12 Eylül 1980 tarihinde yapılan askeri darbe ile ülke yönetimine el konulması ve Türkiye'deki bütün özgürlükler askıya alınmasından sonra yasama ve yürütme yetkilerini kullanmak üzere Genelkurmay Başkanı Orgeneral Kenan Evren'in liderliğinde, Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Nurettin Ersin, Hava Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Tahsin Şahinkaya, Deniz Kuvvetleri Komutanı Oramiral Nejat Tümer ve Jandarma Genel Komutanı Sedat Celasun'dan oluşan Milli Güvenlik Konseyi (MGK) kuruldu.Ve bu konseyden sonra nice canlar feda edildi. 12 Eylü darbesi hakkında birbirinden önemli kişilerin söylediği en anlamlı en güzel sözler için sayfamızı ziyaret edebilirsiniz.
NECDET ADALI
Bakınız Necdet Adalı daha 19 yaşında bir lise öğrencisiyken cinayet işlediği iddiasıyla 1977 yılında tutuklandı. Ben de o zaman bir siyasi partinin İstanbul gençlik kolları başkanıydım. Suçsuzluğunun ortaya çıkacağından, serbest bırakılacağından o kadar emindi ki, Ulucanlar Cezaevi'nde arkadaşlarının firar girişimine katılmadı. Kendisini yargılayan mahkeme reisi Necdet Adalı'nın masun olduğunu iddia etti. Karar şerh koydu. Ancak fayda etmedi. Necdet Adalı 22 yaşındayken 8 Ekim 1980'de asılarak idam edildi.
Şair Nevzat Çelik'in Necdet Adalı için yazdığı o ünlü şiir aslında bu zamansız ölümü en güzel şekilde resmediyor:
Beni burada arama anne
Kapıda adımı sorma
Saçlarına yıldız düşmüş
Koparma anne
Ağlama
Kaç zamandır yüzüm tıraşlı
Gözlerim şafak bekledim
Uzarken ellerim
Kulağım kirişte
Ölümü özledim anne
Yaşamak isterken delice
(Başbakan Erdoğan'ın okuduğu Nevzat Çelik'in Necdet Adalı için kaleme aldığı şiir, Ahmet Kaya'nın okumasıyla “Şafak Türküsü” olarak bilinmektedir…)
Değerli arkadaşlar Necdet Adalı, 12 Eylül cuntasının idam ettiği ilk gençti. Bu ara bir televizyon kanalında o günlerin o idam kararlarının nasıl verildiğini takip ediyorsunuz deme… Nasıl verildiğini görüyorsunuz; bir bu yandan bir o yandan… Sonradan suçlular yakalandı, failler belli oldu ama Necdet Adalı geri gelmedi.
MUSTAFA PEHLİVANOĞLU
12 Eylülcüler kendi ifadeleriyle asılan bir solcuyla denge kurmak için bir de sağcı idam etmek istediler. Necdet Adalı'dan sadece birkaç saat sonra yine 22 yaşında bir genç Mustafa Pehlivanoğlu darağacına yürüdü.
Ailesi infazdan üç günden sonra çocuklarını ziyarete geldiklerinde idam edildiğini öğrendiler. Mustafa'dan geriye şu satırlar kaldı değerli arkadaşlarım. O da gerçekten çok anlamlı satırlar:
"Sevgili anneciğim ve babacığım;
Sizler beni bu yaşa kadar büyüttünüz ve yetiştirdiniz. Benim sizlere karşı islemiş olduğum hataları ve suçlarımı affedin. Hakkınızı helal edin. Ben sizlerin bir evladınız olarak, bugüne kadar Cenab-ı Hakkın ve Onun Resulünün, Yüce Peygamberimizin yolundan ayrılmadım. Alın yazımız böyle yazılmış. Kader ne ise onu çekeceğiz. Ben de kardeşim Haydar gibi bir an önce Allah'ın huzuruna çıkacağım. Eğer benim günahım varsa Cenab-ı Allah'ın huzurunda çekmeye hazırım. Yok, bir yanlışlık sonucu ölümüme karar verenler, idam edenler Allah'tan bulsunlar. Şunu hiç bir zaman unutmasınlar ki, Mustafa'lar ölür, Allah davası ölmez, milliyetçilik yaşar. Kellemi verdiğim bu yolun zaferi yakındır. Zafer her zaman Allah'a inananlarındır.
Bunun için hiç üzülmeyin. Cenazemin arkasından ağlamayın, günahtır. Sizden ricam ağlamayın. Anne, sizlerle helalleşmek isterdim, fakat olmadı. Hakkım varsa, hepinize helal olsun, siz de helal edin. Son olarak, abime, yengeme, yiyenime, bacıma selam eder, haklarını helal etmelerini dilerim. Nişanlıma da selam eder, Cenab-ı Allah'ın mutlu bir yuva kurması için ona yardımcı olmasını dilerim."
ERDAL EREN
Bir başka isim Erdal Eren… Daha 17 yaşındayken tutuklandı. 13 Aralık 1980'de Ankara Merkez Cezaevi'nde 18 yaşından küçük olmasına rağmen idam edildi.
MUHSİN YAZICIOĞLU
Rahmetli Muhsin Yazıcıoğlu'nun Mamak'ta çektiği işkenceleri, gördüğü işkenceleri ve Mamak Cezaevi'nden yazdığı şu dizeleri özellikle ebediyete intikalinde dinledik ve unutmadık:
ÜŞÜYORUM..
Huzur dolu içimde ben sonsuzluğu düşünüyorum,
Ey sonsuzluğun sahibi, sana ulaşmak istiyorum.
Durun kapanmayın pencerelerim,
güneşimi kapatmayın.
Beton çok soğuk üşüyorum…
HÜSEYİN KARAMAHMUTOĞLU
14 Mayıs 1987'de Hüseyin Karamahmutoğlu sabah namazını kılarken başına vurulan dipçik darbesiyle Mamak Cezaevi'nde gencecik yaşında dünyaya veda etti..
ERTUĞRUL GÜNAY
Bu zulümlerin, bu işkencelerin, bu insanlık dışı uygulamaların en yakın şahitlerinden, mağdurlarından bir tanesi de Kültür ve Turizm Bakanımız Ertuğrul Günay… 12 Eylül'de hapis yatan Bakanımız hapisteyken vefat eden babasının cenazesine dahi katılamadı.
ALPARSLAN TÜRKEŞ
Burada rahmetli Türkeş'in 12 Eylül sonrası yaşadıklarından hiç bahsetmiyorum. Ancak şu alıntıyı da burada sizlere aktarmak istiyorum. 1992 yılında verdiği bir röportajda merhum Türkeş, DYP-SHP koalisyonuna neden güvenoyu verdiklerini şu ifadelerle açıklıyor : “12 Eylül Anayasasını değiştireceklerine söz verdiler. 12 Eylül Ülkücüler olarak bize çok haksızlık etmiş, büyük mağduriyetler getirmiştir. Ah Mamak Cezaevi'nin dili olsa da bize tabutlukları, C5'leri anlatsa. Metris'in, Bayrampaşa'nın dili olsa da orada kararan hayatları anlatsa…”
12 Eylül Kemalizm'in reddidir. - Yalçın Küçük
Eylülizm, Türkiye'de İslam'ın altın çağıdır. - Yalçın Küçük
Eylülizmi, büyük sermaye ile bütünleşmiş kemalistlerin kemalizmin son kalıntılarını da kazıma dönemi olarak düşünebiliriz; eylülist darbeden hemen önce, gelmekte olan askeri darbenin çok koyu bir islamcı politika izleyeceği kestirimim de bunu haber veriyordu, artık gerçekleşmiş olduğunu hep biliyoruz. - Yalçın Küçük
Türk Silahlı Kuvvetleri'nin zoruyla, ülkeye görülmemiş bir dinsellik giydirdiler. Daha önceden başlamıştı, ancak, eylülist rejim, dincilikte, ölçü tanımıyordu. - Yalçın Küçük
Şimdi çok daha kapsamlı bir askeri müdahalenin tersini yapması mümkün. Tersi şu: Erbakan'ı Türkiye siyaset sahnesinden silip Erbakan'ın temsil ettiği İslamcı dinsel politikayı daha yoğun bir biçimde uygulamak.(1979) - Yalçın Küçük
"İslam Devleti", tekeliyetin ve Türk plütokratlarının yeni anayasasıdır. Daha önceki Tayyip Erdoğan münazaralarında Ertuğrul Özkök'ün, televizyon üzerinden, "üniversitede türbanı savunduk, lisede olmamasını istedik" sözü, ılımlı "İslam Devleti" tarifini vermektedir. "İslam Devleti", Harika Altmışlı Yıllar'ın sonundan itibaren bir devlet politikasıdır.
Bakmayın darbeyle hesaplaşma ortaoyunlarına. 12 Eylül 1980'de TRT radyo ve televizyonlarındaki konuşmasını milletine "mutlu ve aydınlık yarınlar" dileyerek bitiren Kenan Evren'in de zaferidir, bu seçim. Kenan Evren'in 'aydınlık yarınlarını' yaşadığımız günlerdir. (Haziran 2012) - Cemal Dindar
Biz dünyanın en legal illegal örgütleriydik! İstanbul'da beni mahalle bekçisi tanıyordu yahu, bırakın siyasi şubeyi toplum polisini... Bunda şaşıracak hiçbir şey yok! Zaten öbür türlüsü olsa hakikaten şaşırmak lazımdı, 'Yahu bu devletin hiç mi istihbaratı yok' diye... Bir de, bu işi olgunlaştırıp yaptılar. Bütün istihbaratlar, bilgiler toplanmıştı bizim hakkımızda. Olmuşu topladılar! Silkelediler sadece ağacı!
12 Eylül Darbesi veya 1980 İhtilali, Türk Silahlı Kuvvetlerinin 12 Eylül 1980 günü emir-komuta zinciri içinde gerçekleştirdiği askerî müdahale. 27 Mayıs 1960 darbesi ve 12 Mart 1971 muhtırasının ardından Türkiye Cumhuriyeti tarihinde silahlı kuvvetlerin yönetime üçüncü açık müdahalesidir.[2] Bu müdahale ile Süleyman Demirel'in Başbakan'ı olduğu hükümet görevden alındı, Türkiye Büyük Millet Meclisi lağvedildi, 1970 sonrasında değiştirilen 1961 Anayasası uygulamadan kaldırıldı ve Türkiye siyasetinin yeniden tasarlandığı bir askerî dönem başladı. Bu dönem yaklaşık dokuz yıl sürdü. 12 Eylül 1980 ardından partiler lağvedildi, parti liderleri önce askerî üslerde gözetim altında tutuldu, ardından yargılandı.
2010 anayasa referandumunda, değişikliklerin kabul edilmesiyle 13 Eylül 2010 tarihinde çeşitli sivil toplum kuruluşları, sendikalar ve dernekler ile darbe mağduru kişiler 12 Eylül darbesini yapanlar hakkında suç duyurusunda bulundu [3]. Bütün suç duyurularını toplayan Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı "Millî Güvenlik Konseyi (MGK) adı altında 12 Eylül 1980'de ülke yönetimine el koyan ve 24 Kasım 1983 yılına kadar bu statüsünü sürdüren askerî cunta yönetiminin hayatta kalan üyeleri, Kenan Evren, Nejat Tümer ve Tahsin Şahinkaya'nın işlediği (A) Nürnberg Şartı ile kabul edilmiş ve tüm devletlerin kendi kanunlarında yer almasa dahi suçun oluşumu halinde takip etmek zorunda oldukları uluslararası hukukun buyruk kuralı niteliğine sahip insanlığa karşı suçlar (B) 765 Sayılı Ceza Kanunu'nun 146, 147, 153, 174, 179, 180, 181. maddeleri kapsamında, insanlığa karşı suçlar ve resen takdir edilecek suçlar nedeniyle haklarında başsavcılık tarafından ceza dava açılması ve haklarında gerekli önlemlerin alınması istemi .." [4] ile 7 Nisan 2011 yılında ilk soruşturma başlattı. 4 Nisan 2012 tarihinde ise darbenin yargılanmasına başlanmıştır.[5][6]
12 EYLÜL DARBESİNE DOĞRU ADIM ADIM...
1 Şubat 1979:
Milliyet Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Abdi İpekçi 1 Şubat 1979 gecesi İstanbul Maçka'daki evinin yakınlarında arabasında iken Mehmet Ali Ağca tarafından öldürüldü.
Mehmet Ali Ağca verdiği ifadede Abdi İpekçi'ye 5 - 6 el ateş ettiğini söyledi. Fakat olay yerinde 9 mermi ele geçirildi. Bu da bir ikinci kişinin olduğunu ihtimalini güçlendirdi. Daha sonra Oral Çelik ve Mehmet Şener'in suikastı beraber planladığı ve Mehmet Ali Ağca'yı da tetikçi olarak sonradan aralarına aldıkları öğrenildi.
10 Eylül 1979:
Türkiye İşçi Partisi Adana eski İl Başkanı Ceyhun Can, yazıhanesinde öldürüldü.
19 Eylül 1979:
Malatya Ülkü Ocakları eski başkanı Mürsel Karataş İstanbul Sultanahmet'te öldürüldü.
3 Aralık 1979:
Fedai Dergisi sahibi MHP'li yazar Kemal Fedai Coşkuner İzmir Agora semtinde alışveriş yaptığı pazar yerinden dönerken kurşunlanarak öldürüldü.
7 Aralık 1979:
İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi öğretim üyelerinden Cavit Orhan Tütengil 7 Aralık 1979'da evinden üniversiteye giderken silahlı saldırıya uğradı ve öldürüldü. Tütengil uzun yıllar Cumhuriyet gazetesinde denemeler yazmıştı.
11 Nisan 1980:
TRT İstanbul Radyosu prodüktörlerinden Ümit Kaftancıoğlu, 1980'de evinin önünde uğradığı silahlı saldırı sonucu öldürüldü.
27 Mayıs 1980:
MHP Genel Başkan Yardımcısı Gün Sazak, eşi ile gittiği bir ziyaretten dönüp arabadan eşyalarını indirirken Devrimci Sol militanları tarafından çapraz ateşe alınarak öldürüldü.
24 Haziran 1980:
MHP Gaziosmanpaşa İlçe Başkanı Ali Rıza Altınok evinde ve kızıyla birlikte öldürüldü.
15 Temmuz 1980:
CHP İstanbul milletvekili Abdurrahman Köksaloğlu İstanbul Şişli'deki işyerinde öldürüldü.
19 Temmuz 1980:
Eski Başbakan Nihat Erim İstanbul Dragos'taki evinin yakınında Mahir Çayan ve arkadaşlarının intikamının alınması adına Dev-Sol militanları tarafından suikaste uğradı.
22 Temmuz 1980:
Maden-İş Sandikası genel Başkanı Kemal Türkler İstanbul Merter semtinde silahlı saldırı sonucu öldürüldü.
VE 12 EYLÜL 1980 SABAHI
İşte böyle gergin bir ortamda Türk Silahlı Kuvvetleri 12 Eylül 1980 günü emir komuta zinciri içinde gerçekleştirdiği askeri müdahale ile yönetime el koydu.
Dönemin Genelkurmay Başkanı daha sonra yargılanması gündeme gelen ve birçok tartışmaya neden olan Kenan Evren'di...
Evren, Milli Güvenlik Konseyi Başkanlığı'nın yanı sıra Devlet Başkanlığı görevini de üstlendi.
12 Eylül 1980 Cuma günü saat 03.59'da Türkiye radyoları (TRT) İstiklal Marşı'nın çalınmasıyla birlikte yayına geçti. Daha sonra anons yapılmadan Harbiye Marşı çalındı. Marşın bitiminde Genelkurmay ve Milli Güvenlik Konseyi Başkanı Orgeneral Kenan Evren imzasıyla yayınlanan Milli Güvenlik Konseyi'nin bir numaralı bildirisi okunmaya başlandı. Bu bildiriyi 5 bildiri daha izledi.
MİLLİ GÜVENLİK KONSEYİ'NİN 1 NUMARALI BİLDİRİSİ
Yüce Türk Milleti;
Büyük Atatürk'ün bize emanet ettiği ülkesi ve milletiyle bu bütün olan, Türkiye Cumhuriyeti Devleti, son yıllarda, izlediğiniz gibi dış ve iç düşmanların tahriki ile, varlığına, rejimine ve bağımsızlığına yönelik fikri ve fiziki haince saldırılar içindedir.
Devlet, başlıca organlarıyla işlemez duruma getirilmiş, anayasal kuruluşlar tezat veya suskunluğa bürünmüş, siyasi partiler kısır çekişmeler ve uzlaşmaz tutumlarıyla devleti kurtaracak birlik ve beraberliği sağlayamamışlar ve lüzumlu tedbirleri almamışlardır. Böylece yıkıcı ve bölücü mihraklar faaliyetlerini alabildiğine arttırmışlar ve vatandaşların can ve mal güvenliği tehlikeye düşürülmüştür.
Atatürkçülük yerine irticai ve diğer sapık ideolojik fikirler üretilerek, sistemli bir şekilde ve haince, ilkokullardan üniversitelere kadar eğitim kuruluşları, idare sistemi, yargı organları, iç güvenlik teşkilatı, işçi kuruluşları, siyasi partiler ve nihayet yurdumuzun en masum köşelerindeki yurttaşlarımız dahi saldırı ve baskı altında tutularak bölünme ve iç harbin eşiğine getirilmişlerdir. Kısaca devlet güçsüz bırakılmış ve acze düşürülmüştür.
Aziz Türk Milleti:
İşte bu ortam içinde Türk Silahlı Kuvvetleri, İç Hizmet Kanunu'nun verdiği Türkiye Cumhuriyeti'ni kollama ve koruma görevini yüce Türk Milleti adına emir ve komuta zinciri içinde ve emirle yerine getirme kararını almış ve ülke yönetimine bütünüyle el koymuştur.
Girişilen harekatın amacı, ülke bütünlüğünü korumak, milli birlik ve beraberliği sağlamak, muhtemel bir iç savaşı ve kardeş kavgasını önlemek, devlet otoritesini ve varlığını yeniden tesis etmek ve demokratik düzenin işlemesine mani olan sebepleri ortadan kaldırmaktır.
Parlamento ve Hükümet feshedilmiştir. Parlamento üyelerinin dokunulmazlığı kaldırılmıştır.
Bütün yurtta sıkıyönetim ilan edilmiştir.
Yurt dışına çıkışlar yasaklanmıştır.
Vatandaşların can ve mal güvenliğini süratle sağlamak bakımından saat 05.00'den itibaren ikinci bir emre kadar sokağa çıkma yasağı konulmuştur.
Bu kollama ve koruma harekatı hakkında teferruatlı açıklama bugün saat 13.00'deki Türkiye Radyoları ve Televizyonun haber bülteninde tarafımdan yapılacaktır. Vatandaşların sükunet içinde radyo ve televizyonları başında yayınlanacak bildirileri izlemelerini ve bunlara tam uymalarını ve bağrından çıkan Türk Silahlı Kuvvetleri'ne güvenmelerini beklerim.
DEMİREL HÜKÜMETİ FESHEDİLDİ...
Bu müdahale ile 6. Süleyman Demirel hükümeti ve Türkiye Büyük Millet Meclisi feshedildi, sendika ve derneklerin faaliyetleri durduruldu ve genel sıkıyönetim ilan edildi.
1970 sonrasında değiştirilen 1961 Anayasası tamamen rafa kaldırıldı ve bir askeri dönem başladı. Bu dönem yaklaşık 9 yıl sürdü.
12 Eylül 1980 darbesinin ardından partiler lağvedildi, parti liderleri önce askeri üslerde gözetim altında tutuldu, ardından yargılandı.
LİDERLER İÇİN HAMZAKÖY VE UZUNADA DÖNEMİ
Darbenin gece 03.00'te ilanından sonra aynı gün sabah saat 05.30'da Süleyman Demirel, Bülent Ecevit ve Necmettin Erbakan'a Genelkurmay Başkanı Evren tarafından birer tebliğ gönderildi.
Tüm tebliğlerde, "TSK yönetime el koymuştur. Hükümetiniz feshedilmiş, parlamento üyeliğiniz düşmüştür. Talimatı getiren subayın ikazlarına uyunuz" ifadesi kullanıldı, liderlere gidecekleri adresler de belirtiliyordu.
Bülent Ecevit ve Süleyman Demirel için Hamzaköy Gelibolu adresi belirtilirken, Necmettin Erbakan'a ise Uzunada İzmir adres olarak gösterildi.
Ecevit ve Demirel eşleriyle birlikte aynı uçakla Hamzakoy'a götürüldü. Yaklaşık bir ay boyunca, 11 Ekim 1980'e kadar burada kaldılar.
Necmettin Erbakan ise aynı gün uçakla Uzunada'ya götürüldü.
Alparslan Türkeş evinde bulunamadığı için Milli Güvenlik Konseyi, 13 Eylül'de bir bildiri ile teslim olmaması halinde suçlu duruma düşeceğini belirtti. Bunun üzerine Türkeş 14 Eylül'de Ankara Merkez Komutanlığı'na teslim oldu ve Uzunada'ya gönderildi.
1982 ANAYASASI
7 Kasım 1982 yılında yapılan halkoylamasıyla yüzde 92.7 evet oyuna karşılık, yüzde 8.6 hayır oyuyla kabul edildi. Oy kullanırken iki renk arasından birini seçmek gerekiyordu. "Mavi" renk hayır, "beyaz" renk ise evet demekti.
Kenan Evren halkoylaması öncesi yaptığı konuşmalarla halkı mavi oy vermemesi konusunda telkin ediyor ve çeşitli gazetelere mavi renkle ilgili sansür uygulanıyordu.
Darbe ardından geçen 3 yıl içerisinde önemli kanunların tamamına yakını değiştirildi ve askeri yönetimin belirlediği Danışma Meclisi tarafından hazırlanan Anayasa, 1982 yılında yapılan ve aleyhte konuşmanın ve propaganda yapmanın yasak olduğu "güdümlü" referandumda, yüzde 92'lik "evet" oyu ile büyük farkla kabul edildi.
Halk oylamasında "hayır" oyu kullananları sandık başında baskı altında tutmak için rengi dışardan görünen oy pusulaları kullandırıldığı iddia edildi ama bu, Anayasa'nın çok büyük çoğunlukla kabul edilmesini açıklayan tek neden değildi.
Aynı halkoylamasında, Kenan Evren otomatik olarak Cumhurbaşkanı seçildi. Kabul edilen Anayasa'da, askeri yönetim üyelerinin ömür boyu yargılanmasını engelleyen geçici 15. madde, daha sonraki seçimlerle iktidara gelen hiçbir hükümet tarafından kaldırılmadı ve 12 Eylül liderlerinin dokunulmazlığı sürdü.
RAKAMLARLA 12 EYLÜL DARBESİ:
Evren’in başmimarı olduğu darbenin geride bıraktığı tablo 'resmi rakamlar' göre şöyle:
* Gözaltına alınanlar: 650.000
* Fişlenenler: 1.683.000
* Açılan dava sayısı: 210.000
* Sıkıyönetim mahkemelerinde yargılananlar: 230.000
* Bunlardan 141-142-163. maddelerden yargılananlar: 71.500
* Sivil mahkemelerde açılan davalar (1980-88 yıllar arası): 9,508
* Yargılanan 'örgüt üyesi': 98.404
* Hüküm giyen 'örgüt üyesi': 21.764
* Vatandaşlıktan çıkarılanlar: 14.000
* Pasaport verilmeyenler: 388.000
* Faaliyetten men edilen dernek: 23.700
* Toplam 644 cezaevindeki hükümlü-tutuklu : 52.000 (1990'da kalanlar)
* Açlık grevinde ölenler: 14
* Kaçarken vurulanlar: 16
* 'Çatışma'da öldürülenler: 74
* Doğal ölüm raporu verilenler: 73
* 'İntihar' ettiği bildirilenler: 43
* İşkence sonucu öldürülenler: 171
* Açılan işkence soruşturma veya davası: 9.962 (1982-1988 arası)
* İşkence yaptıkları suçlamasıyla yargılanan güvenlik görevlisi : 544
* 1402 Sıkıyönetim yasasına göre yapılan işlem : 18.525
* Hakkında işlem yapılan memur: 7.245
* Hakkında işlem yapılan öğretmen: 3.854
* Hakkında işlem yapılan güvenlik görevlisi: 988
* Hakkında işlem yapılan din görevlisi: 266
* Hakkında işlem yapılan öğretim görevlisi: 120
* Hakkında işlem yapılan mülki amir: 35
* Hakkında işlem yapılan hakim-savcı: 47
* Bölge dışına sürülenler: 7.233
* Görevlerine son verilenler: 4.891
* Cezaevlerindeki gazetecilerin aldığı ceza toplamı: 3.315 yıl 3 ay
* İstanbul gazetelerinin yayın yapamadığı gün sayısı: 300 gün
* Gazetecilere istenilen hapis cezası: 4.000 yıl
* Cezaevlerindeki gazeteciler: 31
* Polisçe aranan gıyabi tutuklu gazeteciler: 13
* Silahlı saldırıda öldürülen gazeteciler: 3
* Yalnızca 1989'da 16 günlük gazeteye açılan dava: 394
* Tazminat davalarının sayısı:211
* İstenilen tazminat miktarı: 12 milyar 848 milyon
* Yakılarak yok edilen gazete, dergi, kitap: 39 ton
* Yok edilmek üzere depolarda bekleyen yayın: 40 ton
* Basın özgürlüğünü kısıtlayan yasa sayısı: 151
* Yasaklanan yayın sayısı: 927
* Yasaklanan film sayısı: 927
* Haklarında idam cezası istenenler: 7.000
* Ölüm cezası verilenler: 517
* Askeri Yargıtay'ın onayladığı idam cezası: 124
* Dosyası Meclis'te bulunan idam hükümlüsü: 259
* İnfaz edilen idam cezası: 50
* İnfaz edilen sol görüşlü idam mahkumu: 18
* İnfaz edilen sağ görüşlü idam mahkumu: 8
1980 – 1985 yılları arasında...
* 22.912 kişiye 0-1 yıl ceza verildi
* 10.784 kişiye 1-5 yıl ceza verildi
* 6.186 kişiye 5-10 yıl ceza verildi
* 2.396 kişiye 10-20 yıl ceza verildi
* 939 kişiye 20 yılın üzerinde ceza verildi
* 630 kişiye müebbet hapis cezası verildi
* 420 kişiye ölüm cezası verildi