MHP lideri Bahçeli'den Kılıçdaroğlu'na sert sözler: "FETÖ’cülerle görüşüp görüşmediğini, Pensilvanya’da mola verip vermediğini açıkla"
MHP Genel Başkanı Bahçeli, partisinin grup toplantısında yaptığı konuşmada Kılıçdaroğlu'nun ABD ziyaretinde 8 saat ortadan kaybolmasını değerlendirdi. Bahçeli, "Kılıçdaroğlu bu 8 saatin esrarını milletimize açıklamak zorundadır. FETÖ’cülerle görüşüp görüşmediğini, Pensilvanya’da mola verip vermediğini açıklığa kavuşturmak mecburiyetindedir." dedi.
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, TBMM'de partisinin grup toplantısına katıldı. Kürsüye çıkarak partilere seslenen Devlet Bahçeli gündeme ilişkin konular hakkında değerlendirmelerde bulundu. Bahçeli konuşmasında Bartın Amasra'daki maden kazası, Kemal Kılıçdaroğlu'nun ABD ziyareti, dezenformasyonla mücadele yasası, 2023 yılı seçimleri konularına değindi.
MHP lideri Bahçeli'nin konuşmasından öne çıkanlar şöyle:
Hepinizi saygı ve sevgiyle selamlıyorum. Toplantımızı yurt içinden ve yurtdışından takip eden aziz vatandaşlarımıza, varlık ve birlik mücadelesi veren kardeşlerimize en kalbi selamlarımı iletiyorum. Öyle ateşler vardır ki yalnızca düştüğü yeri yakmaz. Öyle acılar vardır ki yalnızca ortaya çıktı yerde duramaz. Cuma akşamı Bartın'ın Amasra ilçesinde milletimizin yüreğine ateş düşmüş, yerin yüzlerce metre altına inen madencilerimiz hepimize acıların en acısını yaşatmışlardır.
"MADEN OCAĞINDAKİ PATLAMAYI BAHANE EDEREK EL OVUŞTURAN KİM YA DA KİMLER VARSA BİZE GÖRE SAMİMİ DEĞİLDİR"
Üzüntümüz tarifsiz ve tanımsızdır. Devlet tüm imkanlarıyla seferber olmuş, felaket tablosu kontrol altına alınmış, arama-kurtarma çalışmaları icra edilmiştir. Yangını söndürme çalışmaları da aralıksız sürdürülmüştür. Elbette malum patlamaya yol açan kusur, ihmal ve eksik olarak değerlendirilecek ne varsa gün yüzüne çıkarılacaktır. Maden ocağındaki patlamayı bahane ederek el ovuşturan kim ya da kimler varsa bize göre samimi değildir. Acı üzerinde istismar yapmanın mert ve sorumlu bir tavırla hiçbir ilgisi olamaz. Bunlar tespit edilirse muhakkak hesabı sorulacaktır. Amasra'yı konuşuyorken Soma felaketini hatırlatmak hastalıklı bir yaklaşımdır. Biz kardeşlerimizin bulunup çıkarılmasını bekliyorken provokasyona heveslenenler hem alçak hem de ahlaksızdır. Henüz patlama yeni olmuşken, henüz işçilerimiz toprak altından bile çıkarılmamışken Sayıştay'ın raporlarını birden bire servis edenlerin önü-arkası iyice araştırılmalıdır.
"FELAKETLER ÜZERİNDEN CEPHELEŞME ÜRETMEYE ÇALIŞILMASI İNSAFSIZLIKTIR, İZANSIZLIKTIR"
Belirli bir süreyle görevini yapan denetçiler her şeyi biliyor da bir tek söz konusu müessese sorumluları ne yapacaklarını bilmiyor? Olacak iş midir? Biz Sayıştay raporlarının değerini elbette inkar etmiyoruz, es geçmiyoruz. Sayıştay raporlarının art niyetlerle siyasi muhalefet haline getirilmesini oldukça manidar buluyoruz. Yerin üstünde ahkam kesenlerin, yerin altında kömürün karasına göğüs geren kardeşlerimizin muhatap olduğu gerçekler kuşkusuz bambaşkadır. Ocaklarda çalışırken aynen uyulması gereken yönergeler bilinmiyor mu? Hangi vicdan sahibi maden ocaklarında bile bile , göre göre felaketlere göz yumabilir? Gün acılarımızı paylaşma ve azaltma günüdür. Fırsatçılık yapanların kanında leke vardır. Felaketler üzerinden cepheleşme üretmeye çalışılması insafsızlıktır, izansızlıktır.
Amasra'daki patlama hepimizi yakmıştır. Zillet partilerinin bu felaketi siyaset malzemesi yaparak gürültü kirliliğe yol açmaları utanmaz bakışın nerelere kadar tutunduğunu da ortaya çıkarmaktadır. Her ihtimal değerlendirilecek. Mesele bundan sonra aynı acılarla karşılaşmamaktır. Mesele güç birliğiyle Amasra'nın gözyaşlarını silmektir. Türkiye güçlü bir devlettir, Yeter ki bir olalım, dayanışma içinde bulunalım. Yeter ki tek yürek halinde mücadele edelim. Maden işçilerimizi Allah'tan rahmetler diliyorum. Başımız sağ olsun diyorum, Rabbim hepimizi kazalardan, belalardan, hastalıklardan esirgesin duamızı cümlemizle paylaşıyorum.
"2023 YILI TÜRKİYE'NİN MÜJDESİ VE BU HEDEFİN TARİHİ MESAJIDIR"
2023 yılı Türkiye Cumhuriyeti'nin 1. yüzyılının nihai eşiğidir. 2023 yılı Türkiye'nin müjdesi ve bu hedefin tarihi mesajıdır. Yönetim hayatımızda Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemiyle gerçekleşen reform gücüne güç katmıştır. Kuru üzümden pekmez çıkarmak için masalara oturan yükseldikçe yükselen Türkiye bahtiyarlığını göremezler. Bunlar hüsrandan çıkıp hezimete boylayan aymazlardır. Bunlar çark gibi dönen ayarsızlardır. Ayarsızların zillet içinde oldukları da ayan beyan ortadadır. Türkiye, eski Türkiye değildir. Nereye ulaşmak istediğimizin bilincindeyiz. Çok çalışıyoruz, nefes alır gibi mücadele ediyoruz. Parti olarak on yıllardır 2023'ün düşünü kuruyorduk. Yüzyılla sözleşmeyi 22 yıl önce yaparak önümüze büyük hedefler koymuştuk. Bütün illerimizi heyecanla dolaştık. Şimdi de köy köy geziyor, davasının onurunu bilmiş dava arkadaşlarımızla siyasi çalışmalarımızı yoğunlaştırıyoruz. Siz değerli milletvekili arkadaşlarımıza içtenlikle teşekkür ediyorum. Hiçbir köyümüz bize uzak değildir. Köylerimiz misafirperverliğin mihveridir. Görünen köylerimiz kılavuza ihtiyaç duymayacaktır. 2023'e doğru Aday Belli Karar Net temalı Konya mitingimizi yaptık. Hava tahminleri yağmur gösteriyordu ama mitingimiz sırasında yağmur yağmadı. Bu dava büyüktür, bu dava dualıdır. Pazar günü de bu defa Manisa'da olacağız. İnanmak başarmanın yarısıdır. İnananlar için zafer kaderdir, davamıza inanıyoruz, başaracağımıza inanıyoruz, istikbalde devleşmiş Türkiye'nin doğacağına yürekten inanıyoruz.
Türkiye Cumhuriyeti nice kahramanlıklar, nice bedeller sonucunda tarihteki yerini almış bir medeniyet eseridir. İçimizden ve dışımızdan kuşatılmıştık tıpkı bugünkü gibi, düşmana ganimet olanların sesi çok çıkıyordu tıpkı bugünkü gibi, fakat kurucu kahramanlar ya İstiklal ya ölüm diyerek 7 düvele meydan okumuşlar, rest çekmişlerdir. İpini sürüyerek ortalıkta boy gösterenlerin, Türkiye'nin temelini özümsemesi akla da vicdana da terstir.
"CUMHURBAŞKANI’NA KARA ÇALMAYA TEŞEBBÜS ETMEK ADAMLIK DEĞİLDİR, SİYASET DEĞİLDİR, MERTLİK HİÇ DEĞİLDİR"
Türkiye’yi yabancı ülkelerde şikayet etmek, jurnalcilik yapmak, yabancıların karşısında el pençe divan durmak şerefli bir tavır değildir. New York’un en işlek caddesine çıkmak, ergenler gibi video çekmek, bu suretle Türkiye’ye ve Cumhurbaşkanı’na kara çalmaya teşebbüs etmek adamlık değildir, siyaset değildir, mertlik hiç değildir.
Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Kılıçdaroğlu dersini tarihten değil Türkiye düşmanlarından aldığını açık seçik gözler önüne sermiştir.
Demiş ki: 'Hedefimiz 100 yıllık Cumhuriyeti 2023’te demokrasiyle taçlandırmaktır.'
"KILIÇDAROĞLU’NU VE İTTİFAKINI HAYIRLA NASIL YAD EDELİM?"
Sayın Kılıçdaroğlu bu taç olmasaydı ne ABD’ye gidebilirdin, ne de gittiğin zaman Türkiye’yi kötü gösterebilirdin, dua et ki yerleşmiş ve güçlenmiş bir demokrasimiz vardır ve ortadadır. Tek kelimeyle diyorum ki, yazıklar olsun. Biz zillet deyince rahatsız oluyorlar, ya ne diyelim peki? Bu Kılıçdaroğlu’nu ve ittifakını hayırla nasıl yad edelim? Büyük halk ozanımız Yunus ne diyordu:
Cümleler doğrudur sen doğru isen,
Doğruluk bulunmaz sen eğri isen.
CHP Genel Başkanı’nın neresi doğrudur?
Zillet ittifakı paydaşlarının neresinde doğrunun izi vardır?
Ne doğramışlarsa aşlarına, o geliyor kaşıklarına. Olan budur.
"KILIÇDAROĞLU’NA SORUYORUM, O GİZEMLİ 8 SAAT İÇİNDE NEREDEYDİN?"
Elden vefa, zehirden şifa, zilletten de sefa umacak kadar şuur dağılmasının pençesine düşmüşler. Türk ordusu Sakarya’nın doğusuna taktik çekiliş halindeyken, dönemin Birleşik Krallık Başbakanı aynen demişti ki: “Türkler Mekke’ye doğru kaçıyor.” Kılıçdaroğlu’nun mantığı ve aklının dibi işte budur. İlham kaynağı yerli değildir, milli değildir, bizden değildir, biz değildir, milletimizin şanına ve şerefine kesinlikle uygun değildir. Kılıçdaroğlu’nun ABD’de ne yaptığı, kimin dümen suyuna girdiği, kimlerle temas kurduğu, kimlerin eline ve avucuna baktığı az çok bellidir. Özellikle kendisine eşlik eden gazetecileri de atlatarak 8 saat süreyle ortadan kaybolması ziyadesiyle kuşkuludur. Kılıçdaroğlu’na soruyorum, o gizemli 8 saat içinde neredeydin? Kimlerle fiskos yaptın, kimlerle geniş bir planın parçası olmayı içine sindirebildin? Kılıçdaroğlu bu 8 saatin esrarını milletimize açıklamak zorundadır. FETÖ’cülerle görüşüp görüşmediğini, Pensilvanya’da mola verip vermediğini açıklığa kavuşturmak mecburiyetindedir. Türkiye’de bulamadığını ABD’de aramak müflis bir siyasetçinin son çırpınışıdır.
"KILIÇDAROĞLU’NUN GÖLGELİ ZİYARETİNİN HEMEN AKABİNDE ABD BİLETİNİ ALAN İP’İN DE YOLU YOL DEĞİLDİR"
Kılıçdaroğlu’nun ABD ziyareti, dahası başörtüsü istismarından hemen sonra uçağa atlayıp Türkiye’den ayrılışı birbiriyle bağlantılı sancılı gelişmelerdir. Şimdi de teşekkül etmiş bir İP heyeti, Türk festivali bahanesiyle ABD’ye gidecekmiş.
Kılıçdaroğlu’nun gölgeli ziyaretinin hemen akabinde ABD biletini alan İP’in de yolu yol değildir, siyasi zihniyeti milli ve ahlaki esaslara muvafık değildir. Okyanus ötesinde rol dağılımı ve işbölümü yapılmıştır. Zillet ittifakının paydaşları sırasıyla ABD’yi tavaf etmeye başlamıştır.
Sipariş gündeme göre, listelenmiş talimatlar uyarınca, FETÖ’nün çekim alanında, emperyalizmin gözetiminde siyaset yapmanın onurlu ve haysiyetli hiçbir yanından bahsedilemeyecektir. Zillet ittifakı, cumhurbaşkanı adayının kim olacağı sorusunun cevabını yanlış yerde aramaktadır. Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanını seçecek, belirleyecek ve yetkilendirecek güç ne AB’dir, ne ABD’dir, sadece ve sadece büyük Türk milletidir. CHP yitirdiği iradesini emperyalizmin kanlı sahnesinde bulmanın çabasındadır. Bu yüzden CHP yönetimi, kuruluş yıllarına sırt dönmüştür. CHP yönetimi, virajı alamamış ve arabayı devirmiştir.
"MHP DİMDİK AYAKTADIR, CUMHUR İTTİFAKI EZİLENLERİ KUCAKLAYANDIR"
Türkiye sahipsiz değildir, Türk milleti yarınsız ve çaresiz değildir. MHP dimdik ayaktadır, Cumhur İttifakı ezilenleri kucaklayandır. Muhterem milletvekilleri, BM Teşkilatı'nın yaptığı araştırmaya göre gıda yardımına muhtaç ülke sayısı 45'e ulaşmıştır. Daha güvenli, daha adil bir dünyaya ulaşmak için adaletsizliklerle, küresel çapta mücadele etmek insani bir görevdir. Küresel adalet ve merhametin kurumsallaşması, empati duygusunun işlevsel olmasıyla bir insan, bir medeniyet hakkıdır. Türkiye bu hakkı en fazla gözeten, saygı gösteren ülke mevkiine tırmanmıştır. Bir damla petrolü, bir metreküp gazı insan hayatından daha değerli gören bir sefil anlayış derhal terk edilmelidir.
Böylesi bir dünya nizamının kalbi selim olması, insana hürmet etmesi akıl karı mıdır? Türkiye insan onurunu esas olarak ikmal ettiği siyasetiyle sivrilmeye başlamıştır. Ukrayna limanlarından kalkan 345 gemi tahılı ihtiyaç sahibi ülkelere taşımıştır. Açlık çeken milletlerim çığlığını duymuş ve duyurmuştur. Geçen hafta da vurguladığım gibi Türk Akım enerji güvenliğinin vazgeçilmez hale gelmiştir. Türkiye taraftır ama kalıcı bir barışın tarafıdır.
Terörle mücadelemize yönelik asılsız iddiaları reddediyoruz. Kıbrıs Türkleri'nin yok sayılmasını reddediyoruz. AB'nin uyguladığı yaptırımlara Türkiye'nin katılmamasını eleştiren ucuz yaklaşımı reddediyoruz. 2022 Türkiye raporunu gıyaben yırtıp atıyor muhataplarının başına geçiriyoruz. Avrupa Birliği'nin görmezden gelmesi, her fırsatta Türkiye'yi kötü göstermesi ayıptır, iki yüzlülüğün ta kendisidir. Kışı geçiririz geçirmesine ama yediğimiz ayazı da aklımızdan çıkarmayız. AB'nin siyaseti kutuplaşma siyasetidir. Bizim böyle bir siyasete karnımız toktur.
"HAKLI TALEPLERİ KARŞILAYACAĞIZ, SORUNLARA NEŞTER VURACAĞIZ"
27.Dönem TBMM’nin bu son yasama yılında geçen yıllarda olduğu gibi, milletimizin her derdiyle dertlenip çözüm yolları açacağız, haklı talepleri karşılayacağız, sorunlara neşter vuracağız. Yaparsa Cumhur İttifakı yapar, gerisi boş boş bakar. Bildiğiniz gibi sosyal medya tehlikeli bir mecradır. Bu mecrada her türlü haşarat da meydanı boş bulduğundan at oynatmaktadır.
DEZENFORMASYONLA MÜCADELE YASASI
Gelişmiş ülkelerde benzerlerine şahit olunduğu üzere, sosyal medyanın hukuki ve ahlaki sınırlara getirilmesi, yalan ve iftira mahiyetli haberlerin önüne geçilmesi iç barış ve huzur ortamı için büyük bir zaruretti. Geçen hafta “Basın Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi” AK Parti ve MHP’nin mücadele ve müdahalesiyle kabul edilerek yasalaşmıştır. Bu itibarla hepinize teşekkür ediyorum. Allah’a şükür, mühim ve acil bir ihtiyaç milli irade vasıtasıyla karşılanmıştır. Zillet ittifakı 29. maddeyi terörize ederek olmadık yollara müracaat edip mezkur kanunun görüşmelerini sabote etmeye kalkışmıştır.
Peki ne diyor 29. madde? 5237 sayılı Türk Ceza Kanununa 217. maddesinden sonra gelmek üzere “halkı yanıltıcı bilgiyi alenen yayma” üst başlıklı şu ifadeler eklenmiştir:
'Sırf halk arasında endişe, korku veya panik yaratmak saikiyle, ülkenin iç ve dış güvenliği, kamu düzeni ve genel sağlığı ile ilgili gerçeğe aykırı bir bilgiyi, kamu barışını bozmaya elverişli şekilde alenen yayan kimse, bir yıldan üç yıla kadar hapis cezasıyla cezalandırılır. Fail suçu gerçek kimliğini gizleyerek veya bir örgütün faaliyeti çerçevesinde işlemesi halinde, birinci fıkraya göre verilen ceza yarı oranında artırılır.'
Zillet ittifakının, çıkarcı yandaşların, buçuk aydınların, kiralık kalemlerin saldırdığı, sulandırdığı ve feryat ettiği meşhur madde budur. Halk arasında endişe, korku ve panik yaratanlara cezai sorumluluk yüklemenin neresi hatalıdır?
"SEN O ÇEKİCİ TELEFONA DEĞİL, KAFANA VURURSAN BELKİ AYILABİLİR, KENDİNE GELEBİLİRSİN"
Ülkemizin iç ve dış güvenliği, kamu düzeni, genel sağlığıyla ilgili gerçeğe aykırı bir bilgiyi, kamu barışını bozmaya elverişli şekilde alenen yayanlara yasal tedbir alınmasının neresi zulümdür? CHP’li bir milletvekili, eline çekici alıp Genel Kurul kürsüsünde telefon kıracak kadar alçalabilmiştir. Sen o çekici telefona değil, kafana vurursan belki ayılabilir, kendine gelebilirsin. Bu çekiç Genel Kurul’a nasıl getirilmiş, kürsüye nasıl çıkarılmıştır? Çekiç de aynen bir silah gibi suç unsuru değil midir? Bu haliyle çekicin mesela kalaşnikoftan ne farkı vardır? Biz Genel Kurul salonunda ne çekiçli eylemcilere ne de kalaşnikoflu teröristlere bilinsin ki, tahammül edemeyiz, sessiz kalamayız, seyirci olamayız.
Dediler ki:
Yasayla birlikte korku ve baskı iklimi artacakmış.
Seçim öncesinde halkın Haber alma kaynakları boğulacakmış.
Muhalefetin sesi kısılmak istenmiş.
Ucube bir başyapıtmış.
Hak ve hürriyete pranga vurulacakmış.
Sansür yasasıymış, istibdada çanak tutulmuş, tarih bunu yazmış.
"YALAN HABERE BEL BAĞLAMAYANLAR BU YASADAN RAHATSIZ OLMAZ"
Bu iddiaların tamamı palavradır, tamamı aldatmadır, söylenenlerin hepsi yalancıların sızlanmasıdır, sosyal medyadan milletimizi manipüle etmeye çalışanların kurnaz ve kurmaca şikayetidir. Nasıl olsa yalan haber yayamayacaklar, dertleri bundandır. Nasıl olsa sahte hesapların arkasına saklanıp itibar cellatlığı yapamayacaklar, açmazları, sıkıntıları ve bunalımları bu nedenledir. Zillet ittifakının haberi olsun, ne yapsalar boşuna, köprü suyun öte yakasında kaldı.
Yalan habere bel bağlamayanlar bu yasadan rahatsız olmaz. İftiraya prim vermeyenler, kamu düzenini bozmayı aklından geçirmeyenler, ülkemizin iç ve dış güvenliğini zedelemek için pusuya yatmayanlar bu yasadan asla memnuniyetsizlik duymaz.
Geçiniz bunları, devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğünü, insan onuruyla insan haysiyetini savunan hiç kimse bu yasaya dudak bükmez, bükemez, bükmemiştir. Dezenformasyon yasası hıyanetin, bozgunculuğun ve rezaletin sosyal medya ayağına kilit vurmuştur. Çokta güzel olmuş, maşeri vicdan oh be demiştir. İşte kuyu, işte suyu, işte milletimizin huzuru, kast etmeye çalışanlar olursa bedelini sonuna kadar ödemeye hazır olmalıdırlar. Bu duygu ve düşüncelerle siz değerli milletvekili arkadaşlarımı muhabbetle selamlıyor, Genel Kurul çalışmalarınızda üstün başarılar diliyorum.