İnsan bazen kendinden de kaçar, saklanır
Her zaman değil ama bazen kaçanlar muratlarına ererler. Bu kaçamak saklanmalar hayata tutunmanın, kendini anlatmanın, duyurmanın bir yoludur. Bilerek, planlayarak yapılan beni arayın bulun kaçışlarıdır bunlar. Aslında bu kaçmakta sayılmaz beni görün, benim varlığımı fark edin saklanışıdır.
Çocukların nazı daha çok annelerine geçer. Anneleri tarafından biraz daha ilgi alaka görmek için, biraz şımartılmak için çocukların çok sık başvurdukları bir yöntemdir. Diğer odada yüklüklerin arkasına kaçarak saklandığım çok olmuştur. Biraz bekledikten sonra arayan olmazsa orda olduğumu belirtilerini ya öksürerek, ya da ses çıkararak muhatabına duyurmanın bir yolunu bulurdum. Sizi bilmem ama ben çocukken çok sıklıkla denediğim bir yöntemdi. Çoğu zaman istediğimi alırdım. Saklanmak bir oyundu, bulunmaksa onun ödülü.
Kaçmak ve saklanmak çocukça bir harekettir ama en az çocuklar kadar saf ve temiz bir duyguyu da içinde barındırır. Anne karnında ki bebekler, gelecekleri yenidünyaya hazırlanmak için bir süreliğine orda saklanırlar. Tohum toprakta, bitki tohumda, gül tomurcukta saklanır. Hayatta kalabilmeleri için, varlıklarını devam ettirebilmeleri için saklanmaları elzemdir.
Bazen insanlar açlığını da saklar, yokluğunu da saklar. Eli öpülesi büyüklerimiz oturup kalkar “Allah’ım bizi muhannete muhtaç eyleme” derlerdi. Bu yüzden başkalarının kendilerini, sözleriyle, bakışlarıyla, davranışlarıyla inciteceğini düşünen insanlar, dertlerini, yaralarını saklarlar. Acılarını bir süreliğine içine atarak, yok sayarak, inkâr ederek ayakta durmaya çalışırlar.
Bu gün sosyal medya da bir dostum, hiç alışık olmadığım ,hiç yakıştıramadığım ,bir resmini paylaşmış. Bu yazıyı kaleme almaya o sebep oldu dersem yeridir. Her tarafından, hüzün akıyor, artık gizleyemiyor. Ben varım, yaşıyorum, beni fark edin diye adeta çığlık atıyor ama nafile. Ne annesi hayatta, ne babası sesini duyabilecek yerde. Ne de merhametin kulağı duyar sesini. Ayrıca artık gülü, kerevizden ayırt edecek izan-ı şümul insan sayısı da çok azaldı. Onu görebilmeleri için insanların ruhsal inzivadan çıkmaları lazım.
O da bu zamanda çok zor. İnsanlar artık her şeye sahip olmak istiyor. Merhamet etmek, paylaşmak, karşılıksız sevmek, empati yapmak, affetmek gibi meziyetleri beklemeyi boş verin nerdeyse bu kelimeler, anlamlarıyla birlikte lügat tan silinecek.
Artık, kadın ve erkek fark etmez, birbirlerini benim malım, sadece bana ait deyip diğer sahip oldukları mallarının yanına koymayı kendilerine maksat edinmişler. Ne eşlerimiz bizim sahip olduğumuz malımız, ne çocuklar bizim mülkümüz. Onlar Allah’ın birbirlerine emanetleri. Allah için sevebiliyor musun, sadece sevgini, muhabbetini, ekmeğini, aşını paylaşabiliyor musun? Bütün mesele bu.
Bu dostuma buradan bir tavsiyem olacak. Aynı ana rahminde saklanarak geleceğe güvenle hazırlanan bebek gibi saklanmasını tavsiye ediyorum. Yeniden doğmak için saklanmak gerekir. Ona sığınanlar hiç eli boş döndüğü olmamıştır. Ona sığınanlar, illa ki yeniden doğacak, yeniden dirilecektir. Allah’ın rahmetine, merhametine sığınmak en güzel sığınaktır. Saklanarak kendi ruhuna dokunabilen ve mabuduyla konuşabilen insanın gelebileceği, görebileceği en güzel makamın yolu buradan geçer.
O halde saklandığımız yerden bizi her zaman görebilen, her zaman işitebilen biri var. Sosyal medyadan gözleri olup ‘ta göremeyenlere, kulağı olup ’ta işitmeyenlere kendini duyurmak için çabalaman nafile.
“Bir istiridyenin içinde, zaman içinde inciye dönüşen kum taneleri “gibi sabırla pişmek gerek, vaktini beklemek gerek.