezalandırılmasına hükmetti.
Mahkeme, sanıklar Yakup Saygılı, Kazım Aksoy, Yasin Topçu, İbrahim Şener ve Mehmet Akif Üner'i ayrıca, Erdoğan ile eski bakanlar Mehmet Zafer Çağlayan ve Muammer Güler'e karşı "haberleşmenin gizliliğini ihlal etme" suçundan toplam 28 yıl 6 ay hapis cezasına çarptırdı. Sanıklar Yakup Saygılı, Kazım Aksoy, Yasin Topçu, İbrahim Şener ve Mehmet Akif Üner'e, eski bakanlar Mehmet Zafer Çağlayan, Muammer Güler ve Egemen Bağış'a yönelik "özel hayatın gizliliğini ihlal etme" suçundan da toplam 13 yıl hapis cezası verildi. Bu sanıkların her biri 41 yıl altışar ay hapse mahkum edilmiş oldu.
Mahkeme, o dönem başbakan olan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, eski bakanlar Zafer Çağlayan ve Muammer Güler'e karşı "özel hayatın gizliliğini ihlal" suçundan sanık Arif İbiş'i 13 yıl, Mustafa Demirhan'ı 28 yıl 6 ay, İsmail Arpacı ve Mehmet Sait Sevinç'i 4 yıl altışar ay, Ömer Atalay ile Sefa Erdal'ı da 28 yıl altışar hapis cezasına çarptırdı.
Sanıklar Nazmi Ardıç, Ahmet Kalender, Ahmet Üzümcü, Ayhan Arıkanoğlu, Duran Denizci, Adem Atik'i eski bakan Erdoğan Bayraktar'a yönelik "haberleşmenin gizliliğini ihlal etme" suçundan 10 yıl ikişer ay hapse mahkum eden mahkeme, sanık Mutlu Acil'in "nitelikli dolandırıcılık" suçundan 1 yıl 8 ay hapis ve 6 bin 509 lira adli para cezasına çarptırılmasına karar verdi.
Diğer 22 sanığa "örgüt üyeliğinden" ceza verilmesine, 24 sanığın da tüm suçlardan beraatine karar veren mahkeme heyeti, sanıklar FETÖ elebaşı Fetullah Gülen, eski emniyet müdürü Hamza Tosun, ABD'deki Hakan Atilla davasında tanıklık yapan Hüseyin Korkmaz, eski polisler Alparslan Çalışkan, Sinan Sağyalavaç ve Hayri Akın'ın dosyalarının firari olmaları nedeniyle ayrılmasına hükmetti.
Her iki karar da istinaf mahkemelerince hukuka uygun bulundu.