Fenerbahçe Yönetim Kurulu Metin Sipahioğlu'dan Galatasaray'ın iddialarına sert cevaplar
Fenerbahçe İletişimden Sorumlu Yönetim Kurulu Üyesi Metin Sipahioğlu,1959 yılı öncesi şampiyonluklara ilişkin olarak," Galatasaray gibi bir kulüp çıkacak ve bunu saçma sapan bir tezle ‘aynı yıllarda iki şampiyona yapılmış; sayılamaz’ diye 40 yılı katledecek, bu takımlar enayilik yapmış" dedi.
Fenerbahçe ile Galatasaray arasında 1959 yılı öncesi şampiyonlukların kabul edilmesi üzerine süren tartışmalar artarken Fenerbahçe TV'de İletişimden Sorumlu Yönetim Kurulu Üyesi Metin Sipahioğlu iddialar ve açıklamalar üzerine değerlendirmelerde bulundu.
Metin Sipahioğlu'nun açıklamaları şu şekilde:
“Öncelikle ekranları başında bizleri izleyen tüm Fenerbahçelilere ve Türk sporunun tüm paydaşlarına sevgilerimizi ve saygılarımızı ileterek yayınımıza başlamak istiyorum. Yine, bir kez daha mecburi bir yayın için, yine hicap duyarak ama artık işin kötüsü bu hicap duymaya da alışarak işin kötü tarafı, karşınızdayız. Hatırlarsınız birkaç hafta evvel yaptığımız yine bir mecburi yayında Galatasaray Spor Kulübü’nün onlarla yaptığımız maçtan sonra bizi hedef alan Başkan, yönetim, iletişim direktörü, yönetici bazında açıklamalarına belge ve kanıtlarla mecburi cevaplar vermiştik. Konuları aydınlatmış ve kapatmıştık. Biz bunu yaptıktan sonra bizim kulübümüzden ne başkan ne yönetim bazında Galatasaray’ı hedef alan hiçbir açıklama çıkmadı. Kamuoyu bunu lütfen iyi bilsin. Ancak bakıyorsunuz karşı tarafa, Galatasaray Başkanı yine geçen hafta çıkıyor, bir saate yakın; onlarda da bizimle aynı Gündem Özel programı yapıyor. Bu programda 1 saat boyunca sadece tek konu, Fenerbahçe, Fenerbahçe, Fenerbahçe. Onlarla ilgili bizim taraftan hiçbir açıklama gelmemesine rağmen, onlar çıkıyor, yine bir saat boyunca başkan bazında direkt yine Fenerbahçe’yi hedef alıyor. Açıklamalarını birazdan değerlendireceğiz. İşin kötü yanıysa maalesef yine yanlış bilgilendirilerek, tabir-i caizse bilgisizce konuşuyor ama bu sefer bir şey daha bizim dikkatimizi çekti. Artık Galatasaray başkanının art niyetli konuştuğunu düşünüyoruz. Nedenlerini ilk konumuzda dile getireceğiz. Bu programda yine kendilerine bilgilerle, belgelerle yanıtlarını vereceğiz, sonrasında takdiri kamuoyu yapacak. Şimdi bir kez daha bu yayını yapmak zorunda kaldığımız için ve bu yayında zaman zaman kullanmaya mecbur kaldığımız milyonları temsil eden bir camianın yönetim kurulu üyesi olarak, yönetimi olarak, kullanmakta kalacağımız üslup için tüm kamuoyundan, camiamızdan özür dileriz.
Şahsen kendi adıma da şunu belirtmek istiyorum; benim için de bir yönetim kurulu üyesi olarak, kendimden neredeyse belki iki katım yaşımdaki Galatasaray’ın, Galatasaray gibi bir kulübün başkanına burada çıkıp, her hafta belge ve kanıtlarla İletişimden Sorumlu Yönetim Kurulu Üyesi olarak cevap vermek zorunda kalmak hiç iyi bir şey değil. Hakikaten hicap duyarak yaptığım bir şey ama artık alışmaya da başladık. Ama onlar bunları söylemekten utanmıyorsalar, bizde Fenerbahçe Spor Kulübü’nün milyonları temsil eden Fenerbahçe’nin Yönetim Kurulu Üyeleri olarak bunlara cevap vermekten utanacak halimiz yok. Çıkarız gerekirse her hafta burada gerçekleri gündeme getiririz.
Bu programın genelinde ve büyük çoğunluğunda Galatasaray Başkanının, 1959 öncesi Fenerbahçe ve diğer kulüplerin şampiyonlukları hakkında verdiği beyanatları konuşacağız. Nasıl bir panikle, nasıl bir korkuyla, bu şampiyonlukların bizzat TFF tarafından oynatılmış, bu şampiyonlukların Türkiye şampiyonluklarının sayılmasının karşısında nasıl bir lobi faaliyetleri içinde olduklarını, aslında bugüne kadar da bu şampiyonlukların hangi lobinin etkisi ile sayılmadığının itirafı olan açıklamalarını değerlendireceğiz. Galatasaray başkanının bu açıklamalarına geçmeden önce çok daha farklı açıklamasını değerlendirmek istiyoruz. Birinci konumuz çok daha başka. Onunla başlayalım.
“Daha evvelki gündem özel programında Galatasaray Başkanını Fenerbahçe ve devletimizi karşı karşıya getirmemesi konusunda çok ciddi bir şekilde uyarmıştık, çünkü o açıklamalarında da aynı şeyi yapmaya çalışmıştı. Ona uyarı yapıp, hata diye geçivermiştik. Ama bir insan bir yönetim anlayışı aynı şeyi bir ay içinde üst üste iki defa yapıyorsa burada hata demek, hata olur. Burada bir kasıt görmek zorundayız. Buna misliyle cevap vermek zorundayız. Eğer Galatasaray gibi milyonları temsil eden kulübün başkanı, bir ay içinde iki defa Fenerbahçe ve devleti, Türkiye Cumhuriyeti’nin devletini karşı karşıya getirmeye çalışıyorsa burada misliyle cevap vermek zorundayız. Önce Mustafa Cengiz’e şunu söyleyelim. Fenerbahçe Cumhuriyeti rahmetli Halit Deringör'ün ifade ettiği üzere bir sevgi cumhuriyetidir. Milyonlarca kalbin birlikte atmasının sembolüdür. Bir metafordur. Fenerbahçe Spor Kulübü'nün ise kuruluşundan bugüne devletine milletine Türkiye Cumhuriyetine bağlığı, Türkiye Cumhuriyeti'ni tek gerçek olarak görmesi, böyle kabul etmesi, devleti için, milleti için, bu cumhuriyet için neler yaptığı ortadadır, bunları konuşmak lafı güzaftır. Bize gelen bu laflar karşısında maalesef bunları söylemek zorundayız. Bu laflar için lütfen kimse kusura bakmasın. Hangi kulübün ise cemaatlerin, tarikatların etrafında gezindiği, hangi kulüp için bugünün terör örgütü liderlerinin, zamanında bir cemaat liderinin 'onları dualarla himmetlerle ayağa kaldırmamız lazım, her şeyi yapmamız lazım' dediği ortadadır. Şampiyonluk posterlerimizden, şampiyonluk belgesellerimizden bugünün FETÖ firarisi isimleri çıkartmak zorunda kalan kulüp biz değiliz, Sayın Mustafa Cengiz. Fenerbahçe Spor Kulübü, namı diğer Fenerbahçe Cumhuriyeti Türkiye Cumhuriyeti’nin her döneminde duruşu belli olan bir kulüptür. Burası Fenerbahçe Cumhuriyeti’dir. Bu bir metafordur. Fenerbahçe Spor Kulübü’nün, namı diğer Fenerbahçe Cumhuriyeti’nin her zaman duruşu ortadadır, bellidir. Tarihi de tertemiz bir şekilde yine ortadadır, bellidir. Tüm bunların yanında şunu da eklemek istiyorum. Bu tip metaforlar her kulüpte vardır. Ama bu metaforlar üzerinden ayrılıkçı bir şekilde milyonlarca taraftarı olan bir kulübü ayrılıkçı bir şekilde göstermeye çalışmak, devletle de karşı karşıya getirmeye çalışmak hakikaten; akılın yaşta değil başta olduğunun en büyük kanıtıdır. Bizim kullandığımız tanımlama gibi Galatasaray taraftarlarının da bir tanımlaması var, verelim lütfen ekrana.
(Ekrana; Tek krallık Galatasaraylılık pankartı verilir). Bunu Galatasaray resmi hesabı Twitter’dan da paylaşmış. 2013 yılında bir maç öncesi. ‘Tek krallık, Galatasaraylılık’ diyor. Şimdi biz buradan yola çıkarak Galatasaray stadındaki bu pankart ve Galatasaray’ın resmi hesaptan yaptığı paylaşım için Galatasaray Spor Kulübü Türkiye’nin yönetim şeklini tanımıyor, yeni bir yönetim şekliyle krallıkla yönetilmek istiyorlar, tek krallığın da kendilerinin olduğunu ifade ediyorlar gibi ayrılıkçı bir şekilde, onları devletle karşı karşıya getirmek için bir söylemde mi bulunalım.
Böyle saçma sapan işlere ihtiyaç var mı? Hakikaten bizler milyonları temsil eden insanlarız. Bu saçma sapan işlere de gerek yok. Dediğim gibi akıl yaşta değil, baştadır. Biz bu işlere girmeyiz. Ama burada son olarak Galatasaray’ın sürekli olarak Fenerbahçe’yi devletle karşı karşıya getirmeye çalışan Galatasaray’ın yönetimine şunu söylemek istiyoruz; Galatasaray kulübü sürekli yalan beyanlarla devletimizi de meşgul etmekte. Son maçımızdan sonra yine yalan beyanlarla savcılığa Futbol A.Ş üyelerimiz ve Stattan Sorumlu Yönetim Kurulu Üyemiz hakkında suç duyurusunda bulundular. Şimdi de yine canlı yayında devletimizin savcılarını bu pankart için göreve çağırıyorlar. Türkiye Cumhuriyeti’nin çok daha önemli işleri var. Devletimizi, savcılarımızı bu tip boş işlerle uğraştırmayın. Öyle çağırılar yapmayın, rahat bırakın devletimizin kurumlarını. Hele hele yalan beyanlarınızla hiç uğraştırmayın lütfen. Yeter artık. Türkiye Cumhuriyeti’nin hakikaten bunlara ihtiyacı yok ama biz her hafta çıkıp Galatasaray Spor Kulübü’nün başkan ve yönetiminin burada yaptığı bu devletle Fenerbahçe Spor Kulübü’nü karşı karşıya getirme çabası açıklamalarına cevap vermek, zorunda mıyız? Her hafta aynı şey oluyor. Yeter artık ya. O zaman da işte misliyle cevaplarını alırlar. Kusura bakmasınlar. Fenerbahçe Spor Kulübü’nün, Fenerbahçe Yönetiminin geçmişi tertemizdir. Bizim her şampiyonluğumuzun posteri de ortadadır. Bu kadar söylüyorum.”
“Maalesef yine bilgisizce verilmiş, verdirilmiş bir demeçle karşı karşıyayız. Öncelikle birazdan derinlemesine gireceğimiz 1959 öncesi Türkiye şampiyonluklarımız konusunun Fenerbahçe Spor Kulübü için bir duruş olduğunu, uzun yıllardır kulüp politikası olduğunun altını çizerek bu konuda açıklamama başlamak isterim. Daha evvelde belirttim. Bundan 5-6 yıl kadar evvel bir önceki Başkanımız Sayın Aziz Yıldırım döneminde kulüpte bir komite kuruldu. Sayın Şekip Mosturoğlu gruptan sorumlu yönetim kurulu üyesi olarak komiteydi. Ben de o zaman bir kongre üyesi olarak, bir taraftar olarak elimden gelen çalışmaları yapmak üzere bu komitedeydim. Kulübümüzün bu konudaki çalışmaları 5-6 yıl önce başlamıştır. Bugün bizim yaptığımız başvurunun da ön çalışmaları ve alt yapısı o dönemlerdeki bu komitede hazırlanmıştır. Daha evvel yaptığımız açıklamalarda bu komitedeki arkadaşlara teşekkür etmiştik. Gelelim bu işin bu anlattığım belgenin kanıtlarına. Bunun bir kulüp politikası olduğunu, sadece bizim dönemimizde değil daha evvel de gündeme geldiğinin kanıtlarına.
Lütfen ekrana bir önceki Başkanımız Sayın Aziz Yıldırım'ın 2014 şampiyonluğumuzdaki demecini getirebilir misiniz? Görelim bakalım, 2014 şampiyonluğunun ardından Sayın Başkan Aziz Yıldırım neler söylemiş.
(Ekrana Aziz Yıldırım’ın 2014 şampiyonluğundaki şu sözleri verilir: “Sözlerime son verirken, Fenerbahçe’nin bugünkü 19. gerçekteki 28. şampiyonluğunu kutlar, Fenerbahçe’yi sizlere, sizleri de Allah’a emanet ederim ve bir kez daha zafer inananlarındır. Teşekkür ederim”)
Gördüğünüz üzere 2014 şampiyonluğumuzdan sonra Sayın Başkan Aziz Yıldırım, gerçekteki 28. şampiyonluğumuz vurgusu yapıyor. Bir de arkasından 2014 yılında Kulübümüzün şampiyonluğu paylaştığı resmi Twitter paylaşımlarını verelim. Burada da gördüğümüz üzere Kaptanımız Volkan Demirel’in 4. yıldız vurgusu yapılıyor. ‘Türkiye’de ligler 59’dan itibaren sayılıyor ama müzemizde 28 şampiyonluğumuz var’ demeci var. Tarih 17 Temmuz 2014. Fenerbahçe Spor Kulübü’nün resmi Twitter hesabı. Yine aynı tarihte Volkan Demirel bir açıklama daha yapıyor. ‘Bu açıdan bakarsanız biz 6. yıldıza gidiyoruz’ vurgusu yapıyor. Özetle 2014 şampiyonluğundan sonra hem Başkan bazında hem de takım kaptanı bazında kaç şampiyonluğumuz olduğu vurguları burada yer almakta. Tarih, arşiv her şeyi ortaya sermekte. Bir önceki Başkanımızın zamanında da bu konuya önem verildiğini göstermek için Sayın Mustafa Cengiz’e bu kadar kanıt yeterlidir. Yeri gelmişken burada şunu da belirtmek ve eklemek isterim konuya. Bu başvurunun zamanlaması ile ilgili de gündem değiştirmek, müflis tüccar gibi saçma sapan iddialar var.
Ama demin de söylediğim gibi bu işin kulüp anlamında komiteler bazında çalışması 5-6 sene önceye dayanıyor, biz de daha göreve geldiğimizde ilk sezonumuzda zaten 28 şampiyonluk vurgusunu her iletişim çalışmamızda yapmaya başlamıştık. Bu konuda resmi sitemize bilgilendirici bir sayfa yaptık. Videolar hazırladık. Devamlı olarak ilk iki sezonumuzda iletişim çalışmaları yaptık. Zaten o günlerde de şunu söylemiştik. İlk iki sene yaklaşık iletişim çalışması yapacağız. Sonrada tüm kamuoyuna derdimizi iyi anlattıktan, ne kadar haklı olduğumuzu, ne kadar haksız bir katliamla karşı karşıya olduğumuzu belirttikten sonra hukuki başvuruyu da yapacağımızı belirtmiştik. Daha sonrada hukuki başvuruyu da üçüncü sezonumuzda yaptık. Çok önemli bir şeyin altını çizmek istiyorum. Başarılı olduğunuz ya da başarısız olduğunuz dönemde başvurmakla bir ilgisi yoktur. Bu her şeyden bağımsız sonuna kadar haklı olduğunuz bir konuda hak arayışıdır. Ama suyun karşı tarafı diyelim, hiçbir zaman için bir haksızlığa uğramadığı için genel olarak, her zaman için hak yemişler ve kollanmanın anlamlarını bildikleri için muhtemelen ne kadar haklı olduğumuz bir davada, bu kadar haklı olduğumuz bir davada zamandan bağımsız başvuru yapıp, hak arayışına girişmenin önemini anlayamazlar. Anlamalarını da zaten kendilerinden bekleyemeyiz.” ifadelerini kullandı.
“Gülsek mi sinirlensek mi yine karar vermekte zorlanıyorum. Yine çok vahim ve bilgisizce bir iddia ile karşı karşıyayız. Orada şimdi duydum ben ilk defa, hırsızsınız demiyorum diyerek, demiyorum ama diye ima yapılıyor. Hırsız, mırsız birazdan onların cevaplarını veririz. İlk defa duyduğum için enteresan geldi. Açıklamanın hırsız kısmını duymamıştım. Önce biraz serinkanlı olup vahim ve bilgisizce iddia ile başlayayım. Geçen akşam bir televizyon kanalında da Galatasaray’ın Divan başkan adayı olmuş, öncelerde federasyonumuzda Tahkim Kurulu başkanlığı yapmış Türker Arslan. Malum aynı camianın insanı. Aynı demeci verdi. Bir spor programında yaptığı röportajda. ‘Daha evvel TFF’ye, Tahkim kuruluna başvuru geldi, reddettik, yeni ne belge çıktı da konuşuyorlar’ diyor. Galatasaray Başkanı da aynı minvalde açıklama yapıyor. Bunlar işte nasıl bir teşkilatla karşı karşıya olduğumuzun yıllarca, son 25-30 yılda Haluk Ulusoylar, Türker Arslanlar vs bu ülkenin nasıl teşkilatlarla yönetildiğinin açık kanıtı. Birazdan detaylıca değineceğiz. Ama önce şunu söyleyeyim. Bir kere bütün kamuoyu, Galatasaray camiası, Galatasaray’ın başkanı, Türker Arslan, herkes şunu çok iyi bilsin. Ortada çok büyük bir yalan var. Fenerbahçe Spor Kulübü, bu konuda bugüne kadar, ne TFF'ye, ne Tahkim kuruluna, ne federasyonun başka bir kuruluna ne TBMM'ye, ne de herhangi başka bir kuruma hiçbir resmi bir başvuru yapmamıştır. Bunu herkes bilsin. Hiçbir resmi başvuru yapmadığımız için bugüne kadar Fenerbahçe Spor Kulübü’ne resmi olarak bu konuda verilmiş hiçbir ret yoktur.
Kulübümüzün birkaç hafta önce yaptığı resmi başvuru, bugüne kadar Kulübümüzün yaptığı Türkiye Cumhuriyeti içindeki zaten dışında da başvuru yapmadık da, Türkiye Cumhuriyeti’ndeki ilk resmi başvurumuzdur. Bu konuda da Yönetim Kurulu Üyemiz Sayın Alper Pirşen ve ekibine çok teşekkür ediyorum. Muhteşem bir başvuru hazırladılar. Onlar da çok uzun emekler verdiler. Bu başvuru belgesini hazırladığı için Sayın Alper Pirşen’e ve ekibine de teşekkür ediyorum. Tekrar vurguluyorum; bu başvuru bugüne kadar Fenerbahçe Spor Kulübü’nün yaptığı ilk ve tek resmi başvurudur. Önce bu yalan bilgiyi düzeltmiş olayım. Varsa bu konuda kulübümüzün daha evvel resmi başvuru yaptığının bir kanıtı ellerinde, ya da bulabilirlerse… İddia ediyorlar ya, Galatasaray başkanı iddia ediyor. Divan başkanlığı yapmış Türker Arslan iddia ediyor. Çıkarsınlar belgeyi, desinler, ‘İşte Fenerbahçe’nin resmi başvurusu budur. İşte bu da Fenerbahçe’nin resmi başvurusuna verilmiş ret cevabıdır.’ Ama çıkartamazlar. Çıkartamıyorlarsa da özür dilemelerini beklemek gerekir bizim adımıza. Tabii özür dileme işi de bir espri. Çünkü daha evvel birçok iddiada bulundular. Burada çatır çatır iddialarını çürüttük, bir tanesi için bile özür gelmedi. O yüzden ‘daha evvel başvuru yaptılar, reddedildiler’ yalanı için de bir özür beklemiyorum. Ama bütün kamuoyu bilsin, yalan söylüyorlar. Fenerbahçe Spor Kulübü’nün yaptığı ilk ve tek resmi başvuru birkaç hafta evvel yapılan başvurudur. Daha evvel Fenerbahçe Spor Kulübü’nün ne federasyona ne Tahkim Kurulu’na ne başka bir kurula ne TBMM’ye hiç ama hiçbir başvurusu olmamıştır. Herkes bunu çok iyi bilsin.” diye konuştu.
1959 yılı öncesi oynanan şampiyonalar hakkında bilgiler aktaran Yöneticimiz Metin Sipahioğlu, “Galatasaray başkanı çok tehlikeli ifadeler kullanmış. ‘Hırsızsınız demiyorum ama’ diyor, hırsız olduğumuzu ima ederek ‘hırsızsınız demiyorum ama…’ diyerek bir hırsızlık iması var. Şimdi böyle bir ima varken biz şunu yapalım, tarihi kısaca 10-15 dakikada anlatalım. Türkiye’de futbol federasyonu ne zaman kurulmuş. İlk Türkiye Şampiyonaları ne zaman oynanmaya başlamış vs. Çok uzatmayacağız çünkü biz büyük resme bakmak istiyoruz. Büyük resim nedir? Galatasaray Spor Kulübü’nün bir anda panik ve korkuyla tarihi yok saymaya yönelik dilekçeler hazırlaması, başvurular yapması ve Türk futbol tarihinin karşısında durmasıdır. O yüzden büyük resmi kaybetmek istemiyoruz ama 10-15 dakika anlatalım. Türkiye’deki futbol federasyon kuruluşunda neler olmuş, karşıt tezler ne, cevapları ne? Çok kısa geçeceğim, uzatmayacağım. En sonda da Galatasaray Spor Kulübü’yle ilgili iki tane belge paylaşacağız. Bütün spor kamuoyu, bizim taraftarlarımız iyi izlesin. 15 dakika sonra vereceğimiz 2 belgeye çok dikkat etsinler. Bu 2 belgeden sonra kim hırsız kim değil bütün Türkiye görecek.
Türkiye Cumhuriyetimiz 1923 yılında kuruldu. Aynı yıl içinde de federasyonumuz kuruldu. O ana kadar mahalli turnuvalar, şampiyonalar yapılmaktaydı; İstanbul Ligi, İzmir Ligi gibi bölgesel şampiyonalar yapılmaktaydı. 1923 yılında Türkiye Futbol Federasyonu’nun kurulmasından sonra futbol federasyonumuz 1924 yılında ilk defa –burası çok önemli- Türkiye’de bölgesel değil, mahalli değil, ulusal bazda bir Türkiye Futbol Şampiyonası düzenledi. Federasyonumuzun düzenlediği bu şampiyona da Türkiye Futbol Birinciliği’ydi.” dedi.
Türkiye Futbol Federasyonu resmi internet sitesinden alınan federasyonun kuruluş yıllarının anlatıldığı bir görselin ekrana yansıtılması üzerine Sipahioğlu, “tff.org’tan alınmış bir görseldir bu. TFF sitesinde federasyonun kuruluş yıllarını anlatıyor. Kuruluş yıllarıyla ilgili diyor ki; ‘1936’ya kadar süren bu dönemde yani TFF’nin kuruluş döneminde ilk Türkiye Şampiyonası Ankara’da yapılmış, şampiyona Harbiye olmuştur.’ diyor. Bugün TFF’nin sitesinde tarihçe bölümüne giren herkesin görebileceği bir şey. Hatta en sonda da ‘İlk deplasmanlı lig kapsamındaki Milli Küme maçları da yine bu dönemde tertip edilmiştir.’ diyor. Yani federasyonun kuruluş döneminden bahsediyor. Yani hem ilk Türkiye Şampiyonası’nın Ankara’da yapıldığını ve şampiyonun Harbiye olduğunu federasyon sitesinde söylüyor, hem de ilk deplasmanlı lig kapsamındaki Milli Küme maçlarının da yine bu dönemde tertip edildiğini açıkça, kanıtla federasyonumuz beyan ediyor.” açıklamasını yaptı.
1959 yılı öncesi şampiyonalar hakkında bilgiler aktarmaya devam eden Sipahioğlu, “Şimdi 1924 yılında Harbiye’nin kazandığı bu şampiyonaya gelirsek 3-5 farklı şehir takımlı falan diyorlar. Bu şampiyonaya en az 12 farklı şehrin takımı katılmıştır. Her şehir önce kendi arasında yarışıyor, kendi şampiyonlarını çıkarıyor. Her şehirden çıkan bir şampiyon da Türkiye Futbol Birinciliği’ne katılıyor. Her şehirden bir takımın katıldığı bu şampiyonanın ilki Ankara’da yapılıyor ve şampiyon Harbiye oluyor. Türkiye Futbol Birinciliği 1924 ile 1951 yılları arasında oynanıyor. Örneğin bizim şampiyon olduğumuz 1935 yılında 22 farklı şehrin takımı bir araya geliyor. Bugünkü Süper Lig’de bile bu kadar farklı şehrin takımı yok.
Bu kadar farklı şehrin takımı arasında Fenerbahçe şampiyon oluyor. Burada çok önemli bir belge daha paylaşmak istiyoruz. 1924 yılındaki ilk şampiyona için zamanının Cumhurbaşkanı Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu Sayın Mustafa Kemal Atatürk’ün çok önemli bir beyanatı ve belgesi var. Bu belgede Atatürk diyor ki, ‘Bu şampiyonaya gelecek tüm takımların ulaşım masrafları ve sporcuların ulaşım masrafları yarı yarıya olacak, yarısı devlet tarafından, Cumhuriyetimiz tarafından karşılanacak.’ diyor. Yani devletimizin bu şampiyonalara verdiği önemi de göstermek için bu belge çok önemli. Bu belgeyi bizlere sunan Fenerbahçe Tarihi grubuna da, oradaki arkadaşlara da çok teşekkür ediyorum. Bu belge şundan önemli, Atatürk’ün, zamanın Cumhurbaşkanı’nın 1924’teki bu ilk şampiyonaya verdiği önem ve bu şampiyonaya katılacak tüm takımların, tüm sporcuların ulaşım masraflarının yarısı devlet tarafından karşılanacak beyanı bu belgeyle çok önem kazanıyor. Dediğim gibi birinci turnuva Türkiye Futbol Birinciliği’ydi 1959 öncesi yapılan, 1924 ile 1951 yılları arasında oynanıyor.
İkinci organizasyon Milli Küme. 1937 yılında başlıyor, 1950 yılına kadar yapılıyor. Milli Küme’ye dair de, ilk deplasmanlı lig ibaresini TFF sitesinde az evvel gösterdik.
"1959 öncesi yapılan üçüncü organizasyon Federasyon Kupası. 1956-58 yılları arasında yapılıyor, iki kez oynanıyor. İkisini de Beşiktaş kazanıyor ki Beşiktaş’ın bu şampiyonlukları bize göre haklı bir şekilde bugün sayılmıştır. Beşiktaş’ın bu şampiyonlukları yıldız hesabına katılmıştır 1959 öncesi olan Federasyon Kupası’na ait şampiyonluklar. Birazdan detaylıca değineceğiz.”
“Şimdi şunu buradan çok net ifade edeceğiz ve karşıt tezlerin çürütülmesine geçeceğiz az sonra. Dünyanın her tarafında ülke federasyonu kurulduktan sonra o ülke içinde oynanan federasyonun bizzat oynattığı ve ulusal olan farklı bölge takımlarını karşı karşıya getiren şampiyonaların hepsi bugün dünyanın her tarafında sayılmaktadır. Yani çok çeşitli bahaneler üretilebilir. Birazdan bu bahaneleri de cevaplayacağız. Ama dünyanın her tarafında baz alınan iki şey vardır; ülke federasyonu kurulmuş mu ve ülke federasyonu tarafından oynatılıp ulusal olarak gerçekleşmiş mi? Sadece bu iki kritere bakarlar. Bu iki kriter yerindeyse bugünün şampiyonlukları sayılmaktadır.”
“Tabii bu şampiyonlukların sayılmasını istemeyen, özellikle kendini bugün itiraf etmiş olan Galatasaray camiası ki bu şampiyonlukların karşısında duran çok başka bir camia da yok. Tek başlarına resmen bir başarı yarattılar. Haluk Ulusoy döneminde de zaten hep Türker Arslan da itiraf ediyor, Mustafa Cengiz de. Hasta Galatasaraylı ve daha sonra Galatasaray başkanı adaylığı olmak hayatımın en büyük hayali diyen Haluk Ulusoy döneminde bir yıldız hesabı yaptılar, 1959 öncesini hiçe saydılar ve Tahkim Kurulu Başkanı da işte bugün görüyoruz, Galatasaray sonradan divan başkanı adayı olan Türker Arslan dönemi Tahkim Başkanı. Böyle bir katakulliyle hızlandırılmış, yangından mal kaçırır gibi 1959 öncesini sildiler. Sonra Galatasaray camiası da bugün başkan bazında bunun karşısında durduklarını, nasıl bir lobi faaliyetiyle bunu saydırmadıklarını -ve bu başarı faaliyetidir aslında- bu açıklamalarıyla verdikleri dilekçeyle itirafçı oldular. Galatasaray camiası yaptığı bu açıklamayla, verdiği bu dilekçeyle 1959 öncesini kendilerinin saydırmadığının itirafçısı olmuştur. O yüzden şimdi anlatacağımız tezler tamamen Galatasaray camiasının tezidir çünkü bu şampiyonlukların karşısında durmaya çalışan başka bir kulüp de yoktur.”
“Ne diyor bu şampiyonluklar işine gelmediği için sayılmasını istemeyenler? Birinci tezleri şu; ‘1959’dan önce sadece şehir ve bölge ligleri vardı.’ diyorlar. ‘Ulusal şampiyonalar yoktu, ulusal şampiyonalar 1959’dan sonra başladı.’ diyorlar. Bu zaten çürütmesi en kolay yalanları. Demin de anlattığımız gibi Türkiye Futbol Birinciliği zaten adı üstünde Türkiye Futbol Birinciliği. Öbürü de adı üstünde Milli Küme. Türkiye Futbol Birinciliği ilk senesinde en az 12 şehrin takımıyla başlıyor, daha sonra bu sayı giderek yükseliyor, 1935 yılında 22 şehre kadar ulaşıyor. Bırakın bugünkü gibi bugün Süper Lig’de herhalde 7-8 belki 10 şehir takımı vardır. Yani öyle tek bir şehir, bölge ligleri anlamında 1959’dan önce şehir, bölge ligleri vardır yalanları hem şampiyona adlarından hem de şehir sayılarından ortada. Milli Küme de 3 şehir takımı arasında oynanmaktaydı.
BUGÜNKÜ SÜPER LİG’İN İLK SEZONU 1 SEZON HARİÇ 3 KENTİN TAKIMLARI ARASINDA OYNANDI
Şimdi ikinci iddiaları da zaten Milli Küme’yle ilgili. ‘Hadi Türkiye Futbol Birinciliği’ni kabul ettik de Milli Küme 3 şehir takımı arasında oynanıyordu. Yani kısmi ulusaldı, tam ulusal değildi.’ diyorlar. Şimdi 1959-1967 arası oynanan –bunu herkes çok iyi bilsin- günümüz Süper Lig’i var ya, bu Süper Lig’in de 1959-67 arasında oynanan ilk 8 yılı sadece 3 şehir arasında oynanmaktaydı, 1 sene hariç. Diğer takımların, diğer bölgelerin İstanbul, İzmir, Ankara hariç Süper Lig’e katılmasına ilk 8 yıl izin verilmedi. İlk 8 yıl bugünkü Süper Lig’e başka şehir takımının katılmasına izin verilmedi. 1959-67 de aynen tıpkı Milli Küme gibi 3 şehirle oynandı. Elimizde daha önemli bir veri var. Milli Takımımız, gururumuz, onurumuz Milli Takımımız 1968 yılına kadar İstanbul, Ankara, İzmir dışında hiçbir oyuncu oynatmadı. Yani Milli Takımımız da 1968 yılına kadar İstanbul, Ankara, İzmir takımlarının dışında hiçbir oyuncu çağırılmadı. Şimdi şöyle mi diyeceğiz; 1968 yılına kadar oynayan Milli Takımımız da kısmi milliydi, tam milli değildi o yüzden biz Milli Takımı saymıyoruz, 1968 öncesini Milli Takım anlamında iptal edelim mi diyeceğiz. Dediğim gibi bugünkü Süper Lig’in 1959-67 arası sezonları sadece 3 şehirle oynandı ve Milli Takımın da 1968 yılına kadar tüm oyuncuları sadece 3 şehirden geliyordu, dördüncü bir şehir yoktu.
1955’TEN ÖNCE UEFA’NIN ORGANİZASYONLARI YOKTU
Üçüncü tezleri. Bu Beşiktaşla ilgili de bir tez. ‘Beşiktaş haklı bir şekilde aldı.’ diyor Galatasaray. Çünkü Beşiktaş o 2 şampiyonluğu alsın ama Fenerbahçe 9 almasın istiyorlar. ‘Beşiktaş o yüzden haklı bir şekilde aldı çünkü Beşiktaş Türkiye’yi Avrupa’da temsil etti.’ diyorlar. ‘Ama Fenerbahçe zamanında Şampiyon Kulüpler Kupası’na bu şampiyonluklarla katılmadı.’ diyorlar. Avrupa kupaları 1955 yılında başladı. Bizim bu anlattığımız Milli Küme ve Türkiye Futbol Birinciliği 1951’e kadar olan dönem. Yani 1955’te başlayan bir Avrupa şampiyonaları zinciri var. 1955’ten evvel Avrupa’da UEFA bazında hiçbir şampiyona düzenlenmiyor. O zaman bütün ülkeler aynı şeyi uygulasın. Avrupa’daki bütün ülkeler ‘Şampiyonlarımız 1955’ten evvel Şampiyonlar Ligi’ne katılmamıştı o yüzden biz 1955’ten evvel hiçbir şampiyonayı saymıyoruz.’ desin. Böyle saçma bir tez olur mu? Burada Beşiktaş’ın hakkı olan 2 şampiyonluğu derken Beşiktaş’a biliyorsunuz 2 tane şampiyonluk bize göre haklı şekilde verildi 1959 öncesi. Ama Beşiktaş’ın 5 şampiyonluğu daha var bize göre yine hakkı olan, alması gereken ama Beşiktaş’a verilen bu 2 şampiyonluk 1959 çizgisinin ne kadar delinmeye müsait bir çizgi olduğunun kanıtıdır. Çünkü Beşiktaş’ın başvurusu kolayca ele alınmış ve 1959 kabul edilen milat bir anda 56’lara çekilmiştir. Bu bile 1959 çizgisinin ne kadar saçma sapan bir çizgi olduğunun kanıtıdır. Ama zannediyorum, umuyoruz yakında gerçek yeri olan Cumhuriyetimizin kuruluşu olan 1923 yılına bu çizgi inecektir.
Dördüncü tez. Bunu Galatasaray’ın başkanı Sayın Mustafa Cengiz’de açıklamasında söyledi. ‘3-5 maç oynayıp kazandılar.’ diyorlar. Tamamen yalan. 3-5 maçta şampiyonluk diye bir şey yok. Türkiye’de hiçbir zaman için 3-5 maçla şampiyon olunmamış 1923’ten beri. Önce zaten kendi şehir liginizde şampiyon olmanız gerekiyor. Bakın Türkiye Futbol Birinciliği’ne katılmanız için önce kendi şehir liginizde şampiyonluk kazanmış olmanız lazım ki orada da bir müsabakalar zincirine giriyorsunuz. Ondan sonra gidiyorsunuz Türkiye Futbol Birinciliği’nde eleme usulü maçlar yapıp diğer şehir takımlarıyla şampiyon oluyorsunuz.
Yani Türkiye Futbol Birinciliği’nde şampiyon olmak için önce kendi liginizde olmanız lazım. Bu da bazen 20’den fazla maçın oynanması anlamına geliyor ki dönemin şartlarına göre çok ciddi bir maç sayısı. Şimdi Milli Küme zaten başlı başına bir lig. Federasyonun sitesinde ifade ettiği gibi deplasmanlı bir lig. O yüzden toplamda Milli Küme’de de katılım için İstanbul, Ankara, İzmir liglerini üst sıralarda bitirmeniz gerekiyor ki Milli Küme’ye katılabilesiniz. Bu da toplamda 20-25 maçtan fazlası demek. O yüzden 3-5 maçta şampiyonluk bizim ülkemizde yok.
DÜNYA’DA 3-5 MAÇLA ŞAMPİYON OLAN VAR AMA TÜRKİYE’DE YOK
Ama Mustafa Cengiz’in bilmediği bir şey ver. 3-5 maçta şampiyonluk bizde yok ama mesela İtalya’da, bugün dünyanın en büyük 5 liginden sayılan İtalya’da 2 maçta şampiyonluk var. İtalya’da Genoa takımı birkaç şampiyonluğunu 3-4 maçta, hatta 2 maçta da bir şampiyonluğu var. 3-4 maçta alıyor. Genoa’nın bütün şampiyonlukları da İtalya’da birazdan ondan da bahsedeceğiz, amatör dönemde alınmış ve İtalya Ligi’nin en başlarında alınmış. Ama 2-3-5 maçta aldıkları şampiyonluklar bugün İtalya’da sayılıyor. Mustafa Cengiz şunu çok iyi bilsin; 3-5 maçta aldılar diye bir ifadesi var, Türkiye Ligi’nde Türkiye Cumhuriyeti’nin federasyonunun kurduğu Türkiye Futbol Birinciliği ve Milli Küme’de 3-5 maçta kazanılmış tek bir şampiyonluk bile yok ama İtalya’da 2 maçta bile kazanılmış şampiyonluk kabul ediliyor. İtalya bir örnek. O dönemin şartları gereği Almanya’da, Belçika’da çok daha az maçla şampiyonluklar çıkıyor, o dönem öyle bir dönemmiş tüm dünya için. Daha az takım var, daha az maç var ama Türkiye’den çok, çok, çok daha az maç oynayarak kazanılan şampiyonluklar bile sayılıyor. 3-5 maçla şampiyon oldular ifadesi de tamamen yalana dayalı bir ifade.
Diğer tezleri. Diyorlar ki, ‘Milli Küme ve Türkiye Futbol Birinciliği profesyonel dönemde değildi bu yüzden yıldız hesabına katılamaz.’ İtalya’da Genoa takımının 9 tane şampiyonluğu var, hepsi amatör dönemde kazanılmış. İtalya’da her 10 şampiyonluğa bir yıldız veriliyor. Genoa takımı bugün 1 şampiyonluk alırsa 10 şampiyonluğa ulaşıyor, bu 10 şampiyonluğun 9’u amatör dönemde kazanılmış oluyor.
Hollanda’da Ajax’ın 34 tane şampiyonluğunun 8’i amatör dönemden geliyor. Belçika ligi yine aynı şekilde 1895’ten beri oynanıyor ve ilk başlangıç yılları amatör. Her zaman aynı birçok ülkede amatör dönemde oynanan maçlar var ve hepsi de sayılıyor. Dünya Kupası keza amatör dönemde başlıyor. Yani Dünya Kupası’nın Dünya Kupası olduğu dönemde birçok futbol ülkesinde futbol amatör, o zaman Dünya Kupası’nı da saymayalım.
Diyorlar ki, ‘Lig formatında oynanmamıştır, bu şampiyonalar eleme usulü oynanmıştır.’ Eleme usulü ülke şampiyonluğu olmaz gibi bir ifadeleri var. Bu tamamen formatla ilgili yanlış bir ifade. Zaten bir kere önce şunu söyleyeyim; Milli Küme için eleme usulü diye bir durum yok. Milli Küme deplasmanlı bir lig; İstanbul, Ankara, İzmir arasında oynanan. Türkiye Futbol Birinciliği’ne de sadece eleme değil, katılım için önce kendi şehir liginizde şampiyon olacaksınız. Şehir liginde şampiyon olup Türkiye Futbol Birinciliği elemesine katılacaksınız. Futbolun Avrupa’daki ilk dönemlerinde eleme usulü şampiyonluklar sıkça görülen bir şey. İtalya’da, Almanya’da birçok şampiyonluk böyle eleme usulü oynanıyor çünkü o zaman şartlar daha farklı. Almanya bize çok benziyor. Bizim gibi şehir ya da bölge şampiyonları Almanya Futbol Şampiyonası’na katılıyor ve eleme usulü maçlarla şampiyon ortaya çıkıyor. Hatta 1903 yılında Almanya’da Leipzig, bugün bildiğimiz o Leipzig takımı Almanya’da 1903 yılında şampiyonluğu var. Bugün Almanya Ligi Bundesliga’da tüm şampiyonların adının yazdığı bir kupada Leipzig’in de adı 1903 yılında eleme usulüyle kazandıkları şampiyonluğuyla yer alıyor fakat çok daha önemli bir şey var. Bakın 1941 yılının şampiyonu Almanya’da kim? Rapid Wien. Rapid Wien bugün hangi ülkenin takımı? Avusturya. Ama zamanında Rapid Wien Almanya Ligi’nde oynadığı için Dünya savaşlarından önce, Almanya’nın yapısı değişmeden önce, bugün Almanya bir Avusturya takımının şampiyonluğunu dahi kabul ediyor, benimsiyor. Çünkü o zamanın şartları buymuş, böyle oynanmış ve Rapid Wien’in adı bugün Almanya’da Bundesliga şampiyonlarına verilen şampiyonluk kupasının üzerinde yazıyor. Biz kendi şampiyonluklarımızı kabul etmiyoruz. Adamlar Avusturya takımının şampiyonluğunu kabul ediyor. Çünkü bu tarih. Bunu yok edemezsiniz. O zaman öyle oynanmış. Bu kadar basit.
Bu konudaki son tezleri de; ‘Milli Küme ve Türkiye Futbol Birinciliği aynı sezonda oynandı. Bir sezonda 2 Türkiye Şampiyonu olamaz.’ diyorlar. Şunu çok net ifade edelim; Milli Küme ve Türkiye Futbol Birinciliği evet aynı sezonda oynandı ama aynı anda oynanmadı. Biri bittikten sonra diğeri başlayarak oynandı. Burada da şunu söylemek istiyorum; Türkiye Futbol Federasyonu, zamanın ülke federasyonu takımlara bir çağrı yapıyor. Diyor ki; ‘Türkiye Futbol Birinciliği düzenliyorum. Milli Küme’yi düzenliyorum. Ve buna takımlar da kendi aralarında yarışıp katılma hakkı elde edip katılıyorlar. Şimdi bunlara katılan takımlar o zaman enayilik(!) yapmış. Bu takımların hepsi enayiymiş, bundan 30-40 sene sonra bir kulübün çıkıp ‘ya o zaman 2 şampiyon aynı yılda yapıldı. Biz bunların hiçbirini sayamayız’ diye bir tez ortaya atacaklarını düşünmemişler, alın terleriyle, emekleriyle yarışmışlar ve ülke şampiyonu olmuşlar. Bugün de bir takım çıkıyor diyor ki, ‘o zaman iki şampiyon aynı yıl yapıldı, hiçbirini sayamayız.’ Böyle saçma bir mantık olabilir mi? Bir sezonda iki şampiyonla düzenlediyse Federasyonumuz, çünkü o zamanın şartları çok daha farklı, dediğim gibi bugüne göre daha az maç yapıldığı için sezonlarda boşluk var. Bir sezonda Federasyonumuz iki şampiyona düzenlemiş, takımları çağırmış ve takımlar da katılmış, hakkıyla da kazanmış. Şimdi de ‘bir sezonda iki şampiyon sayılamaz’ mantığıyla bu dala tutunarak bu şampiyonlukları iptal etmeye çalışıyorlar.
Kabul edilmeyen 1959 öncesi şampiyonluklarımızın dünya futbolunda da benzer şekilde yer aldığına ancak takımlara şampiyonluklarının verildiğine dikkat çeken İletişimden Sorumlu Yönetim Kurulu Üyemiz Sipahioğlu, “Dünya futbolundaki örneklerini de paylaştı. Metin Sipahioğlu, “Şimdi geliyoruz örneklere, dünyadan örneklere: İtalya Ligi, 1921-22 sezonunda elimdeki bu belge Serie A’nın resmi sitesinden alınmış belgedir. 1921-22 sezonunda İtalya’da federasyonlar içerisinde bir ayrım oluyor. Hatta bizdekinden farklı olarak federasyon da ikiye bölünüyor. İki farklı turnuva düzenleniyor. Yani Türkiye Futbol Federasyonu’nun zamanında ikiye bölündüğünü düşünürsek iki turnuva yapılıyor. Bugün İtalya iki şampiyonu da tanıyor! İşte bugün Serie A’nın resmi internet sitesinde 1921-22 sezonunda ekranda da görüldüğü gibi daire içerisine alınmış iki şampiyon var. Takımların adları da hatırladığım kadarıyla Pro Vercelli ve Novese idi. Pro Vercelli’nin de Novese’nin de şampiyonlukları bugün Serie A’nın resmi sitesinde görüldüğü üzere sayılıyor.
Primera División Argentina (Arjantin Birinci Ligi), ‘açılış ve kapanış ligleri’ diye oynandı. Arjantin liginde bir sezonda iki şampiyon çıktı. Onların tercihi. Bizim federasyonumuz da Futbol Birinciliğini ve Milli Küme’yi zaman zaman aynı takvim yılı içerisinde düzenlemiş. Şimdi biz zamanında Federasyonun düzenlemiş olduğu bu ulusal Türkiye Şampiyonalarına katılan takımlara enayi mi diyelim o zaman? Çünkü Galatasaray gibi bir kulüp çıkacak ve bunu saçma sapan bir tezle ‘aynı yıllarda iki şampiyona yapılmış; sayılamaz’ diye 40 yılı katledecek, bu takımlar enayilik yapmış keşke bu takımlar bundan 60-100 yıl sonra Galatasaray gibi bir kulübün çıkıp başkan bazında, yönetim bazında böyle bir dilekçe verebileceğini hesap etselerdi de bu şampiyonalara yıllarca katılıp oynamasalardı. Burada tek söyleyebileceğimiz bu.”
“Onların o dönem 1 tane şampiyonluğu var. Galatasaray’ın 1923-1951 arası sadece 1 tane şampiyonluğu var. Fenerbahçe’nin 9 tane şampiyonluğu var. Beşiktaş’ın Federasyon Kupası’ndan aldıkları o sayılan iki şampiyonluk dışında 5 şampiyonluğu daha var. Bu şampiyonluklar sayılırsa Galatasaray’ın hiç işine gelmeyeceği için her türlü lobilerini, her türlü faaliyetlerini yaparak bütün camia olarak birleşerek, bu bir başarı hikayesidir onu da söyleyeyim, bugüne kadar bu şampiyonlukları saydırtmamayı başardılar.” ifadelerini kullandı.
Gerek resmi sitelerinde gerekse de yazılı resmi yayın organlarında 1959 öncesi kazanılmış şampiyonlukları kabul ettikleri gerçeğiyle de karşı karşıya olduklarını dile getiren Sipahioğlu, “Tekrar Galatasaray konusuna geleceğiz ama birçok tez anlattık, cevaplarını verdik. Burada bir özet geçelim: Futbol her zaman için o dönemin şartları içinde oynanmıştır ve oynanacaktır da. Dönemin şartları baz alındığında dünyadaki her ülke az evvel de bahsettiğim gibi Federasyonu kurulduktan sonra Federasyon tarafından oynatılan ülke şampiyonluklarını bugün saymaktadır. Yani bu tip tezlere girerseniz her ülkede aynı olaylar var ve bu yaklaşımlara girdiğiniz takdirde her ülkenin sürekli olarak şampiyonluklarını sıfırlaması lazım.
Örneğin bugüne gelelim, bugün futbol hakemlerle oynanıyor. Belki 20-30 yıl sonra durum değişecek ‘Artificial Intelligence’ denen yapay zeka belki hakem olacak Dünyada UEFA, FIFA belki de bir yazılım geliştirecek ve yapay zeka ağırlıklı olarak maçları yönetecek diyelim. 30-40 sene sonra çok olası bir durum bugünün dünyasında. Biz o zaman şunu mu diyeceğiz, ‘ya artık hakemler bitti, format değişti. O yüzden biz, sıfırlıyoruz. 2035’ten başlıyoruz şampiyonlukları saymaya.’ Futbol, her zaman için o dönemin şartlarında oynanır. Dönemin şartlarında da Türkiye’de böyle oynanmış. Önemli olan Federasyon mu oynatmış, evet Federasyon oynatmış; ulusal mı oynatmış, evet ulusal oynatmış! Bu kadar basit..
Bu şampiyonlukların önüne sadece sizin 1 şampiyonluğunuz var diye geçmeye çalışmaya gerek yok. Çünkü sonra utanırsınız. Az sonra iki tane belge vereceğiz, utanırsınız. Siz bir camia olarak, başkanı olarak, yönetimi olarak, camiayı temsil eden insanlar olarak resmi olarak federasyona böyle başvurular yaparsanız saçma sapan, şimdi ortaya koyacağımız iki tane belgeyle bütün Türkiye o ‘hırsızsınız’ ifadesi vardır ya hani ‘hırsız demiyorum ama’ ifadesini ima ediyordu, herkes görür hırsızın kim olduğunu. Çünkü siz zamanında hesap edememişsiniz, zamanında Fenerbahçe ve diğer kulüpler bu şampiyonlukların peşine düşer, başvurur diye hesap edememişsiniz. Kendi resmi belgelerinizde, resmi beyanlarınızda var, az sonra vereceğimiz ifadeler, bunları vermişsiniz. O yüzden bugün Türkiye’de herkes görecek Galatasaray’ın zamanında resmi iki belgesini. Hesap edemeyerek zamanında bu belgeleri yayınlamışlar, şimdi de kaldıramıyorlar. Şimdi iki belge ekrana getireceğim ve nasıl bir yapıyla, nasıl bir teşkilatla karşı karşıya olduğumuzu tüm Türkiye görecek. Şimdi arkadaşlardan rica ediyorum, birinci belge; www.galatasaray.org adlı resmi sitesinde efsaneleri ‘Baba’ Gündüz Kılıç, onların çok büyük efsanesi, Türk sporunun efsanesi, hepimizin efsanesi. ‘Baba’ Gündüz Kılıç’ı anlatırken Galatasaray resmi sitesi altı çizili bölgeye bakalım, bu Galatasaray resmi sitesinde ‘Baba’ Gündüz Kılıç’ı anlatan sayfa. Ankara Demirspor’da oynamış bir oyuncudur ‘Baba’ Gündüz Kılıç ki Ankara Demirspor da bugün başvurusunu yapmış durumda.
Bakınız ne diyor ‘Baba’ Gündüz Kılıç’ı anlatırken, ‘Ankara Demirspor, tarihteki tek Türkiye şampiyonluğunu kazandığı 1947 yılındaki finalde ise Fenerbahçe’yi 3-0 ve 6-0 yenerken Gündüz Kılıç da Ankara Demirspor forması giyiyordu.’ Yani Galatasaray resmi sitesindeki ifade bu ve bugün herkes girip bakabilir. Tabii kaldırmazlarsa! Diyor ki, ‘Ankara Demirspor, tarihteki tek Türkiye Şampiyonluğunu kazandığı 1947 yılındaki finalde…’ Yani diyor ki, ‘Ankara Demirspor, tarihteki tek Türkiye Şampiyonluğunu 1947 yılında kazanmıştır’, tek Türkiye Şampiyonluğunu! Tekrar üstüne basa basa vurguluyorum, Galatasaray resmi sitesi Ankara Demirspor’un, 1947 yılında kazandığı Türkiye Şampiyonluğunu resmen tanıyor ve diyor ki, ‘Ankara Demirspor, tarihte tek Türkiye Şampiyonluğunu, 1947’de kazanmıştır, bizim efsanemiz ‘Baba’ Gündüz Kılıç da onların Fenerbahçe’yi 3-0 ve 6-0 yendiği final maçlarında Ankara Demirspor forması giyiyordu.’
“Ankara Demirspor, bugün başvuru yaptı. Siz, şimdi çıkıp onların başvurusuna nasıl itiraz edeceksiniz, utanmadan? Üstelik bu belge resmi sitenizde varken! Hadi Ankara Demirspor’un başvurusuna itiraz etseniz! Adama gülerler ya! Siz hem kendi resmi sitenizde zamanında ‘Baba’ Gündüz Kılıç’ı anlatırken bu ifadeleri kullanacaksınız sonra Ankara Demirspor hakkını arayarak sizin de tanıdığınız o Türkiye Şampiyonluğunu, belgenizle tanıdığınız Türkiye Şampiyonluğunu kazanırken nasıl ‘sen şampiyon değilsin’ diyeceksiniz? Hadi, Galatasaray Kulübü’ne sesleniyorum, hadi Ankara Demirspor’un başvurusuna da itiraz etsinler. Hadi etsinler de görelim! Bu belgeyi de ne yapacaklar sonra? İkinci belge de var! Arkadaşlar ekrana getirsinler; bu belge Galatasaray Spor Kulübü’nün, kendisinin çıkarttığı resmi bir yayındır! Yılını hatırlamıyorum ama ‘Yüzyılın Öyküsü Galatasaray Spor Kulübü’ adlı bir kitap çıkarttı Galatasaray Spor Kulübü, kendi yüzyıllarını anlatırken.
Burada 1939 yılında kazandıkları Türkiye Şampiyonluğunu nasıl anlatmışlar, bakalım. Galatasaray Spor Kulübü’nün resmi yayın organı olan ‘Yüzyılın Öyküsü’ kitabında kendi kazandıkları 1939 yılındaki Türkiye Şampiyonluğu nasıl anlatılmış bir okuyalım lütfen:
‘Galatasaray’ı 1939 yılı Milli Küme Şampiyonu olarak ilan etmişti.’ Burası ilk altı çizili yerdir. İkincisi, ‘Galatasaray’ın kazandığı bu şampiyonluk İstanbul Ligi sonrasında Türkiye geneli itibariyle düzenlenen bir organizasyonda kazandığı ilk şampiyonluktu. Galatasaray artık sadece bulunduğu kent düzeyinde değil aynı zamanda Türkiye genelinde de şampiyonluk kazanmış bir takımdı’
Şimdi Galatasaray Spor Kulübü, resmi bir yayınında açıkça 1939 yılında kazandıkları şampiyonluğun bir kent, bölge liginde İstanbul Ligi’nde değil Türkiye genelinde kazandıkları şampiyonluk olduğunu resmi olarak kabul ediyor! Yani Galatasaray diyor ki, ‘bizim ilk Türkiye genelinde kazandığımız şampiyonluk 1939 yılındadır.’ Bu, resmi bir belgedir ve şimdi Galatasaray’a sormak istiyorum.
Siz, bu belgeleri yayımlarken, bu yazıları yazarken tabii Fenerbahçe’nin böyle bir başvuru yapacağını hesap edemediniz, hesaba katamadınız ya da bu Fenerbahçe’nin meselesi de değil, Ankara Demirspor var, bugün Gençlerbirliği açıkladı, belki yarın öbür gün başka kulüpler de açıklar, 1959 öncesi Türkiye Şampiyonlukları olan kulüplerin bu başvuruları yapacağını hesap etmeden, haklı başvuruların yapılacağını hesap etmeden siz hem resmi sitenizde ‘Baba’ Gündüz Kılıç’ı anlatırken hem de ‘Yüzyılın Öyküsü’ adlı kitabında kendi şampiyonluğunuzu anlatırken ‘1939 yılındaki şampiyonluğumuz, Türkiye genelinde kazandığımız ilk Türkiye Şampiyonluğu’ diyorsunuz. ‘Baba’ Gündüz Kılıç’ı anlatırken Ankara Demirspor için ‘1947 yılında kazanılmış ilk Türkiye Şampiyonluğunda Baba’ Gündüz Kılıç da vardı’ diyorsunuz. Sonra çıkıyorsunuz dilekçeler veriyorsunuz, bir saat yayınlar yapıyorsunuz, bütün camianız sizin arkanızdan yine yalanlarınızdan dolayı bu tezleri gündeme getiriyor.”
Tüm spor kamuoyunun ‘efsane’ diye lanse ettiği isimlerin kazandığı şampiyonlukların karşısında durmalarının gerçekle hiçbir şekilde bağdaştırılamayacağını da belirten Yönetim Kurulu Üyemiz Metin Sipahioğlu, “Şimdi ben soruyorum; Sayın Mustafa Cengiz, bu belgelerden sonra işinize gelmediği zaman başka şeyler söyleyip, işinize geldiği zaman bu belgeleri ortaya koyan Galatasaray Kulübü’nün başkanına soruyorum ben. Kim hırsız ya? Türkiye’de 1923’ten itibaren bizzat Federasyonun oynattığı büyük efsanelerin; ‘Baba’ Hakkı’ların, Süleyman Seba’ların, Cihat Arman’ların, Lefter’lerin, ‘Baba’ Gündüz Kılıç’ların katıldığı ve bizim ‘efsane’ dediğimiz bugün ligimize ismi verilen bu efsanelerin şampiyonluklarıyla ilgili siz sadece 1 şampiyonluğunu var diye, bu şampiyonlukları katletmeye çalışıyorsunuz. Ve bunu yaptınız da başardınız da… Haluk Ulusoy’larla, Türker Arslan’larla bunları başardınız ama bugün iletişim çağında yaşıyoruz, internet çağında yaşıyoruz ve bütün gerçekler ortaya çıkmış, sizin dışınızda hemen hemen bütün Türkiye bize hak veriyor, bu çok açık! Sizin dışınızda, Galatasaray camiası dışında bu konuya itiraz eden belki tek tük istisnalar vardır ama çok da görmedik. Sizin dışınızda buna itiraz eden yok, istisna olursa da bugünden sonra istisna olur, geneli Türkiye’nin bu şampiyonlukların ne kadar haklı kazanıldığını anlamış durumda ama bu Galatasaray adına bir başarı hikayesi. Tekrar ediyorum, Haluk Ulusoy’larla, Türker Arslan’larla yıllarca bu işin üzerine gittiler ve yıllarca bunu katlettiler. Çok başarılı bir operasyonla ve bugün de bizim yapacağımız ilk resmi başvuruya Galatasaray Kulübü çıkıyor itirafçı olarak ne diyor, karşı başvuru yapıyor ve ‘aman sayılmasın.’ 1923’ten beri oynanmış, 30-35 yıl Federasyonun oynattığı bu şampiyonaları kendi resmi belgelerinizde de itiraf ettiğiniz bu şampiyonaları bugün saydırmaya çalışmıyorsunuz! Kim hırsız?
Kim hırsız? Biz mi hırsızız siz mi hırsızsınız Sayın Mustafa Cengiz? O ‘hırsız’ ifadesini kullanıyorsunuz ya “hırsızsınız demiyorum ama” ben de size demiyorum ama soruyorum; Biz mi hırsızız siz mi hırsızsınız? Çıkın ve açıklayın! Bu kadar iki yüzlü, bu kadar işine gelince öyle ama gelmeyince böyle bir yaklaşım olursa biz de bunları sinirlenerek sormakla yükümlüyüz. Dediğim gibi bu iş yıllarca çok güzel kapatıldı. Haluk Ulusoy’la başlayan Türker Arslan’la devam eden zihniyet bu işi çok güzel yerlere getirdi. Ama bu işin karşısında duran lobi, bugün bu iş hakkın bulursa diye paniklemiş durumda, daha çok panikleyecekler, onu da bilsinler.” şeklinde bir açıklama yaptı.
“Kendi belgeleriyle itiraf etmişler ve kendi belgeleriyle itiraf ettikleri gerçeğin karşısında durmaya çalışıyorlar. Ben söyleyeceklerimi söyledim, daha da uzatmak istemiyorum. Son bir şey sormak istiyorum. Bütün Türkiye’ye sadece son bir sorum var! Bugün bizi spor kamuoyunda izleyen izlemiştir, izlemeyen de izleyecektir, başka yerlerden duyacaktır. Bütün Türkiye’ye tek bir soru sormak istiyorum. Çok net, yine spor kamuoyunun vicdanına sormak istiyorum: eğer Fenerbahçe’nin 1959 öncesinde kazandığı 9 şampiyonluğunun yanında Beşiktaş da 7 şampiyonluk kazanmış, Galatasaray da atıyorum 8 veya 10 şampiyonluk kazanmış olsaydı 1 değil de 8 veya 10, bugün Türkiye’nin en büyük lobisine sahip olan kulübü Galatasaray 1 değil de 8 veya 10 şampiyonluk kazanmış olsaydı Fenerbahçe ve Beşiktaş’la aynı şampiyonluk sayılarını kazanmış olsaydı 1959 öncesinde bu şampiyonluklarla çoktan barışılır, bu şampiyonluklar Türkiye’nin tarihi olarak kabul edilir hatta belgeselleri çekilir, ‘Türk futbol tarihinin müthiş gerçeği’ diye anlatılır mıydı, anlatılmaz mıydı? Yani Galatasaray’ın o dönem 1 değil 9, 10, 11 şampiyonluğu olsa bu şampiyonluklarla çoktan barışılır, çoktan bunlar tarihimizdeki yerini alır ve Türkiye Cumhuriyeti’nin futbol tarihinde de çok güze bir şekilde anlatılıp yerini bulur muydu, bulmaz mıydı? Benim buradan bütün spor kamuoyuna sorum bu. Bu şampiyonlukların zaten neden sayılmadığını bu soruya cevap verebilen, vicdanla cevap verebilen herkes bilecek. Belli zaten de Galatasaray’ın yaptığı son açıklamalardan, dilekçelerden bu şampiyonlukları saydırmamak için verdiği çabadan bu şampiyonlukların niye sayılmadığı bugün ortada da çünkü itiraf niteliğinde açıklamalar, dilekçeler bunlar ama bütün spor kamuoyuna da soruyoruz! Bir kez daha vurguluyorum; eğer Galatasaray’ın o dönem 9, 10, 11 şampiyonluğu olsa bu şampiyonluklar çoktan kabul edilir miydi, edilmez miydi? Bütün spor kamuoyu buna vicdanıyla cevap versin!”
“Şunu da söylemek istiyorum; başkalarını arkalarına takmaya çalışarak başka itiraz etmeye çalışan kulüpleri de ortaya çıkartabilirler. Ama onlar istisna olacak. Türkiye’nin geneli ne kadar haklı olduğumuzu, bakınız bu bir Fenerbahçe davası da değil, bu Türkiye Cumhuriyeti’nin bir davası ve bunun arkasında sadece Fenerbahçe’nin başvurusu da yok. Ankara Demirspor da başvurdu, onlar da meselenin ne kadar haklı olduklarının farkındalar ve anladılar. Bu Fenerbahçe meselesi değil, Türk futbol tarihiyle barışma meselesidir. Avrupa’da emsalleri ortada yani bunun Avrupa’da sayılmama örneği yok. Konu, bu kadar basit!”
"1959 ÖNCESİ MESELESİ SADECE FENERBAHÇE’NİN MESELESİ DEĞİLDİR"
“Her kulübün başvurusu kendini bağlar. Ama bildiğim kadarıyla Ankara Demirspor başvuru yaptı ki Galatasaray’ın resmi sitesinde de ‘itiraf’ niteliğinde… Gençlerbirliği de başvurmuş ama ben en çok Ankara Demirspor’un başvurusuna Galatasaray nasıl itiraz edecek, onu merak ediyorum. Çünkü kendi resmi sitelerinde 1947 yılında ilk Türkiye Şampiyonluğu ifadesi geçiyor Ankara Demirspor için ‘Baba’ Gündüz Kılıç’ı anlatırken... Başka kulüpler de olabilir ama 1959 öncesi meselesi sadece Fenerbahçe’nin meselesi değildir, Türkiye’nin meselesidir. Dediğim gibi diğer kulüplerin başvurusu da son derece doğaldır, onların da hakkıdır. Herkesin efsaneleri o dönem oynamış, alın terleriyle çatır çatır şampiyonlukların kazanmış ve şunu da söylemek istiyorum, o dönemlerdeki futbolun zorluklarına, ulaşım zorluklarına, sahaların durumlarına vs. baktığınız zaman o dönemlerde kazanılmış şampiyonluklardaki emekler çok daha büyük. Bugün hayat hem daha kolay hem futbol daha kolay, çamurların içinde oynamışlar, bataklıklarda oynamışlar, kafaları yarılmış, bir dönem eldiven yokmuş vs. tabii bu anlattığım dünyanın her yerinde böyle. Aslında o dönem kazanılan şampiyonluklar bu yüzden çok değerli ve bu yüzden Almanya gidip Rapid Wien’in bile şampiyonluğunu sayıyor. Deminki örnek çok çarpıcıdır, önemlidir; bugün bir Avusturya takımının ismini -Rapid Wien- bugün Almanya Bundesliga şampiyonluğunun üzerine koyup her sene Bundesliga şampiyonuna o kupayı veriyor ve her sene orada Rapid Wien’in ismi yazılıdır, 1941 diye! Bu nedenle o dönemki şampiyonluklar bu dönemkinden çok daha zor kazanılmıştır ve çok daha önemlidir.” dedi.
Sipahioğlu sözlerini şöyle noktaladı:
“Başladığımızda tekrar ettiğim bir şeyi üzerine basarak söylemek istiyorum, Fenerbahçe Spor Kulübü olarak biz bu yayınları yapmaktan hicap duyuyoruz. Ama eğer karşınızda bir kulüp sürekli olarak sizi konuşuyorsa ve 1959 öncesi yaptığınız başvuru ‘sayılmasın’ diye Federasyona başvuru yapacak kadar tırnak içerisinde söylüyorum ‘çıldırmış’ duruma geldiyse, ben aile terbiyesi alarak büyümüş bir insanım ve bizi büyüten bir ailemiz var herkes gibi ben ailemden aldığım terbiyeyle de tekrar ediyorum Galatasaray Kulübü’nün başkanına çıkıp burada bu söylemleri yapmaktan zaman zaman utanıyorum ama bunları da yapmak zorundayız, yapmak zorunda kalıyoruz. Ama ne kadar kalırsak yine o kadar çıkar, yine o kadar söyleriz. Bunu da herkes bilsin.”