23 Nisan öykü örnekleri | 23 Nisan 103 yıl öykü örnekleri

23 Nisan öykü örnekleri |23 Nisan 103 yıl öykü örnekleri konuları 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı’nın 103. yılı dolayısıyla internette araştırılmaya başlandı. İşte en güzel öykü örnekleri...

23 Nisan 103 yıl öykü örnekleri, bu sene 103. yılını kutlayacağımız 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı için araştırılmaya başlandı. İşte, öykü örnekleri.

ÖYKÜ NEDİR?

Hikâye ya da öykü, gerçek ya da gerçeğe yakın bir olayı aktaran kısa, düzyazı şeklindeki anlatıdır. Kısa oluşu, yalın bir olay örgüsüne sahip olması, genellikle önemli bir olay ya da sahne aracılığıyla tek ve yoğun bir etki uyandırması ve az sayıda karaktere yer vermesiyle roman ve diğer anlatı türlerinden ayrılır.

Öyküde, olayın geçtiği yer sınırlı, anlatım özlü ve yoğundur. Karakterler belli bir olay içinde gösterilir. Bu karakterlerin de çoğu zaman sadece belli özellikleri yansıtılır. Konu tümüyle düş ürünü olabilir ya da son derece gerçekçidir. Genellikle ironik bir rastlantı yoluyla oluşturulan özel bir an üzerindeki yoğunlaşma sürpriz sonlara olanak verir. Hikâyede kişiler, olay örgüsü, mekân, zaman, anlatıcı ve bakış açısı olmak üzere beş temel yapı unsuru vardır.

23 NİSAN ÖYKÜ ÖRNEKLERİ |23 NİSAN 101 YIL ÖYKÜ ÖRNEKLERİ

103 yıl öykü örnekleri 1

23 Nisan

Bugün 23 Nisan, çok mutluyum. Sabah erkenden kalktım. Okuldaki müsamere için hazırlanmaya başladım. Okuldaki müsamere de ben de görevliydim. Bir şiir okuyacaktım. Şiiri sular seller gibi ezberlemiştim. Belki mutluluğum biraz da bundandı.

Sabah üstümü giyindikten hemen sonra kahvaltımı yaptım ve yola koyuldum. Okula yürüyerek gittim. Arkadaşlarımla yolda buluştum. 23 Nisan sevinci herkesin yüzüne yansımıştı. Herkes bugüne çok hazırdı. Ben de öyleydim. Bir an evvel okla gitmek istiyordum. Biraz sonra okula vardık.

Okul şen şakraktı. Marşlar çalıyor ve öğrenciler oynuyordu. İdare dünyanın dört bir yanından misafir öğrenciler getirmişti. İngilizce öğretmenimizin yardımıyla da onlarla konuştuk ve dertleştik. Gerçekten bütün dünya çocuklarının derdini dert edinmek çok önemliydi.

Türkiye bu konuda öncü bir devletti. Pek tabi bunda milletin de etkisi vardı. Şiir okuma kısmına geçildiğinde sıra bana gelmişti. Güzelce şiirimi okudum ve teşekkür ettim. Devamında birlik ve beraberlik içinde olmamız gerektiğinden ve dünya insanların bize ihtiyaç duyduğundan bahsettim.

Konuşmalarım şiirimden daha çok alkışlandı. Annem de beni seyretmeye gelmişti. Konuşma sonrasında bana çok duygulandığını ve çok gururlandığını söyledi. Güldüm ve sarıldım. 23 Nisan böyle bir gündü. Bizi biz yapan günlerden biriydi. Asla unutulmaması gerekirdi. O gece rahat bir uyku uyudum ve vazifemi tam manasıyla yerine getirdiğimi düşündüm. İçim neşe doluydu.

103 yıl öykü örnekleri 3

23 Nisan'ımız

Gözleri açmıştım. Koşarak lavaboya gidip elimi yüzümü yıkadım nedense bu gün içimde bir heyecan vardı. Hemen annemi yatağından çekiştirip . ' Anne uyan ! uyan ! ' dedim . 'Bu gün 23 Nisan ' dedim . Annem de hemen uyandı . Bana giymem gereken kıyafetlerimi verdi. Bu gün okulda tören vardı. Hemen giymem gereken kıyafetlerimi giydim. Koşarak sofraya oturup annemin lezzetli mi lezzetli yaptığı patates kızartmasını yedim . Sonra annemle birlikte okula gittik

Annem beni okulun kapısından sonra bıraktı. Çok mutluydum bu gün hem ders yoktu hem de bizim günümüzdü . Yani çocukların günüydü. Öğretmenlerimiz eşliğinde sınıflara çıktık sınıfımızı bir güzel dekorite ettik . Etrafa balonlar ve Atatürk posterleri astık. Sonra öğretmenimiz bize bu günün öneminden uzunca bahsetti. Meğer Atatürk sayesinde buralardaymışız. Sonra sırayla konfrans salonuna gittik . Bir anda müzikler çalmaya başladı. Bizler de izliyorduk . Ülke ülke kzılar ve erkeler eşli dans ediyordu. Çok eğlenceliydi....

103 yıl öykü örnekleri 3

23 Nisan ve Küçük Ali

Ulusal bayramlarımız içinde en sevdiğim bayram 23 Nisan'dır. Çünkü benim çocukluğumda okulca iki ulusal bayram kutlanırdı. Biri Cumhuriyet, diğeri 23 Nisan. Okulun açılışının ilk günlerine rastladığı için yeteri kadar hazırlanma fırsatı bulamadığımızdan Cumhuriyet Bayramı kutlamaları yavan ve sönük geçerdi.

Oysa 23 Nisan öyle mi? Bir kere hazırlık için uzun bir süre var. Sonra, uzun ve sert geçen bir kıştan sonra sıcak günlerin habercisi, baharın başlangıcı, tabiatın uyanışı, börtü böceğin canlanması… 23 Nisan beni, çocukluk günlerime, ilkokuluma götürür. İki ya da üçüncü sınıftaydım. O gün gökyüzü bulutsuz, hava sıcaktı. Yemyeşil harman yerinde kuzular, koyunlar, danalar, taylar otluyor, kadınlar madımak topluyordu.

Okulun bahçesinde sıra olduk. Başta bir ağabeyin taşıdığı okul bayrağı arkada annelerimizin hazırladığı küçük ebatlı Türk bayraklarımızla Eskişehir Marşı'nı söyleyerek köyü baştan başa dolaşıp harman yerine, geniş harman yerinde tek bir ev olan tuğlalı ve balkonlu bizim “öğretmenevi” dediğimiz, resmi ağızların lojman dedikleri binanın önüne geldik. Büyüklerimiz önceden gelip kendileri için ayrılan yerlere yerleşmişlerdi bile…

Lojmanın yerden bir metre kadar yüksek olan balkonu sahne olarak düşünülmüş. Önüne asılan perde, Küçük Ali piyesinin dekorunu saklamakta, diğer etkinlikler perdenin önünde gerçekleşmekteydi. Seyirciler, sahnenin önünde, yaşlılar sandalyelerde diğerleri uygun buldukları yerlere ilişmiş, ama hepsinin gözleri pür dikkat sahnede…

İstiklal Marşı, günün anlam ve önemini belirten konuşma, şiirler, türküler, halk oyunları, alışılmış ama köyümüz için renkli görüntülerdi. Hepsi ayrı beğeni topluyor, özellikle kahramanlık ve Atatürk Şiirleri, yaşlılarımızı ve kimi gazilerimizi derinden etkiliyordu.

Gözleri bağlı yoğurt yeme yarışları, ağza alınan kaşıklardaki yumurtaları düşürmeden koşma yarışmaları, çuvala girerek yapılan koşular, köylümüzün şimdiye kadar görmediği, şaşkınlık ve beğeniyle izlediği yarışmalardı. Bütün bu ve benzeri etkinliklerden sonra sıra piyese, Küçük Ali piyesinin sergilenmesine gelmişti.

Oyunu ayrıntısıyla hatırlamıyorum ama konusu Kurtuluş Savası'yla ilgiliydi. Yedi – sekiz yaşlarındaki Küçük Ali'nikahramanlıklarının anlatıldığı oyun, şehit olan Ali'nin bayrağa sarılı cesedinin bir büyüğünün kucağında görülmesiyle sona eriyordu. Bu final büyük küçük herkesi etkilemişti. Aralarında Kurtuluş Savaşı gazilerinin de bulunduğu büyüklerimiz neler düşünüyordu bilinmez ama biz küçükler kararımızı çoktan vermiştik bile.

– Seneye 23 Nisan'da Küçük Ali'yi ben oynayacağım. Büyüyünce de kesinlikle öğretmen olacağım. 23 Nisanları daha görkemli kutlamak için.

ÖYKÜ YAZARKEN DİKKAT EDİLMESİ GEREKENLER NELERDİR?

  • Yer, zaman ve mekân belirleyin. Bunları anlatırken mahkeme kararı gibi değil de öykünün içine yedirerek anlatın.
  • Anlatıcı bakış açısını seçin. Gözlemci, birinci şahıs veya Tanrısal bakış açılarından hangisi öykünüze uygunsa veya hangisinde yazmayı daha çok seviyorsanız ona karar verin derim.
  • Zaman kiplerine dikkat edin. Mesela bir cümlede -di'li geçmiş zaman kullanırken bir sonraki cümle -miş'li geçmiş zaman olmamalı.
  • Cümlelerinizi özenle kurun. Günlük konuşma dili gibi yazmayın. Geldi, dedi... Sadece böyle anlatırsanız okuyucuyu yakalayamazsınız. Çok fazla olmasa da biraz süsleyin.
  • Karakterleri iyi analiz edin. Okuyucunun gözünde canlanması ve sanki tanıdığı biri gibi olması okurken daha fazla ilgi duymasını sağlar. Bunun için de karakterlere gerçekte insanların sahip olduğu özellikleri yüklemelisiniz. Bunlar kötü şeyler de olursa daha inandırıcı olacaktır.
  • Öykünün sonu şaşırtıcı olmalıdır. Bunu tek bir cümleyle (veya birkaç) yaptığınızda çok daha etkili olacaktır. İyi bir vuruş.

ÖYKÜ TÜRLERİ NELERDİR?

Hikaye yaşanmış ya da yaşanabilme ihtimali olan olayların ya da durumların başkalarına aktarılmasıdır. Bu olaylar okuyucuya aktarılırken dünya çapında birbirinden farklı iki hikaye yöntemi kabul görmektedir. Bu hikaye türleri olay ve durum olarak adlandırılabildikleri gibi temsilcilerinden aldıkları isimlerle yani Maupassant tarzı ve Çehov tarzı olarak da isimlendirilmektedir.

1. Olay Hikayesi:

Olay hikayeleri ya da Maupassant tarzı hikayeler adeta bir romanın küçük halidir şeklinde tanımlanabilmektedir. Bu hikayelerin merkezinde bir olay vardır ve olay; serim, düğüm, çözüm bölümlerine mantıksal bir uyumlulukla sonuçlanmaktadır. Hikayenin sonunda olaylar bir sonuca ulaştığından, olay ve kişiler hakkında yeterli bilgiler verildiğinden okuyucunun hayal gücüne ihtiyaç duyulmaz. Olay hikayeleri bittiğinde okuyucu tarafından merak edilecek bir şey de kalmamış olur. Bu hikayelerde kişiler ve çevrenin incelenmesine, tasvirine de ayrıca yer verilir. Olay hikayelerinin geliştiricisi ve dünya çapındaki temsilcisi Fransız yazar Guy de Maupassant’dır. Türk edebiyatında ise olay hikayesi denildiğinde akla gelen ilk isim Ömer Seyfettin‘dir.

2. Durum Hikayesi:

Olayın ikinci planda tutulduğu durum ya da Çehov tarzı hikayeler bu yönüyle romandan da ayrılmış olurlar. Olaydan çok yaşamın belli bir kesitinin ele alınıp ruhsal çözümlemelere yer verilir. Hikayenin bitmesiyle aslında her şey bitmez, okuyucunun hayal gücünde farklı bir şekilde devam eder hikaye. Kişiler ve çevre hakkında bize bilgiler verilmekten çok sezdirilir. Durum hikayeciliğini geliştiren ve dünya çapında bu tarz hikayeleriyle tanınan yazar ise Rus Anton Çehov’dur. Türk edebiyatında durum hikayelerinin temsilcileri ise Sait Faik Abasıyanık ile Memduh Şevket Esendal‘dır.

23 NİSAN'IN ANLAM VE ÖNEMİ NEDİR?

23 Nisan 1920, Türk milletinin iradesini temsil eden Birinci Büyük Millet Meclisi'nin açıldığı ve Türk halkının egemenliğini ilân ettiği tarihtir.

Atatürk, 23 Nisan 1924'te '23 Nisan' gününün bayram olarak kutlanmasına karar vermiştir. Bu tarihten 5 yıl sonra 23 Nisan 1929'da Atatürk bu bayramı çocuklara armağan etmiştir ve 23 Nisan ilk defa 1929 yılında Çocuk Bayramı olarak da kutlanmaya başlanmıştır.

1979'da, yine ilk olarak altı ülkenin katılmasıyla uluslararası boyuta taşıdığımız bu millî bayramımıza, ortalama olarak her yıl kırkın üzerinde ülkeden gelen ve Türk çocuklarının misafiri olan yabancı ülke çocukları da katılmaktadır. Dünya'da çocuklarına bayram hediye eden ve bu bayramı bütün dünya ile paylaşan ilk ve tek ülke Türkiye'dir.

"23 Nisan", 1921'de çıkarılan 23 Nisan'ın Milli Bayram Addine Dair Kanun ile, Türkiye'nin ilk ulusal bayramı olmuştur. İlk kez ortaya çıkan bu bayramda ne ulusal egemenlikten ne de çocuklardan söz edilmekteydi. Zaten daha o yıllarda Osmanlı saltanatı hala kanunen hüküm sürmekteydi. 1 Kasım 1922'de saltanatın kaldırılmasıyla 1 Kasım, Hakimiyet-i Milliye Bayramı (Ulusal Egemenlik Bayramı) olarak kabul edilmiştir.

Daha sonraki yıllarda, TBMM'nin açılış tarihi olan 23 Nisan "Milli Hakimiyet Bayramı" olarak kutlamış ve bu durum 1 Kasım'ın uzun vadede bayram olarak unutulmasına neden olmuştur. 1935'te bayramlar ve tatil günleriyle ilgili kanun değiştirilmiş ve "23 Nisan Millî Bayramı"nın adı "Millî Hakimiyet Bayramı" haline getirilmiş, böylece 1 Kasım Hakimiyet-i Millîye Bayramı ile 23 Nisan Millî Bayramı birleştirilmiştir.

İlk yorum yazan siz olun

Eğitim Haberleri