Katar krizin çözmek için Ortadoğu turuna çıkan ABD Dışişleri Bakanı Rex Tillerson, bugün Doha'da çok önemli bir imza attı.
Tillerson'ın danışmanı, Washington ve Doha'nın terörizmin finansmanına karşı ortak bildiriye imza koyduğunu açıkladı. Başdanışman R.C. Hammond, "Bu umut verici bir adım" dedi.
ABD Dışişleri Bakanı, Katar Emiri Şeyh Tamim bin Hamad el Tani ile bir araya geldi. Görüşmenin sonunda, tarafların uzlaşmaya vardığı duyuruldu.
ABD Başkanı Donald Trump, krizin patladığı ilk günlerde attığı Twitter mesajlarıyla düğmeye kendisinin bastığını itiraf etmişti.
Tillerson, dün de krizde arabulucu rolüne soyunan Kuveyt'i ziyaret etmiş ve İngiltere ile birlikte ortak çağrıda bulunmuştu. ABD, İngiltere ve Kuveyt, taraflara bir an önce çözüm ve diyalog çağrısını yaptı.
En büyük destek Türkiye'den
5 Haziran'da kopan fırtınayla birlikte Suudi Arabistan, Mısır, Bahreyn ve BAE, Katar'la tüm diplomatik ilişkilerini kesti. Doha yönetimini 'terörizm'e destek vermekle suçlayan ülkeler, kara, deniz ve hava sınırlarını kapattı, Katar vatandaşlarını sınır dışı etti.
Tecrite uğrayan Katar'a bugüne kadar en büyük destek Türkiye ve İran'dan geldi. 24 saat dolmadan Katar'a gıda malzemesi gönderen Türkiye, aynı zamanda askeri üs kararını da hızlı bir şekilde geçirdi.
'Tehdit edilemeyecek kadar zenginiz'
Söz konusu dört ülke, Haziran ayında Katar'a 13 maddelik bir talep listesi sundu. Listede Türk askeri üssünün kapatılması, ünlü haber kanalı Al Jazeera'nın yayınlarının durdurulması gibi talepler vardı.
Katar bu listeyi reddetti, dört ülke Doha yönetimine yeni yaptırımlar uygulanacağını duyurdu.
Katar Maliye Bakanı Ali Şerif el Emadi ise, tehdit edilemeyecek kadar zengin olduklarını söyledi.
ABD Başkanı Donald Trump, krizin patladığı ilk günlerde attığı Twitter mesajlarıyla düğmeye kendisinin bastığını itiraf etmişti.
Katar'da Ortadoğu'daki en büyük askeri üssü bulunan Washington, şimdi Doha yönetiminin İran'la yakınlaşmasından tedirginlik duyuyor. Tahran yönetimi, Katar'a deniz ve hava bağlantılarını kullanma izni vermiş durumda.
Bu kriz nereden çıktı?
Hangi tarafı dinlediğinize bağlı olarak sorunun kaynağında terörizm veya dış politika yatıyor.
Körfez'deki Arap ülkelerinden oluşan Suudi Arabistan, BAE ve Bahreyn üçlüsü Katar'ı terörizmi desteklemekle suçlarken Mısır ve bir dizi ülke de bu suçlamaları destekliyor.
Bu ülkelere göre Katar 20 yıldır Müslüman Kardeşler, El Kaide ve IŞİD gibi örgütleri destekleyerek bölgeyi istikrarsızlaştırmaya çalışıyor, 2014'te bu faaliyetlerini durduracağına yönelik söz vermesine rağmen sözünü tutmuyor.
Katar'ın suçlandığı bir diğer konu da İran destekli Şii milisler tarafından Irak'ta kaçırılan kraliyet ailesi üyelerinin serbest kalması için bu milislere bir milyar dolar fidye ödemesi.
Katar terörizmi destekleme ve terörist gruplara fidye ödeme suçlamalarını reddediyor.
Katarlılar bu gerilimin terörizmle ilgisi olmadığını, meselenin bölgedeki güçlü komşularının Katar'ın dış politikasını Suudi Arabistan'la aynı çizgiye getirmeye zorlaması olduğunu savunuyor. Katar Dışişleri Bakanı Al Sani'ye göre bu, ülkenin egemenliğine yönelik bir saldırı.
Körfez ülkelerinin talepleri ne?
13 maddelik talepler arasında Katar'ın, muhafazakâr komşularını rahatsız eden Al Jazeera kanalını ve Türkiye tarafından kurulan askeri üssü kapatması yer alıyor.
Bir diğer talep ise, Katar'ın Körfez'de doğalgaz sahasını paylaştığı İran ile ilişkilerini sınırlandırması.
Bu liste ABD'nin Körfez ülkelerinden, Katar'dan ne istediklerini açıkça söylemelerini talep etmesi üzerine açıklanmıştı. Arabuluculuk yapan ABD, taleplerin "makul ve gerçekçi" olması gerektiğini vurgulamıştı.
Katar'ın açıklaması gereken konular var mı?
Evet ama Suudi Arabistan'ın da var.
Katar yıllardır Gazze'de Hamas, Suriye ve Libya'da çeşitli İslamcı örgütler ile Müslüman Kardeşler'i destekliyor.
Al Jazeera ise pek çok kişinin terörizm olarak değerlendireceği eylemleri savunan radikal vaizlerin görüşlerini yayınlıyor.
Katar'ın etrafını saran muhafazakar hanedan monarşileri (Suudi Arabistan'daki Suud, Abu Dhabi'deki Al Nahyan ve Bahreyn'deki el-Halifi ailesi) bu İslamcı grupları kendilerine birer tehdit olarak görüyor ve Müslüman Kardeşleri de terör örgütü olarak ilan etmiş durumda.
Peki Katar gerçekten terörizmi destekledi mi? Geçen hafta Londra'yı ziyaret eden Katarlı yetkililere göre kesinlikle hayır. Fakat 2014'te Katar istihbaratının başındaki kişiyle görüştüğümde Suriye'de El Kaide'yle ilişkisi olan Nusra Cephesi'nin elindeki bazı rehineleri bırakmasını sağladıklarını söylemişti. Rehine alan örgütler, karşılarında bir şey almadan ellerindeki rehineleri bırakmazlar.
Katar'ı suçlayanlar, Katar'da bulunan ve terörizmle bağlantılarının kanıtlandığını öne sürdükleri 59 kişinin adını yayınladılar. Bu kişilerden biri Katar'daki hanedanlığın akrabası.
Katar bu listenin siyasi amaçlarla yayınlandığını ve ülkelerinde terörizmle ilişkisi bulunduğundan şüphelenilen insanların yargılandığını veya 24 saat gözetim altında tutulduğunu söylüyor.
Suudi Arabistan'ın açıklaması gereken konular var mı?
Pek çok kişi için Suudi Arabistan'ın bir başka ülkeyi İslami radikalizmi desteklemekle suçlaması ilginç. 11 Eylül 2001'de ABD'ye saldıran 19 kişinin 15'i Suudi'ydi (ve hiçbiri Katarlı değildi). 4 binden fazla Suudi IŞİD'e katıldı. Suudi Arabistan bunun önüne geçmek için önlem almakta geç kaldı.
Daha da önemlisi Suudi Arabistan'daki binlerce muhafazakar Vahabi'nin IŞİD ile paylaştığı birçok ortak pratik ve radikal görüş bulunuyor. Bunlar, İslam'ın ultra katı versiyonuna katılmayan diğer Müslümanları kafir ilan etme anlamına gelen tekfir kavramının etrafında yoğunlaşıyor.
Tekfircilerin çoğu için dünyadaki 150 - 200 milyon arası Şii kafirdir. Suudi Arabistan'da kiliseler ve gayrimüslim dinlerin ibadetleri yasaklanmıştır. IŞİD gibi Suudi Arabistan da mahpusları kafalarını keserek idam etmektedir.
Suudi Arabistan'da ülkelerinin İslam'ın sert yorumundan uzaklaşmasını isteyen çok sayıda insan bulunuyor. Prens Muhammed bin Selman da dini polisin yetkilerini azalttı.
Fakat Suudi Arabistan'ın dünya çapında camileri, okulları ve ders kitaplarını finanse etmesi, radikalizmi destekleme suçlamalarının sürmesine yol açıyor.
İngiltere bu gerilime dahil mi?
Doğrudan dahil değil. Fakat Katar, Körfez ülkelerinin uyguladığı ablukayı kaldırmak için İngiltere de dahil olmak üzere müttefiklerinden yardım istedi. Körfez'deki tüm ülkeleri terörizmin finansmanı açısından incelemeye alacak bir denetim mekanizmasının kurulması da gündeme geldi. Katar ve BAE bunu kabul edeceklerini söylese de Suudi Arabistan bu öneriye net bir yanıt vermedi.
İngiltere için bu krizdeki en büyük tehdit, Arap ülkelerinin "Katar'la iş yaparsanız bizimle yapamazsınız" diye dayatması olur. Katar lüks mağazalar zinciri Harrods'ın sahibi olmanın yanı sıra Londra Borsası'nda yüzde 22, Barclays bankasında yüzde 6 ve finans merkezi Canary Wharf'ta yüzde 50 hisseye sahip. Brexit sonrası dünyada İngiltere'nin bu yatırımlardan vazgeçmesi mümkün değil.
Kriz savaşa dönüşebilir mi?
Düşük ihtimal olsa da imkansız değil.
BAE sözcüsü bana, bu krizi askeri bir krize dönüştürme planları olmadığını ve silahlı çatışmanın iki taraf için de felakete yol açacağını söylemişti.
Katar'ın Türkiye ile uzun vadeli bir askeri anlaşması var ve ABD'nin yanı sıra Türkiye'nin de burada bir askeri üssü bulunuyor. Katar'ın Moskova Büyükelçisi Fahad el Atiyye, geçen hafta bana ülkesindeki Türk askerlerinin bir işgal girişimini caydırmakta etkili olduğunu düşündüğünü söylemişti.
Gerilime dahil olan tüm ülkeler gelişmiş Batı silahlarına dudak uçuklatıcı miktarlarda para yatırdı. Bu silahlardan hiçbiri birbirilerini hedef almak için tasarlanmamıştı. ABD Katar'a 12 milyar dolar karşılığında F15 savaş uçağı satmayı planlıyordu fakat Senato Dış İlişkiler Komitesi Başkanı Senatör Bob Corker'ın bu kriz çözülene kadar tüm Körfez ülkelerine silah satışını yasaklama planı nedeniyle satış askıya alındı.
Türkiye ve İran neden krize dahil oldu?
Türkiye'de hükümet Katar'ı destekliyor ve ülkenin kullanabileceği hava sahaları kısıtlanmışken Katar'ın ayakta kalmasına yardımcı oluyor.
Türkiye de Katar da siyasal İslam'ı destekliyor. Geçen hafta üst düzey Katarlı bir heyet Türkiye'nin Savunma Bakanı Fikri Işık ile hem işbirliğini hem de ortak tatbikat imkanlarını görüşmek üzere Ankara'da bir araya geldi.
Buradaki bir diğer karmaşıklık da zaten Suriye'deki iç savaşa bulaşan Türkiye'nin bir NATO üyesi olması.
İran ise Katar'ın Körfez'in karşı tarafındaki komşusu. İki ülke Körfez'in altında yatan Kuzey Kubbesi doğalgaz sahasını paylaşıyor. Katar gıdasının çoğunu ithal ettiği ve Suudi Arabistan da hem sınırını hem hava sahasını kapattığı için İran bu ülkeye düzenli olarak uçaklarla gıda gönderiyor. Katarlılar bunu 1948'de Sovyetler Birliği ablukasının ardından Batı Berlin'e yapılan yardımlara benzetiyor.
Katar İran'la iyi ilişkiler kurmanın hakkı olduğunu söylerken bir diğer Körfez ülkesi olan Umman'ın da bunu yaptığına ve hiç de eleştiri almadığına dikkat çekiyor.
Uzun vadede bu krizin çözümsüz kalmasının, Katar-İran ilişkisinin daha da güçlenmesine yol açması bekleniyor.
Şimdi ne olacak?
Bugüne kadar ABD ve Kuveyt tarafından yürütülen ara buluculuk faaliyetleri iki taraf arasındaki büyük uçurumu kapatmaya yetmedi. Suudiler taleplerinin müzakereye açık olmadığını, BAE'liler Katarlılara hiç güvenmediklerini, Katar ise "yasadışı abluka ve kuşatma" altındayken kimseyle müzakere etmeyeceklerini söylüyor.
Suudi Arabistan, Bahreyn, BAE ve Mısır'ın dışişleri bakanları Çarşamba günü Kahire'de bir araya gelerek sonraki adımlarına karar verecekler.
Mevcut yaptırımları en azından kısmen kaldırıp vaziyeti kurtaracak bir formül bulunsa bile bu gerilimin açtığı yaralar artık çok derin.
1981'de kurulan Körfez Arap Ülkeleri İşbirliği Konseyi artık fiili olarak dağıldı ve bir araya gelmesi artık mümkün gözükmüyor.
Katar'ın tüm taleplere boyun eğmesi gibi beklenmeyen bir gelişme olmayacağını varsayarsak bu durum Körfez ülkelerinin adı konulmamış üç bloğa bölünmesi anlamına gelecektir: Birinin merkezinde Katar'ı en çok eleştiren ülkeler olan Suudi Arabistan, BAE ve Bahreyn olacak. Katar, taleplere boyun eğmezse tek başına kalacak ancak Arap olmayan ülkeler olan İran ve Türkiye tarafından desteklenecek. Bu krizden hiç hoşnut olmayan Umman ve Kuveyt ise iki bloktaki ülkelerle de iyi ilişkilerini korumaya çalışan tarafsız iki ülke olacak.
Körfez'deki bu bölünmenin tek kazananları ise Suudi Arabistan'ın en büyük rakibi İran ve düşmanlarının en küçük zayıflıklarını bile kullanmak için hazırda bekleyen IŞİD olacak. KAYNAK:BBC TÜRKÇE
Katar resmî adıyla Katar Devleti, Arap Yarımadası'nın doğusunda bulunan bir Basra Körfezi ülkesi. Tek kara sınır komşusu Suudi Arabistan olup diğer tarafları Basra Körfezi ile çevrilidir. Vikipedi
Başkent: Doha
Alan: 11.571 km²
Kuruluş tarihi: 3 Eylül 1971
Nüfus: 2,235 milyon (2015) Dünya Bankası
Para birimi: Katar riyali
Başbakan: Abdullah bin Nasır es-Sani
Ülke profili: Katar
Kişi başına düşen geliriyle dünyanın en zengin ülkelerinden biri olan Katar, küçük bir Körfez emirliği olmasına rağmen, gaz ve petrol rezervleri sayesinde hızla gelişmeye devam ediyor.
Son derece yoksul bir tarihi geçmişin ardından hızla gelişen, modern ve liberal bir Arap ülkesi haline gelen Katar, artan petrol geliri ve sahip olduğu doğalgaz rezervleri sayesinde kişi başına düşen gelir oranlarında dünyanın en zengin ülkeleri arasında.
Dünyada refah seviyesi en yüksek ülkelerin başında gelen ülke, son dönemde Ortadoğu siyasetinin etkili aktörlerinden biri durumuna geldi. Aynı zamanda ABD ordusunun Ortadoğu komuta merkezlerinden biri Katar’da bulunuyor.
Ülke son yıllarda adını Aljazeera haber kanalları sayesinde de duyurdu.
Coğrafi durumu
Arap Yarımadası'nın doğusunda bulunan Katar, Kuzeybatıda Bahreyn, batı ve güneyde Suudi Arabistan ve doğuda Birleşik Arap Emirlikleri'yle çevrili. Tek sınır komşusu Suudi Arabistan. Ülkenin kalan bölümleri Basra Körfezi ile çevrili.
Şehirler
En büyük şehri, nüfusu 500.000 civarında olan Doha.
Diğerleri; Al Wakara, UmmSaid, Al Khor, Medinat Al-Shamal, Al Ruwais, Al Zubara, Dulhan.
Tarih
Katar’ın bulunduğu bölgedeki ilk yerleşim taş devrine dayanıyor. Taş devrinin ülkede bulunan ilk kalıntılarının 50 bin yıllık olduğu tahmin ediliyor. Katar’da Babilliler ve Selçukluların da yaşadığı biliniyor.
Yedinci yüzyılın ortalarında İslam dini Arap yarımadasında yayınlamaya başlayınca, Katar’da Emeviler, Abbasiler gibi İslam hanedanlarının hakimiyeti altına girdi.
16. yüzyıldan Birinci Dünya Savaşı'na kadar Osmanlı İmparatorluğu'nun bir parçasıydı.
19. yüzyılın sonlarına doğru Al Tani emirliği kuruldu ve 20. Yüzyılın başlarına kadar İngiliz himayesinde kaldı.
Katar, 1971 yılında İngilizler himayesinden ayrılarak, tamamen bağımsız bir ülke oldu.
Bu olaydan kısa süre önce Katar, Birleşik Arap Emirlikleri’nin bir parçası olma teklif reddetmişti.
1972-1995 yılları arasında ülkeyi yöneten ilk emirin ardından, yönetime el koyan Katar Emiri Hamad bin Halife Al Tani göreve geldi.
Al Tani emirliği döneminde, önemli siyasi ve ekonomik reformlar gerçekleşti. Seçimlerin özgürleşmesi için adımlar atıldı, kadınlar seçme ve seçilme hakkına sahip oldu. Aynı zamanda gaz ve petrol sektörlerinde liberalleşmenin yolu açıldı.
Basın özgürlüğünün genişletildiği ülkenin en büyük yatırımlarından televizyon kanalı Al Jazeera oldu. Haber platformları, önce Arap ülkelerinde, daha sonra da tüm dünyada en önemli medya kuruluşlarından biri olarak ön plana çıktı.
Katar bu dönemde komşu ülkelerle de ilişkilerini artırdı ve 2001 yılı itibariyle, Bahreyn ve Suudi Arabistan ile arasındaki sınır sorunlarını tamamen çözüme kavuşturdu.
Ülke, Nisan 2003’de yapılan Anayasa referandumundan bu yana ciddi bir politik dönüşüm gerçekleştirdi. Yeni Anayasa 2/3’ü 8’i seçimle, 1/3’ü ise Emir’in ataması ile işbaşına gelen 45 üyeli ve yasama yetkisi olan bir parlamentonun kurulmasını sağladı.
Ülkede yasama erki, bakanlar kurulu ve Şura Meclisi’nden oluşuyor.
Katar, Orta Doğu ve Kuzey Afrika’yı etkisi altına alan ve ‘Arap Baharı’ olarak bilinen halk ayaklanmalarından etkilenmedi.
Yedi idari bölgeden oluşan Katar’da 2009’dan bu yana yerel hizmetlerin iyileştirilmesi amacıyla belediye seçimleri yapılıyor.
Mutlak monaşi ile yönetilen ülkede Haziran 2013’te bir ilk gerçekleşti. Emir, görevini 33 yaşındaki oğlu Şeyh Temim bin Hamad Al Tani'ye devretti.
Ülke ekonomisindeki gelişmelerin yanısıra Katar, Suudi Arabistan, Kuveyt, Bahreyn, Birleşik Arap Emirlikleri ve Umman’ın üyesi olduğu Körfez İşbirliği Konseyi’nde (Arap devletlerinin bölgesel örgütü ) özellikle savunma alanında işbirliği konusunda önemli rol oynuyor.
Katar, ABD askeri güçleri için hareket merkezlerinden biri oldu ve özellikle Körfez Savaşı iki ülke arasındaki önemli bir ortaklığın temellerini oluşturdu.
Katar, Irak'ın ABD öncülüğündeki işgali de koordine eden komuta merkezine ev sahipliği yapmıştı.
Ekonomi
Katar, doğalgaz bakımından dünyanın en zengin rezerv kaynaklarından birisine sahip. Refah düzeyinin yüksekliğinin önemli bir bölümü zengin doğal kaynaklara sahip olmasından geliyor.
Dünyanın 3. en büyük doğalgaz rezervlerine sahip olan ülke, 25.7 trilyon metreküple dünyada kanıtlanmış doğalgaz rezervlerinin yaklaşık yüzde 15’ini elinde bulunduruyor.
EKONOMİK VERİLER
Sanayi: Petrol üretimi ve arıtma, gübre, petrokimya, inşaat malzemeleri
GSMH: 23,64 milyar (2005)
Kişi başına düşen GSMH: 27.400 dolar (2005)
Büyüme oranı: yüzde 8,8 (2005)
Enflasyon oranı: yüzde 8,8
Ortadoğu’daki en büyük kişi başına sermaye gelirine sahip, kişi başına milli geliri dünyada en yüksek olan ülkelerden biri. Kişi başına düşen milli gelirin 102 bin dolar seviyesinde olduğu ülke, yüzde 0.4’lük işsizlik oranıyla bu alanda dünyada ikinci sırada yer alıyor.
Ülke, düşük risk ve maliyetleri ile iş ve finansal açıdan önemli gelir yaratma kapasitesine sahip.
Petrol fiyatlarının yüksek seyri nedeniyle ekonomik büyümede önemli artışlar gözlemlenirken, ürün çeşitlendirilmesine gitmek amacı ile hızlı bir çalışma içerisinde de bulunuyor.
Ayrıca Katar bölgede önemli bir gaz üreticisi ülkesi.
Katar'ın yerli nüfusu yabancılara 8 kişi de bir kişi oranıyla çok daha düşük. Katar’ın yaklaşık iki milyonluk nüfusunun 300 bini Katarlı olup, geri kalanı çalışmak için gelmiş Hindistan, Filipinler, Pakistan, Nepal, Sri Lanka gibi güney ve güneydoğu Asya ülkeleri ile Mısır, Lübnan, Fas, Cezayir, Filistin gibi Arap ülkeleri vatandaşı yabancılardan oluşuyor. Petrolün ekonomiye etkisi, yüksek yaşam standartları, yabancılara sunulan sosyal hizmetler de bu rakamlarda önemli rol oynuyor.
Katar'ın savunma harcamaları ise, 2001 yılında ülkenin toplam GSMH'nın yaklaşık yüzde 10'unu oluşturdu. Katar’daki orduyu, donanma ve hava kuvvetleri de dahil olmak üzere, 10 binin üzerindeki küçük bir askeri güç koruyor.
ABD, İngiltere ve Fransa ile önemli savunma antlaşmaları mevcut.
2022 Dünya Kupası’na ev sahipliği yapacak Katar, bu organizasyon sebebiyle yeni uluslararası havalimanı, otoyol, demiryolu ve metro ile yeni yerleşim bölgeleri gibi büyük çaplı yatırımlara yönelmiş durumda. Kaynak: Al Jazeera, Ajanslar