M Harfinde Kız Çocuğu İsimleri Nelerdir?
M Harfinde Kız Çocuğu İsimleri Nelerdir? Bebeğin Kulağına Ezan Nasıl Okunur? İsim Neden Önemlidir?
İSİM NEDEN ÖNEMLİDİR?
İsimlerimiz bizi diğer insanlardan ayıran ve diğer insanlar tarafından tanınmamızı sağlayan en belirgin özelliklerimizin başında gelir. Hayatımız boyunca en çok duyduğumuz sözcük kendi ismimiz olur.
Doğduğumuz anda kulağımıza fısıldanan bir sözcük bütün hayatımız boyunca kimliğimiz olur. Girdiğimiz ortamda kendimizi tanıtmak için ilk olarak ismimizi söyleriz ve karşı taraf hakkında öğrendiğimiz ilk bilgi ismimiz olur.
Ünlü yazar Shakspare “İsmin ne önemi var? Gül dediğimiz şeye başka bir isim verseydik aynı derecede güzel kokardı” diyor. Evet, elbette gül adını verdiğimiz çiçeğe farklı bir isim versek yine aynı şekilde kokardı. İsimler nesneleri, bitkileri, hayvanları ve insanları ayırt etmemiz için kullandığımız en önemli şeydir. Şu an gül dediğimiz zaman aklımızda bir bitki görüntüsü canlanıyorsa bu ona verilen isimden ve bizim bu isim ile o bitkiyi özdeşleştirmiş olmamızdan kaynaklanır.
İsimler insan hayatında eski çağlardan beri oldukça önemli bir yere sahiptir. Çünkü bir insana sadece isim değil aynı zamanda bir kimlik verilir.
Eski zamanlarda isim vermenin asıl amacı kişinin “Kimlerden” olduğunun cevabını öğrenmekmiş. Bu anlamda insanlar isim verirken kim olduğunu değil kimlerden olduğunu vurgulamak istemişler. Milliyetçiliğin giderek yayılmasından sonra isim verme konusunda düşünceler değişmiş. İnsanlar yeni doğan çocuklarına isimleriyle birlikte bir kimlik yarattıklarının farkına vararak bu şekilde isim vermeye devam etmişler.
Bir kişinin ismi doğduğu zaman büyükleri tarafından verilir. Bu yüzden bir insanın hayatı boyunca sahip olacağı bir şey olduğu için isim vermek oldukça önemli bir görevdir. Kişilerin isim seçme hakkı olmadığı için ailelerinin seçtiği isimleri taşımak zorundadır. Tabi günümüzde çeşitli mahkeme kararları ile isimleri değiştirmek mümkün olabiliyor.
Anlaşılacağı gibi isimler insanların hayatında oldukça önemli bir yere sahiptir. Hayatımızda gördüğümüz, dokunduğumuz, kokladığımız canlı ve cansız bütün varlıkların bir isimleri vardır. İsimler hayatımızda neyin ne olduğunu anlamamız için bize kolaylık sağlar. Bir şeyi tarif edeceğimiz zaman ilk olarak ismini söyleriz. Bir insanı anlatırken ilk olarak ismini söyleriz. Görüldüğü gibi isimler insan hayatında oldukça önemli bir yere sahiptir.
M HARFİNDE İSİMLER
Macide: Onurlu, ün kazanmış.
Mağfiret: Tanrı’nın kullarının günahlarını bağışlaması. 2. şefkat, acıma ve yargılama.
Mahbube: Sevgili, yar.
Mahfer: Ay ışığı.
Mahinur: Ay ışığı.
Mahire: Hünerli, becerikli.
Mahiye: Aylık, maaş.
Mahmude: Övülmüş, övülmeye değer.
Mahmure: Sarhoşluğun verdiği sersemlik. 2. Süzgün ve dalgın bakışlı göz.
Mahperi: Güzeller güzeli.
Mahrem: Gizli, saklı. 2. İçli dışlı, sırdaş.
Mahru: Yüzü ay gibi güzel olan.
Mahrume: Yoksun kalmış. 2. Payı kısmeti olmayan, şanssız.
Mahrur: Alevlenmiş, ateşli.
Mahsure: Kuşatılmış, sarılmış.
Mahşer: Kıyamet günü ölülerin dirilip toplanacakları yer ve zaman.
Mahur: Türk müziğinde bir makam.
Mahzure: Çekinme, sakınma. 2. Korku. 3. Savaş.
Maide: Ziyafet, şölen.
Makber: Mezarlık.
Makbule: Kabul edilmiş. 2. Genel olarak istenilen, herkesçe kabul edilen. 3. Beğenilen,
Maksude: İstenilen şey, istek. 2. Niyet, hedef.
Maksure: Kısaltılmış. 2. Elinde olmadan, zoraki. 3. Alıkonulmuş. 4. Camilerde büyükler için ayrılan yüksekçe yer.
Makule: Tür, çeşit. 2. Soy.
Malike: Sahip olan, elinde bulunduran.
Mamure: Bayındırlık . 2. Kent, kasaba.
Mana: Anlam. 2. Düş. 3. İçyüz, 4. Akla yatkın neden.
Manolya: Çiçekleri beyaz, bitkileri parlak, yeşil renkte olan süs bitkisi.
Mansure: Tanrı yardımıyle zafer kazanmış. 2. Yardım görmüş.
Marifet: Ustalık, hüner. 2. Uygun olmayan, hoşa gitmeyen.
Martı: Beyaz ve parlak yeşil renkte deniz kuşu.
Marufe: Bilinen tanınan. 2. Ün kazanmış, ünlü. 3. Dinsel bakımdan iyi bulunmuş, beğenilmiş kimse.
Masume: Günahsız, suçsuz.
Maşuka: Sevgi, sevilen yavuklu.
Maviş: Mavi gözlü güzel kız.
Maya: Yaradılış, öz, nitelik. 2. Dişi deve. 3. Bir tür halk türküsü.
Mayıs: Bahar ayı.
Mazlume: Zulüm görmüş, haksızlığa uğramış, ezilmiş, yıkılmış. 2. Uysal boynu bükük, nazlı.
Mebruke: Kutlanacak, tebrike layık kadın.
Mebrure: Hayırlı, beğenilmiş
Mebuse: Gönderilmiş, yollanmış. 2. Milletvekili. 3. Öldükten sonra diriltilmiş olan.
Mecide: Şan ve şeref sahibi. 2. Büyüklük, ululuk.
Medar: Dayanak, yardımcı.
Medeniyet: Uygarlık.
Mediha: Övülen, beğenilen, sevilen kadın.
Medine: Kent, şehir . 2. Dünya müslümanlarının kutsal kentlerinden biri.
Mefbaret: Övünülecek şey, övünmeye neden olacak şey.
Mefküre: Ülkü, ideal.
Meftune: Büyülenmişçesine, kendinden geçercesine birine tutkun. 2. Bir şeyi aşırı beğenmekten şaşkın olan vurgun.
Mehcure: Uzaklık. ayrılık, 2.-Bir kenara bırakılma.
Mehin: Dişi at. kısrak.
Mehir: Ay. ay parçası.
Mehlika: Ay parçası gibi. çok güzel kadın.
Mehpare: Ay parçası, ay gibi güzel.
Mehru: Ay yüzlü güzel.
Mehrup: Yoksul, fakir.
Mehtap: Dolunay. ay ışığı.
Mehveş: Ay gibi güzel kadın.
Melahat: Güzellik. 2. Yüz güzelliği. 3. Sevimlilik. güleryüzlülük.
Melaik: Melekler.
Melda: Çok genç, körpe vücut. 2. DuL.
Melek: Tanrı ile insan arasında aracılık yapan nurdan olduğuna inanılan manevi varlık. 2. Huyu güzel kişi.
Melekcan: Çok iyi dost. 2. Karakteri iyi olan.
Melekgül: Çok iyi kalpli.
Meleknaz: Nazlı güzel.
Meleknur: Melek nur.
Meliha: Güzel, şirin, sevimli, zarif.
Melike: Kadın hükümdar, padişah karısı.
Melis: Bal, bal arısı.
Melisa: Tıpta yapraklarından yararlanılan çok yıllık otsu bir bitki.
Melodi: Kulağa hoş gelen ses dizisi, müzik.
Meltem: Karadan denize esen yaz rüzgarı.
Memduha: Övülmüş, yüceltilmiş. 2. Övgüye değer.
Memnune: Sevilmiş, sevinçli.
Menekşe: Mor renkli, kokulu çiçekler.
Meneviş: Renk dalgalanmaları.
Menevşe: Morrenkli, kokulu çiçekler.
Mensure: Saçılmış, serpilmiş.
Menşure: Yayınlanmış, dağıtılmış.
Menzure: Adanmış, adak olarak belirtilmiş.
Meral: Dişi geyik, ceylan.
Meram: İstek, niyet, amaç.
Mercan: Tropik ve ılık denizlerde yaşayan, geniş resifler oluşturan, mercanlar sınıfının örneği olan, kırmızı kalker iskeletli hayvan. 2. Bir çeşit balık.
Meriç: Trakya bölgesinde bir nehrin adı.
Mersa: Liman.
Merve: Mekke’de kutsal bir dağ.
Meryem: Hz. İsa’nın annesi.
Merze: Mercan.
Merziye: Beğenilen, güzel olan.
Merzuka: Rızklanmış, rızkı verilmiş. 2. Rızkı çok, mutlu.
Mesadet: Mutluluk, sevinç.
Meserret: Sevinçli, neşeli.
Mesrure: Sevinmiş, sevinçli. 2. İsteğine kavuşmuş, mutlu olmuş.
Mesture: Örtülü. 2. Gizli saklı. 3. Namuslu, açık gezmeyen kadın.
Mesube: Hayırlı ve yararlı bir işe karşı Tanrı’nın armağanı.
Mesudane: Mutlu olanlar gibi, mutlulukla.
Mesude: Mutlu olan, mutlu.
Meşakkat: Güçlük, sıkıntı, zorluk. 2. Eziyetli, zahmetli iş. .
Meşale: Ucunda, alev çıkararak yanıcı bir madde bulunan, aydınlatmaya yarayan değnek.
Meşale: Işık saçan araç.
Meşine: Ela, ela gözlü
Meşk: Yazı örneği. 2. Yazı ve müzikte alıştırma, uygulama
Meşkure: Beğenilmiş, övgüye değer, teşekkür edilecek değerde.
Metanet: Dayanıklı, sağlam olma.
Metik: Küçük çiçeklerin goncası.
Mevcude: Mevcut olarak, kendisiyle birlikte.
Mevhibe: Tanrı vergisi, bağış.
Mevlide: Doğma, dünyaya gelme. 2. Doğum yeri. 3. Doğum zamanı, tarihi.
Mevlüde: Yeni doğmuş çocuk.
Mevsim: Yılın iklim bakımından ayrılmış dört bölümü.
Mevzune: Biçimli, düzgün. 2. Düzenli, vezinli, ölçülü.
Meygün: Şarap renginde, şaraba benzer.
Meyil: Bir yana eğilmiş olma, eğilim. 2. Sevgi duyma, sevip tutulma.
Meyyal: Meyleden, aşırı istekli. 2. Fazlaca eğilen, 3. Eğik.
Meyyit/Meyyite: Çok zayıf.
Meziyet: Bir kişi veya nesneyi benzerlerinden üstün gösteren ayıran nitelik. 2. Beceri.
Mısra: Manzumenin satırlarından her biri, dizeleri.
Mihman: Konuk, misafir.
Mihriban: İyi yürekli, güler yüzlü. 2. Dost, sevgili, yarendaş.
Mihrican: Sonbahar. 2. Dost, sevgili.
Mihrigül: Güler yüzlü dost, sevecen güzel.
Mihrimah/ Mihrümah: Güneş ve ay.
Mihrinaz: Çok nazlı.
Mihrinisa: Güler yüzlü, faziletli kadın.
Mihrinur: Güldüğünde ışıklar saçan.
Mihrişah: Şahların güneşi.
Mihrişan: Şanlı, şöhretli, güleryüzlü dost.
Mihrişen: Şen, şakrak, güleryüzlü.
Mihriye: Güneşle ilgili.
Mileb: Diren, direngen.
Mimoza: Çiçekleri sarı ve bazı türlerinde beyaz veya menekşe renginde, yaprakları akasya yaprağına benzeyen bir süs bitkisi.
Mina: Liman. 2. Şişe, cam, billur. 3. Şarap şişesi. 4. Mine
Mine: Metal eşya üzerine vurulan renkli cam katmanı. 2. Saat kadranı. 3. Dişlerin taç kısmını kaplayan beyaz ve sert doku. 4. İnce ve parlak sert nakış. 5. Yapraklan karşılıklı ve oymalı, çiçekleri başak durumunda alacalı, mavi veya menekşe renginde ıtırlı bir bitki.
Minnet: Yapılan bir iyiliğe karşı kendini borçlu sayma, gönül borcu; 2. Bir iyiliğe karşı teşekkür etme, memnuniyet duyma.
Mirari: İnci
Miraz: Amaç, hedef
Mircan: Güneş gibi aydınlık.
Misal: örnek olarak alınabilen, gösterilen şey, örnek. 2. Benzer, eş gibi.
Mişvar: Huy, alışkanlık, tarz.
Mizur: Munzur nehri.
Moran: Sis.
Morgül: Morrenkli değişik bir gül türü.
Muaccel: Acele olunmuş, acelecilik. 2. Peşin, vadesi olmayan.
Muadelet: Değer bakımından eşit olma, eşitlik, denklem.
Mualla: Yüksek, yüce. 2. Rütbe ve mevki bakımından en üst düzeyde olan.
Muazzez: Çok saygıdeğer, onur sahibi. 2. Aziz, değerli.
Mucibe: kap eden, gereken.
Mucide: Bilinen şeylerin yardımıyla hiç bilinmeyen bir şey bulma. 2. Yeni düşünce ve anlamlar bulabilen.
Mucize: İnsanı şaşkınlık içinde bırakan olağanüstü olay.
Muhabbet: Sevgi. 2. Dostça konuşma, yarenlik, sohbet etme.
Muhibban: Sevenler muhabbeti olanlar. 2. Dostlar, ahbaplar. 3. Bir tarikate sevgi duyanlar, bağlı olanlar.
Muhibbe: Kadın dost.
Muhlise: Katkısız, halis. 2. Düşünce, davranış ve duyuşlarında içten olan, samimi.
Muhsine: İhsan eden, iyilik edip bağışta bulunan, cömert.
Muhteşem: Görkemli, gösterişli, büyük ve göz alıcı.
Mukaddes: Kutsal, mübarek.
Mukbile: İkbal sahibi. 2. Mutlu, kutlu.
Mukime: Bir yerde yerleşmiş, orada oturan.
Munise: Alışılan, alışılmış, yabancı olmayan. 2. Cana yakın, uysal, sevimli.
Musiye: Vasiyet eden kadın.
Muslihe: Islah eden, düzelten, iyileştirmeye çalışan. 2. Barıştıran, arayı düzelten.
Muteber: Hatırı sayılan, saygın, güvenilir.
Mübeccel: Yüceltilmiş, ululanmış, yükseltilmiş.
Mübeddil: Değiştiren.
Müberra: Temize çıkmış, arınmış, aklanmış.
Mübeşşer: Müjdelenmiş.
Mübeyyen: Beyan edilen, bildirilen, açıkça söylenen.
Mübine: İyiyi, kötüyü ayıran. 2. Apaçık, besbelli.
Mübtesim: Gülümseyen, tebessüm eden.
Mücber: Zorunlu, zorlanan.
Mücella: Cilalanmış, parlatılmış.
Mücevher: Değerli süs eşyası.
Müçteba: Seçilmiş, seçkin.
Müdebber: Tedbir, önlem alınmış. 2. Her şey düşünülmüş. 3. Azat olması için sahibinin ölümü koşul olarak kabul edilmiş köle.
Müdrike: Anlayan, kavrayan, idrak eden. 2. Yaklaşan, ulaşan.
Müeccel: Tecil edilmiş, sonraki bir zamana bırakılmış, ertelenmiş.
Müedda: Eda edilmiş, ödenmiş. 2. Anlam, kavram.
Müesser: Etkilenmiş olan, tesir altında kalan.
Müeyyet: Sağlamlaştırılmış, güçlendirilmiş. 2. Yardım gören.
Müfide: Anlatan, ifade eden. 2. Yararlı.
Müge: İnce bir sap üzerinde küçük çan biçiminde beyaz çiçekler açan bir süs bitkisi. İnci çiçeği,
Mühire: Aydınlatan.
Mühri: Güneşli.
Müjde: Sevindirici haber, muştu.
Müjdecan: İyilik haberleri getiren
Müjdenaz: Nazlılığıyla kendini sevdiren.
Müjdenur: İnsanın içini ferahlatan haber.
Müje: Kirpik.
Müjgan: Kirpikler.
Mükafat: ÖdüL. 2. Değerlendirici, sevindirici davranış.
Mükedder: Üzgün, acılı, üzüntülü, kederli.
Mükesser: Kırık, kırılmış.
Mükrem: İkram olunmuş, değer verilerek ağırlanmış,
Mükrime: İkram eden güler yüzle ağırlayan. 2. Konuksever, hürmetkar.
Müldüz: Duru, berrak su.
Müleyyen: Yumuşatılmış, mülayimleştirilmiş.
Mülhime: İlham eden, içe doğduran.
Mülzime: Susturan. 2. Gerekli gören.
Mümine: İslam dinine, Tanrı’nın birliğine, Muhammet peygambere yürekten inanan müslüman.
Münciye: Kurtaran, kurtancı.
Münevver: Parlak, aydınlatılmış. 2. Kültürlü, açık düşünceli insan.
Münibe: Başkaldırmayı, azgınlığı bırakarak Tanrı’ya yönelen. 2. Bereketli yağmur.
Münife: Yüksek, ulu, büyük. 2. Ululuk
Münime: Nimet veren, yedirip içiren. 2. İyiliksever, velinimet.
Münire: Nurlandıran, ışıklandıran, ferahlatan.
Münşire: Anlatımı iyi olan sekreter. 2. İyi hatip.
Mürebbi: Çocuk eğiticisi kadın.
Müride: Bir tarikat şeyhine bağlanarak ondan tasavvufun yollarını öğrenen, onun doğrultusunda ilerleyen kimse.
Mürşide: Doğru yolu gösteren kılavuz.
Mürüvvet: İyilikseverlik, cömertlik. 2. Ana-babanın çocuklarının sünnet, askerlik; evlilik gibi mutlu günlerini görme sevinci. 3. Yiğitlik, mertlik.
Mürvet: “Mürüvvet” isminin bir başka söyleniş biçimi.
Müsalemet: Barış içinde yaşama, iyi geçinme.
Müseccel: Sicil defterine, kütüğe yazılmış.
Müsemma: Adı olan, adlanmış. 2. Parası, sayısı tutarı belli. 3. Belli bir zaman süresi.
Müslime: Müslüman.
Müstakbel: İleri bir tarihte beklenen, gelecek. 2. İstikbal, gelecek (zaman).
Müstesna: Bir bütünün veya kuralın dışında olan, kural dışı. 2. Benzerlerinden üstün olan, benzerleri az bulunan. 3. Ayrıcalıklı.
Müteber: Geçerli, sağlam.
Müyesser: Kolaylıkla yapılan, kolay gelen.
Müzehher: Çiçeklenmiş, çiçekli. 2. Çiçeklerle süslenmiş olan.
Müzeyyen: Süslenmiş, bezenmiş.
Bebeğin Kulağına Ezan, Kamet, İsim Nasıl Okunur?
Hz. Hüseyin’in rivayetine göre ise Peygamberimiz bu adetlerinin hikmeti hususunda da şöyle buyurmuşlardır:
“ Kimin bir çocuğu olur da, sağ kulağına ezan, sol kulağına kamet okursa, o çocuğa ümmüsıbyan hastalığı zarar vermez ( cin zarar vermez. )”
Ezan ve kamet çocuğa yapılan ilk iman telkinidir.
Çünkü ezanın mana ve muhtevasında tekbir, tevhid, nübüvvet ve namaz gibi dinin esasları bulunmaktadır.
Bebeğin kulağına ezan nasıl okunur:
Ezan okuyacak kimse, çocuğu yastık gibi yumuşak bir şey üstüne koyarak kucağına alır, yavaşça sağ kulağına ezan, sol kulağına da ikamet okur ve ismi söylenir.
Sonra da şöyle dua etmesi sağlanır;
" Allah'ım, bu yavruyu İslam fidanlığında biten güzel bir fidan olarak büyüt, İslami hayatta ebedi ve sabit kıl."
Bu sıralarda çocuğuna bakan ana-baba, İbrahim Aleyhisselam'ın oğulları İsmail ve İshak'a bakarken okuduğu şu duayı okurlar:
" Elhamdülillahillezîvehebelîale'l-kiberiİsmâile ve ishak. İnneRabbîlesemîu'd-duâ."
Çocuğu birisi kucağına alıp, ezanı bir başkası da okuyabilir.
Bir hadis-i şerifte de buyruldu ki:
Yeni doğan çocuğunun sağ kulağına ezan, sol kulağına da ikamet okunursa, " Ümmüsıbyan " denilen hastalıktan korunmuş olur.
Ezan:
Allâhu Ekber Allâhu Ekber.
Allâhu Ekber Allâhu Ekber.
Eşhedü en lâ ilâhe illâllah.
Eşhedü en lâ ilâhe illâllah.
EşhedüenneMuhammeder-Resûlüllah.
EşhedüenneMuhammeder-Resûlüllah.
Hayyeale's-Salâh.
Hayyeale's-Salâh.
Hayyeale'l-Felâh.
Hayyeale'l-Felâh.
Allâhu Ekber Allâhu Ekber.
Lâ ilâhe illâllah.
Kamet:
Allahüekber ( 4 defa )
Eşhedü en lâ ilâhe illallah ( 2 defa )
Eşhedüenne Muhammeden Resûlullah ( 2 defa )
Hayyeales-salâti ( 2 defa ) [ Durunca salah okunur.]
Hayyealel-felâhi (2 defa ) [ Durunca felah okunur.]
Kad kame tis-salatü ( 2 defa ) [ Durunca salah okunur.]
Allahüekber ( 2 defa )
Lâ ilâhe illallah ( 1 defa )
BEBEĞE İKİ İSİM KOYMAK DOĞRU MUDUR?
Bebeğe iki isim konulması çeşitli problemlere de neden oluyor. Bebeğe iki isim koyulduğunda ailenin bir kısmı bebeğe birinci ismi ile hitap ederken, diğer bir kısmı 2. ismi ile veya iki ismi ile birlikte hitap ederek çocuğun kafasını karıştırabiliyorlar. İki isim konması sadece ailede zorluk çıkarmıyor. İki isim resmi kayıtlarda karışıklığa neden olabiliyor.
En önemlisi iki isim konması çocuğun kimliğinin oturması, yani kimlik gelişimi açısından da sorun yaratıyor. Okulda çocuğa birinci ismi ile hitap edilirken, ailede ikinci ismi ile hitap ediliyor veya tam tersi oluyor. Çocuk büyüdüğünde ise hangi ismi isterse onu kullanmak istiyor ailenin hitap ettiği ismi değil. Çocuk 3 farklı ismime, 3 farklı kişiliğe sahip olmuş gibi oluyor: 1. İsmi, 2. İsmi ve 2 ismimin birlikte hitap edilmesi şeklinde. Bu durum çocuk için oldukça zor bir hal alıyor.
Bu nedenle anne babaların bir tek isimde uzlaşıp o ismi tercih etmeleri çok önemli. Özellikle kız çocuklarına iki isim konması daha da problemli oluyor. İki isim yanında birde evlendiğinde kızlık soyadı, eşinin soyadı ve kariyerindeki titre derken en az 5 isimi birden taşımak ve resmi yerlerde bu beş ismi birden yazmak zorunda kalıyor. Kısacası iki isim olması hem çocuğun kimlik gelişimi için uygun değil hem de günlük hayatında resmi yerlerde zorluk çıkarması açısından uygun değildir.