Öğretmenler Günü ile ilgili yazı 2022 | 24 Kasım ile ilgili yazılar
Her yıl olduğu gibi bu yılda 24 Kasım'da kutlanacak olan Öğretmenler Günü ile ilgili yazı 2022 araştırılıyor. Elindeki bilgi meşalesinin ışığıyla nesilleri aydınlatan öğretmenlerimiz için en güzel yazılar, haberimizde. İşte 24 Kasım ile ilgili yazılar...
Öğretmenler Günü ile ilgili yazı 2022... Her yıl 24 Kasım ulu önderimiz Gazi Mustafa Kemal Atatürk'e 'başöğretmenlik' unvanının verildiği 1981 yılından beri tüm ülkede coşkuyla kutlanıyor. Öğretmenlerini mutlu etmek isteyen kişiler için haberimizde en güzel Öğretmenler Günü ile ilgili yazılara yer verdik. İşte 24 Kasım ile ilgili yazılar...
ÖĞRETMENLER GÜNÜ İLE İLGİLİ YAZI 2022
Bir toplumun gelişmesi ve kalkınması bilimdeki gelişmelere bağlıdır. Bilime önem veren toplumlar daha çabuk kalkınırlar. Bilim, ilk öğretimden başlayarak; eğitimin her kademesinde öğretmenler tarafından okullarda öğretilir. Bu nedenle bir toplumun geleceğinin biçimlenmesinde en büyük yük öğretmenlerin omuzlarındadır. Geleceğin insanını yetiştirme bakımından da öğretmenlerin önemi büyüktür. Bunun için öğretmenler toplumun en saygın kişileridir.
İzmir’in işgal edildiği günlerde Milli Kongre Cephesi ni öğretmenler kurmuşlardır. Yurdumuzun düşmanlar tarafından işgal edilmesine karşı duyulan öfke, Sultan Ahmet Mitingi ile dünyaya duyuruldu. Bu miting öğretmen olan Halide Edip Adıvar’ın öncülüğünde düzenlenmiştir. Atatürk öğretmenlerin bu çabalarını biliyordu. Ulusları kurtaracak yalnız ve ancak öğretmenlerdir.” diyerek öğretmenleri yüceltmiştir.
Atatürk, kalkınma ve gelişmenin önemini yurt gezilerinde sık sık dile getiriyordu. Halkın yüzde doksanından fazlası okur yazar değildi. Kalkınmak için halkın okur yazar olmasının şart olduğunu biliyordu. Bunun için de okullara ve öğretmenlere gereksinim vardı. Bu nedenle Atatürk, yeni okulların açılmasıyla kalkınmada en büyük adımın atılacağına inanıyordu.
1928 yılında Arap harflerini kaldırdı. Yerine öğrenilmesi daha kolay olan Latin harflerini kabul etti. Daha sonra, yeni harflerle halkı okuma yazma öğretmek amacıyla Ulus Okullarını (Millet Mekteplerini) açtı. Bu okullarda bizzat kendisi tahta başına geçerek yeni Türk alfabesini halka tanıttı. Böylece yeni harflerle okuma yazma seferberliğini başlattı.
Atatürk’e, bu çabalarından dolayı, Bakanlar Kurulu 11 Kasım 1928’de Millet Mektepleri Başöğretmenliği unvanını verdi. Atatürk de 24 Kasım 1928’de “Başöğretmenlik unvanını kabul etti.
Atatürk’ün, başöğretmenliği kabul ettiği 24 Kasım günü, 1981 yılından beri yurdumuzda Öğretmenler Günü olarak kutlanmaktadır.
Öğretmenler Günü’nde okullarda, ilgili birimlerde törenler “düzenlenir. Bu törenlerde yapılan konuşmalarda öğretmenliğin kutsallığı, önemi, karşılaştıkları sorunlar konuşulur. Öğretmene duyulan sevgi, saygı dile getirilir. Bir kez daha öğretmenlerimize duyduğumuz sevgi ve saygıyı anımsayarak, öğretmenlik mesleğine emeği geçen herkesi selamlıyoruz.
ÖĞRETMENLERİMİZ
Öğretmenlik insanlık tarihinin en anlamlı ve ölümsüz mesleğidir Ürünü insan olan ve başlı başına bir amaç olmaktan öte, bizleri yüce gayemize ulaştıran bir vasıta olarak görüyorum öğretmenlik mesleğini.
Öğretmenin vazifesi, gücü nispetinde erdemli toplum gayretine katkı sağlamaktır İnsan yaratılmışların en seçkini, en donanımlısı, en bilinçli olanı; ama aynı zamanda en vahşi, en acımasız, en anlaşılmaz davranışların da sahibi Onun için insan hayatında eğitim; davranışları doğru yönlendirmede ve diğer hemcinslerinin haklarına tecavüz etmesinin engellenmesinde birinci derecede etkilidir Öğretmen işlevini yerine getirirken bu önceliği asla ihmal etmemelidir.
“Bir insanı kötülüklerden alıkoyup iyiliğe sevk etmek, üzerine güneşin doğduğu her şeyden daha hayırlıdır” sözü icra ettiğimiz mesleğin ne kadar onurlu ve yüce bir gayeye hizmet ettiğini göstermesi bakımından anlamlıdır.
Kadim değerlerin günübirlik çıkarlara feda edildiği günümüzde bu kutlu sanatı en güzel biçimde icra etmek durumundayız Bunun için de heyecanımızı diri tutmalı ve ideallerimizi yeniden kuşanmalıyız.
Karşı karşıya kalacağımız bütün durum ve şartları aşarak ruhumuzu her şartta diri kılarak başarıya ulaşabiliriz Hayat taşıyıcı uğraşları soylu bir sadelik içerisinde, bir yürek soyluluğu içerisinde, yoğun bir sabırla sürdürmeliyiz.
Kazanılması gereken asıl büyük servet; para, şöhret ve makamdan öte erdem ve bilgeliktir Yüreğimizi, ruhumuzu en büyük erdemlerle tezyin ve teçhiz etmeli ve bu amaçlarımızdan vazgeçmeden yolumuza devam etmeliyiz.
Evrensel medeniyet kulesi de hiç şüphesiz bu onuru taşıyan fedakâr ve cefakâr öğretmenlerimiz sayesinde yükselecektir.
24 KASIM ÖĞRETMENLER GÜNÜ
Eğitim ve öğretim sürecine önderlik ve rehberlik eden, öğretimin gerçekleşmesi için çalışan kişiye öğretmen denir. Öğretmenlik bir meslektir ve belli bir okulu bitirmiş ve eğitim öğretim işini yapabilecek yeterlilikte eğitim ve formasyonun alınmış olması gerekmektedir. İlköğretim 1. kademede (1-5. sınıf arası) tüm derslere sınıf öğretmeni girerken, ilköğretim ikinci kademede (6-8. sınıf arası) ve orta öğretimde branş öğretmenleri derslere girmektedir. Ancak özel okullarda ilköğretim 1. kademede de bazı derslere branş öğretmenleri girebilmektedir.
Sınıf öğretmenleri Üniversitelerin eğitim fakültelerinde yetiştirilir. Branş öğretmenleri ise yine üniversitelerin eğitim fakültelerinde bölümlerde ve teknik eğitim fakültelerinde yetiştirilir. Ülkemizde ilk öğretmen yetiştirilen kurum 16 Mart 1848’de açıldı. Eskiden öğretmenlere muallim denirdi.
Atatürk, Ulus okulları dediğimiz Millet Mektepleri’nde yazı tahtasının başına geçerek dersler verdi. Bakanlar Kurulu 11.11.1928 tarihinde yaptığı toplantıda Atatürk’e Ulus Okullar Başöğretmenliği unvanını verdi. 24 Kasım Atatürk’ün Millet Mektepleri Başöğretmenliği’ni kabul ettiği gündür. Atatürk, öğretmenlerin Kurtuluş Savaşı’nda nasıl canla başla çalıştıklarını yakından izlemiştir. Yurdumuzun düşman tarafından paylaşıldığı sırada öğretmenler “Öğüt Kurulları” oluşturarak halka ulusal bağımsızlık, Ulusal Kurtuluş Savaşı düşüncelerini yayıyordu. Öğüt Kurulları dışında öğretmenler 14 eğitim kuruluşu ile birlikte “Milli Kongre Cephesi”ni kurdular. “Milli Kongre Cephesi”, düşmanların İzmir’i işgal ettikleri günlerde Sultanahmet Mitingini hazırladı. Bu mitingin konuşmacılarından çoğu öğretmenlerdi.
ÖĞRETMENLER GÜNÜ
Atatürk’ün Millet Mektepleri Başöğretmenliği’ni kabul buyurdukları 24 Kasım günü ÖĞRETMENLER GÜNÜ olarak kutlanmaktadır.
1981 yılından beri kutlamakta olduğumuz her Öğretmenler Günü‘nde, düşünce varlığımızın mimarları olan öğretmenlerimizi sevgi ve saygı ile anıyor, onların yüceliğini topluma bir kez daha duyuruyoruz.
İnsanlar, tarihin ilk çağlarından beri eğitim ve öğretime ihtiyaç duymuşlardır. Bu eğitim ve öğretimi yerine getirenler ise öğretmenlerdir.
Toplum bireylerinin yetişip yücelmesi, o toplumun ve o ülkenin yükselmesini, ilerlemesini sağlar. İşte böyle önemli bir görev öğretmenlerin omzundadır.
Öğretmenler, öğrencilerine yalnız bilgi vermekle kalmaz, onlara sıcak bir dost, sevgi pınarı ve her konuda örnek ve destek olurlar.
Öğretmenlik mesleği özveri ister. Ulusal varlığın devamını sağlayan insan öğesini yoğuran, ona şekil veren öğretmendir. Tarihi yazar, insanı eğitir. Bu nedenle kutsaldır öğretmenlik. İnsan sevgisi ister, vatan, memleket sevgisi ister. Bütün bunlar öğretmenin vasıflarındandır. Çünkü en değerli varlıklar olan çocuklarımızı onlara emanet ederiz.
ÖĞRETMENLER GÜNÜ ŞİİRLERİ DUYGUSAL
ÖĞRETMENLER GÜNÜ
Bir gün sizleri anlatmaya yetmez,
Sizin sevginiz asırlarca geçmez,
Hayatım sayfa sayfa eseriniz,
Nasıl unuturuz anıları biz.
Öğretmenim gününüz kutlu olsun,
Öğrendikçe bu millet mutlu olsun,
Defter, kitap, kalemler neye yarar,
Siz olmazsanız yetişmez dimağlar.
O zaman; devlet millet seni anar,
Çünkü her makamda bir öğrencin var.
Cumhurbaşkanı senin talebendir,
Başbakan hesabı senden öğrenir.
Yıllar geçmiş bir zat elinizi öper,
Ben Milli Eğitim Bakanıyım der.
Sizleri yazarken titrer ellerim,
Sanki gene imtihanda gibiyim.
Hatalı yazdıysam özür dilerim,
Satırlarda sınırlanmaz bu sevgim.
24 Kasım sonbahara rastlar,
Yapraklar döküldükçe sevginiz artar.
Gönlünüz ikinci baharı yaşar,
Tarih böyle mutlu günlerde dolar.
Öğretmenim , gününüz kutlu olsun,
Öğrendikçe bu millet mutlu olsun…
Muhittin Yegül
ÖĞRETMENE SELAM
Öğretmenim!
Ben bir çocuğum,
Taze fidanım,
Çok narindir canım,
Dünyaya ilk adımım,
Yeni başlıyor yolculuğum...
Öğretmenim!
Uzaklarda kaldı köyüm,
Annem babam kardeşlerim,
Şimdi çok uzaklarda,
Uzaklarda kaldı sarı ineğim,
Kocabaş köpeğim...
Sensin rehberim,
Sensin ışığım,
Kanadım ol,
Doğruya güzele gerçeğe,
Al götür beni,
Gül yüzlü güneşe
Benzemek istiyorum,
Kardelen çiçeğine,
Sağlam adımlarla,
Yürümeliyim yarınlara,
Donat beni bilimle,
Kucaklaştır ilimle
Mehmet Cantekin
ÖĞRETMENİM
Gözlerine baktım, yüreğine kadar gülüyordu.
Çok zarif ellerin, binlerce nakış işliyordu.
Dudaklarından tane tane dökülen her hece,
Bana öğüt veriyor, hedefimi gösteriyordu.
Ben senin eserinim, şükran borçluyum öğretmenim.
Bu günlerimi ben değil, bana sen hazırladın.
Sade, ham bir madde'ydim, beni hamur gibi yoğurdun.
Seni çok üzdüm öğretmenim, sen bana darılmadın.
Tam aksine, öptün beni, yanaklarımı okşadın.
Ben senin eserinim, şükran borçluyum öğretmenim.
Kalem tutuyorsa elim, öz Türkçe'yse dilim,
İlimdir, İrfandır, Kadirdir senden öğrendiklerim,
Bu gün öğretmenler günü, senin günün'dür öğretmenim,
Bakmam yaşıma, huzurunda saygıyla eğilirim,
Ben senin eserinim, şükran borçluyum öğretmenim.
Sen var oldun Başöğretmenin devrimlerinden sonra!
Ulus için, yılmadın, yorulmadın, düştün yollara!
Kar, kış, fırtına demedin, vurdun kendini dağlara,
Yöntemi ve yönetimi öğrettin biz Cumhurlara.
Ben senin eserinim, şükran borçluyum öğretmenim.
Bir tarih, bir coğrafya yaşıyor o bakışlarında.
Kar düşmüş kara dağlarına, siyah yok saçlarında.
Buna rağmen, bülbüller şakıyor senin gönlünde.
Solmasın senin yüzün, hep gülsün, bu gün de, yarın da.
Ben senin eserinim, şükran borçluyum öğretmenim.
Hasan Azkıran
SANATKAR
Al, işte boyalarım
Bir resim yap bana,
Kâğıdı kocaman olsun...
Bir manzara çiz Anadolu'dan
Şöyle güzel bir manzara
Seyrine doyum olmasın...
Dünyamı karartan
Kara bulutları çizme sakın!
Önce, güneşi yap
En üst köşeye;
Aydınlatıcı olsun,
Sıcaklık versin gönüllere...
Ön plânda
Bir çoban görünsün;
Yaslamış sırtını
Ulu bir çınar ağacına.
Kavalını da ver eline
Yanık yanık çalsın
Bizim türkülerden...
Çıngıraklı
Kınalı koyunları,
Kuzuları da yap tabi.
Gönüllerde sevgiyi yeşerten
Çimenleri de boya.
Sümbülleri, nergisleri de çiz
Körpe çocuklar misali...
Bir dere aksın yan taraftan
Beyaz köpüklü,
Suları serinletici olsun
Yeşertsin tohumları...
Sonra;
Uzaklarda görünen
Bir köy olsun,
Bizim köyümüz.
Evleri görünsün; kerpiçten.
Okulunu da çiz;
Bacası ak tüten...
Ve,
Bir yol çiz
Arkadaki dağların ta yücesine
Aydınlık olsun...
Eline sağlık öğretmenim,
Ne kadar da güzel oldu!..
Olmasaydı bu çizgiler,
Boş kâğıt neye yarardı!..
Ya ben;
Ya bendeki çizgilerin öğretmenim;
Bilginin,
Gerçeğin,
Sevginin
Solmayacak çizgileri.
Ya onlar olmasaydı,
Ben; manzarasız
Boş resim kâğıdı gibi
Bir hiç olurdum...
Devam et öğretmenim:
Tükenmesin hiç kalemin,
Tükenmesin nefesin.
Gönlümün ta derinliklerinde
Yücelerden yücesin...
Bir kâğıda,
Bir kendime bakıyorum.
Başkalarını bilmem ama,
Dünyanın en büyük sanatkârı
İnan sensin...
Hüseyin Kulaksız
BEN DAĞ BAŞLARINDA
Ben dağ başlarında
Mutlu bir çiçek,
Mutlu bir ışık,
Mutlu bir insan..
Ben dağ başlarında,
Avuç dolusu çiçekler
Gonca gonca açarken,
Ben tükenmez kuvvet..
Ben dağ başlarında
Kör ışıkla uğraşan,
Kaderine terkedilmiş
Unutulmuş bir insan..
Ben dağ başlarında
Demet demet çiçeklerin
Kalbinde yer etmiş
Bilgi dağarcığıyım..
Ben dağ başlarında
Küçük şirin bir köyün
Bir demet çiçeğinin
Mutlu öğretmeniyim...
Celil Işık
ZOR İŞ
Biliyorum zor iş öğretmek,
Öğretmenlik..
Ama biliyorum ki sen bizi iş olarak görmezsin.
Gür çıkar kelimeler ağzından,
Halbuki sen sadece fısıldarsın.
Nasıl anladığımı anlamam bile.
Kavratırsın sen bir yolunu bulup,
Yavaş yavaş fısıldarsın, sabırla bir kere daha,
Bir kere daha, defalarca ..
Hayatını, sevgini,bilgini gösterirsin,
Gizlemeden.
Benliğini verirsin almayı
Yıllar geçer, sonra bakarsın,
Okuttuğun sınıflardan biri gelir yanına.
Kimi mühendis olmuş, kimi doktor,
Kimi sanatçı olmuş, kimi öğretmen,
Ama hepsi, hepsi iyi bir şeyler olmuş.
Gözlerin dolar,
Nasıl bir tiyatrocu emeğinin karşılığını,
Alkışlarla alıyorsa,
Nasıl bir ana bebeğini 9 ay karnında taşıyıp,
Onun sevgisini hak ediyorsa,
Sen de bir anasın, sen de bir sanatçı
Ve sen de öğrencilerinle alırsın,
Verdiğin emeklerin karşılığını.
Gelecek senin ellerinden geçer,
Sen nakışlarsın, sen düğümünü atarsın
Yanlış olursa tırnaklarınla, dişlerinle
Acı çeksen bile,
Çözer düzeltirsin.
Zor iş, zor iş öğretmenlik.
Senin başardığın,
Zor iş öğretmenim...
Gülçin Karaca
YÜCELTİN BENİ
Gözlerimde yaş olmadı,
Hiç ağlamadım karşınızda, yıkılmadım.
Öyle güldü gözlerim, acılarla dolsam da…
Dünyaya meydan okudum, en zorlu anlarımda.
Yüreğime sığmadınız, büyüdünüz.
Türkiye’m kadar hürdünüz…
Bazen bir hasret türküsü kadar dokunaklı,
İçinize işledim.
Bazen neşe içinde, güzellikler düşledim.
Yalanlardan arıttım ruhunuzu.
İlim ışığıyla yenebildim korkunuzu.
Bir ilaç oldu sözlerim, sızılar üstüne.
Yağmur gibi yağdım, yorgun gönüllere…
Bahar oldum;
Anadolu’nun bağrında çiçekler açtırdım.
Buram buram kokularını,
Dört bir yana saçtırdım.
Türkiye’min temelinde bir harçtım.
Öğretmendim…
Yıkılmayan bir abide,
Bir tarihtim…
Çaldıran’da, Malazgirt’te,
İstanbul’un fethinde bir askerdim.
Yarınıydım küçüklerin.
Gelin kızların ellerinde kınası,
Fatihler doğuran bir Türk anası…
“Türk’üm, doğruyum, çalışkanım” diyen yavrularımla,
İzindeydim Atatürk’ün.
Ne yazık ki kahpe bir kurşunla,
Yenildim, yıkıldım karşınızda.
Ben olmasam da,
Kırılmayan kalemim var, cehaletle savaşta.
Yine aranızda hissedin beni,
Vatanımla birlikte yüceltin beni.
Ülkü Duysak
YİRMİ DÖRDÜNCÜ GÜN
Toplanmıştı tüm kulları Rabbim’in,
Çok sevdiği büyük dostun yanında.
O ermişler ermişi yudum yudum sunarken,
Bilgi ne kutsal şeymiş insanlar anlamada..
“Bilim Çin’de olsa gidin,
Ne kadar uzaksa da..”
Ya alimin mürekkebi?
“Şehidin kanından da..”
Bir başka büyük bilge;
“Olurum hem de köle
Çok değil, şöyle biraz
Bana harf öğretene”..
İlkay dedi, “Babacığım,
Güzel söylüyorsun ama
Önemliyse bu kadar
Ya öğreten, öğretmen?”
“Alimden söz ederken,
Şehidin kanı derken,
Bilge köleyim derken,
Neydi konum? Öğretmen..
Bak yavrum, yıllar önce
İlkokula başlarken,
Düşündün mü bunu hiç
Kimdi seni eğiten?
O olmasaydı eğer,
Ne söylerdi İdil’e
Şu raf dolusu kitap
Neler vermedi bize..”
“O doldurdu boşluğu
Benim ben olmam için
O sevdirdi insanı, doğaya saygı için.
Şimdi anlıyorum ki, o en kutsal gözümde
Darılma babacığım, belki senden de önde..
Bundan sonra duymazsın en küçük yerinmemi,
Elime alınca ben, Bilgi için kalemi.
Artık sarılacağım, sıkıca, görev bildim.
İnan ki gelecekte ben, ben de bir öğretmenim...”
Günay Tulun
YANSIMA
Küçücük bir dünyam vardı, öğretmenim
Senin avuçlarında..
O dünyaya kocaman hayaller sığdırmıştım.
Mavilikler vardı öğretmenim,
Renk renk çiçekler kucağında,
Ben mutluluğu ölümsüz sanmıştım..
Hayat vardı öğretmenim,
Kara tahtada, sıralarda
Umut vardı öğretmenim,
O masum bakışlarda,
Ben karamsarlığı sonradan öğrendim..
Güven vardı öğretmenim,
Bıraktım kendimi kollarına,
Seninle ağlar, seninle gülerdim.
Azim vardı öğretmenim,
Çalışmak, çalışmak ve yine çalışmak.
İstek vardı öğretmenim,
İstemek ve elde etmek.
Amaç vardı öğretmenim,
İnsan için insanca yaşamak.
İnanç vardı öğretmenim,
İnanmak ve başarmak.
Gelecek vardı öğretmenim,
Minik kalbimizde büyük yer eden bir yarın,
Tertemiz yarınlar,
Oysa uzadıkça, uzadı yollar..
Özgürlük vardı öğretmenim,
Uçurtmayı salıvermek gökyüzüne,
Bağıra bağıra şarkı söylemek,
Sonra o çocuksu ağlayışlar.
Düşler vardı öğretmenim,
Oysa şimdi bilmediğimiz,
Şekil veremediğimiz,
Yitirdiğimiz düşler
Ve şimdi katı gerçekler..
Yenilmemeyi de öğrendim
Bütün bunlara rağmen.
Biraz fedâkârlık, biraz da emek,
Belki de unutmadığım tek şey sevmek..
Artık kendi yolumda ben
Yapamayacağım şeylerin,
Yapabileceklerimi engellemesine
İzin vermeyeceğim, öğretmenim...
Seher Karaefe
TÜRK ÖĞRETMENLERİNE
Bazen ölüler yurdu korur, bazı da sağlar;
Göz nuru karışmazsa şahadet kanı ağlar.
Yoksulluğun ufkunda erirken bile mağrur,
Sensin o hazin nûr, o derin nûr, o büyük nûr.
Hoşnutsun, eğilmiş okuyorsun, yazıyorsun;
Ey terli alın, ey güneşin öptüğü insan.
Şöhret aramaz, şân aramaz, nâm aramazsın;
Cemiyetin omzunda da yokmuş kadar azsın.
İlmin sesi haykırmaz: İlim şarlatan olmaz,
Sessiz de seven yoksa vatanlar vatan olmaz.
Sen yurdunu haykırmayarak gizli seversin,
Kalmışsa eğer, ömrümü Tanrı’m sana versin...
Mithat Cemal Kuntay
ŞİMDİ BEN DE ÖĞRETMENİM
Hayatı hecelerken tanıdım seni.
Aydınlanan ufukla geldin,
Girdin dünyama.
Bir çiy tanesi nasıl düşerse gül yapraklarına,
Öylesine,
Öylesine güzel değdi ellerin saçlarıma.
Annem bildim,
Babam bildim,
Sığındım kucağına.
Beni yalnız bırakmadın.
Acı çektin zaman zaman,
Ama karşımda ağlamadın.
Tonlarca yükü taşıdı omuzların,
Yine de yorulmadın.
İlim yolunda,
Çağlayan bir pınardın,
Durulmadın.
Koca bir çınardın gökyüzünü avuçlayan.
Fırtınaların en şiddetlisinde bile yıkılmadın.
Bilmediğim yollarda,
Kılavuzdun yanımda.
Seninle yol aldım geçmişten geleceğe.
Yol göstermekten usanmadın.
Sesinden dinledim,
Saflığı, temizliği…
Seninle birlikte soludum,
Hayatın nefesini.
Elinden hiç düşmedi tebeşirlerin;
Öğrettin bana bilmediklerimi.
Bu, Elif Kızın Kağnısı’ ndaki mermi.
Bu Nene Hatun, bu Ulubatlı Hasan.
Bu Fatih, bu Alparslan!
Bu Koca Sinan!
Bu Atatürk,
Tarihe destan yazan…
Bu nakış Anadolu kokar burcu burcu.
Bu ilmekler gelin kızların alın teri.
Bu yürek,
Şehidine ağlayan ana yüreği.
“Bu Konya Ovası, bereketin adı,
Bu Erciyes’in gururlu başı…
Bu Palandöken, bu yüce Ağrı” diyerek,
Dolaştırdın baştanbaşa Türkiye’mi.
Yüreğime doldurduğun sevgi,
Bayrak sevgisi, vatan sevgisi…
Yüreğime doldurduğun sevgi,
Atatürk sevgisi.
Senin sayende öğrendim öğretmenim,
Dilimi, dinimi, tarihimi…
Öğrendim,
İçine yalan katmadan anlattığın gerçekleri.
Çünkü öğrettiklerin,
Hayatın ta kendisi…
Sen öğrettikçe,
Toprağa daha sağlam bastı adımlarım.
O topraklarda yatmakta bilirim,
Yarınlarım.
Anladım ki,
Şimdi ben,
Dünyanın içine sığmayan
Kocaman bir dünyayım.
Deryayım, uçsuz bucaksız.
Fikir üreten bereketli bir bahçeyim.
Şimdi ben de güçlü bir yürek,
Bükülemeyen bir bilek,
Şimdi ben de
Senin gibi aziz bir öğretmenim.
Ülkü Duysak
ŞEHİT ÖĞRETMEN NOTLARI
Öğretmenim;
Nurlu ışıktan mühürüm,
Karanlığın alnında.
Nice kara saçlı geceler,
Benle kavuşur
Kavuşur aydınlığıma.
Bitmez benim baharım,
Toprak benim, tohum benim;
Sevgi ekerim gönüllere.
Her yeni gün yeniden büyür,
Taşar sevgim evrene.
Sel olur çağlar bu sevgi;
Edirne’den Ardahan’a
Fırat olur akar akar...
Susuzluk yangını Harran’a.
Öğretmenim;
Ağırdır yüküm.
Sabırdır, inançtır,
Aydınlıktır...
Bugündür, yarındır,
Yarına taşıdığım.
Öğretmenim;
Bingöl’de uzun hava,
Kırşehir’de bozlakım,
Aydın’da zeybek,
Bitlis’te halayım.
Bilmem daha anlatayım mı ?
Sarıkamış’ta kar kızağında,
Mardin’in yolsuz bir mezrasında,
Bir yiğitlik öyküsüyken yaşamım,
Kahpe kuşunlar sırtımdan saplanır,
Zap suyuna dökülür ağıtlarım.
Şehitlik tutar beni,
Düşürmez yere yüreğimi,
Ama ne çare!
Yetim kalır çiçeklerim.
Öksüz kalır çocuklarım,
Ve ağlarken taşan gözleri
Bir Dicle olur...
Durmuş Ali Özbek
SON DERS
Eğmeyin başınızı öyle,
Size başınızı eğmeyi öğretmedim.
Silin gözünüzdeki yaşı,
Size ağlamayı öğretmedim.
Sevgi,
Umut,
Güven sundum size,
Başınızı dik tutasınız diye.
Silin gözünüzdeki yaşı,
Anılar karışmasın gözyaşına.
Bir şiirde,
Bir şarkıda anın beni.
Haydi bana bakın,
Ağlamayın,ağlamayın sakın
Size ağlamayı öğretmedim.
Çam sakızı, çoban armağanı
Sevgi ,umut
Güven sundum size,
Başınızı dik tutasınız diye.
Haydi bir kez daha bana bakın,
Beni dinleyin,
Yaşam boyu ayrılık nedir bilmeyin.
Dalından koparılan çiçek,
Kurumaya ilk adımını atmış demektir.
Kurumaya başladım bilesiniz,
Gözyaşınızı silesiniz,
Unutmayın ki siz benimlesiniz.
Bir yelken ki denize açılmış,
Bir tohum ki tarlaya saçılmış,
Bir kalp ki size açılmış,
Bilesiniz..
Öyle bir yeriniz var ki bende,
Sanki bir "ben" siniz tende,
Bir kuş ki dalında ötende,
Bir ocak ki bacasından sevgi tütende,
Siz benimlesiniz.
Bir şiirde, bir şarkıda anın beni.
Silin gözünüzdeki yaşı,
Size ağlamayı öğretmedim.
Çam sakızı,çoban armağanı,
Sevgi,
Umut,
Güven sundum size,
Başınızı dik tutasınız diye.
Son bir ders işliyorum,
Söylediklerimi unutmayasınız diye,
Başınızı dik tutasınız diye...
Rıza Aslan
SEVGİLİ ÖĞRETMENİME
Artık yerli malı kullanmıyorum öğretmenim,
Tütüne de alıştım,
Çocuk şerkılarının çoktan unuttum,
Kişi başına düşen bomba miktarıyla anlıyorum hayatı..
Yirminnci yüzyıl bu,
Kali Yuga yani,
Jenosit..
Everest Tepesi ne kadar yüksekti öğretmenim,
İspanyol köylüleri ne yerdi öğretmenim,
Misisipi gerçekten çok mu uzundu?
Bağışla beni öğretmenim,
Sana layık olamadım,
Artık sövüp saymayı ayıp saymıyorum,
Teşekkür etmiyorum hiç kimseye,
Bütün insanları sevmiyorum artık,
Boş kağıtlara kurşun resimleri çiziyorum,
Silah resimleri..
Dondurma çok mu besleyici öğretmenim?
Ya simit?
İnsanlar neden otobüs bekliyorlar,
Neden pikniğe gidiyor bazıları?
Ağaçlar da soluk,
Suda iki hidrojen, bir oksijen var mı halâ?
Bu bardak neden klor kokuyor?
Müzik ruhun gıdası mı öğretmenim,
Elvis neden intihar etti?
Yirminci yüzyıl bu,
Şizofreni yani,
Yalnızlık..
Üç kıta bizimdi, değil mi öğretmenim?
Haçlıları da biz püskürttük,
Birinci Kılıçarslan,
Pierre Cardin sonra,
Vitali Hakko,
Blue jean..
Biri yer, biri bakar
Köşeyi döner birileri,
Makyaj tazeler,
Zekat sevap,
Faiz haram,
Kul hakkı,
Komşu hakkı,
Türküm, doğruyum, çalışkanım...
Bülent Sönmez
SENİNLE HER MEVSİM
Bir gün dersem ki, ben öğretmenim
Kalemimin mürekkebi alın terindir.
Vedalaşıp gidersem öğretmenim,
Unutmayı unuturum da, unutmadığım
Kalbimdeki en güzel yerindir.
Bir gün adımı soranda çocuklarım,
Kendimden önce senin adını söylerim.
Solmadan açabiliyorsa körpe tomurcuk,
Uğrunda harcanır boncuk boncuk,
Yine de bitmez öğretmenim var derim.
Güllerin güzelliğini göstermeden önce,
Gülşenin vurulduğu tebessümünü anlatırım.
Her zil çalışında önce sen gelirsin aklıma,
Senden incecik bir ışık gelir şiir şiir,
Ben susarım, yine sen konuşursun gönlünce.
Bir gün dersem ki ben öğretmenim,
Sen güneş kadar uzakta bile olsan,
Her bakışımda gülümseyişini görürüm.
Işıksız açmazmış çiçek, gelmezmiş bahar,
İnan seninle her mevsim bahar öğretmenim...
Yılmaz İmanlık
SELAHATTİN ÖĞRETMEN
Kınık Köyü'nün büyük beyaz okuluna,
Pencerelerden bir baktım,
Selâhattin öğretmenin sesi geliyordu.
Öğrenciler taş kesilmiş dinliyordu.
Neler diyordu, o duvarlar biliyordu.
Kımıldamadan öyle kaldım,
Okula güneş vuruyordu.
O, karşımda dinlendiren aydınlık
Gönlüme vuruyordu bir parçası.
Düşüncemi tuttum, açıklara saldım.
Bir at koşar gibi çayırlarda
Selâhattin öğretmen konuşuyordu.
Köyün kara toprak evleri,
İlerde her şeyden habersiz
Kendi hayatını yaşıyordu.
Talip Apaydın
SANA DAİR
Senden duymuşum, ilkin,
Kızılırmak’ın, Sakarya’nın sesini,
Göz göze gelmişim Atatürk’le
Dilim çözülmüş, işlemiş elim,
Çizmişim haritasını Türkiye’min.
Avucumun içi gibi bilirim şimdi,
Trakya’yı, Anadolu’yu.
Havası nefesim, toprağı ekmeğim,
Kasabaları, köyleri ne haldedir,
Nasıl geçinir insanları, bilirim.
Dağlarımızın çoğu gazi,
Neler çekmiş halkım önceleri
Buğday için, pamuk için.
Kaç kere kana boyanmış yeryüzü!
Çıkmaz aklımdan İstiklâl savaşları.
Bahset yeni buluşlardan, ilerlemelerden
En zeki çocuklarıyla,
Sana vermiş kulağını köyüm.
İçinde memleketimin şarkıları
Üstünde ay yıldızlı hürriyet.
Mehmet Başaran
ÖĞRETMENSİZ ÖĞRENEN ÇOCUK
Belki de şimdi
Alfabeyi bile bilmeyen bir çocuk
Kuş avlıyordur kuş gibi
Ayakları yalın elleri çatlak
Yaz bir şey demez ona
Kışın söylediği ise kar türküsüdür
Onun tırmandığı ağaca
Kimse tırmanamaz düşmeden
Bütün bitkileri bilir
Orman hayvanlarını evcilleri
Gün doğmadan işe gidilir
O da gider
Büyüyünce önüne çıkan
Sarp kayalarda geyiklerdir
Döner akşama avdan
Sevindirir çocuklarını
Şunca yıla karşı
Çok yaşasın cumhuriyet
Bir avuç göz yaşı
Avutsun isteyeni.
Ali Püskülllüoğlu
ÖĞRETMEN NE DÜŞÜNÜR?
Ömür boyu çileyle yaşamaya zorlanır,
Hayatın her yönünü düşünür öğretmenim.
Senede birkaç kere nedense hatırlanır,
Üç yüz atmış gününü düşünür öğretmenim
Sahip olmak istemez zenginliğe, servete,
Tek amacı; daha çok hizmet etmek millete.
Kahrından ölür, lâkin dil uzatmaz devlete,
Çünkü hep vatanını düşünür öğretmenim.
O vatan İstanbul’dan değildir ki ibaret,
Hakkari’ye gitmezse, son bulur mu cehalet?
Elinde ışık ile gezer seksen vilayet,
Yozgat’ını, Van’ını düşünür öğretmenim.
Ayın on beşi gelir, dolar gözleri yaşla,
Taksitleri yatırır, bitiremez telaşla.
Hadi nasıl geçinsin, üç kuruşluk maaşla?
Gelecek ay sonunu düşünür öğretmenim.
Ders ücreti çözemez ekonomik krizi,
Ne kadar diş sıksa da, bir türlü gülmez yüzü.
İster ki, kendinin de okusun oğlu, kızı,
Evlâdını, canını düşünür öğretmenim.
Doğrudan asla şaşmaz, kalbinde yoktur hile,
Oturup dertlerini söyler ERBABİ ile.
Kimselere sezdirmez, sıkıntı çekse bile,
Mesleğinin şanını düşünür öğretmenim...
Ozan Erbabi