Merkez Bankası'nın Uluslararası Yatırım Pozisyonu Raporu 5 Ocak 2018
Merkez Bankası 2017 yılı üçüncü çeyrek ödemeler dengesi ve uluslararası yatırım pozisyonu raporunu açıkladı.
Merkez Bankası 2017 yılı üçüncü çeyrek ödemeler dengesi ve uluslararası yatırım pozisyonu raporunu açıkladı.
Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB), 2017 yılı üçüncü çeyrek ödemeler dengesi ve uluslararası yatırım pozisyonu raporunu açıkladı. Buna göre; 2017 yılının ilk dokuz aylık döneminde yıllıklandırılmış cari işlemler dengesi 2016 yılı sonuna kıyasla kademeli bir bozulma göstermiş, üçüncü çeyrek itibarıyla cari açık 39,7 milyar dolara yükseldi. Çekirdek gösterge olarak kabul edilen altın hariç ile enerji ve altın hariç cari işlemler dengesi göstergelerinde ise, yılın ilk üç çeyreğinde geçen yıl sonuna kıyasla iyileşme kaydedildi. Üçüncü çeyrek itibarıyla altın ve enerji hariç cari açığın 2015 yılından bu yana en düşük seviyeye gerilediği görüldü. Öte yandan, mevsimsellikten arındırılarak bakıldığında, cari dengenin tüm göstergelerinde izlenen bozulma eğilimi üçüncü çeyrekte devam etti.
Cari işlemler dengesinin temel belirleyicisi olan dış ticaret dengesi üçüncü çeyrekte bozulma kaydetti. Bu bozulmanın temel nedeni, ihracatta gözlenen olumlu seyre karşın, gerek güçlü seyreden iç talebe gerekse enerji fiyatlarındaki artışa bağlı olarak ithalatta gözlenen yüksek oranlı artış oldu. Son yıllarda ihracatın ithalata kıyasla daha yüksek oranda büyümesi dış ticaret açığında daralma sağlarken, 2017 yılının üçüncü çeyreğinde ithalatın büyüme oranı ihracatın büyüme oranının üzerinde gerçekleşti.
Dış talepteki güçlü seyir, ihracattaki olumlu seyri desteklemeye devam etti. İhracat yapılan ülkelerdeki pazar büyümesinin bir göstergesi olan ihracat ağırlıklı küresel büyüme oranı, gayri safi hasıla kaynaklı küresel büyüme oranına kıyasla daha güçlü bir artış eğilimi sergiledi. Toplam ihracatın yarıya yakınının yapıldığı, Türkiye'nin en büyük ticaret ortağı olan Avrupa Birliğinde süregelen toparlanma eğilimi bölgeye yapılan ihracata olumlu yansımayı sürdürdü. Bunun yanı sıra, çevre ülkelerle ilişkilerdeki normalleşme de ihracat artışına katkı sağladı.
Yılın üçüncü çeyreğinde Türk lirası yıllık bazda değer kaybını sürdürdü, TÜFE bazlı reel kur endeksi 90 seviyesine geriledi. Buna karşın, üçüncü çeyrekte güçlü seyreden iç talep ve düşük baz etkisi nedeniyle altın hariç ithalat miktarı yıllık bazda yüzde 14,6 oranında artış gösterdi. Aynı dönemde altın hariç ithalat fiyatları ise yüzde 6,6 oranında yükseldi. Öte yandan, altın ithalatı önceki çeyrekte olduğu gibi üçüncü çeyrekte de 5,2 milyar dolar gibi oldukça yüksek bir seviyede gerçekleşti. Bu gelişmeler neticesinde, toplam ithalat yıllık bazda yüzde 30,1 oranında artış kaydetti.
2016 yılında belirgin biçimde gerileyen seyahat gelirlerinde, 2017 yılının ikinci çeyreğinde başlayan toparlanma eğilimi, üçüncü çeyrekte ivmelendi. Rusya başta olmak üzere çevre ülkelerden gelen ziyaretçi sayılarındaki artış söz konusu toparlanmada önemli rol oynadı. Seyahat gelirleri yıllık bazda yüzde 39,7 oranında artış kaydederek, cari açığı azaltıcı yönde katkı sağladı.
Finans hesabı
Küresel ekonomideki olumlu görünüm, başta ABD olmak üzere gelişmiş ülke para politikalarına dair belirsizliklerin azalması ve bu gelişmelerin desteği ile gelişmekte olan ülkelere yönelik risk iştahındaki artış 2017 üçüncü çeyreğinde ödemeler dengesi finans hesabındaki gelişmeleri etkileyen temel unsurlar oldu. Öte yandan, TL'nin diğer paralar karşısında bu dönemdeki istikrarlı seyri ve ekonomik büyümede görülen toparlanmanın belirginleşmesi portföy ve diğer yatırım girişlerine etki eden ülkemize özgü olumlu ayrıştırıcı unsurlar oldu.
Ödemeler dengesi finans hesabına ana başlıklar itibarıyla bakıldığında, doğrudan yatırım girişlerinde bir süredir görülen düşük seviyelerde yatay seyrin devam etmekte olduğu görüldü. Öte yandan, gelişmekte olan piyasalara yönelik ortaya çıkan sermaye girişlerinin bir yansıması olarak, portföy yatırımları yükümlülük kalemi kaynaklı girişler arttı. Diğer yatırım girişlerinde ise bankacılık sektörü kaynaklı kredi girişlerinin azalması neticesinde, düşüş eğilimi devam etti.
Doğrudan yatırımlar
Yurt dışı yerleşiklerin Türkiye'de gerçekleştirdiği doğrudan yatırımlar temelde sermaye ve gayrimenkul yatırımlarından oluştu. Bir süredir düşük seviyelerde ve yatay seyretmekte olan yurt içine doğrudan sermaye yatırımları bu eğilimini 2017 yılı üçüncü çeyreğinde de devam ettirdi. Jeopolitik siyasi gelişmelerin bölgeye yönelik risk algısını olumsuz yönde etkilemesi doğrudan yatırım girişlerinde bu dönemde ortaya çıkan, düşük platodaki yatay seyrin temel nedenini oluşturdu.
2017 yılı üçüncü çeyreğinde, coğrafi olarak Avrupa en fazla sermaye yatırımının geldiği bölge olmaya devam ederken, hizmetler sektörü en fazla yatırım çeken sektör oldu. Öte yandan, yurt içine doğrudan yatırımların diğer önemli bileşeni olan gayrimenkul yatırımları, 2012 yılında yabancılara Türkiye'de mülk almayı kolaylaştıran ilgili yasanın değiştirilerek uygulama tebliğinin çıkarılması ile birlikte 2013 yılından başlayarak hızlı bir artış gösterdi. 2017 yılı üçüncü çeyreğinde gayrimenkul yatırımları, bir önceki yılın aynı dönemine göre bir miktar artarak 1,3 milyar dolar seviyesinde gerçekleşti.
Portföy yatırımları
Portföy yatırımlarının temel seyri yurt dışı yerleşiklerin yurt içinde yaptığı yatırımlar tarafından belirlendi. Portföy yatırımları yurt içi yerleşiklerin yurt dışındaki yatırımları (portföy yatırımları net varlık edinimi) ile yurt dışı yerleşiklerin yurt içindeki yatırımları (portföy yatırımları net yükümlülük oluşumu) toplamından oluştu. Bankalar ve diğer sektörlerin toplamından oluşan yurt içi yerleşiklerin yurt dışındaki portföy yatırımları, yılın üçüncü çeyreğinde bankaların likidite tercihlerinin bir sonucu olarak yurt dışı portföylerini azaltması nedeniyle düşüş gösterdi.
Küresel risk iştahının sürmesiyle bu çeyrekte de gelişmekte olan ekonomilere yönelik portföy girişleri sürdü. TL'nin diğer paralar karşısında istikrarlı seyri ve yurt içi büyüme beklentilerine yönelik ortaya çıkan görünüm bu dönemde ülkemiz portföy girişlerinde olumlu yönde ayrışmaya yol açtı. Enstrüman bazında bakıldığında, Hazine'nin yurt dışı ihraçları (eurobond) hariç tüm kalemlerde giriş yönlü hareket gözlenirken genel hükümetin yurt içinde ihraç ettiği borç senetleri ve bankacılık sektörünün yurt dışı piyasalarda ihraç ettiği borç senetleri bu çerçevede öne çıktı. Diğer taraftan, bu çeyrekte hisse senetlerinde de yüklü giriş yönlü hareket gerçekleşti.
Diğer yatırımlar-krediler
Diğer yatırım girişlerinde, bu dönemde bankaların yurt dışı menkul kıymet ihracı yoluyla fon girişlerine yönelmeleri döviz kredisi kullanımlarını azalttı. Bu çerçevede 2017 yılı üçüncü çeyrekte, bankaların 792 milyon dolar net kredi geri ödemesi gerçekleştirdikleri görüldü. Diğer sektörler ise bu dönemde ağırlıklı olarak kısa vadeli olmak üzere 1,5 milyar dolar net kredi kullanıcısı oldu.
Rezervler
Merkez Bankası rezervleri üçüncü çeyrekte 1,9 milyar dolar artış kaydetti. Portföy yatırımları kaynaklı girişler, rezerv varlıklardaki artışın temel nedenini oluşturdu. Finansman unsurları kalite yönünden değerlendirildiğinde, bir yıl öncesine göre, rezerv yeterlilik oranı ve doğrudan yatırım girişlerinde bir miktar gerileme gözlenirken diğer unsurlar mevcut seviyelerini korudu. Net hata ve noksan (NHN) kalemi 2017 yılının üçüncü çeyreğinde 3,5 milyar dolar olarak gerçekleşmiştir. Yıllık bazda bakıldığında, üçüncü çeyrekte on iki aylık birikimli NHN'nin 6,2 milyar dolar düzeyinde gerçekleştiği ve toplam döviz gelirlerine oranının da yüzde 3,0 seviyesinde olduğu görüldü.
Uluslararası yatırım pozisyonu
Türkiye'nin yurt dışı varlıkları ile yurt dışına olan yükümlülüklerinin farkı olarak tanımlanan net Uluslararası Yatırım Pozisyonu (UYP), 2017 yılının üçüncü çeyreğinde negatif yönlü artış gösterdi. Bu artışta, değer ve kur hareketleri belirleyici olmuştur. 2017 Eylül sonu itibarıyla, UYP verilerine göre, Türkiye'nin net yükümlülük pozisyonu yılın ikinci çeyreğine kıyasla yüzde 2 artarak 440,6 milyar dolar düzeyinde gerçekleşti. Bu dönemde, yurt dışı varlıklar yüzde 1,2, yükümlülükler yüzde 1,7 oranında arttı.
Ödemeler dengesi kaynaklı akım işlemler ile stok UYP verilerinin karşılaştırmasına dayalı bütünleşik UYP hesaplarına bakıldığında, net yükümlülük pozisyonundaki negatif yönlü artışın ağırlıklı olarak, değer ve kur değişimlerinden kaynaklandığı görüldü. Yılın üçüncü çeyreğinde, ikinci çeyreğe göre BIST Ulusal 100 endeksi yüzde 2,5 artarken, Türk lirasının dolar karşısında yüzde 1,9 oranındaki değer kaybetmesi, kur ve fiyat değişimlerini belirleyen temel gelişme oldu.
Sektörel olarak değerlendirildiğinde, diğer sektörlerin 352 milyar dolar ile en yüksek net yükümlülük pozisyonunu taşıdığı, bunu 208 milyar dolar ile bankacılık sektörünün izlediği görüldü. Söz konusu sektörlerin toplama katkıları yüzde 102,3 olup, bu sektörlerdeki gelişmeler UYP'nin genelini belirledi. Diğer taraftan, Merkez Bankası geleneksel olarak net varlık pozisyonu, genel hükümet ise net yükümlülük pozisyonu taşıdı.
Yılın üçüncü çeyreğinde, yurtdışı yerleşiklerin DİBS ve hisse senedi alımları ile diğer sektörün yurtdışında tahvil yoluyla borçlanmasının yanı sıra değer ve kur değişimleri, net UYP'de gözlenen gelişmenin temel kaynaklarını oluşturdu. Yatırım araçları detayında incelendiğinde, bir önceki çeyreğe göre doğrudan yatırımlardan kaynaklanan net yükümlülükler 4 milyar dolar artarak 136 milyar dolar olurken, portföy yatırımlarından kaynaklanan net yükümlülükler 5 milyar dolar artarak 176 milyar dolar oldu.
UYP'nin yükümlülük tarafında portföy yatırımları stokunun 2017 yılı ikinci çeyreğine göre 4,5 milyar dolar artmasında, ödemeler dengesi akım işlemlerindeki 4,8 milyar dolar artış ile değer ve kur değişimlerindeki azalma etkili oldu. Ödemeler dengesi akım işlemlerindeki söz konusu artış ise özellikle bankalarca ihraç edilen 3,7 milyar dolar değerindeki Borç Senetleri alımlarından kaynaklandı.
UYP'nin yükümlülük tarafında uzun vadeli kalemlerin ağırlığı korundu. Sektörlerin toplamı olarak bakıldığında, 2017 yılı üçüncü çeyreğinde UYP yükümlülüklerinin yaklaşık yüzde 71'i uzun vadeli oldu. Alt sektörlere bakıldığında ise, Merkez Bankası'nın yüzde 86'sının, genel hükümetin ve diğer sektörlerin yükümlülüklerinin ise sırasıyla yüzde 68 ve 76'sinin uzun vadeli olduğu anlaşıldı. 2015 yılından başlayarak, Merkez Bankası'nın aldığı kararların da etkisi ile bankacılık sektörü yükümlülüklerinin vade yapısında uzun vadenin payının arttığı ve aynı dönem itibarıyla bu oranın yaklaşık yüzde 63 düzeyinde gerçekleştiği gözlendi.
UYP'nin yükümlülük kalemleri temelde dış borç stokunun ana bileşenlerini oluşturdu. İlgili yükümlülük kalemlerinden hareketle dış borç stoku verileri incelendiğinde, yılın üçüncü çeyreğinde dış borç stokunun sınırlı bir artış göstererek, 438 milyar dolar düzeyinde gerçekleştiği görüldü. Söz konusu artışta, özel sektörün özellikle uzun vadeli borçlarındaki yükselme etkili oldu. Borçlu dağılımına göre, özel sektör yüzde 70'lik payı ile brüt dış borç stokundaki en ağırlıklı sektör oldu.
TCMB brüt uluslararası rezerv stoku, 2017 yılı üçüncü çeyreğinde bir önceki döneme göre 3,2 milyar dolar artarak 111,9 milyar dolar oldu. Türkiye'nin uluslararası rezervlerinin diğer unsurunu oluşturan bankaların muhabirlerindeki yabancı para varlıkları ise 1,7 milyar dolar azalarak 23,2 milyar dolar olmuştu. Öte yandan, vadesine 1 yıl ve daha az kalan dış borç verisi kullanılarak hesaplanan kalan vadeye göre kısa vadeli dış borçlar (KVDB) bir önceki çeyreğe göre yüzde 0,9 azalarak 170,1 milyar dolar düzeyinde gerçekleşti. Bu gelişmeler sonucunda, rezerv yeterlilik göstergesi olarak takip edilen toplam uluslararası rezervlerin KVDB stokuna oranı yüzde 79,5 düzeyinde gerçekleşti. Yurt dışı şube ve iştirakler hariç tutulduğunda söz konusu oran, yüzde 91,3 olarak hesaplandı. IMF rezerv yeterlilik göstergesi ise yüzde 85,4 olarak hesaplandı.