Kıvıcık Ali Kimdir | Nasıl Öldü
Ali Özütemiz yani namıdeğer Kıvırcık Ali 7 yıl önce trafik kazasında hayatını kaybetmişti. Bir programa katılmak için yola çıkan Özütemiz, şarampolden yuvarlanarak taklalar atmıştı. Peki Kıvırcık Ali kimdir? Nasıl öldü? Detayları haberimizde.
Kıvırcık Ali olarak bildiğimiz sevilen türkücü Ali Özütemiz 2011 yılında geçirdiği trafik kazasında hayatını kaybetmişti. Babası da trafik kazasında vefat eden Kıvırcık Ali, arabasıyla seyahat ederken, virajda 20 cm kalınlığındaki çamurda kayarak şarampolden yuvarlandı. Peki Kıvırcık Ali kimdir? Kaza nasıl geçekleşti? Detayları ile birlikte haberimizde bulabilisiniz.
Ali Özütemiz Nasıl Öldü?
Kaza sabah saat 05.30 sıralarında, Büyükçekmece Tepecik bağlantı yolunda meydana geldi. Beşiktaş'taki bir stüdyoda repertuar çalışması yaptıktan sonra Güzelce'deki evine dönen Özütemiz, Ankara TRT'deki bir programa katılmak için havalimanına gitmek üzere tekrar yola çıktı. Özütemiz, aracıyla Tepecik bağlantı yoluna geldiği sırada, çamurda kayarak direksiyon hakimiyetini kaybetti. Otomobil şarampole yuvarlandı. Hurda haline dönen otomobilde sıkışan türkücüye önce vatandaşlar müdahale etti. Ağır yaralanan Özütemiz, otomobilden itfaiye ekipleri tarafından çıkartıldı. Sağlık ekiplerinin olay yerinde müdahale ettiği Ali Özütemiz, tüm çabalara rağmen kurtarılamadı.
PATLAMA SESİ
Kazanın olduğu yerdeki otoparkın sahibi Cafer Gaffaroğlu, "Bir patlama sesi duydum. Hemen sesin geldiği yere koştum. Takla atan araçtaki sürücüye yöneldim, kendinde değildi. Otomobilden çıkarmaya çalıştım ama sıkışmıştı. İtfaiye ve sağlık ekiplerine haber verdim. İtfaiye çıkardıktan sonra sağlık ekipleri yaralıya kalp masajı yaptı ancak kurtaramadı" dedi.
Kazanın yaşandığı virajda, uyarı tabelası bulunmadığı da ortaya çıktı. Çatalca yönünden gelen araçlar, ünlü türkücünün kaza yaptığı noktaya geldiğinde aniden viraja girmek zorunda kalıyor. Ayrıca, kazanın olduğu noktada park halinde bir TIR dorsesi var. Üzerinde "satılık" ilanı olan dorse, yasak olmasına rağmen yolun kenarında duruyor. Ali Özütemiz'in çamurda kayıp, dorsenin tekerleğine çarparak takla attığı belirtiliyor. Babası Aşık Ali gibi trafik kazasında ölen Özütemiz'in cenazesi,Hadımköy Gülbahçe Mezarlığı'nda toprağa verildi.
KIVIRCIK ALİ KİMDİR?
Asıl Adı Ali ÖZÜTEMİZ olan, Kıvırcık Ali 11.10.1968 tarihinde Tokat’ın Turhal ilçesinin Erenli Köyü’nde, dokuz kardeşin en küçüğü olarak dünyaya geldi. Doğduğu gün babasının ölümünün 40 ekmeği verilmekteydi. Hal böyle iken dedesi “İşte oğlum geri döndü” der ve babasının ismi olan ALİ adını verir. Babası kendi yöresinde Aşık ALİ olarak bilinen ve çok sevilen mahalli bir halk ozanıdır. Sanatçı büyüyüp okul çağlarına geldiği zaman türküler söylemeye başlar. Bağlamaya ve halk müziğine olan ilgisi, köye gelen ozanları ve dedeleri kapı aralarından dinleyerek başlamıştır. Kah ırgat tarlasına ekmek götürürken, kah koyun kuzunun peşinde koşarken çan sesleri ile sesinin birleştiği anda her şeyi unutur, unutur da bir türkü tutturur.
Bir kayanın üstünde türkü söylerken hayallere dalar ve bu esnada derinden bir ses duyar; “güccük güccük” diye, bu ses evin en küçüğü olmasından dolayı güccük ismini takan annesi Gülbahar hanıma aittir. Oğlunun bu durumunu fark eden Gülbahar hanım, elinden tuttuğu gibi eve götürür ve gözü gibi koruduğu bağlamayı sakladığı yerden çıkararak “al güccüğüm Ali’m babandan sana yadigar” deyip bağlamayı eline tutuşturur. Sanatçı büyük bir sevinçle annesinin elini öperek bağlamayı alır. Hayatında ilk kez mutluluğun göz yaşlarını o an döker. Sevinci çok uzun sürmez ve bağlaması bir kaza sonucu kırılır. Onca yoksulluğa ve maddi imkansızlıklara rağmen, bu duruma üzüldüğünü gören eniştesi Mehmet ve en büyük abisi Sadık, fırtınalı karlı bir kış sabahı sanatçıyı da yanlarına alarak Turhal’ın yolunu tutarlar. Turhal’da bulunan Kılıç Saz Evi’ne giderek, yeni bir bağlama alırlar ve Küçük Ali bağlamasına kavuşmanın mutluluğu ile köye döner.
O dönemde İstanbul’dan eşini defnetmek için gelen Ozan Mahmut KAYA, bu üzüntüsüne rağmen ricaları kıramayarak sanatçıya 15 gün boyunca ders verir. Bu süreçte köyde hem dedelik, hem de ozanlık geleneğini sürdüren Sadık KÖRPECİ dededen de feyz alan sanatçı ilkokul 3’üncü sınıftan itibaren sınıf öğretmeni Fevzi KÜPELİ’nin de desteği ile bağlamasını geliştirmeye devam eder.
Mahzuni ŞERİF, Abdullah PAPUR, Ali KIZILTUĞ, Ali Ekber ÇİÇEK, Muhlis AKARSU, Rıza ASLANDOĞAN, Arif SAĞ, Musa EROĞLU ve Sebahat AKKİRAZ gibi büyük üstatları dinleyerek büyür ve örnek alır. Zamanın çoğunu bağlama çalarak geçiren sanatçı artık epey yol kat etmiş ve çevre köylerde de fark edilerek davet edilmeye başlanmıştır….
Sanatçı bu süreci şöyle anlatır;
“1968’de Tokat’ın Turhal ilçesinin Erenli Köyünde doğdum. Babamı hiç görmedim, ben doğmadan 37 gün önce bir kazada vefat etmiş. 9 kardeş yetim büyüdük. Ben en küçükleriyim, yani annemin de dediği gibi ailenin en güccüğü. Okul yıllarımda çalışkan, başarılı ve bir o kadar da haylaz bir çocuktum, ele avuca sığmazdım. Öğretmenlerim bana Cin Ali derlerdi neydem dedeme çekmişim. İlk okuldan sonra maddi imkansızlıklar ve yetersiz koşullardan dolayı okul hayatıma son vermek zorunda kaldım. İşte böyle başlayan öyküm büyük abim Sadık’ın da desteği ile 1983’te beni İstanbul’a kadar getirdi. Öyle değil midir? Yoksulluk Anadolu insanını hep gurbete düşürmemiş midir? Belki önce köyden bir kasabaya, sonra büyük kentlere ya da dünyanın dört bir bucağına… Yani benim deyimimle “Üçüncü gurbete” say say bitmez.
İstanbul Kasımpaşa’da Güngör Saz Evi ve yapım atölyesinde çalışmaya başladım. 1,5-2 yıl sürdü. Aynı zamanda Tepebaşı Gazinosunda düzenlenen ses yarışmasında Aşıklama dalında birincilik aldım. 1985 yılında ASM Müzik Kursu’na kayıt oldum. 3 ay süren solfej eğitiminden sonra aidatlarımı ödeyemediğim için ayrılmak zorunda kaldım. Oradan ayrıldıktan sonra da 3 yıl kadar konfeksiyon atölyelerinde çalıştım. Bu süreçte gece kulüplerinde, düğün salonlarında vb… bağlama çalarak, zor koşullarda hayata tutunma mücadelesi verdim.”
Gazino ve düğün salonlarında çalışmaya başladıktan sonra saçlarının uzun ve kıvırcık olmasından dolayı Kıvırcık Ali olarak anılmaya başlar ve 1988 de Şadıman Hanımla evlenir. Oğlu Eren ve kızı Ecemgül hayatına kocaman bir mutluluk getirirler. Bugün Eren 15, Ecemgül, 10 yasında .Hayat iste! Bugün bu evlilik sürüyor olmasa da Kıvırcık Alinin çocuklarına düşkünlüğü biliniyor. Ayrıca yokluğunu aratmayan Şadıman Hanımla da saygın bir ilişkisi var... 1990-91 yıllarında vatani görevini yapar. Askerden sonra artık kendi duygularını müzikal anlamda dile getirmeye başlayan sanatçı, besteleri kendisine ait olan ve zor koşullarda çalışıp kazandığı birikimi ile 1994-1998 yılları arasında 3 albüm yapar ama maddi imkansızlıklardan dolayı bu albümler piyasaya sürülemez.
1995’de İbrahim AKKAYA ve Mustafa YILMAZ ile birlikte Grup Turnalar’ı kurarlar. 1996’da ilk albümleri olan “Türkülerden Türkülere Yol Eyledik“ adlı albümle profesyonelliğe adım atar. 1998’de ikinci albümleri olan “Türküler Kimliğimiz” i çıkartırlar. Bu albümde müziği Kıvırcık Ali’ye ait olan “Turnalar” adlı eser de yer alır. 1983’ten bu yana maddi manevi desteğini esirgemeyen, hala prodüktörü olan, kirvesi ve can yoldaşım dediği İbrahim YILMAZ’ın desteğiyle 1999 yılında ilk solo albümü olan “Gül Tükendi Ben Tükendim” piyasaya çıkar. Kıvırcık Ali müzik ile iç içe büyüdü, emek verdi. Albümlerine gelince, her defasında ayrı bir tat ve renk alınıyor, dinledikçe dinlenesi gelen türküler ile dilini çözüyor gecelerin.
Müzik hayatına ilk adımını attığında yol göstericileri ve manevi destekçileri; Musa EROĞLU, Güler DUMAN, Edip AKBAYRAM olur. Kıvırcık Ali ise onların rehberlikleri doğrultunda kendini her daim geliştirerek, Türkiye’yi en ücra köşesine kadar dolaşıp konserler verdi. Almanya’ya o kadar çok gidip geldi ki, bir gün vizesinde problem çıkıp Almanya’ya giremeyince oradaki Türkler Alman Konsolosluğu’nu telefon yağmuruna tutar ve vizesindeki sorun giderilir. Müzik piyasası geleneksel kalıplarıyla başarısına akıl sır erdirememişse de aslında O’nun sırrı basit: Yüreğinin hüznünü, sevincini, burukluğunu, coşkusunu türküleri aracılığıyla dünyaya haykırmak.O her kesime hitap ediyor; Solcusu, sağcısı, rockçısı, popçusu her kesimden dinleyeni var. İlk zamanlar ismi biliniyor ama kendisi bilinmiyordu. Şimdi ise tüm kitlelere hitabından dolayı herkes tarafından tanınıyor. Geniş bir dinleyici kitlesine sahip. Albümlerinde en az on eserin müziği kendisine ait. Bestelerini Edip AKBAYRAM ve Sibel CAN’ başta olmak üzere bir çok sanatçı seslendirmiştir. Kısa zaman içerisinde yurt dışındaki gurbetçilerimize konserler vererek, özellikle ozanlık geleneğini, Anadolu türkülerini içinde barındıran besteleri ve kendi tarzını ortaya koyan yorumuyla, ünü Avustralya ve Kanada’ya kadar ulaştı.
Kıvırcık Ali’nin serüveni “GÜL TÜKENDİ BEN TÜKENDİM”, “ISIRGAN OTU”, “ÜÇÜNCÜ GURBET” adlı albümleri ile başladı ve bu serüven, daha nice türkü üreteceğe benzer. Bilindiği üzere, özellikle Halk Sanatçısı, kendisine ve topluma yabancılaşmayan, öznel hayat tecrübesini sanatının gücüyle halkıyla bütünleştirebilen ve bu süreçte halkının duygularına da tercüman olabilmeyi başaran kişidir. Bu bağlamda Kıvırcık Ali, öznel dramlarını Türkülerimizin o inanılmaz deryası içinden gelen bir çoşkuyla “GERİYE DÖNÜN SENELER” isimli son albümüyle adeta bu mevsimde gönlümüze düşen, dördüncü bir cemre misali sürdürmektedir.Zaten parlak yıldızlar, kendi mütavazi gölgelerinde, kendileri gibi olmaya çalışırlarken doğarlar. Nice duygu ve nağme tezatlarıyla gelen ve nice bir o kadar hayat kokan albümlere, Kıvırcık Ali…..
Kıvırcık Ali, 11 Ocak 2011 günü Salı sabahı Büyükçekmece’de geçirdiği trafik kazasında takla atan cipinde hayatını kaybetti. Kaza saat 05.00 sıralarında Ankara’da tv programına katılmak üzere havalimanına giderken Tepecik yakınındaki Çatalca Yolu üzerinde meydana geldi.Çamur nedeniyle kayganlaşan yolda cipinin kontrolünü kaybettiği sanılıyor. Cipte sıkıştıktan sonra itfaiye ekipleri bulunduğu yerden çıkartıldıktan sonra sağlık ekiplerinin tüm müdahalelerine rağmen kurtarılamadı.Cenazesi Büyükçekmece Devlet Hastanesi morguna getirildi. Acı haberi alan yakınları, çalışma arkadaşları, sevenleri ve sanatçı dostları hastaneye akın etti.
Kıvırcık Ali'nin cenazesi 12 Ocak 2011 günü saat 13:00'da Esenyurt Er Mahmut Dede Cem Evi'nden kaldırıldı.
SEVİLEN TÜRKÜLERİ ve SÖZLERİ
Gülüm
Yokluğunda konuşmadim
Hiçbir gülü koklamadim
Hasret vurdu taşti amma
inan sensiz ağlamadim gülüm
Yagmur yağdi islanmadim
Kar dokuldu uslanmadim
Hayalini yorgan yaptim
inan sensiz uyumadim gülüm
Oy gülüm gülüm
Mor dağlarda ay sumbülüm
Bu yer bu gök seni anar
Gel kalbimi aç gör gülüm
Senin sevdan ile yandim
Beden yandi tuzla sardim
Acin bile bir bambaşka
Gül yüzüne türkü yazdim gülüm
Gecelere gün bağladim
Uykulara can doğradim
Bil ki gözlerimi bile
Sensiz üst üste yummadim gülüm
Oy gülüm gülüm
Mor dağlarda ay sumbülüm
Bu yer bu gök seni anar
Gel kalbimi aç gör gülüm
Yanımda sen olmayınca
Bugün hiç tadim tuzum yok
Üstelik çok huysuzum
Tedirginim huzursuzum
Yanimda sen olmayinca
Gel yine basim belada
Beni bul karakollarda
Adim yazar zabitlarda
Yanimda sen olmayinca
Gel yine faili meçhul
Adim polis telsizinde
Insaf yok vicdan izinde
Yanimda sen olmayinca
Çikip sana geldigimi
Anlattim anlamadilar
Faili meçhul yiktilar
Yanimda sen olmayinca.