Kaza namazlarını kılarken vakitten kazanmak için, sünnetleri terk etmek caiz midir?
Namazın sahih ve eksiksiz bir şekilde kılınabilmesi için, bir takım farzları, vacipleri, sünnetleri ve adabı bulunmaktadır.
Namazın farzlarından birini yerine getirmemek namazın geçersizliğine (batıl manasında fasit olmasına) sebep olur. Vaciplerin terki halinde ise, eğer unutma veya hata ile yapılırsa sehiv secdesi yapılması gerekir; bilerek terk edilmesi halinde günah işlenmiş olur ve namazın yeniden kılınması vacip olur (İbn Âbidîn, Reddü’l-muhtar, I, 456). Namazın sünnetlerinin ve adabından birinin veya tamamının terk edilmesi durumunda, namaz bozulmadığı gibi, sehiv secdesi de gerekmez. (İbn Âbidîn, Reddü’l-muhtar, I, 474). Ancak namazın fazilet ve sevabı kaçırılmış olur. Zira Hz. Peygamber (s.a.s.): “Benim namaz kıldığımı
gördüğünüz gibi namaz kılınız” buyurmuştur (İbn Hibban, Sahih, Beyrut, 1414/1993, IV, 541).
Dolayısıyla namazın sünnetlerine riayet edip devam etmek Hz. Peygamber (s.a.s.)’e tâbî olmanın alametidir. Meşru bir mazeret olmadıkça namazın sünnetleri terk edilmemelidir. Buna rağmen terk edilirse namaz borcu ödenmiş olur.
Şafiî mezhebinde olan biri kaza namazlarını nasıl kılmalıdır?
Şafiîlere göre farz namazlar, herhangi bir mazeretten dolayı kazaya bırakılmışsa, ilk fırsatta kaza edilmesi mendup, daha sonra kaza edilmesi ise vaciptir. Fakat herhangi bir mazeret olmaksızın kazaya bırakılmışsa, ilk fırsatta acilen kaza edilmesi vaciptir. Şafiî Mezhebine göre üzerinde kaza namazı olan kimse, bayram ve vitir namazı da dâhil sünnet-i müekkede olsun, gayr-i müekkede olsun geçmiş namazlarının hepsini kaza etmeden hiç bir nafile namaz kılamaz. Buna göre üzerinde kaza namazı bulunan kimsenin, bütün zamanını bu namazları kaza etmeye ayırması gerekir. Hatta uyku, evin geçimi, terk edilmesi güç olan önemli bir iş hariç bütün vakitlerini kazaya kalan namazlarını kılmakla geçireceğinden nafile ile meşgul olması caiz değildir. (Dimyâdî, İ’anetü’t-Tâlibîn, Daru’l-Fikr, Beyrut, I, 23)
Kaynak: Diyanet İşleri Başkanlığı