İstiklal Marşı ne anlama gelmektedir? İstiklal Marşı nasıl bestelendi kısaca?

TBMM'nin 12 Mart 1921 tarihli oturumunda coşkulu alkışlarla kabul edilen İstiklal Marşı'nın ne anlama geldiği araştırılıyor. Bu yıl İstiklal Marşı'nın Kabulü'nün 100. yılı olması dolayısıyla ayrı bir önem arz ediyor. İstiklal Marşı ne anlama gelmektedir? İstiklal Marşı nasıl bestelendi kısaca? sorularının cevapları haberimizde yer alıyor.

İstiklal Marşı'nın genel olarak anlamı merak ediliyor. 'İstiklal Marşı ne anlama gelmektedir? İstiklal Marşı nasıl bestelendi kısaca?' başlıklı sorular araştırılıyor. İşte İstiklal Marşı'nın anlamı...

İstiklal Marşı ne anlama gelmektedir? İstiklal Marşı nasıl bestelendi kısaca?

İSTİKLAL MARŞI NE ANLAMA GELMEKTEDİR?

Türk milletinin milli marşıdır. Şair Mehmet Akif Ersoy tarafından sözleri yazılmış, müziği Zeki Ungör tarafından bestelenmiştir. Marş B.M.M.'nin 25 mart 1921 tarihli toplantısında İstiklal Marşı unvanıyla kabul edilmiştir. Marşı birçok besteci bestelemiş, fakat Zeki Ungör'ün bestesi resmen kabul edilmiştir.

Batı Cephesi’nde, düzenli ordunun kazandığı ilk başarı Birinci İnönü Zaferi’dir. Bu zaferin sevinci, ülkenin her yanında kutlanırken millİ duyguları uyandıracak bir bağımsızlık marşına ihtiyaç duyuldu. Bu marş, milletimizin bağımsızlığını ifade etmeli; halkı coşturmalıydı. Bu düşünceden hareketle İstiklal Marşı’nın yazılması için çalışmaların yapılması kararlaştırıldı.

Mustafa Kemal Atatürk, yeni Türk Devleti’nin milli marşının yazılması konusunu ele aldı. Milli Eğitim Bakanlığı, bir komisyon kurarak konuyla ilgili bir yarışma düzenledi. 1921 yılı başlarında açılan yarışmaya, yedi yüz yirmi dört eser katıldı. Yapılan değerlendirmenin sonunda zamanın Milli Eğitim Bakanı Hamdullah Suphi (Tanrıöver) Bey, milli marş için yazılan eserlerin hiçbirini yeterli bulmadı. İstiklal Marşı’nın güftesi için dönemin ünlü şairi,

Mehmet Akif’e mektupla başvurdu. Ünlü şair, para ödülü konulduğu için yarışmaya katılmadığını bildirdi. Mehmet Akif Ersoy’a para ödülünü istediği yardım kuruluşuna bağışlayabileceği söylendi. Bunun üzerine şair Mehmet Akif, büyük bir duyarlılıkla milli marşımızı yazdı. Mehmet Akif, Kurtuluş Savaşı’nın heyecanını benliğinde duyarak şiirini Türk ordusuna armağan etti.

Türkiye Büyük Millet Meclisi, 12 Mart 1921 tarihindeki oturumunda, milli marşımızı kabul etti. İstiklal Marşı çok beğenildiğinden, dönemin Milli Eğitim Bakanı Hamdullah Suphi Bey tarafından meclis kürsüsünde üç defa okundu ve ayakta alkışlandı. İkinci İnönü Muharebesi’nden kısa bir süre önce kabul edilen milli marşımız değişik bestelerle okunuyordu. Bu karışıklığı gidermek için 1930 yılında Osman Zeki Üngör tarafından yeniden bestelendi.

İstiklal marşı ne anlama gelmektedir? İstiklal Marşı nasıl bestelendi kısaca?

İSTİKLAL MARŞI İLE İLGİLİ ANI

“Bir gün, aralarında Hakkı Tarık Us’un da bulunduğu bir grup, Mehmet Akif’i ziyarete gelmişlerdi. Mehmet Akif, bitkin bir halde olduğu için yatağına uzanmıştı. Söz İstiklal Marşı’na gelince konuklardan biri: Acaba yeniden yazılsa daha iyi olmaz mı? dedi. Bitkin bir halde yatan Mehmet Akif, birdenbire başını kaldırdı ve kesin bir cevap verdi: Allah bir daha bu millete İstiklal Marşı yazdırmasın!"

İstiklal marşı ne anlama gelmektedir? İstiklal Marşı nasıl bestelendi kısaca?

İSTİKLAL MARŞI NASIL BESTELENDİ?

Şiirin bestelenmesi için açılan ikinci yarışmaya 24 besteci katılmış, 1924 yılında Ankara'da toplanan seçici kurul, Ali Rıfat Çağatay'ın bestesini kabul etmiştir. Bu beste 1930 yılına kadar çalındıysa da 1930'da değiştirilerek, dönemin Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası Şefi Osman Zeki Üngör'ün 1922'de hazırladığı bugünkü beste yürürlüğe konmuş, toplamda dokuz dörtlük ve bir beşlikten oluşan marşın armonilemesini Edgar Manas, bando düzenlemesini de İhsan Servet Künçer yapmıştır.

Üngör'ün yakın dostu Cemal Reşit Rey'le yapılmış olan bir röportajda da kendisinin belirttiğine göre aslında başka bir güfte üzerine yapılmıştır ve İstiklal Marşı olması düşünülerek bestelenmemiştir. Söz ve melodide yer yer görülen uyum (Prozodi) eksikliğinin (örneğin "Korkma, sönmez bu şafaklarda yüzen al sancak" mısrası ezgili okunduğunda "şafaklarda" sözcüğü iki müzikal cümle arasında bölünmüştür) esas sebebi de budur. Protokol gereği, sadece ilk iki dörtlük beste eşliğinde İstiklal Marşı olarak söylenmektedir.

İstiklal marşı ne anlama gelmektedir? İstiklal Marşı nasıl bestelendi kısaca?

İSTİKLAL MARŞI

Korkma, sönmez bu şafaklarda yüzen al sancak;
Sönmeden yurdumun üstünde tüten en son ocak.
O benim milletimin yıldızıdır, parlayacak;
O benimdir, o benim milletimindir ancak.

Çatma, kurban olayım, çehrene ey nazlı hilal!
Kahraman ırkıma bir gül...
Ne bu şiddet, bu celal?
Sana olmaz dökülen kanlarımız sonra helal; Hakkıdır, Hakk'a tapan, milletimin istiklal.

Ben ezelden beridir hür yaşadım, hür yaşarım.
Hangi çılgın bana zincir vuracakmış? Şaşarım!
Kükremiş sel gibiyim: Bendimi çiğner, aşarım;
Yırtarım dağları, enginlere sığmam taşarım.

Garb'ın afakını sarmışsa çelik zırhlı duvar;
Benim iman dolu göğsüm gibi serhaddim var.
Ulusun, korkma! Nasıl böyle bir imanı boğar,
''Medeniyet!'' dediğin tek dişi kalmış canavar?

Arkadaş! Yurduma alçakları uğratma sakın;
Siper et gövdeni, dursun bu hayasızca akın.
Doğacaktır sana va'dettiği günler Hakk'ın...
Kim bilir, belki yarın, belki yarından da yakın.

Bastığın yerleri ''toprak!'' diyerek geçme, tanı!
Düşün altındaki binlerce kefensiz yatanı.
Sen şehid oğlusun, incitme, yazıktır, atanı:
Verme, dünyaları alsan da, bu cennet vatanı.

Kim bu cennet vatanın uğruna olmaz ki feda?
Şüheda fışkıracak toprağı sıksan, şüheda!
Canı, cananı, bütün varımı alsın da Huda,
Etmesin tek vatanımdan beni dünyada cüda.

Ruhumun senden İlahi şudur ancak emeli:
Değmesin ma'bedimin göğsüne na-mahrem eli;
Bu ezanlar -- ki şehadetleri dinin temeli
Ebedi, yurdumun üstünde benim inlemeli.

O zaman vecd ile bin secde eder varsa taşım;
Her cerihamda, İlahi, boşanıp kanlı yaşım,
Fışkırır ruh-i mücerred gibi yerden na'şım!
O zaman yükselerek Arş'a değer, belki, başım.

Dalgalan sen de şafaklar gibi ey şanlı hilal!
Olsun artık dökülen kanlarımın hepsi helal.
Ebediyyen sana yok, ırkıma yok izmihlal:
Hakkıdır, hür yaşamış, bayrağımın hürriyet;

Hakkıdır, Hakk'a tapan, milletimin istiklal.

 

İSTİKLAL MARŞININ 1. KITASININ ANLAMI

Mehmet Akif Türk milletine cesaret,ve tahammül aşılamak için ve onda bulunan duyguları harekete geçirmek için şiirine korkma sözüyle başlıyor.

Bayrak bir milletin bir milletin geleceğinin ve bağımsızlığının sembolüdür. Bayrağın sönmesi Türk milletinin istiklalini kaybetmesidir. Şair ülkemizde tek bir insan kalana kadar bu vatanı savunacağımızı belirtiyor.

O halde en son Türk bireyi son nefesini vermeden Türk istiklal ve bağımsızlığını yok etmek, Türk bayrağını söndürmek mümkün değildir. Zira bayrağımız milletimizin yıldızıdır.

Bayrağın kaderi ile milletimizin kaderi birbirine bağlıdır. Bayrak bizimdir, biz yaşadıkça onu elimizden kimse alamaz. Türk milletinin bütün fertlerini öldürmedikçe bağımsızlığını kimse yok edemez.

İSTİKLAL MARŞININ 2. KITASININ ANLAMI

Şair ikinci kıtada bayrağımızın o zaman ki kırgın, küskün, öfkeli halini dile getiriyor. Türk vatanının bazı parçaları, işgal edilmiştir.

Bu yüzden bazı bölgelerde bayraklarımız indirilmiş yerine düşman bayrakları asılmıştır. Kaş çatmak öfke halini ifade eder. Kaş ayrıca edebiyatımızda hilale benzetilir. Sevgilinin kaşları daima hilal şeklinde gösterilmiştir.

Bayraktaki hilal de tıpkı nazlı bir sevgilinin kaşı gibi çatılmıştır. Kahraman Türk milletini üzmektedir. Türkün beklediği, özlediği gülen bir bayraktır.

Türk bayrağının gülmesi göklerde dalgalanmasıdır. Bir aşığın sevgilisinden güler yüz beklemesi gibi bağımsızlığa aşık Türk milleti de özgürlüğün sembolü olan bayraktan gülmesini beklemektedir. Bu milletimizin en doğal hakkıdır.

Çünkü Türkler bağımsızlıkları ve bayrakları uğruna pek çok kan dökmüşlerdir. Bu kanları bayrağa helal etmeleri için onun da nazlanmayı bırakıp göklerde dalgalanması gerekir. Türk milleti daima Allah'a inandığı ve taptığı için özgürlük onun hakkıdır.

İSTİKLAL MARŞININ 3. KITASININ ANLAMI

Şair 'ben' diyor.(Ancak kast ettiği mana aslında bizdir Türk milleti adına konuşmaktadır) Türk milleti ezelden beri hür yaşamıştır,hür yaşayacaktır.

Onun özgürlüğünü elinden almak isteyen ancak çıldırmış olmalı,zira böyle bir harekete kalkışanlar ağır bir şekilde cezalandırılır. Türk milleti bağımsızlığı uğrunda önüne çıkacak her engeli aşacak güçtedir. O; böylesine yüce bir amaç için dağları delecek, enginlere sığmayıp,denizleri taşıracaktır güçtedir.

İSTİKLAL MARŞININ 4. KITASININ ANLAMI

Bu kıtada şair vatanımızı istilaya kalkışan Avrupalılara meydan okuyor. 20. asrın başında Avrupa medeniyeti 19.yy. deki görkeminden oldukça uzaktır. O sebeple şair bayıyı tek dişi kalmış canavara benzetiyor.

Ancak Avrupa mevcut teknik imkanlarını seferber ederek topuyla, tüfeğiyle, tankıyla bizi yok etmeye çalışmaktadır.

Mehmetçik ise bu güce topla, tüfekle, mızrakla, kılıçla cevap vermeye çalışmaktadır. Avrupalı kendini çelik zırhla korurken Mehmetçik ona iman dolu altın göğsüyle karşılık vermektedir.

İSTİKLAL MARŞININ 5. KITASININ ANLAMI

Şair kahraman Türk askerine hitap ediyor. Türk yurdunu alçakları uğratmaması için gerekirse canını feda etmesini öneriyor.

Şehit gövdelerinin meydana getireceği siperler düşmana mani olacaktır. Mehmet Akif düşmanın çok kısa bir süre içinde bu hayasızca akına son vereceği Allah'ın Türk milletine Kuran-Kerimde vaat ettiği zafer gününün yarından bile daha yakın bir zamanda doğacağına inanmaktadır.

İSTİKLAL MARŞININ 6. KITASININ ANLAMI

Şair Türk ordusuna vatanın kutsallığını hatırlatıyor. Toprak ile vatan arasında büyük bir fark vardır.

Toprağı vatan haline getiren onu elde etmek ve korumak için savaşan fertlerin varlığıdır. Kısacası sıradan bir toprak büyük bir değer taşımaz; ama vatan toprağı uğrunda şehit olan atalarımızın o topraktaki mezarlarıdır.

Bu kutsal vatanı dünyalara değişmeyiz. Toprak dünyanın dünyanın her yerinde bulunur. Ancak atalarımızın kanlarıyla sulanan topraklar vatanımız üzerindedir.

İSTİKLAL MARŞININ 7. KITASININ ANLAMI

Bu vatan cennet kadar kıymetlidir. Şehit olanların ruhu dini inanışımıza göre doğrudan doğruya cennete gider. Şehitlerimiz bu vatan toprağında yattığı için cennetten farksızdır.

Bir avuç toprağı sıksak şehitler fışkıracak sanırız. Canımızdan çok sevdiğimiz insanları varımızı yoğumuzu Allah alsında yalnız yaşadığımız sürece bizi vatanımızdan ayrı düşürmesin.

İSTİKLAL MARŞININ 8. KITASININ ANLAMI

Allah'a şair hitap ediyor. Mehmet Akif'in Allah'tan tek dileği ibadet yerlerinin göğsüne düşman elinin değmemesidir. Camilerimizden okunan ezanlar sonsuza kadar Türk yurdunun üstünde inlemelidir. Çünkü bu ezanlar dinimizin temelidir.

İSTİKLAL MARŞININ 9. KITASININ ANLAMI

Ezan sesleri yurdumuzun üstünde inledikçe şehitlerimizin de ruhları şaad olacaktır. Ezan sesi sadece yaşayanlara değil, ölülere hatta onların mezar taşlarına bile tesir eden yüce bir anlam taşır.

Şehit atalarımızın her şeyden arınmış ruhları yerden fışkıracak, ezan sesiyle ayağa kalkacak ve dışa yükselecektir.

İSTİKLAL MARŞININ 10. KITASININ ANLAMI

Şair zafer gününün heyecanını yaşıyor. Şanlı bayrağımız dalgalandıkça gökyüzünü şafakla yarış edercesine gökyüzünü kızıl renge boyamaktadır.

Türk milleti yeniden bağımsızlığına kavuşmuştur. Artık onun için yok olma korkusu kalmamıştır. Bayrağımız şehitlerimizin kanlarını hak etmiştir. Bağımsızlık Allah'a tapan ve doğruluktan ayırmayan Türk milletinin en doğal hakkıdır.

İstiklal marşı ne anlama gelmektedir? İstiklal Marşı nasıl bestelendi kısaca?

MEHMET AKİF ERSOY KİMDİR?

Mehmet Âkif Ersoy 20 Aralık 1873'te İstanbul'un Fatih ilçesi Sarıgüzel mahallesinde  Buhara'dan Anadolu'ya geçmiş bir ailenin kızı olan Emine Şerif Hanım'ın ve Kosova doğumlu, Fatih Camii medrese hocalarından olan Mehmet Tahir Efendi'nin oğlu olarak doğdu.  İlkokul yıllarında babasından Arapça öğrenmeye başladı.

Dil derslerine büyük ilgi duyan Mehmet Akif Ersoy Rüştiye'deki eğitimi boyunca Türkçe, Arapça, Farsça ve Fransızca derslerinde hep birinci oldu.

Rüştiyeyi bitirdikten sonra 1885'te dönemin gözde okullarından Mülkiye İdadisi'ne kaydoldu. 1888'de okulun yüksek kısmına devam etmekte iken babasını kaybetti. Ertesi yıl büyük Fatih yangınında evlerinin yanması aileyi yoksulluğa düşürdü. Babasının öğrencisi Mustafa Sıtkı aynı arsa üzerine küçük bir ev yaparak aileyi bu eve yerleştirdi.

Mehmet Âkif öncelikle meslek sahibi olmak ve yatılı okulda okumak istediği için Mülkiye İdadisi'ni bıraktı. O yıllarda yeni açılan ve ilk sivil veteriner yüksekokulu olan Ziraat ve Baytar Mektebi'ne (Tarım ve Veterinerlik Okulu) kaydoldu.

Okul yıllarında spora büyük ilgi gösteren Mehmet Akif Ersoy mahalle arkadaşı Kıyıcı Osman Pehlivan'dan güreş öğrendi.

Şiire olan ilgisi okulun son iki yılında yoğunlaştı. 6 ay içinde Kuran'ı ezberleyerek hafız oldu. 1895′te Mektep Mecmuası'nda “Kuran'a Hitab” adlı şiiri yayımlandı.
Memuriyet hayatı başladıktan sonra edebiyata olan ilgisini şiir yazarak ve edebiyat öğretmenliği yaparak sürdürdü. Resimli Gazete'de, Servet-i Fünun Dergisi'nde şiirleri ve yazıları yayımlandı. 

II. Meşrutiyet'in büyük etkisinde kalan Âkif, arkadaşı Eşref Edip ve Ebül'ula Mardin'in çıkardığı ve ilk sayısı 27 Ağustos 1908'de yayımlanan Sırat-ı Müstakim dergisinin başyazarı oldu. Milli Mücadele'yi destekledi ve Ankara'ya gidip 1. Millet Meclisi'nde Burdur milletvekili oldu. Balkan Savaşı, Çanakkale Muharebeleri ve Kurtuluş Savaşı dönemlerinde çeşitli görevlerde bulunup, Balıkesir'e giderek 6 Şubat 1920 günü Zağnos Paşa Camii'nde çok heyecanlı bir hutbe verdi. Halkın beklenmedik ilgisi karşısında daha birçok yerde hutbe verdi, konuşmalar yaptı ve İstanbul'a döndü.

1921'de Ankara'da Taceddin Dergâhı'na yerleşen Mehmet Âkif, 500 lira ödül konularak açılan İstiklâl Marşı yarışmasına başta katılmadı. Millî Eğitim Bakanı Hamdullah Suphi Bey'in ricası üzerine arkadaşı Hasan Basri Bey'in teşvikiyle ikna oldu. Onun orduya ithaf ettiği İstiklâl Marşı, 17 Şubat günü Sırat-ı Müstakim ve Hâkimiyet-i Milliye'de yayımlandı. Hamdullah Suphi Bey tarafından mecliste okunup ayakta dinlendikten sonra 12 Mart 1921 Cumartesi günü saat 17:45'te Milli Marş olarak kabul edildi. Âkif, ödül olarak verilen 500 lirayı hayır kurumuna bağışladı. 

Mehmet Akif Ersoy tüm şiirlerini 7 kitabtan oluşan "Safahat" adlı eserinde topladı  1911 yılında yazdığı birinci bölümde Osmanlı toplumunun meşrutiyet dönemini; 1912 yılında yazdığı "Süleymaniye Kürsüsünde" adlı ikinci kitapta, Osmanlı aydınlarını anlattı. 1913'de Safahat'ın üçüncü bölümü olan "Halkın Sesleri"ni ve 1914 yılında dördüncü bölüm "Fatih Kürsüsünde"yi yazdı. Ardından 1917 tarihli "Hatıralar" ve I. Dünya Savaşı hakkında görüşlerinin yer aldığı 1924 tarihli "Asım"ı yazdı. Son ve 7. bölüm olan "Gölgeler"i 1933 yılında yazdı. Şiirlerinin toplu olarak yer aldığı 7 kitaplık eserine "İstiklal Marşı"nı koymayarak bu eserini Türk Milleti'ne armağan etmişti.

Başlangıcı 1911 olan "Safahat", 1933 yılında tamamlandı. Özmer Ziya Doğrul, Mehmet Akif Ersoy'un kitaplarına almadığı şiirlerini de ekleyerek eseri, 1943 yılında tekrar yayımladı. Ardından 1987 yılında M. Ertuğrul Düzdağ, eseri önceki baskıları arasındaki farkı gösteren yeni bir basımını yaptı. "Kur'an'dan Ayet ve Hadisler" ve "Mehmet Akif Ersoy'un Makaleleri" adlı çalışmaları da ölümünden sonra yayımlandı. 

Diyanet İşleri ile Kuran'ı Türkçe'ye tercüme etmek için anlaşma imzaladı. Kendi eserlerini yazmak istediği için bu görevi başlangıçta reddeden Mehmet Âkif Ersoy bu çeviriyi yapabilecek tek kişi olarak görülüyordu.  Yoğun ısrarlar sonucu görevi kabul etmek zorunda kaldı.

Adeta inzivaya çekilerek 6-7 sene üzerinde çalıştı. Sonuçtan memnun kalmadı. Mukaveleyi fesh etti.

Kurtuluş Savaşı ve zafer sonrası uzunca bir süre Mısır'da yaşayan Milli Şâirimiz Mehmet Âkif Ersoy, 17 Haziran 1936'da tedavi için İstanbul'a döndü. 27 Aralık 1936 tarihinde İstanbul'da, Beyoğlu'ndaki Mısır Apartmanı'nda siroz hastalığı  yüzünden vefat etti, Edirnekapı Şehitliğinde yatıyor. 

Etiketler :
2
1
1
0
0
0
0
👍
👎
😍
😥
😱
😂
😡