Kaçış Sendromu nedir? Belirtileri nelerdir? Tedavisi var mı? | Sistemik Kılcal Sızıntı Sendromu
Yeni tip koronavirüs salgınına karşı, Oxford ve AstraZeneca ortaklığında geliştirilen ve kn pıhtılaşması sebebiyle bir çok Avrupa ülkesinde kullanımı askıya alınan aşının bir diğer etkisi de Kaçış Sendromu olarak tespit edildi. Peki Kaçış Sendromu nedir? Belirtileri nelerdir? Tedavisi var mı? İşte detaylar...
Oxford ve AstraZeneca ortaklığında, yeni tip koronavirüse karşı geliştirilen aşının bir yan etkisi daha ortaya çıktı. Yine kanda görülen bir rahatsızlık olan ve halk arasında Kaçış Sendromu olarak bilinen Sistemik Kılcal Sızıntı Sendromu'na yakalanan kişilerin AstraZeneca aşısı yaptırdığı öğrenildi. Peki Kaçış Sendromu nedir? Belirtileri nelerdir? Tedavisi var mı? | Sistemik Kılcal Sızıntı Sendromu ve tüm detaylar...
KAÇIŞ SENDROMU NEDİR?
Kaçış sendromu; ciddi ataklar, aralıklarla tekrarlayan krizler ve benzeri belirtiler ile karakterize bir hastalıktır. Hastalığın temelinde, kılcal damarlarda bulunan sıvı ve birtakım elementlerin bilinmeyen bir nedenle hızlı bir şekilde damar dışına doğru difüzyonunu yatar.
Kılcal damarlarda oldukça hızlı bir şekilde gerçekleşen bu olayın sonucunda vücudun belirli kısımlarında şişlikler oluşur, hastanın tansiyonu ani bir şekilde düşer ve ciddi bir şok tablosu gelişir. Bu anda acil olarak hastaya müdahale edilmemesi durumunda kaçış sendromu atakları, ölüme yol açabilecek ciddiyete sahiptir.
Damar dışına sızan sıvı kütlesinden dolayı akciğerler, kalp, karın zarı gibi vücudun iç kısmında yer alan boşluklarda ve kasların içerisinde sıvı birikimi meydana gelir. Sızan sıvı nedeniyle damar içerisindeki kan basıncı ani olarak düşer ve bu durum şok tablosunun oluşmasına neden olur. Yine damar içindeki sıvının damar dışına sızması sonucunda kandaki albümin seviyesi düştüğünden kanın akıcılığı azalır, diğer bir deyişle kanda yoğunlaşma meydana gelir. Hastalık ülkemizde ve dünyada çok nadir olarak görülmekle birlikte bilinen kesin bir kaçış sendromu tedavisi yoktur. Buna ek olarak kaçış sendromu bulaşıcı mı gibi sorular merak konusu olup hastalığın bulaşıcı olmadığı bilinmelidir.
SİSTEMİK KILCAL SIZINTI SENDROMU
Nadir görülen fakat son yıllarda sıklıkla adı duyulan bir hastalık olan kaçış sendromu, ani şoklara sebep olabilen ve uzun süreler boyunca tekrarlayan krizlere yol açan oldukça tehlikeli bir hastalıktır. Tıp literatüründe "Capillary Leak Syndrome" olarak da bilinen kaçış sendromu hastalığı, ilk kez 1960 yılında Dr Bayard Clarkson tarafından teşhis edilmiş olup çok nadir görülmektedir.
Hastalık, aynı zamanda keşfeden kişinin soyadı olan Clarkson ismiyle de anılmaktadır. Kılcal damarlarda sıvı ve diğer maddelerin herhangi bir nedenden dolayı damar dışına geçmesi ile gelişen bu hastalıkta yaşamsal bulgular çok hızlı bir şekilde kötüleşebilir. Bu nedenle hastalık tanısının konulduğu bireylerde tıbbi takibin yanı sıra herhangi bir komplikasyon durumunda derhal müdahale gerekir.
KAÇIŞ SENDROMU BELİRTİLERİ NELERDİR?
Kaçış sendromu hastalığının tanısının koyulduğu bireylerde çoğunlukla yıllar boyunca herhangi bir belirti görülmez ve kişi normal bir şekilde hayatını sürdürür. Nedeni bilinmeyen bir şekilde oluşan ataklar sonucunda hastalığın belirtileri ortaya çıkar. Bu durum hastada ayda bir tekrarlayabileceği gibi bazen bir ataktan sonra bir sonraki atağın ortaya çıkması yıllar sonra gerçekleşebilir. Genellikle tekrarlayan şoklar ile kendini gösteren kaçış sendromunda krizlerden 24 saat önce gribal enfeksiyon benzeri belirtilere rastlanabilir. Bunlar ateş yükselmesi, yorgunluk, halsizlik, kas ve eklem ağrısı gibi belirtilerdir. Bunun haricinde hastalığın aktifleştiği dönemlerde görülen en yaygın belirtiler şunlardır:
- Tansiyon düşüklüğü
- Kanın yoğunlaşması
- Baş dönmesi
- Karın ağrısı
- Bulantı ve kusma
- Vücudun belirli bölgelerinde oluşan şişlikler
- Bağırsaklarda ödem oluşumu
- Karında asit birikmesi
- Şok
Yukarıdaki belirtilere ek olarak kaçış sendromu hastalarında aynı zamanda damar dışına sıvı difüzyonu nedeniyle kalp ve akciğer zarında sıvı birikmesi geliştiğinden kalp ve akciğer yetmezliği görülebilir ve buna bağlı olarak da yaşamı tehdit eden tehlike durumları ortaya çıkabilir.
KAÇIŞ SENDROMU TEDAVİSİ VAR MI?
Kaçış sendromu hastalığının bilinen herhangi bir kesin tedavisi olmayıp genellikle hastalığın yol açtığı sorunları geri döndürmeye yönelik tedaviler uygulanır. Sebep olduğu ataklar nedeniyle gündelik yaşamı büyük ölçüde olumsuz etkileyen bu hastalık aynı zamanda yol açtığı sorunlar nedeniyle vücudun diğer doku ve organlarının da işleyişini bozarak farklı hastalıkların oluşumuna zemin hazırlayabilir. Hastalığın tedavisinde temel amaç, atakların önlenmesidir.
Bu atakların önlenmesi için bazı durumlarda gribal enfeksiyon tedavisinde kullanılan birtakım antibiyotikler ile bronşit ve astım tedavisine yönelik ilaçlardan yararlanılır. Krizlerin önlenebilmesi için sürekli ve düzenli olarak tansiyon ölçümü yapılmalı, gerekli durumlarda tansiyonun normal seviyelere getirilebilmesine yönelik ilaç tedavisi uygulanmalıdır. Hastalığın tanısını almış olan bireylerde stres, kaza ve yaralanma gibi travmalar atakları tetiklediği için kişiler kendilerine ve sağlıklarına gerekli özeni göstermelidir. Kapiller kaçış sendromu hastalarında ayrıca alerji testi yapılarak kişinin hassasiyetinin olduğu maddeler belirlenmeli, atak oluşumuna sebep olabileceği için hastalar alerjen maddelerle temastan kaçınmalıdır.
Eğer siz de kaçış sendromu tanısı aldıysanız hastalığın ciddiyetinin bilincinde olmalı, düzenli olarak sağlık kontrollerinizi yaptırmalısınız. Kaçış sendromunda genellikle krizlerin bir gün öncesinde grip benzeri belirtiler izlenmekle birlikte hastaların bu gibi sorunlar yaşadıklarında mutlaka bir sağlık kuruluşuna başvurarak kaçış sendromu hastası olduğunu ve kriz öncesi belirtilerini yaşadığını bildirmesi gerekir. Hastalığın tamamen önüne geçilebilmesini sağlayan kesin bir tedavi tekniği henüz geliştirilmemiş olsa da, oluşan ataklar sırasında yaşamsal fonksiyonların korunabilmesine yönelik tedbirler alınarak sürecin sorunsuzca tamamlanması mümkün olabilmektedir.
Gelişen ataklar esnasında kişi derhal kontrol altına alınmaz ve gerekli tedavi uygulanmaz ise organlarda kalıcı hasarlar oluşabilir ve yaşamı tehdit eden tablolar ortaya çıkabilir. Bu nedenle hekiminiz tarafından önerilecek olan tedavi planına uyum sağlamanın yanı sıra olası bir kriz durumunda yapılması gerekenler konusunda yakınlarınızı da bilgilendirmeli, acil bir durum söz konusu olduğunda derhal hastanelerin acil servislerine başvurmalısınız.