Özdemir Asaf kimdir? Kaç yaşında? Nereli? Özdemir Asaf sözleri
Özdemir Asaf kimdir? Nereli? Kaç yaşında? Eşi kim? Neden öldü? Özdemir Asaf sözleri, şiirleri, eserleri ünlü şairin ölüm yıl dönümünde sevenleri tarafından merak ediliyor. Bizler de sizler için bu soruların yanıtlarını haberimizde derledik.
Cumhuriyet dönemi Türk şairlerden olan Özdemir Asaf'ın hayatı ölüm yıl döneminde yeniden gündeme geldi. Peki Özdemir Asaf kimdir? Kaç yaşında? Nereli? İşte merak edilen soruların yanıtları...
ÖZDEMİR ASAF KİMDİR, KAÇ YAŞINDA, NERELİ?
11 Haziran 1923’te Ankara’da dünyaya gelen Özdemir Asaf'ın gerçek adı, Halit Özdemir Arun'dur. Kendisinden bir gün sonra ikiz kardeşi dünyaya geldi. İstanbul'da yaşayan Asaf ve ailesi, Özdemir Asaf’ın babası Mehmet Asaf, Şura’yı Devlet’in kurucularından olduğu için Atatürk’ün isteği üzerine 1922’de Ankara’ya taşındı. Böylelikle ikizlerin doğumu Ankara’da gerçekleşti. Geçirdiği bir hastalık sonucunda Mehmet Asaf’ın hayatını kaybetmesi üzerine, aile 1930 yılında yeniden İstanbul’a taşındı.
Okul çağına gelen çocuklar, dünyanın en sevilen ve en unutulmaz isimleri arasında yer alan Atatürk’ün İsmet İnönü’ye “Asaf’ın çocuklarını bir okula yerleştirin” demesi üzerine eğitim hayatına başladı. Ve Halit Özdemir Harun, henüz soyadı kanunu çıkmadığı için kayda Özdemir Asaf olarak geçiridi. Kanun çıktıktan sonra ise şairin annesi ile birlikte kardeşi ve kendisi de Arun soyadını aldı.
İlk olarak Galatarasay Lisesi’ne giden şair, 1941 yılında ise sınavı kazanarak Kabataş Erkek Lisesi’ne geçti. 1942 yılında mezun odluktan sonra ise İstanbul Üniversitesi’nde başlamış. Ancak eğitimini tamamlamadı. Hukuk’la başlayıp İktisat ve Gazetecilik Fakülteleri’ne gitmesine rağmen hiçbirinden mezun olamadı.
ÖZDEMİR ASAF'IN EŞİ KİMDİR?
Özdemir ile Sabahat ilk kez Hukuk Fakültesi’nde tanıştı; birinci sınıftalardı. Özdemir için ilk görüşte aşktı bu, eksiği mümkün değildi. Sabahat da kayıtsız değildi; ama daha çok mantığı ile hareket ediyordu. Henüz çok gençlerdi. Daha Özdemir’in askere gitmesi gerekecekti. İş desen o da yoktu. Babasını da üzmek istemiyordu. Hal böyle olunca ilk senenin sonunda okulu bıraktı. Özdemir her gün gözünün nuru Sabahat için her gün sınıfta yer tutuyor, yollarını gözlüyordu. Onun kapıdan girdiği her gün şenlik demekti. Sabahat okulu bırakınca, Özdemir’in de şenliği tükendi. İşte bu acıyla başladı mektuplarını yazmaya. Haftada üç mektup gönderiyor; ancak mektuplarına cevap alamıyordu. Sabahat mektupları okuyor, içleniyor; ama tek kelime etmiyordu…
Bu ayrılığa yüreği dayanmadı Özdemir’in. Hastalandı, ateşler içinde yatıyordu. İşte tam da bu anda sayıkladı aşkının adını. Böylece şimdi annesi ve teyzesi de şahidi olmuştu bu büyük aşkın. Oğullarının hali hal değildi. Sabahat’ı buldular, ailesine ulaştılar; ama ailesi okul bitmeden kızlarının evlenmesine karşıydı.
Sabahat okumaktan da uzaklaşamadı. Eğitimine Sultanahmet’teki İktisadi ve Ticari İlimler Akademisi’nde devam etmeye karar verdi. Uzaklaşınca Özdemir de unutur, vazgeçer sandı. Oysa onun aşkı daha da harlanıyordu. Gittiği okulu öğrenmiş, şimdi de kendi okulunu asıp buraya Sabahat’ı görmeye geliyordu. Babası daha fazla durmadı bu deli oğlanın aşkının önünde. Belli ki kızının da gönlü vardı…
Özdemir okulu bıraktı, evlendiler. Ardından da askerlik geldi. Mektuplar, aşklarının en güzel nişanesiydi. Özdemir, aşkına mektup yazmaktan hiç sıkılmadı. Şimdi artık “Sevgili Karıcığım” hitabıyla başlamanın mutluluğunu yaşıyordu.
Bu evlilik, onlara Seda adını verdikleri bir kız çocuğu getirdi. Seda, yıllar sonra babasının mektuplarına ulaşıp onları bir kitapta topladığında şöyle anlatacaktı küçüklüğünün gözünden babasını: “Babam arkadaşlarımın babaları gibi değildi. Saati saatine işine gidip gelen biri olmadı hiçbir zaman. Ben 11 yaşındayken babam beni bara götürüyordu. Onun hayatını biliyordum. Hiç şaşırtmıyordu beni çünkü hiçbir zaman gizli yaşamadı. Bazen annemi de alarak, tiyatroya veya sinemaya giderdik.”
Aslında aşk vardı; ama ikisinin yaşamı da, beklentileri de başkaydı. Sabahat Hanım’ın mantıklı yanı, sıradan mutlu bir ailede yaşama isteği, Özdemir’in başına buyruk yaşaması ile çatışıyordu. Sabahat Hanım’ın içindeki boşluk giderek büyüdü. Düzenli bir hayat isteğine karşı koyamıyordu. 1958 yılıydı. Özdemir’e, bir aylığına İsveç’e gideceğini söyledi ve gitti. Ama bu bir terk edişti. Aralarındaki her şey bitmişti. Sadece sevgi, öylece havada asılı duruyordu. Onlar birbirini çok seviyor; ama anlaşamıyordu. Çok geçmeden boşandılar. Seda 13 yaşındaydı. Tatsız bir ayrılık değildi ve Özdemir Asaf, bir süre daha mektuplarına devam etti…
ÖZDEMİR ASAF NASIL, KAÇ YAŞINDA ÖLDÜ?
Sanat Basımevi'ni 1951'de kurarak matbaacılığa başlayan Asaf, 1955'te Yuvarlak Masa Yayınları'nı kurdu ve şiir kitaplarını art arda yayımlamaya başladı.
İkilikler ve dörtlüklerden oluşan ilk şiirlerinde yoğun bir söyleyiş özelliği göze çarpan Özdemi Asaf, eserlerinde insan-toplum ilişkilerine yönelik temaları konu edindi
Çevresi tarafından hayatı boyunca nazik, hayata her zaman duygu dolu gözlerle bakan birisi olarak nitelendirilen Özdemir Asaf, Türk Edebiyatçılar Birliği temsilcisi olarak 1959'da Belçika Milletlerarası Şiir Bienali'ne, 1966'da Makedonya Yazarlar Birliği'nin davetlisi olarak Yugoslavya'da Şiir Kongresi'ne katıldı.
Çevirileri ve şiir kitapları yayımlanmaya devam eden şair, matbaasını ve Yuvarlak Masa Yayınları'nı 1970'de kapattı.
Şairin çok kullandığı sevgi, ayrılık, ölüm temaları, son dönem şiirlerinde giderek yerini kaçış ve umutsuzluğun tedirginliğine bıraktı.
Çocukken geçirdiği akciğer rahatsızlığı 1979'da tekrarlayan Özdemir Asaf, 1980 aralık ayı başında, Vakıf Gureba Hastanesi'nde tedavi görmeye başladı.
Beyninde tümör tespit edilen ve 28 Ocak 1981'de, 58 yaşındayken Bebek'teki evinde hayata veda eden Özdemir Asaf'ın cenazesi, isteği üzerine Aşiyan Mezarlığı'na defnedildi.
ÖZDEMİR ASAF'IN ESERLERİ
Asaf, “Dünya Kaçtı Gözüme”, “Sen Sen Sen”, “Bir Kapı Önünde”, “Yumuşaklıklar Değil”, “Nasılsın”, “Çiçekleri Yemeyin”, “Ben Değildim”, “Bugün ve Bugün”, “Benden Sonra Mutluluk”, “Çiçek Senfonisi” şiir kitaplarıyla, “Dün Yağmur Yağacak” ve “‘ça” isimli hikayelerini okuyucuyla buluşturdu.
ÖZDEMİR ASAF'IN İLK ŞİİR KİTABI
Özdemir Asaf, 1951'de Cağaloğlu Molla Fenari Sokak'ta Sanat Basımevini, 1955'te ise Yuvarlak Masa Yayınlarını kurdu. Şair, 1955'teki ilk şiir kitabı "Dünya Kaçtı Gözüme" ile sonraki şiir kitaplarını da bu yayınevinde bastı.
ÖZDEMİR ASAF'IN ŞİİRLERİ
LAVİNYA
Sana gitme demeyeceğim.
Üşüyorsun ceketimi al.
Günün en güzel saatleri bunlar.
Yanımda kal.
Sana gitme demeyeceğim.
Gene de sen bilirsin.
Yalanlar istiyorsan yalanlar söyleyeyim,
İncinirsin.
Sana gitme demeyeceğim,
Ama gitme, Lavinia.
Adını gizleyeceğim
Sen de bilme, Lavinia.
SENİ SAKLAYACAĞIM
Seni saklayacağım inan
Yazdıklarımda, çizdiklerimde,
Şarkılarımda, sözlerimde.
Sen kalacaksın kimse bilmeyecek
Ve kimseler görmeyecek seni,
Yaşayacaksın gözlerimde.
Sen göreceksin, duyacaksın
Parıldayan bir sevi sıcaklığı,
Uyuyacak, uyanacaksın.
Bakacaksın, benzemiyor
Gelen günler geçenlere,
Dalacaksın.
Bir seviyi anlamak
Bir yaşam harcamaktır,
Harcayacaksın.
Seni yaşayacağım, anlatılmaz,
Yaşayacağım gözlerimde;
Gözlerimde saklayacağım.
Bir gün, tam anlatmaya..
Bakacaksın,
Gözlerimi kapayacağım..
Anlayacaksın.
BEKLE DEDİ
Bekle dedi gitti
Ben beklemedim, o da gelmedi…
Ölüm gibi bir şey oldu
Ama kimse ölmedi…
ÖZDEMİR ASAF SÖZLERİ
İnsanın büyüdükçe mi artıyor dertleri?
Yoksa insan büyüdükçe mi anlıyor gerçekleri?
Ölünceye kadar seni bekleyecekmiş, Sersem.
Beni seni beklerken ölmem ki beklersem.
İnsanın büyüdükçe mi artıyor dertleri,
Yoksa insan büyüdükçe mi anlıyor gerçekleri?
Sen.
Pardon “siz” demeliydim.
Siz kaç yüzlüydünüz?
Ben yanlışlıkla hangisini sevdim?
İnsansız adalet olmaz… Adaletsiz insan olur mu?
Olur, olmaz olur mu? Ama olmaz olsun.
Aşk adında ne bir kadın gördüm ne de bir erkek. Bu korku neden?
Kim bilir kaç kişi ayrı yataklarda, birbirine sarılarak uyuyordur.
Bütün renkler aynı hızla kirleniyordu, birinciliği beyaza verdiler.
Beni bundan böyle beklese beklese hüzün bekler çağırsa çağırsa hüzün.
Sus be yüreğim, bende biliyorum özlediğimi; susta bilmesin özlendiğini.
Sus be yüreğim,
Ben de biliyorum özlediğimi;
Susta bilmesin özlendiğini..
Bir kez geçer, bir insan bir karşı’ya,
Ondan sonra artık her şey karşı’dır.
İmkânsızları yaşamak mıdır sevmek,
Yoksa severken imkânsız mıdır yaşayabilmek?
Bir zamanlar senin çirkinliklerin de güzeldi,
Şimdi güzelliklerin bile çirkin.
Herkes fazlasıyla sevmiş,
Ben eksikleriyle de sevdim oysa.
Ne zaman imkansızı seversen,
İşte o zaman gerçek seversin.
Bir kelimeye bin anlam yüklediğim zaman sana sesleneceğim.
Bir sevgiyi anlamak, bir yaşam harcamaktır. Harcayacaksın!
Bakarken kıyamamak mı, yoksa baktıkça doyamamak mıdır aşk?
Gelmeyecek bir gideni, olmayacak bir nedeni beklediniz mi?
Güçlü olmanın türlü yolları vardır, dürüst olmanın bir tek.
Ben ölseydim, o belki ağlardı.
Ama o ağlasaydı; ben ölürdüm.
Sevilenin yanlışı görünmez,
Sevilmeyenin görüntüsü yanlıştır.
Yine de beddua edemem sana,
Allah ne mutluluğun varsa versin.
Kendine gel! Seni orada bekliyorum.
İki seçeneğin var; ya kal, ya gitme!
Beni yokluğunla savaştırma, kaybederim!
Yaşamak değil, beni bu telaş öldürecek.
Makyajı akıyor farkının; herkesleşiyorsun…
Mutlu edemeyeceksen meşgul de etmeyeceksin.
Gelmesen önemli değil,
Gelsen önemli olurdu.
Her korkan kaçmaz,
Ama her kaçan, korkaktır.
Boşuna yorulma gönül,
Sadece sevmek yetmiyor.
Sende gördüğümü görecekler diye ödüm kopuyor.
Benim en sevdiğim söz, senden duyduğum bendir.
Yalnızlık dışarıdan gelmez, insanın içindedir.
Sen bana bakma ben senin baktığın yerde olurum.
Oysa ne çok ağladım ben tek damla yaş dökmeden.
Bekle deseydin, gelmeyeceğini bilsem bile beklerdim.
Sil ağzının kenarını,
Yine gülüşünden cennet akıyor…
Ben gülüşüne öldüm,
O ölüşüme güldü.
Farklıydık işte.
Bir gün benden şikâyet ettiğin ne varsa, özleyeceksin!
Yalnızlık paylaşılmaz;
Paylaşılsaydı yalnızlık olmazdı.
Tek kişilik miydi ki bu şehir,
Sen gidince bomboş kaldı.
Beni öyle bir yalana inandır ki ömrümce sürsün doğruluğu.
Ben sana hep üşüyordum,
Çünkü kıştım.
Nakıştım, bakıştım…
İnkar etmiyorum da bunu..
Seni sevmek gibi büyük işlere kalkıştım..
Ve lütfen inkar etme
Sana en çok, ben yakıştım.
Evlilik, iki kişilik yalnızlıktır.
Ben sevmekten hiç borçlu çıkmadım.