Kadının kocası üzerindeki hakları nelerdir? Diyanet İşleri Başkanlığı
Kur’an-ı Kerim erkeklerin kadınlarla iyilik ve güzelliğe dayalı bir ilişki içerisinde olmalarını emretmektedir (Nisâ, 4/19). Bu da ailede meselelerin iyilik, güzellik, istişare ve karşılıklı anlayış esasına göre yürütülmesi gerektiğine işaret eder.
İslâm’ın öngördüğü ve kurulmasını arzu ettiği aile, bireyleri birbiriyle çekişen, her biri diğerinin açığını arayan, birbirlerine karşı yetki ve üstünlük çekişmesine giren bir aile değildir. Tam tersine karşılıklı anlayış, fedakârlık, sevgi ve saygı esasına dayanan bir ailedir.
Koca, eşine karşı yumuşak davranmalı, kaba hareketlerden sakınmalıdır. Peygamberimiz (s.a.s.), “Sizin en hayırlınız ailesine en hayırlı olanınızdır. Ben aileme karşı sizin en hayırlınızım. ” (İbn Mâce, Nikah, 50) buyurmuştur.
Her şeyde olduğu gibi aile hayatında da örnek aldığımız Peygamberimiz, eşleri ile iyi geçinmiş, onların sıkıntı veren bazı davranışlarına tahammül etmiş ve “İman eden bir erkek, iman etmiş bir kadına (onda hoşlanmayacağı bir huydan dolayı) kızmasın. Çünkü onun bir huyundan hoşlanmıyorsa diğer huyundan hoşlanabilir. ” (Müslim, Radâ, 61) buyurmuştur.
Evlenme, karı-koca arasında birlikte yaşamaya ve karşılıklı yardımlaşmaya imkan veren ve taraflara karşılıklı hak ve ödevler yükleyen bir sözleşmedir. Evlilikte eşlerin birbirlerine karşılıklı sevgi, saygı ve sadakat borcunun olduğu muhakkaktır. Eşlerin, karşılıklı haklarını Kur’an-ı Kerim: “Kadınların sorumlulukları kadar meşru hakları da vardır. ” (Bakara, 2/228) ayetiyle belirtir. Hz. Peygamber (s.a.s.) de Veda Hutbesinde: “Sizin kadınlar üzerinde hakkınız olduğu gibi, onların da sizin üzerinizde hakları vardır. ” buyurarak İslam’ın kadına tanıdığı hakları ifade eder. Sevgili Peygamberimiz (s.a.s.), kadınların üzerimizdeki hakları nelerdir, sorusuna şöyle cevap vermiştir:
“Yediğinizden yedirin. Giydiğinizden giydirin. Sakın onları dövmeyin ve onlara incitici söz söylemeyin. ” (Ebû Dâvud, Nikah, 41)
Koca, eşini ve ailesini her türlü olumsuzluğa karşı korumalı, ailenin şeref ve haysiyetini koruyucu tedbirleri almalıdır. Yüce Allah, “Ey iman edenler! Kendinizi ve ailenizi yakıtı insanlar ve taşlar olan ateşten koruyun. ” buyurmaktadır. (Tahrîm, 66/ 6)
Koca eşinin sırlarını ifşa etmemelidir. Sevgili Peygamberimiz (s.a.s.) şu hadislerinde sırrın gizlenmeyip ifşa edilmesini şer olarak nitelemiştir: “Şüphesiz ki Kıyamet günü, Allah’ın en çok ehemmiyet vereceği emanet, kadın-koca arasındaki emanettir. Kadınla koca birbiriyle içli dışlı olduktan sonra, erkeğin, hanımının sırlarını etrafa yayması o gün en büyük ihanettir. ” (Müslim, Nikah, 123, 124; Ebû Dâvud, Edeb,32)
Baskı altında yapılan nikâh akdi geçerli midir?
İslâmi hükümlere göre nikah, evlenme ehliyetine sahip ve evlenmelerinde dini açıdan bir engel bulunmayan kadın ile erkeğin (veya vekillerin) şahitlerin huzurunda, birbirleriyle evlenmeleri konusunda karşılıklı rızalarını ifade etmelerinden (îcap ve kabulden) ibaret bir akittir.
Evlilik bir erkekle kadının ömür boyu birlikte yaşama, hayatın iyi ve kötü yanlarını birlikte omuzlama ilkesine dayandığı için, evlenecek olanların rızasının bulunmadığı bir nikah Şâfiî, Mâlikî ve Hanbelîler’e göre geçerli olmaz. Eşlerden birisi ölüm, şiddetli dayak veya uzun süreli hapis korkusu altında evliliğe zorlansa böyle bir nikah fâsit olur.
Bu konudaki dayanakları, Hz. Peygamber (s.a.s.)’in, “Ümmetimden hatâ, unutma ve yapmaları için cebir ve tazyike mâruz kaldıkları şeylerin sorumluluğu kaldırılmıştır. ” (İbn Mâce, Talâk, 16) hadisidir.
Hanefîler ise zorlanan (mükreh) kişinin nikahını geçerli saymışlardır. Bu görüşlerini Hz. Peygamber (s.a.s.)’in, “Üç şeyin şakası da ciddidir, ciddisi de ciddidir; nikah, talâk ve talâktan dönüş. ” (Ebû Dâvûd, Talâk, 9; Tirmizî, Talâk, 9; İbn Mâce Talâk, 13) hadisine dayandırmakta, cebir ve şiddete mâruz kalanı şaka yapan kimseye benzetmektedirler (Serahsî, el-Mebsût, XXIV, 62-62; İbn Rüşd, Bidâyetü’l-Müctehid, II, 81-82).
Osmanlı Hukûk-ı Âile Kararnâmesi gerek zorla yapılan nikah ve gerekse aynı durumdaki boşanmalar konusunda Hanefîlerin görüşünü değil, diğer mezheplerin görüşlerini kabul etmiştir (md. 57, 105).
Sonuç olarak; anne ve babaların, çocuklarının ilerideki yaşantılarında mutlu bir yuva kurmaları için gayret göstermeleri doğru ve gerekli bir davranıştır. Ancak anne- babaların evlenecek gençlerin makul isteklerine ve hür iradelerine saygı duymaları da gerekir. Çünkü nikah evlenecek kişilerin kendi hür iradeleriyle yapacakları bir medeni sözleşmedir.
Kaynak: Diyanet İşleri Başkanlığı