Kırım Kongo Kanamalı Ateş nedir?
Kenelerden bulaşan Kırım Kongo Kanamalı Ateşi hastalığı son olarak Erzincan ilinde yeniden ortaya çıkmasının akabinde vatandaşlar tarafından hastalığın belirtileri, tedavi süreci ve korunma yolu merak merak konusu oldu. İşte ''Kırım Kongo Kanamalı Ateş nedir? '' sorusuna ilişkin yanıtlar...
Türkiye koronavirüs salgını ile baş etmeye çalışırken şimdi de Kırım Kongo Kanamalı Ateşi hastalığı yeniden belirtilerini göstermeye başladı. Hastalık son olarak Erzincan dahil 7 ilde görülmeye başladı. Bu doğrultuda Kongo Kanamalı Ateşi hastalığı hakkında araştırmak yapmak isteyen internet kullanıcıları Kongo Kanamalı Ateşi nedir? Belirtileri neler? Tedavisi nedir? Nasıl yapılır? sorularını araştırıyor. İşte detaylar...
KIRIM KONGO KANAMALI ATEŞİ NEDİR?
Kırım Kongo kanamalı ateşi, kenelerle bulaşan, ateş ve kanamayla seyreden ölümcül bir enfeksiyon hastalığıdır. Hastalık etkeni hastalıkla aynı ismi taşıyan bir virüstür. Kırım Kongo virüsü, dünyadaki en tehlikeli kene ile bulaşan virüstür. Sık görülen bir hastalık değildir ve bu sebeple önemli bir halk sağlığı tehdidi oluşturmaz. Fakat özellikle sağlık hizmetlerinin yetersiz olduğu ülkelerde sağlık personeli üzerinde önemli etkileri bulunur. Çünkü kene, hastalığın bulaşmasında önemli bir vektör olmasına rağmen, daha ileri ikincil vakalar insandan insana bulaş yoluyla yayılır. Hastalık sıklıkla virüs içeren kan ve vücut sıvılarına deri veya mukozal maruziyet sonucunda insandan insana bulaşır. 2006 yılında ülkemiz karadeniz bölgesindeki salgın meydana na gelmiş ve düzinelerce insan kırım kongo ateşine yakalanmıştır.
Kırım kongo ateşi, kanamalı hastalığa ilerleyen ve spesifik olmayan ateş ile başlar. Enfeksiyonun yayılmasını sınırlandırmak için bazı önlemler alınması şarttır. Bu önlemlerden bazıları;
Hastaların bakımında evrensel hijyen kurallarına uymak
Zamanında enfeksiyon kontrolü önlemleri almak
Maruz kaldıktan sonra sağlık çalışanlarına destek tedavi uygulamak şeklinde sıralanabilir.
Bu uygulamalara ek olarak kene popülasyonunu kontrol etmek için pestisit kullanımı gibi topluluk temelli kontrol önlemleri, hastalığın yayılmasını azaltmak ve toplumda daha fazla görülmesini önlemek için gereklidir.
BELİRTİLERİ NELERDİR?
KKKA, baş ağrısı, yüksek ateş, sırt ağrısı, eklem ağrısı, mide ağrısı ve kusma gibi ilk belirti ve semptomlar ile aniden başlar. Gözlerde, yüzde ve boğazda kızarıklık, boğaz ve damaktaki peteşiler (kırmızı lekeler) yaygındır. Semptomlar sarılık ve ciddi vakalarda ruh hali ve duyusal algıdaki değişiklikleri de içerebilir.
Hastalık ilerledikçe, hastalığın dördüncü gününden başlayıp yaklaşık iki hafta süren şiddetli morarma, şiddetli burun kanaması ve enjeksiyon bölgelerinde kontrolsüz kanama alanları görülebilir. Kırım Kongo Kanamalı Ateşi görülen bölgelerdeki salgınlarda hastaneye yatırılan hastalarda ölüm oranları % 9 ile % 50 arasında değişmiştir.
HANGİ YOLLARLA BULAŞIR?
Virüsü taşıyan özellikle Hyalomma türüne ait kenelerin insan vücuduna tutunması,
Virüsü taşıyan kenelerin çıplak el ile ezilmesi,
KKKA virüsünü taşıyan hayvanların kan, doku ve diğer vücut sıvıları ile temas edilmesi,
KKKA hastalarının kan ve diğer vücut sıvıları ile temas edilmesi ile bulaşır.
TEDAVİSİ NASIL YAPILIR?
Spesifik bir tedavisi olmadığı için tedavi çoğunlukla semptomatik ve destek tedavisini içerir. Hastalık sırasında sıklıkla gözlenen trombositopeni gerektiğinde düzeltilmeli, pıhtılaşma faktörleri yerine konmalıdır. Bu amaçla trombosit süspansiyonları kullanılır. Ribavirin adlı bir ilacın ağızdan 10 gün süre ile uygulanmasının, yani oral ribavirin tedavisinin etkinliği kesin değildir. Bir kısım araştırmalar ilacın etkin olduğunu bildirmekte ise de ülkemizden yakın zamanda yayınlanan çok merkezli bir araştırma etkin olmadığı yönündedir. İlacın etkin olup olmadığına karar vermek için ileri klinik araştırmalar gerekmektedir. Hastalığı geçirenlerden elde edilen veya atlardan elde edilen bağışık serum uygulaması etkin olabilir. Bu konuda da araştırmalar devam etmektedir.
Modern tekniklerle hazırlanmış bir aşı mevcut değildir ancak araştırmalar devam etmektedir. Hastalığı geçirenlerin ömür boyu bağışıklık kazanabileceği bilinmektedir.
Gülhane Askerî Tıp Akademisi (GATA) Mikrobiyoloji bölümünden Prof. Dr. Ayhan Kubar'ın başkanlığında 2007 yılından beri yürütülen çalışmalar sonucunda Refik Saydam Hıfzıssıhha Merkezi'nin eski Aşı-Serum Merkezi Müdürü Mustafa Hacıömeroğlu tarafından geliştirilen bir serum, yüksek risk grubunda bulunan ve yüzde 90 ölüm riski bulunan 26 hastada kullanılmış ve bu hastalardan 24'ü iyileşmiştir.