Nato Günü Nedir? Nato Günü ne zaman?
Her yıl Nisan'ın 4. günü "Dünya Nato Günü" olarak kutlanmaktadır. Dünya'da ve ülkemizde de kutlanan Dünya Nato Günü 4 Nisan'ın yaklaşmasıyla arama motorlarında kullanıcılar tarafından sıkça aratılanlar arasına girdi. Bizde 4 Nisan Nato Günü hakkında bilgileri sizler için derledik. Dünya Nato Günü hakkında bilgileri haberimizde bulabilirsiniz
Her yıl Nisan'ın 4. günü "Dünya Nato Günü" olarak kutlanmaktadır. Dünya'da ve ülkemizde de kutlanan Dünya Nato Günü 4 Nisan'ın yaklaşmasıyla arama motorlarında kullanıcılar tarafından sıkça aratılanlar arasına girdi. Bizde 4 Nisan Nato Günü hakkında bilgileri sizler için derledik. Dünya Nato Günü hakkında bilgileri haberimizde bulabilirsiniz
DÜNYA NATO GÜNÜ NEDİR? NE ZAMAN KUTLANIR?
I. ve II. Dünya Savaşları sonunda geriye milyonlarca ölü, yaralı ve evsiz barksız yığınla insan kalmıştır. Savaş sonrası her ülke kendi ekonomisini düzeltmek için uğraşmaktaydı. Bu arada yeni bir savaşı önlemek için tedbirler almak gerekiyordu. Bu nedenle batı ülkeleri kendilerine yakın ülkelerle bir ittifak kurdular. Buna NATO denildi. NATO, Kuzey Atlantic Antlaşması Teşkilâtı’nın (North Atlantic Treaty Organication) baş harflerinden oluşmaktadır.
Nato, yalnız silahlı bir saldırıyı önlemek için kurulmuş değildir. Bu teşkilâta giren ülkeler kültürel ve ekonomik işbirliği yaparak birbirlerine her yönden yardımcı olurlar. Üye devletler askerlerinden bir kısmını bu örgüt emrine vererek bir NATO ordusu meydana getirmişlerdir. Bu ordunun merkezi Brüksel’dedir. Üye olan devletler kendi ülkelerinde birer NATO Karargâhı meydana getirmişlerdir. Türkiye’nin NATO karargâhı İzmir’dedir.
İkinci dünya savaşından sonra benzer savaşların yaşanmasını önlemek, en azından aniden bastıracak korkutucu bir savaş dalgasına karşı birlikte hareket etmek isteyen bazı ülkeler (Amerika Birleşik Devletleri, Kanada, Fransa, İngiltere, İzlanda, Hollanda, Belçika, İtalya, Danimarka, Norveç ve Portekiz) Kuzey Atlantik Anlaşması anlamına gelen NATO’yu (North Athlantic Traty Organization) kurarak o zamanın fevkalade güçlü bir ülkesi olan Sovyetler Birliği ve bağlaşıklarına karşı yardımlaşma ve dayanışmada bulunmak üzere kurdular.
Kuruluş tarihi 1949 olan NATO’ya ülkemiz 1952 yılında üye olmuştur. Her yıl 4 Nisan tarihi Nato Günü olarak kutlanmaktadır.
Örgütün kuruluş amacı Sovyetler Birliği tehlikesine karşı ortak tavır almak olsa da yıllar geçtikçe ve yeni devletler katıldıkça misyonu genişlemiş zamanında Sovyetler Birliği ile müşterek hareket eden ülkelerin katılımıyla dünyanın en güçlü organizasyonlarından biri haline gelmiştir.
NATO’nun çalışma prensibi üye olan bir devlete herhangi bir devletten saldırı olduğunda üye olan tüm devletlerin birlikte bunu bertaraf etmesidir. Dünyanın güçlü ülkelerinin bu örgüte dahil olması caydırıcılık ve barışın devamlı olması açısından ciddi bir güvence oluşturmaktadır.
NATO, Nato Konseyi, Sektreterya ve Askeri Komite olmak üzere üç önemli organ ile işlevlerini yürütür. Nato konseyini bu teşkilata üye olan devletlerin dış işleri başkanları veya bunların yerine göndereceği temsilciler oluşturur. Nato Genel Sekreteri başkanlığında toplantı yaparak gündemdeki stratejik, askeri,sosyal veya ekonomik konular arasında görüş alışverişi yaparak kararlar alırlar.
Askeri Komite ise savunma sorunlarının görüşüldüğü ve üye devletlerinin genel kurmay başkanlarınca oluşturulan komite olup Nato Konseyinin altında görev yapar.
Ülkemizin bu enli etkili ve güçlü bir organizasyonda yer alması istikrarsız komşularımız ve hadsiz emelleri bulunan Rusya gibi bir devlete komşu bulunmamız dolayısıyla bizim için önemli bir güvence kaynağı oluşturmaktadır.
Son yıllarda ülkemiz NATO faaliyetlerinde etkin bir şekilde rol almakta ve etkin bir rol almaktadır. Ayrıca çevre ülkelerdeki iç savaşlar, terör sorunları, göç sorunları gibi konularda NATO’nun desteği ile ülkemiz dik durmaktadır.
4 Nisan Nato Günü dolayısı ile yapılan etkinlikler ülkemizin saygınlığını bir kat daha artırmaktadır. Bununla birlikte ülkemizin Nato benzeri güçlü başka teşkilatlarda da yer alması gerektiği veya bunların kuruculuğuna ön ayak olması gerektiği de açıktır. Komşu ülkelerimizdeki iç huzur ve toprak bütünlüğü meseleleri ülkemizi de ilgilendirmektedir. Yaşanan veya yaşanacak kaos ve krizleri önleme/engelleme açısından başka bölgesel teşkilatların kurulması (Türk Birliği, İslam Askeri Teşkilatı gibi.) önem arz etmektedir.
4 NİSAN NATO GÜNÜ HAKKINDA SÖZLER
Kötü bir barış, iyi bir savaştan daha iyidir. (Puşkin)
Barış, her şeyi hazmeden bir mutluluktur. (Victor Hugo)
Ne iyi bir savaş vardır, ne de kötü bir barış (Benjamin Franklin)
Barışı korumanın en iyi yolu, savaşa hazır olmaktır. (George Washington)
Barış bile büyük ücretlerle satın alınır. (Benjamin Franklin)
NATO'YA HANGİ ÜLKELER ÜYE
NATO'nun kurucu üyeleri arasında ABD, İngiltere, Belçika, Kanada, Danimarka, Fransa, İzlanda, İtalya, Lüksemburg, Hollanda, Norveç ve Portekiz bulunuyor. İttifakın kurulmasının hemen ardından 1952 yılında üye olan Türkiye'den de sık sık kurucu üye olarak bahsediliyor.
Açık kapı politikası yürüten ve gerekli kriterleri yerine getiren tüm "Avrupa" ülkelerine üyelik imkanı sunan NATO'nun halihazırda 29 üyesi bulunuyor.
NATO, "NATO üyeliği, Kuzey Atlantik bölgesinin güvenliğine ve ittifakın temel ilkelerine katkı sağlayabilecek tüm Avrupa devletlerine açıktır." ilkesiyle hareket ediyor.
En son Karadağ'ın katıldığı NATO'nun üyeleri katılma tarihlerine göre şöyle sıralanıyor: ABD, İngiltere, Belçika, Kanada, Danimarka, Fransa, İzlanda, İtalya, Lüksemburg, Hollanda, Norveç, Portekiz, Türkiye, Yunanistan, Almanya, İspanya, Çekya, Macaristan, Polonya, Bulgaristan, Estonya, Letonya, Litvanya, Romanya, Slovakya, Slovenya, Arnavutluk, Hırvatistan ve Karadağ.
NATO'ya üye olmak istediğini belirten ve bu yönde çalışma yürüten ülkeler arasında da Bosna Hersek, Gürcistan, Ukrayna ve Makedonya bulunuyor.
İttifak, üye ülkelerin yanı sıra Avro-Atlantik, Akdeniz ve Körfez bölgelerinde birçok ülkeyle ortaklık da yürütüyor.
NATO'nun iş birliği yürüttüğü uluslararası kurum ve oluşumlar arasında Avrupa Birliği, Birleşmiş Milletler ve AGİT bulunuyor.
NATO'NUN İŞLEYİŞİ
Kamuoyunda "NATO kararları" bağımsız bir şekilde örgüt tarafından alınıyor gibi algılansa da aslında ittifakın kararları 29 üye tarafından "oy birliğiyle" alınıyor.
Müttefikler her gün farklı seviyeler ve alanlarda güvenlik sorunlarıyla ilgili istişarelerde bulunup kararlar alıyor.
Brüksel'deki ana karargahta her ülke, bir büyükelçinin önderliğindeki daimi temsilciliklerle faaliyet gösteriyor. Büyükelçi temsil ettiği ülkenin çıkarlarını NATO nezdinde savunuyor, istişareler yürütüyor ve karar alma mekanizmasında kilit rol oynuyor.
Ülkeler diplomatik misyonların yanı sıra askeri temsilciliklerle de faaliyetlerini yürütüyor.
NATO karargahında aynı zamanda merkez çalışanları bulunuyor. NATO Genel Sekreteri'nin başkanlığında, merkez çalışanları ve ülke temsilcileri karşılıklı görüş alışverişi ve iş birliği yaparak NATO kararlarını şekillendiriyor.
Her iki yılda bir üye ülkelerden birinde NATO zirvesi düzenleniyor. Her yıl da üye ülkelerin dışişleri bakanları iki, savunma bakanları da 4 kere ana karargahta bir araya geliyor.
NATO'NUN YENİ BİNASI
NATO, temmuz ayında yapılacak zirve öncesinde tam anlamıyla faal hale gelecek yeni karargahına taşınıyor.
Brüksel'de 254 bin metrekarelik bir alana inşa edilen ve ileri teknolojiyle donatılan yeni karargah, "akıllı bina" olarak da tanınıyor.
Tasarımı nedeniyle sembolik bir mesaj da veren yeni bina, birbirine kenetlenmiş parmakları resmederek NATO'nun müttefikleri arasındaki birlik ve iş birliğine işaret ediyor.
Nato, amaçlarına düzenli bir idare, planlı bir çalışma ile ulaşır. Nato kuruluşunda başlıca üç organ vardır.
Bunlar:
1. NATO KONSEYİ: Üye ülkelerin devamlı temsilcilerinden veya dışişleri bakanlarından meydana gelir. Konsey toplantısına Nato Genel Sekreteri başkanlık eder. Bu toplantılarda askeri, siyasi, ekonomik ve kültür konuları görüşülür.
2.SEKRETERYA: Genel sekreter ve genel sekreter yardımcılarından meydana gelir. Nato’nun günlük işlerini yürütür.
3.ASKERİ KOMİTE: Nato’ya üye devletlerinin Genel Kurmay Başkanlarından meydana gelir. Nato Konseyine bağlıdır. En yüksek askeri kuruldur. Bu kurulda savunma sorunları görüşülür. Askeri Komite içinde “DAİMİ GRUP” adlı üçlü bir grup vardır. Bu grup, yürütme organı görevini yapar. Gerektiğinde Nato komutanlarına emir verir.
Nato’nun dört büyük komutanlığı vardır;
1- Avrupa Yüksek Komutanlığı,
2- Atlantik Yüksek Komutanlığı,
3- Manş Komitesi Komutanlığı,
4- Amerika, Kanada Bölgesi Komutanlığı.
Nato müşterek manevraları denizlerde ve karalarda belli zamanlarda yapılır. Böylece yeni silahlar ve savaş taktikleri denenir. Ordu Savaş tekniğinin yenilikleri ile donatılır ve daima savaşa hazır duruma getirilir.
Natoya üye ülkelerin Nato’ya ait silah ve cephaneleri, araç ve gereçleri, birbirleri arasında savaş malzemesi olarak kullanılamaz.
Nato’ya üye ülkeler, 4 Nisan gününü, “NATO GÜNÜ” olarak kabul etmişlerdir. Bu günde okullarımızda ve yayın organlarında Nato tanıtılır. Nato’nun amaçları ve çalışmaları hakkında bilgi verilir. Barışın sağlanması, ülkelerin birbirlerine karşı saygılı olması, yardımlaşma ve dayanışmanın sağlanması bakımından Nato’nun önemli bir kuruluş olarak görev yaptığı belirtilir.
NATO'NUN TARİHÇESİ
İlk yılları
Kuzey Atlantik Antlaşması 4 Nisan 1949'da Washington, DC'de imzalandı ve ABD tarafından aynı yılın Ağustos ayında onaylandı.
Belçika, Birleşik Krallık, Fransa, Hollanda ve Lüksemburg tarafından 17 Mart 1948'de imzalanan ve Soğuk Savaş'ın başındaki Sovyet tehdidine karşı ortak bir savunma antlaşması olan Brüksel Antlaşması, NATO'nun kuruluşunun öncüsü olarak değerlendirilmektedir. Sovyetler Birliği'nin gerçekleştirdiği Berlin Ablukası, Eylül 1948'de Batı Avrupa Birliğinin Savunma Organizasyonunun kurulmasına yol açtı. Fakat taraf devletler, Sovyetler Birliği'nin askerî gücü karşısında zayıf konumdaydı. Ayrıca komünistlerce gerçekleştirilen 1948 Çekoslovakya askerî darbesi ile ülkedeki demokratik hükûmetin devrilmesinin ardından Birleşik Krallık Dışişleri Bakanı Ernest Bevin, benzer bir durumu önlemek için en iyi yolun Batılı ülkeler arasında ortak bir askerî strateji geliştirmek olduğunu belirtti.
1948'de Avrupalı liderler, ABD Dışişleri Bakanı George C. Marshall'ın talimatıyla Pentagon'da Amerikalı askerî ve diplomatik yetkililerle görüştü. Yeni bir askerî ittifak için yapılan bu görüşmeler, Kuzey Atlantik Antlaşması'nın 4 Nisan 1949'da Washington, DC'de imzalanmasıyla sonuçlandı. İmzalayanlar arasında Brüksel Antlaşması'na taraf olan beş devlet ile ABD, Danimarka, İtalya, İzlanda, Kanada, Norveç ve Portekiz bulunmaktaydı. İlk NATO Genel Sekreteri Lord Ismay, 1949'da yaptığı bir açıklamada örgütün amacının "Rusları dışarıda, Amerikalıları içeride ve Almanları aşağıda tutmak" olduğunu belirtti. Antlaşma, her kesim tarafından olumlu şekilde karşılanmadı. Bazı İzlandalılar Mart 1949'da gerçekleştirilen tarafsızlık yanlısı, üyelik karşıtı ayaklanmaya katıldı. NATO'nun oluşturulmasının birincil kurumsal sonucu olarak Atlantikçilik adı verilen ve Kuzey Amerika ile Avrupa arasındaki iş birliğinin önemine vurgu yapan düşünce tarzının ortaya çıkışı gösterilmektedir.
Üye ülkeler, herhangi bir üyeye karşı yapılan bir silahlı saldırıyı tüm üyelere yapılmış sayacakları konusunda anlaştılar. Dolayısıyla bir silahlı saldırı olması durumunda her bir üye, bireysel veya kolektif savunma hakkının kullanılmasında saldırıya uğrayan üyeye yardım edecek ve gerekli görüldüğünde Kuzey Atlantik bölgesinin güvenliğini sağlamak ve sürdürmek için silahlı güce başvurabilecekti. Antlaşma, üyelerin bir saldırgana askerî eylem ile yanıt vermesini gerektirmemekteydi. Yanıt vermeleri zorunlu olsa da, üyeler bunu nasıl yapacaklarını belirleme özgürlüğüne sahipti. Bu durum Brüksel Antlaşması'nın yanıtın askerî olacağını açıkça belirten 5. maddesi ile farklılık göstermektedir. Yine de NATO üyelerinin saldırıya uğrayan üyeye askerî yardımda bulunacakları varsayılmaktadır. Antlaşma daha sonra Fransa'nın bazı denizaşırı illeri de dâhil olmak üzere üye ülkelerin Yengeç Dönencesi'nin üstünde kalan toprakları ile "gemi, asker veya uçaklarını" kapsayacak şekilde açıklığa kavuşturuldu.
NATO'nun oluşturulması, Avrupa ülkelerinin ABD uygulamalarını benimsemeleriyle müttefiklerin askerî terminoloji, yöntem ve teknolojilerine bir standartlaştırma getirdi. Yaklaşık 1.300 Standartlaştırma Anlaşması NATO'nun gerçekleştirdiği pek çok ortak uygulamayı sistemleştirdi. Bunun sonucu olarak 7,62×51mm NATO tüfek kalibresi, pek çok NATO ülkesinde standart ateşli silah kalibresi olarak 1950'lerde tanıtıldı. FN Herstal tarafından üretilen ve 7,62mm NATO kalibresi kullanan FAL adlı silah, 75 ülkede kullanılmaya başlandı. Uçak manevra işaretlerinin standartlaştırılmasıyla birlikte NATO uçakları tüm NATO üslerine inebilir konuma geldi. Diğer standartlar arasında bulunan NATO heceleme alfabesi, NATO sınırlarını aşarak sivil kullanıma yayıldı.
Soğuk Savaş
Haziran 1950'de Kore Savaşı'nın patlak vermesi, birlikte çalışan tüm komünist ülkelerin belirgin tehdidini arttırması NATO'yu somut askerî planlar geliştirmeye zorladı. Avrupa Müttefik Kuvvetleri Yüksek Karargâhı (SHAPE), Avrupa'daki kuvvetleri yönlendirmek için kuruldu ve Ocak 1951'de Yüksek Müttefik Komutanı Dwight D. Eisenhower'ın altında çalışmalarına başladı. Eylül 1950'de NATO Askerî Komitesi, Sovyetler Birliği ile denge sağlamak için konvansiyonel kuvvetler kurulması çağrısı yaptı ve daha sonra Şubat 1952'de, Lizbon'daki Kuzey Atlantik Konseyi toplantısında bu durumu yeniden ifade etti. NATO'nun Uzun Dönem Savunma Planı için gerekli olan güçleri sağlamayı amaçlayan Lizbon konferansında tümen sayısının 96'ya çıkarılması çağrısı yapılsa da, bu gereklilik bir sonraki yıl nükleer silah kullanabilecek yaklaşık otuz beş tümene düşürüldü. O zaman için NATO, Orta Avrupa'da on beş civarı, İtalya ve İskandinavya'da ise on hazır tümeni çağırabiliyordu. Lizbon'daki konferansta örgütün en rütbeli sivil amirliği olan NATO Genel Sekreterliği pozisyonu da oluşturuldu ve bu göreve Hastings Ismay getirildi.
Eylül 1952'de, Danimarka ve Norveç'in savunulmasının uygulaması olan ve 200 gemi ile 50.000'den fazla personelin katıldığı, NATO'nun ilk büyük deniz tatbikatlarından biri olma niteliği taşıyan Mainbrace Tatbikatı başladı. Takip eden diğer büyük tatbikatlar arasında Akdeniz'de gerçekleştirilen deniz ve amfibik tatbikatları olan Grand Slam Tatbikatı ile Longstep Tatbikatı, Kuzey İtalya'da gerçekleştirilen hava-deniz-kara tatbikatı Italic Weld, İngiliz Ren Ordusu (BAOR), Hollanda Kolordusu ve Orta Avrupa Müttefik Hava Kuvvetleri'nin (AAFCE) katıldığı Grand Repulse, Merkez Ordu Grubu'nun katıldığı simüle edilmiş atomik hava-kara tatbikatı Monte Carlo ve ABD, Birleşik Krallık, İtalya, Türkiye ve Yunanistan deniz kuvvetlerinin katıldığı Akdeniz'deki amfibik karaya çıkma tatbikatı Weldfast yer aldı.
1952'de ittifaka katılan Türkiye ve Yunanistan'ın askerî komuta yapısına nasıl dâhil edileceği konusu ABD ve Birleşik Krallık'ın başı çektiği bir dizi tartışmalı görüşmeye yol açtı. Bu belirgin askerî hazırlık devam ederken başlangıçta Batı Avrupa Birliği tarafından yapılan ve başarılı bir Sovyet işgalinden sonra karşı koymaya devam edecek olan, aralarında Gladio Operasyonu'nun da bulunduğu gizli "stay-behind" düzenlemeleri NATO kontrolüne geçirildi. Sonuç olarak NATO'nun silahlı kuvvetleri arasında NATO Kaplan Birliği gibi gayriresmî bağlar ve Canadian Army Trophy gibi yarışmalar oluşmaya başladı.
1954'te Sovyetler Birliği, Avrupa barışını korumak için NATO'ya katılması gerektiğini öne sürdü. Sovyetler Birliği'nin ittifakı zayıflatmayı amaçladığından korkan NATO ülkeleri, bu öneriyi reddetti.
17 Aralık 1954'te Kuzey Atlantik Konseyi, NATO'nun nükleer düşüncesinin gelişimi ile ilgili olan MC 48 adlı belgeyi onayladı. MC 48, Sovyetler Birliği ile bir savaşın başlangıcından itibaren ilk olarak Sovyetler tarafından kullanılıp kullanılmadığına bakılmaksızın NATO'nun atom silahlarını kullanması gerekeceğini vurguladı. Böylece Avrupa müttefik kuvvetleri yüksek komutanına nükleer silahların otomatik kullanımı konusunda ABD'deki Strategic Air Command ile aynı yetkiler verilmiş oldu.
Batı Almanya'nın 9 Mayıs 1955'te örgüte dâhil edilmesi, dönemin Norveç Dışişleri Bakanı Halvard Lange tarafından "kıtamızın tarihinde kararlı bir dönüm noktası" sözleriyle tanımlandı. Almanya'nın ittifaka katılmasının önemli bir nedeni Alman iş gücü olmadan bir Sovyet işgaline karşı koymak için yeterince konvansiyonel kuvvet göndermenin imkansız olmasıydı. Bu hareketin ani sonuçlarından biri buna resmî bir yanıt olarak 14 Mayıs 1955'te Sovyetler Birliği, Macaristan, Çekoslovakya, Polonya, Bulgaristan, Romanya, Arnavutluk ve Doğu Almanya'nın imza koyduğu Varşova Paktı'nın kurulması oldu. Böylece Soğuk Savaş'ın iki tarafı da belirlenmişti.
1957 sonbaharında, NATO tarafından kuzeyde eş zamanlı üç büyük tatbikat gerçekleştirildi. Norveç'ten Türkiye'ye kadar olan bölgede 250.000 asker, 300 gemi ve 1.500 uçağın katıldığı Operation Counter Punch, Operation Strikeback ve Operation Deep Water tatbikatları ittifakın bugüne kadarki en iddialı girişimleriydi.
Fransa'nın askerî kanattan çekilmesi
NATO'nun birliği ilk yıllarında, Charles de Gaulle'ün Fransa Cumhurbaşkanı olduğu dönemde ortaya çıkan bir kriz ile bozuldu. De Gaulle, ABD'nin örgütteki güçlü rolünü ve kendi algısıyla bu ülke ile Birleşik Krallık arasındaki özel ilişkiyi protesto etti. ABD Başkanı Dwight D. Eisenhower ile Birleşik Krallık Başbakan Harold Macmillan'a 17 Eylül 1958'de gönderdiği bir memorandumda, Fransa'yı ABD ve Birleşik Krallık ile eşit bir temele oturtacak üçlü bir yapı oluşturulmasını önerdi. Memorandumuna aldığı yanıtı yetersiz bulan de Gaulle, ülkesi için bağımsız bir savunma gücü kurmaya başladı. Batı Almanya'ya yapılacak bir Doğu Alman akını durumunda Fransa'ya daha büyük bir NATO-Varşova Paktı savaşının içine çekilmek yerine Doğu Bloku ile ayrı bir barış yapma seçeneği vermek istedi. Şubat 1959'da Fransa, Akdeniz'deki filosunu NATO komutasından aldı. De Gaulle daha sonra yabancılara ait nükleer silahların Fransa topraklarında konuşlandırılmasını yasakladı. Bunun sonucunda ABD, iki yüz askerî hava aracını Fransa dışına çıkarmak ve 1950'den beri kullandığı Fransa'daki hava üslerini 1967'de Fransızlara vermek zorunda kaldı.
Fransa'nın 1962'deki Küba füze krizi sırasında NATO'nun geri kalanı ile dayanışma göstermesine rağmen de Gaulle, Fransa'nın Atlas Okyanusu ve Manş Denizi'ndeki filolarını NATO komutasından alarak bağımsız savunma işini devam ettirdi. 1966'da Fransa'nın tüm silahlı kuvvetleri NATO'nun bütünleşik askerî komutasından çekildi ve Fransız olmayan tüm NATO askerlerinin Fransa'dan ayrılması istendi. ABD Dışişleri Bakanı Dean Rusk, daha sonraları yaptığı açıklamada de Gaulle'e, açıklamasının "Fransa'daki mezarlıklarda yatan ABD askerlerini" kapsayıp kapsamadığını sordu.Bu çekilme 16 Ekim 1967'de Avrupa Müttefik Kuvvetleri Yüksek Karargâhı'nın Paris yakınlarındaki Rocquencourt'dan Belçika'da Mons'un kuzeyinde yer alan Casteau'ya taşınmasına yol açtı. Fransa ittifakın bir üyesi olarak kalmaya devam etti ve Almanya Federal Cumhuriyeti'nde konuşlandırılmış kuvvetleri ile Soğuk Savaş boyunca olası Varşova Paktı saldırılarına karşı Avrupa savunmasına katkı sağladı. ABD ile Fransa arasında yapılan ve Lemnitzer-Ailleret Anlaşmaları olarak bilinen gizli anlaşmalar, Doğu-Batı çatışmalarının patlak vermesi hâlinde Fransız güçlerinin NATO'nun komuta yapısına nasıl geri alınacağını ayrıntılı olarak düzenlemekteydi. Fransa, örgütün bütünleşik askerî komutasına yeniden tam katılım sağlayacağını 2009 Strazburg-Kehl zirvesinde duyurdu.
Yumuşama ve gerginlik
Yumuşama sayesinde NATO ve Varşova Paktı ülkelerinin liderleri arasında pek çok üst düzey görüşme yapıldı.
Soğuk Savaş'ın büyük bir kısmında NATO'nun Sovyetler Birliği ve Varşova Paktı'nı gözlemesi, doğrudan bir askerî eyleme yol açmadı. 1 Temmuz 1968'de Nükleer Silahların Yayılmasının Önlenmesi Antlaşması imzaya açıldı. Silahların kontrolü bir savaş kararı alınıncaya kadar ABD güçlerinde olduğu ve bu noktada antlaşmanın denetimi olmadığı için NATO, kendi nükleer paylaşım düzenlemelerinin antlaşmayı ihlal etmediğini öne sürdü. O zamanlarda çok az devlet NATO'nun nükleer paylaşım düzenlemelerinden haberdardı ve genel olarak bu düzenlemelere itiraz edilmiyordu. Mayıs 1978'de NATO ülkeleri, ittifakın iki tamamlayıcı hedefini güvenliği sağlamak ve yumuşama politikasını sürdürmek olarak resmen tanımladı. Bu hareket yeni bir silahlanma yarışına yol açmadan savunmaları Varşova Paktı'nın saldırı yeteneklerinin gerekli kıldığı seviyeye denk hâle getirmek anlamına geliyordu.
Soğuk Savaş sırasında Avrupa'nın büyük bir kısmı NATO (mavi) ve Varşova Paktı (kırmızı) olmak üzere iki ittifaka ayrılmıştı.
Varşova Paktı'nın Avrupa'daki nükleer kapasitesinin artması sonrasında, ABD'nin GLCM seyir füzeleri ile Pershing II nükleer silahlarının Avrupa'ya konuşlandırılması bakanlar tarafından 12 Aralık 1979'da onaylandı. Yeni savaş başlıkları Batı'nın nükleer silahsızlanma görüşmelerindeki konumunu da güçlendirecekti. Bu politikaya Çift Yön politikası adı verilmişti. Benzer şekilde NATO, 1983-84 yıllarında Varşova Paktı'nın SS-20 orta menzilli füzelerini Avrupa'ya konuşlandırmasına yanıt olarak modern Pershing II füzelerini bir savaş durumunda askerî hedefleri vurmakla görevlendirdi. Bu hareket Batı Avrupa genelinde barış hareketi protestolarına yol açtı ve pek çok kişinin konuşlandırmada ısrarcı olunmasının sürdürülebilir olup olmadığı konusunda şüpheye düşmesi konuşlandırmaya olan desteği azalttı.
O yıllarda örgüte üyelikler genel olarak durgundu. 1974'te Türkiye'nin Kıbrıs Harekâtı'nın bir sonucu olarak Yunanistan, kuvvetlerini NATO'nun askerî komuta yapısından çekse de 1980'de Türkiye'nin iş birliği ile geri döndü. Birleşik Krallık ile Arjantin arasındaki Falkland Savaşı, ittifakın savaşa dâhil olması ile sonuçlanmadı, çünkü Kuzey Atlantik Antlaşması'nın 6. maddesinde kolektif savunmanın üye ülkelerin Yengeç Dönencesi'nin kuzeyinde kalan topraklarına yapılan saldırılarda geçerli olduğu belirtilmektedir. 30 Mayıs 1982'de NATO, demokrasiyle yeni tanışan İspanya'nın bir referandum sonucu ittifaka katılmasıyla yeni bir üyeye sahip oldu. Soğuk Savaş'ın zirve yaptığı dönemde 16 üye ülke, dört kademe hâlinde organize olmuş 78 karargâha ulaşan bir komuta yapısı altında, ABD'nin 435.000 ileri konuşlandırılmış askeri dâhil yaklaşık 5.252.800 etkin güç bulunduruyordu.
Soğuk Savaş sonrası
1989 Devrimleri ve Varşova Paktı'nın 1991'de dağılması, NATO'nun de facto ana rakibini ortadan kaldırdı ve NATO'nun amacında, doğasında, görevlerinde ve Avrupa kıtasına odaklanışında stratejik bir yeniden değerlendirmeye neden oldu. Bu değişim, 1990'da Paris'te NATO ile Sovyetler Birliği arasında imzalanan, belirli askerî azaltmaları zorunlu kılan ve Aralık 1991'de Sovyetler Birliği'nin dağılması sonrasında da devam eden Avrupa'da Konvansiyonel Silahlı Kuvvetler Antlaşması ile başladı. O zaman için Avrupa ülkelerinin NATO'daki askerî harcamaları %34 düzeyindeydi; 2012'ye gelindiğinde bu %21'e düştü. NATO ayrıca yeni özerk olan Orta ve Doğu Avrupa ülkelerini kapsayacak aşamalı bir büyümeyi başlattı ve etkinliklerini daha önce ilgilenmediği politik ve insancıl durumlara genişletti.
NATO'nun Soğuk Savaş sonrası ilk genişlemesi, 3 Ekim 1990'da Alman yeniden birleşmesi sonucunda eski Doğu Almanya'nın Batı Almanya'ya ve ittifaka katılmasıyla gerçekleşti. Bu olay, aynı yıl içinde imzalanan İki Artı Dört Antlaşması'nda kabul edilmişti. Birleşmiş bir Almanya'nın NATO'da kalması konusunda Sovyet onayını güvenceye almak için yabancı askerler ile nükleer silahların doğuda konuşlandırılmayacağı kararlaştırıldı ve müzakerecilerin NATO'nun doğuya daha fazla genişlemesiyle ilgili herhangi bir söz verip vermedikleri konusunda farklı görüşler ortaya çıktı. Sovyetler Birliği'nin son yıllarında ABD'nin ülkedeki büyükelçisi Jack Matlock, Batı'nın genişlememek konusunda "açık bir taahhütte" bulunduğunu ve Sovyet müzakerecilerde Çekoslovakya, Macaristan veya Polonya gibi ülkelerin NATO üyeliğinin söz konusu olmadığı izlenimi uyandırıldığını gösteren belgelerin gizliliğini kaldırdığını söyledi. Dönemin Batı Almanya Dışişleri Bakanı Hans-Dietrich Genscher, Eduard Şevardnadze ile yaptığı bir görüşmede "Bizim için kesin olan bir şey var: NATO doğuya doğru genişlemeyecek." dedi. Eski Sovyetler Birliği Cumhurbaşkanı Mihail Gorbaçov, 1996'da kaleme aldığı anı kitabında "Almanya'nın birleşmesi müzakereleri sırasında NATO'nun operasyon bölgesini doğuya genişletmeyeceği konusunda güvenceler verdiler." diye yazdı ve bu görüşü 2008'deki bir röportajda yineledi. İki Artı Dört görüşmelerinde yer almış bir Dışişleri Bakanlığı çalışanı olan Robert Zoellick'e göre, bu bir yanlış algıydı ve genişlemeyle ilgili resmî bir söz verilmemişti.
Soğuk Savaş sonrası yeniden yapılanmanın bir parçası olarak NATO'nun askerî yapısı azaltıldı ve Avrupa Müttefik Komutanlığı Acil Müdahale Kolordusu gibi yeni kuvvetler oluşturulacak şekilde tekrar organize edildi. Sovyetler Birliği'nin çöküşünün Avrupa'daki askerî dengede meydana getirdiği değişiklikler, 1999'da İstanbul'da imzalanan Uyarlanmış Avrupa'da Konvansiyonel Silahlı Kuvvetler Antlaşması ile tanındı. Fransa Cumhurbaşkanı Nicolas Sarkozy'nin politikaları Fransa'nın askerî pozisyonunda, ülkenin 4 Nisan 2009'da tam üyeliğe dönüşü ile sonuçlanan büyük bir değişime yol açtı; NATO'nun bütünleşik askerî komutasına tekrar katılan Fransa, bağımsız nükleer caydırıcılığını sürdürdü.
Genişleme ve yenilikler
1994 ve 1997 arasında, NATO ve komşularının bölgesel konularda iş birliği yapması için Barış İçin Ortaklık, Akdeniz Diyaloğu girişimi ve Avrupa-Atlantik Ortaklık Konseyi gibi daha geniş forumlar oluşturuldu. 1998'de NATO-Rusya Daimi Ortak Konseyi kuruldu. 8 Temmuz 1997'de eskiden komünist olan Çek Cumhuriyeti, Macaristan ve Polonya NATO'ya davet edildi; üç ülke de 1999'da örgüte katıldı. Genişleme, Orta ve Doğu Avrupa'dan yedi ülkenin daha katılmasıyla devam etti: Bulgaristan, Estonya, Letonya, Litvanya, Romanya, Slovakya ve Slovenya. Bu ülkeler ilk olarak 2002 Prag zirvesi sırasında katılım görüşmelerine davet edildi ve NATO'ya 29 Mart 2004'te, 2004 İstanbul zirvesinden kısa süre önce katıldı. Bu karar o zaman için ABD'de askeri, siyasi ve akademik liderler tarafından eleştirildi. Amerikalı diplomat ve önleme politikasının savunucularından George F. Kennan, bu kararın "Rus demokrasisinin gelişimi üzerinde ters etki yapmasının, Soğuk Savaş atmosferinin Doğu-Batı ilişkilerine yeniden yerleşmesinin, Rus dış politikasının kesinlikle kendilerinin hoşuna gitmeyecek yönlere itmesinin beklenebileceğini" ifade etti.
Eski NATO yapıları ortadan kaldırılırken yenileri kuruldu. NATO 1997'de komuta yapısındaki altmış beş merkezin yirmiye düşürülmesini kararlaştırdı. NATO Mukabele Kuvveti (NRF) 21 Kasım 2002'de, eski bir COMECON üyesi ülkede gerçekleştirilen ilk zirve olan 2002 Prag zirvesinde kuruldu. 19 Haziran 2003'te Allied Commander Atlantic'in ortadan kaldırılıp yerine Norfolk, Virginia, ABD'deki Müttefik Dönüşüm Komutanlığı'nın (ACT) kurulması ve Avrupa Müttefik Kuvvetleri'nin (SHAPE) dönüştürülerek Müttefik Harekât Komutanlığı'nın (ACO) oluşturulmasıyla NATO'nun askerî komutasındaki yeniden yapılandırma devam etti. NATO'daki dönüşümü ACT gerçekleştirirken mevcut operasyonlardan ACO sorumludur. İstenmeyen hava ihlallerine yanıt vermek için savaş uçağı sağlayarak Estonya, Letonya ve Litvanya'nın egemenliklerini destekleyen NATO'nun Baltık Hava Polisliği görevi Mart 2004'te başladı. 2014'te sayıları dörtten sekize yükselen çok uluslu savaş uçakları Litvanya'da bulunmaktadır. Ayrıca 2004 İstanbul zirvesinde NATO, Basra Körfezi'ne komşu dört ülkeyle birlikte İstanbul İş Birliği Girişimi'ni başlattı.
Viktor Yuşçenko hükûmeti ile NATO liderleri arasındaki görüşmeler, Yoğunlaştırılmış Diyalog programının başlamasına yol açtı.
Riga, Letonya'da gerçekleştirilen 2006 Riga zirvesi enerji güvenliği konusunu öne çıkardı. Bu zirve eskiden Sovyetler Birliği'nin parçası olan bir ülkede yapılan ilk NATO zirvesi oldu. Bükreş, Romanya'daki Nisan 2008 zirvesinde NATO, Arnavutluk ve Hırvatistan'ın örgüte üyeliğinde uzlaştı ve bu ülkeler Nisan 2009'da NATO'ya katıldı. Ayrıca Gürcistan ve Ukrayna'ya gelecekte örgüte üye olabilecekleri söylendi. Gürcistan ve Ukrayna'nın NATO'ya üyeliği konusu ile NATO'nun bir füze savunma sistemi planlaması Rusya'nın sert eleştirilerine neden oldu. Bu sistemle ilgili çalışmalar 2002'de başladı; görüşmeler anti-balistik füzelerin Çek Cumhuriyeti ve Polonya'ya yerleştirilmesi üzerine odaklandı. NATO liderleri ise Vladimir Putin ve Dmitri Medvedev'in tehdit olarak eleştirdikleri sistemin Rusya'yı hedef almadığı konusunda güvence verdi.
2009'da ABD Başkanı Barack Obama, gemilerden oluşan Aegis Savaş Sistemi'nin kullanılmasını önerdi; ancak bu plan yine Türkiye, İspanya, Portekiz, Romanya ve Polonya'ya istasyon yapılmasını içermektedir. NATO ayrıca "taktiksel" B61 nükleer bombalarının hedef yeteneğini yükselterek ve bunları görünmez F-35 Lightning II uçaklarına yükleyerek Avrupa'daki nükleer caydırıcılığında şimdiki durumu sürdürecektir. NATO, 2014 Kırım krizinin ardından Estonya, Letonya, Litvayna, Polonya, Romanya ve Bulgaristan'da konuşlanacak 5.000 kişilik yeni bir "öncü" güç kurma kararı aldı.
2014 Galler zirvesinde NATO üyesi ülkelerin liderleri, ülkelerinin gayrisafi yurt içi hasılasının en az %2'sini savunmaya harcayacakları yönündeki sözlerini teyit ettiler. 2015'te yalnızca beş üye ülke bu hedefe ulaştı. NATO, 15 Haziran 2016'da siber savaş kavramını, kara, deniz ve hava savaşı gibi savaşın operasyonel bir alanı olarak resmen tanıdı. Böylece NATO üyelerini hedef alan herhangi bir siber saldırı, Kuzey Atlantik Antlaşması'nın 5. maddesinin uygulanmasına yol açabilecektir. 5 Haziran 2017'de Karadağ, Rusya'nın itirazlarına rağmen NATO'nun 29. ve en yeni üyesi oldu.