Kutlu Adalı kimdir? Nereli? Kaç yaşında, neden, nasıl öldü? | Kutlu Adalı cinayeti tüm detayları

Kıbrıs Türkü gazeteci, şair, yazar ve bürokrat Kutlu Adalı'nın cinayeti, Sedat Peker videolarıyla yeniden gündeme geldi. Bir suikast sonucu öldüğü bilinen ünlü gazeteci için, Kutlu Adalı kimdir? Nereli? Kaç yaşında, neden, nasıl öldü? | Kutlu Adalı cinayeti tüm detayları konuları araştırılıyor. Detaylar haberimizde...

Kutlu Adalı kimdir? Nereli? Kaç yaşında, neden, nasıl öldü? | Kutlu Adalı cinayeti tüm detayları
 Haberler, Sondakika Haberleri

Kıbrıs Türkü ünlü gazeteci Kutlu Adalı'nın ölümünün ardından geçen 25 yılın ardından, organize suç örgütü lideri Sedat Peker tarafından suikastın yeniden gündeme getirilmesinin ardından Kutlu Adalı cinayeti, vatandaşlar tarafından merak konusu oldu. Peki Kutlu Adalı kimdir? Nereli? Kaç yaşında, neden, nasıl öldü? | Kutlu Adalı cinayeti tüm detayları haberimizde...

KUTLU ADALI KİMDİR? NERELİ?

3 Ocak 1935'te Lefkoşa'da doğan Kutlu Adalı, ailesiyle 1938'de Antalya'ya göç etti; ilk, orta ve lise eğitimini burada tamamladı. 1954 yılında Kıbrıs'a döndü. 1950'lerden itibaren Kıbrıs'ta yazıları yayımlanmaya başladı. 1959'da Kıbrıs Türk Kurumları Federasyonuna ait Nacak gazetesinde Yazı İşleri Müdürü olarak gazetecilik mesleğine girdi. Yine 1959 yılında Beşparmak Yayınevi'ni kurdu. Beşparmak adında kültür dergisini çıkardı. Söz, Ortam, Kıbrıs Postası ve Yenidüzen gazetelerinde köşe yazarlığı yaptı. Hayatı boyunca şiir yazmaya da devam etti.

İsmail Bozkurt'un ifadesine göre "eleştirel, uyarıcı, yergi ağırlıklı ama kültürel birikimi olan" yazılar kaleme alan Adalı, eleştirileri nedeniyle dönemin siyasilerinden tepki topladığı gibi evine polis baskınları ve aramalarla karşı karşıya kaldı, mahkemelik oldu. Bu dönemde evi "birkaç kez" taşlandı ve kurşunlandı.[1]

1961 ile 1972 yılları arasında Rauf Denktaş'ın özel kalem müdürlüğünü yaptı.[2] Fakat kamu hizmetinden ayrılması ile 1985'ten sonra Denktaş'a muhalefet eden ve Kıbrıslılık kavramını öne çıkaran köşe yazıları yazmaya başladı. Kıbrıs Türk Barış Derneği ile Bağımsız ve Federal Bir Kıbrıs İçin Temas Grubu'nun kurucuları arasında yer aldı.

KUTLU ADALI KAÇ YAŞINDA, NEDEN, NASIL ÖLDÜ?

6 Temmuz 1996 günü, 61 yaşıdnayken, evinin önünde gerçekleştirilen silahlı saldırıda öldürüldü. Polis Genel Müdürlüğünün başlattığı soruşturma sonuç vermedi ve cinayeti kimin işlediği belirlenemedi. Bunun üzerine eşi İlkay Adalı, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nde Türkiye aleyhine dava açtı. 31 Mart 2005'te mahkeme, cinayet hakkında yeterli ve inandırıcı araştırma yapılmadığı gerekçesi ile Türkiye'yi mahkûm etti. Manevî tazminat olarak İlkay Adalı'ya üç ay içinde ödenmek üzere 20 bin avro, mahkeme masrafları için ise 75 bin avro, toplamda ise 95 bin avro Türkiye'ye para cezası kesildi.

KUTLU ADALI CİNAYETİ TÜM DETAYLARI

Cinayetinin arka planında Adalı'nın hakkında araştırma yaptığı, çok değerli tarihî eserlerin yer aldığı St. Barnabas Kilisesi ve İkona Müzesi'nde gerçekleşen silahlı soygun olduğu ileri sürüldü. Sözkonusu soygun, 15 Mart 1996'da sabah saatlerinde gerçekleşti. Üç nöbetçiyi etkisiz hâle getirerek bir odaya kilitleyen maskeli ve silahlı kişilerin neler çaldığı açığa çıkarılamadı. Adalı, baskından dokuz gün sonra, 23 Mart günü yayımladığı haberinde, soygunda KKTC Sivil Savunma Teşkilat Başkanlığı'na bağlı resmî araçların kullanıldığını açıkladı. Bu haberden sonra kamuoyunda oluşan merak üzerine, Başbakan Hakkı Atun olayın "askerî bir operasyon" olduğunu açıkladı. Kutlu Adalı, 2 Nisan 1996 tarihinde tehdit edildiğini açıkladı. Adalı'nın açıklaması ve tehditler hakkındaki uyarıları emniyet yetkilileri tarafından dikkate alınmadı. 6 Temmuz 1996 tarihinde suikast gerçekleşti.

Cinayet çeşitli kesimleri ifade özgürlüğünü savunucu tepkilere itti. Burhan Eraslan, verilen tepkileri "Gerçekten de bu cinayet, Kutlu Adalı'nın yazılarıda talep ettiği gibi 'konuşan toplum'un başlangıcı oldu." diyerek yorumladı.

SEDAT PEKER'İN KUTLU ADALI İDDİALARI

Sedat Peker, 23 Mayıs 2021 tarihinde YouTube aracılığıyla Kutlu Adalı cinayetiyle ilgili bildiklerini anlattı. Peker, Adalı cinayetiyle ilgili dönemin Emniyet Genel Müdürü Mehmet Ağar’ı ve Ağar'ın çalışma arkadaşı Korkut Eken’i işaret etti. Kutlu Adalı'nın öldürülmesi görevinin ilk önce kendisine teklif edildiğini itiraf etti. Sedat Peker, video aracılığıyla gerçekleştirdiği açıklamasında şunları söyledi:

"1996’da Kutlu Adalı’nın cinayetine değineceğiz dedik, söz namus. Belki bunu anlattığımda biraz şey olacaksınız, bizim devletimizle hiç bir alakası yok. Bi o zaman Korkut Eken, Mehmet Ağar hep beraberiz. Korkut Abi'nin odası Mehmet Ağar’ın odasının yanında. Çok iyi dinleyin burayı! Çok iyi! Genciz, vatanseveriz! işte şu PKK’ya yardım ediyor, ama genelde bana işadamlarını yönlendiriyorlar, faili meçhullerden ziyade. Bana dedi ki 'Kıbrıs’ta bir adam var', 'Evet abi' dedim. 'Bu...' dedi, '...Kıbrıs’ı Rumlar'a satmak istiyor!' Çocuğuz, genciz zaten. Bizi bir doldur boşalt, bir doldur boşalt. 'Bana iki tane profesyonel' dedi. 'Abi ben öz kardeşimi vereceğim sana' dedim, öz kardeşimi! Evet. Atilla Peker’i dedim. Çok iyidir dedim bu işte, uzmandır. Sokaklardan yetişmiş. THY uçak biletleri hardisklerini atmıyor.  Bir arkadaşımdan öğrenmiştim. Tüm harddiskler geçmişten bu yana tüm bilet satışlarının olduğunu öğrenmiştim. Biletlerden bakababilirler. Korkut Eken, Atilla Yıldırım, bu cinayetten ne kadar önce gittiler? Ancak; Allah’a yemin olsun, yüce Allah o insanın kanını bize nasip etmedi! Adam namuslu adam! Bugünleri görmüş adam bunun için çalışmış. Rumlara ülkeyi satacağı yok adamın. Hep böyle yapıyorlar; vatanseverlik, milleti çoşturuyorlar! Herkesi birbirine sokuyorlar. Allah’a yemin olsun, aradan zaman geçti. Döndüler 3-4 gün sonra. Denk gelinemedi. Korkut Abi'yle konuştuk. Dedi, 'Tekrardan gideceğiz!', sonra orada bunlara bağlı olan başka bir ekip öldürmüş. Karşılaştık, Korkut Abi'ye. 'Abi?' dedim, 'Halloldu o iş' dedi!"

Sedat Peker'in iddialarının ardından, gazeteci örgütleri ve Kıbrıslı siyasetçiler Kutlu Adalı Cinayeti hakkındaki soruşturmanın yeniden açılmasını talep ettiler. Sedat Peker'in Kutlu Adalı'yı öldürmek üzere Kıbrıs'a gönderdiğini ileri sürdüğü kardeşi Atilla Peker, Muğla'da gözaltına alındı.

KUTLU ADALI NEDEN ÖLDÜRÜLDÜ?

Orhan Gökdemir tarafından yazılarak 2005 yılında yayımlanan 'Fail-i Meşhur Cinayet' adlı kitapt, Kutlu Adalı cinayetinin perde arksı şöyle anlatılır:

"Artık "korsan adası" olarak anılan "Yavru vatan" çete ilişkileri için mükemmel bir mekan olma özelliğini koruyordu. Adanın bu tarafından kaçan Rumların mallarına el koyarak zenginleşenlerin çokluğu yüzünden "Türk milliyetçiliği" zaten revaçtaydı. "Ana vatan"ın kaymağını yedikleri için milliyetçi olan çetecilerle hızla kaynaşıp, siyasi muhalifleri birbirinden öğrendikleri yöntemlerle yok etmeye ve korkutmaya başladılar. Amerika Türkiye’ye, Türkiye de yavru vatana suç ihraç ediyordu. Kıbrıs, çete için korunaklı bir limandı, burada da "huzurun bozulmasına" asla müdahale etmediler.

Gazeteci Kutlu Adalı huzur bozanlardan biriydi, yönetenler hakkında sert yazılar yazıyordu. Gerçi Kutlu Adalı "minik kontrgerilla" örgütü olarak bilinen "KKTC Sivil Savunma Teşkilatı"na üyeydi, milliyetçiliğinden kuşku duyulmuyor olacak ki resmi çevrelerde kendine iyi bir yer edinmişti. Ancak yine de sorunlar yaratmaktan geri durmuyordu. Rauf Denktaş’a muhalifti, onun hakkında yazdığı "Minaredeki deli" başlıklı yazı yüzünden evi kurşunlandı. Sonra Kıbrıs’ta faaliyet gösteren bir dizi paramiliter örgütleri suçlamaya başladı;  "Kıbrıs Barış Harekatı"ndan önce birçok cinayetin onlar tarafından işlendiği ve Rumların üzerine atıldığını iddia etti. Bu "vatanseverler" için "ihanet" demekti.

Kendisinin de üyesi olduğu Sivil Savunma Teşkilatını da itham edince, Türkiye’de iç savaşın alevlendiği günlerde onun da üzeri çizildi; "Kutlu Adalı KKTC’nin başkenti Lefkoşe’de 6 Temmuz 1996 gecesi evinin önünde kurşunlanarak öldürüldü. Adalı, Cumhuriyetçi Türk Partisi’nin yayın organı Yeni Düzen gazetesinin köşe yazarıydı. Kutlu Adalı’nın cenaze törenine binlerce kişi katıldı. Adalı için 20 sendika genel grev yaptı, esnaf kepenk kapattı. Suikastı Türk İntikam Tugayı (TİT) üstlendi. 12 Eylül 1980 öncesinde TİT, Çatlı’nın sağ kolu Rıfat Yıldırım’ın ETKO’su gibi aşırı sağcı cinayet şebekelerinin yer aldığı illegal örgütlerden biriydi." Tıpkı Türkiye’de işlenenler gibi cinayet profesyonelce hazırlanmış tam bir çete işi idi. Adalı cinayetinin işlendiği gece sokak lambalarının sigortaları sökülmüştü. Adalı, Kıbrıs’ta başlattığı iç savaşın kurbanı olmuştu. 

Adalı’nın öldürüldüğü günlerde Adada tanıdık simalar da bulunduğu daha sonra anlaşıldı; üstüne üstlük cinayet şu kayıp olan Uzilerden biriyle işlenmişti, hani Ertaç Tinar’ın Emniyet’e hibe ettiği Uzi’ler. 

Kıbrıs, bombalama ve siyasi cinayet haberleriyle sarsıldığı günlerde, gazeteci Kutlu Adalı da faili meçhul bir cinayete kurban gitmesi üzerine Meclis’te tıpkı bizde olduğu gibi bir araştırma komisyonu kuruluyor. Gerisini izleyelim: "Komisyonun ulaştığı en önemli noktalardan birini Adalı cinayetinin Uzi marka silahla işlendiği oluşturuyor. Uzi silahların Türkiye’ye satışını gerçekleştiren Hospro şirketinin sahibi Kıbrıslı Türk işadamı Ertaç Tinar. Çetenin ‘Reis’i Abdullah Çatlı’nın bu tarihlerde adada bulunması ise cinayetin üzerindeki sis perdesini daha da yoğunlaştırıyor." Adalı’nın ölümü de yaşamı gibi kuşkuluydu. 

İşin içinde başka "Kıbrıs bağlantıları" da vardı: Asil Nadir. İlişkileri açığa çıkaran ise popüler bir emniyetçiydi.

Turkısh Report, Avustralya’da yayınlanan bir Türk gazetesi. İstanbul Emniyet Müdülüğü’nde Emniyet Amiri olan ve bir dönem Necdet Menzir’in Özel Kalemi’nde çalışan Celal Akbulut gazetenin yazarlarından Erol Mütercimler’e Ağar’la ilgili bilgilerini aktarıyor: "Akbulut, Ayşegül Nadir’in kaçakçılık suçundan kurtarılması için Asil Nadir’in, o sırada Emniyet Genel Müdürü olan Mehmet Ağar’a 300 bin dolar gönderdiğini ve Ayşegül Nadir’in serbest bırakılmasının sağlandığını ileri sürüyor...

Akbulut’un iddiaları bununla bitmiyor. Türkiye’den taşınan uyuşturucudan Mehmet Ağar’ın pay aldığını ve Ağar’ın, Panama bandıralı bir şilebe sahip olduğunu ileri sürüyor." 

Akbulut, zamanın Mali Şube Müdürü Salih Güngör’ün Ayşegül Nadir’e karşı yürüttüğü operasyonda yer almış, Nadir’in serbest bırakılması üzerine Güngör ile tartışmış ve görevinden kendi isteğiyle ayrılmıştı. Emniyet Amiri Akbulut, Uyuşturucu Baronu Hüseyin Baybaşin’le aynı bilgileri veriyor, bir uyuşturucu kaçakçısının ünlü bir polis şefi ile ilgili bilgilerini doğruluyordu. Haberin dergide yayınlanması üzerine Ağar, haberi tekzip etti. 

Gelelim Kutlu Adalı’nın öldürmeden önce uğraştığı konuya. Kıbrıs’ta çetenin bir kolu tarihi eser kaçakçılığı ile uğraşmaktaydı. Herhalde Nadirlerle böyle tanışmışlardı. Çete üyeleri Magosa yolu üzerindeki şimdi müze olarak kullanılan 1520 yıllık St. Barnabas Kilisesi’ni 14 Mart 1996 gecesi soymuştu. Adalı, kiliseyi soyanların "Kıbrıs MİT"i de denilen Sivil Savunma Teşkilatı elemanları olduğunu iddia ediyordu. Sivil Savunmacılar ile Abdullah Çatlı’nın arası da iyiydi; Anavatanda ortak tanıdıkları ve dostları vardı. Aynı bayrak için çarpışıyorlardı. Adalı cinayetini Türk İntikam Tugayı(TİT) üstlendi. TİT, Türkiye’deki ana çetenin kod adıydı!

Asıl olan ise Milliyetçi kamu görevlilerinin Kıbrıs’la ilişkilerinin gönül bağından öte olması. Adaya yatırım yapıyorlar, para akıtıyorlardı. Her birinin birer "kıyı bankası" sahibi olduğu da Susurluk’un ardından ortaya çıktı. "Korsan adası" olarak anılan KKTC, "Susurluk adası" adını da işte o günlerde bileğinin hakkıyla aldı. 

Batık bankaları ile sık sık gündeme gelen Kıbrıs, uyuşturucu, silah ve kara para işlerinin içine o kadar batmıştı ki aynı işten nemalanan Cumhurbaşkanı ve milletvekillerinden söz ediliyordu. Susurluk’un sınırları genişliyordu. "Avcı, Eymür’ün KKTC’deki First Merchant Bank’ değişik bir isimle ortak olduğunu öne süren ilk kişiydi. ‘Ağar da şoförünün kardeşi aracılığıyla ortaktı’. Eymür ise bir iddiayı dile getiriyor ve şimdiye kadar hiç telaffuz edilmemiş iki ismi ilk kez bu kitabın yazarlarına açıklıyordu. ‘bankanın ilk ortakları Engin Civan ve eski bir Merkez bankası başkanıdır’. Eymür bu bankanın yasal ortaklarından biri olan Hakkı Yaman’dan kendilerine yardımcı olan bir kişi diye bahsediyor ve Yaman aracılığıyla komşu bir ülkede yeni bir banka kurdurup buradaki terör örgütlerinin kara parasını kontrol etmeyi hedeflediklerini belirtiyordu. Ama bu banka kurulmadı."

Aslında Kıbrıs’la bağlantılar yeni değildi. 1. MİT Raporu’nda Mehmet Ağar’ı telefonla arayan Halil Peril adında bir kişiden söz ediliyordu. Rapor uyuşturucu kaçakçısı Halil Peril’in, Kıbrıs’lı "baba" Con Aziz (Aziz Mehmet Kent)’in adamı olduğunu bildiriyordu. Con Aziz, Baba Nadir’in dostuydu. Halil Peril ise yalnız Kuzey Kıbrıs’la değil Güney Kıbrıs’la da irtibatlıydı. Zamanın Rum Lideri Kipriyanu ve Rauf Denktaş Londra’ya gittiklerinde onun evinde kalacak kadar Peril ile samimiydiler.

Olayın özeti şöyle: 'Çetenin bir kolu da tarihi eser kaçakçılığı yapıyordu. Hakkâri, Bitlis, Van, Kars, Malatya, Amasya, Kayseri ve Çanakkale’de kaçak kazı yaptırıyorlardı. Elde edilen tarihi eserler İstanbul Bakırköy’de bir ülkücünün bürosunda satılıyordu! Kazı yaparken Çanakkale’de iki kez yakalandılar. Ancak onları kimse durduramıyordu. Çok üstlerine gelinirse hemen silaha sarılıyorlardı.

Magosa yolu üzerindeki 1520 yıllık St. Barnabas Kilisesi 14 Mart 1996 gecesi kimliği bilinmeyen bir grup tarafından soyuldu. Kilise artık bir müze olarak kullanılıyordu ve o soygunla birlikte kilisedeki birçok değerli eşya kayıplara karıştı. Soyguna katılanların KKTC’nin istihbarat örgütü Sivil Savunma Teşkilatı’ndan olduğu söyleniyordu. ‘Kıbrıs’ın MİT’i’ ile Abdullah Çatlı’nın yakın ilişkisi olduğu da iddia ediliyordu.

Bu olayı araştıran gazeteci Kutlu Adalı, 7 Temmuz 1996 akşamı Lefkoşa’da evinin kapısının önünde vurularak öldürüldü. Cinayeti, TİT(Türk İntigam Tugayı) üstlendi ve cinayet ‘fali meçhul’ olarak kaldı. Ama Adalı’yı vuran kurşunların Uzi marka bir silahtan çıktığı kesinleşti.'"

Etiketler :
0
0
0
0
0
0
0
👍
👎
😍
😥
😱
😂
😡