15 Temmuz şehidi Akif Altay kimdir, Nasıl Şehit Oldu? FETÖ’nün darbe girişimi sırasında Gölbaşı Özel Harekat Daire Başkanlığı’nda çıkan çatışmada özel harekat polisi Akif Altay, ağır yaralandı. Gazi Üniversitesi Hastanesi’ne götürülen Akif Altay, burada şehit oldu. Burdur’un Çeltikçi İlçesi’ne bağlı Güvenli Köyü nüfusuna kayıtlı olan polis memuru Akif Altay, evli ve 3 çocuk babasıydı.
Şehit Altay'ın 22 yaşındaki oğlu Muhammed Altay, ailesinin duygularını ve göğüs gerdiği zorlu görevleri babası için kaleme aldığı yazıyla şöyle aktardı:
"Dedem Jandarma Uzman Çavuş idi. Onun babası, dedesi, ataları gibi. Kurtuluş Savaşında, Çanakkale Savaşında siper aldık, vurulduk ölmedik. Şehit olduk yine silahımızı namus, şeref, bayrak için bırakmadık. Türkmen göçmeni, Boşnak göçmeni olduk. Altay boylarından buralara kadar geldik... Kalbimizi söküp aldılar ama bayrağımıza el uzatmalarına engel olduk.
Son şehidimiz babam, Özel Harekat Polisi Akif Altay 1989 Gaziantep Polis Meslek Yüksekokulu'ndan mezun olup, 16 Temmuz 2016'ya kadar hep canla başla savaş verdi. Yeri geldi Bağdat'da aylarca silah başındaydı. Cizre'de aslan gibi bayrağımızı göğe çekip, İstiklal Marşı okunurken oradaydı. Nusaybin'de bulunduğu araca bombalar atıldı. Sur'da, dağda, sınırda hep savaşlar verdi. Ülkemizi bölmek isteyen adi teröre en iyi cevap olarak, silahını sıkı sıkı tutarak, orada aylarca bekleyerek cevap verdi. Saçları ağardı dağın başında, yüzündeki çizgiler arttı, kimi zaman arkadaşları kucağında şehit oldu, kimi zaman arkadaşlarını bile görmek nasip olmadı. İçindeki o duyguyu, öfkeyi, kini, Türklük sevgisi ile en büyük savaşlardan çıkıp, evimize geldi.
Bize sürprizler yapar, 'tosunum' diye, 'oğlum/kızım' diye kollarına sarar, 'ben hep sizin için varım' derdi. Dağda aylarca kalır bizim yanımızda birkaç hafta kalıp giderdi. Biz uyurken giderdi... Biz uyurken, ağlaya ağlaya şehit olmaya; ataları için, ailesi için, sizin için, ülkesi için, evim dediği vatanı için, bayrağı için giderdi. Sessiz sedasız olurdu gidişi. Gelişi gibi gidişi de sürpriz olur, uyandığımızda yok olurdu evimizde.
Uzaktan sevmeyi, ülkemizi sevmeyi, bayrağı sevmemizi öğretti bize... Herkesi sever, herkes de onu severdi. Alnını secdeden kaldırmaz, 'şehit olacağım ben bir gün' diye abdestli gezerdi hep.
Anneme, 'Ben çocuklarımın büyük adam olacağını, torunlarımı, hüzünleri, mutlulukları göremeyeceğim' derdi. İçine hep doğardı aslan gibi, ataları gibi şehit olacağı.
Ve en sonunda, özel eğitmen olarak gittiği Ankara Gölbaşı Özel Harekat Dairesine F-16 uçağıyla atılan bombayla şehit oldu.
Hastane kayıtlarını izlerken kopmak üzere olan bir bacağını, kanlar içinde olan sedyeyi, morgda, biz gibi oluşunu, vücudundaki üç silah mermisini, kaburgasında, kolunda ve vücudunun birkaç yerinde şarapnel yarasını gördüm. Ama yüzü hala gülüyordu bu fotoğraftaki gibi. Yüzü nurlu bir şekilde cennetten bize gülüyordu aslan babam.
Dün sabah saatlerinde binlerce kişi ile tören yapıldı, özgeçmişi okundu, dualar edildi. Türk bayrağı tabutuna o kadar çok yakıştı ki babama, bayramda küçük bir çocuğun giydiği elbisesi gibi. Onlarca araba konvoya katıldı, sirenler çaldı babam için. Düşmanı yok, dostu çoktu babamın. Herkes oradaydı. Kur’an-ı Kerim okundu. Biliyorum, babam bayrak içinde mutlu ve huzurluydu. Babamın benden istediği tek şey polis olmamdı. Ve ben de bunun için her şeyi yapacağım.”
Kaynak: AA