Eğer Abdülhamid Han devrilmemiş olsaydı, Birinci Dünya Savaşı çıkmazdı ve devletimiz bugün dünyanın üç büyük devletinden biriydi. Belki de birincisiydi. Çünkü; Abdülhamid Han, siyasi dehası ve gelecek öngörüsü ile Osmanlı Devletini küllerinden diriltmeye ve yeniden inşa etmeye başlamış, önemli alt ve üst yapı yatırımları yapmıştır. Otuz üç yıl devleti yıkılmaktan korumuş ve ayakta tutmuştur. Şu anda mevcut olan çoğu önemli kurumların, okulların, üniversitelerin kuruluş yılları Abdülhamid Han dönemine dayanır. 27 Nisan 1909 tarihinde iftira ve uydurma bahanelerle İttihat ve Terakkiciler tarafından tahttan indirilmiştir. O gün aslında darbe Milletimize yapılmıştı ve yeniden yükseliş durdurulmuştu.
Ülkemiz bir asır sonra yeniden ayakları üzerine kalkmaya başladı, bu sefer Tayyip Erdoğan’a aynısı yapılmak isteniyor. Tayyip Erdoğan’a düşmanlık edenler, iftira ve hakaret edenler; şuur altında Milletimize düşmanlık etmektedirler ama bunu kamufle ediyorlar. Çünkü son yirmi yılda yapılan alt ve üst yapı yatırımları, savunma sanayisi ve diğer tüm alanlardaki başarılı çalışmalar Türkiye’nin geleceğini inşa etmenin temelleridir. Bu temelleri imha etmeye kimsenin hakkı yoktur. Ve bu millet buna müsaade etmeyecektir. Son bir yıldaki ekonomik problemleri bahane ederek, yirmi yıldır yapılan başarılı çalışmaları inkar etmek haksızlık ve vefasızlık olur. Evet son yılda dış ve iç sebepler dolayısı İle ekonomik zorluklar yaşıyoruz ancak bu zorlukları yine Ak Parti iktidarı ile aşabiliriz. Başka çözüm yolu yoktur. Dış güçlerin, yani emperyalist odakların ve terör örgütlerinin siyasi aparatlarının eline düşen bir Türkiye’de bırakın ekonomik istikrarı, ülke elden gider, can ve mal güvenliği büyük tehlike altına gider.
Vaktiyle Abdülhamid Han’a düşmanlık edenlerin bir kısmı, onun devrilmesinden sonra büyük pişmanlık duymuşlar ancak bu pişmanlığın bir faydası olmamıştır. Emperyalistler koskoca Osmanlı’ya aç kurtlar gibi saldırmışlar, ülkenin yüzde sekseni elden gitmiş, milyonlarca insanımız canından olmuş, vatanın her köşesi işgal edilmiş, yeniden diriliş hamlesi yapan Osmanlı ayağı kalkamadan boğulmuştur.
Acı olan ise; Osmanlı’ya en büyük darbeyi içerideki hain ve gafiller vurmuştur. Bu gafillerin içerisinde kimler yoktur ki; isimlerini saysam küçük dilinizi yutarsınız. Dindarından dinsizine, Yahudi'sinden Ermenisi'ne kadar hepsi ittifak yapıp Abdülhamid’i devirmişler ancak devrilen sadece Abdülhamid değil, onunla birlikte altı yüz yıllık “Osmanlı Çınarı” devrilmiştir. Sonradan, yaptıkları işin ne kadar büyük bir hata ve kötülük olduğunu anlayanlar olmuştur ancak; Basra harap olduktan sonra neye yarar ki?
O zamanın önemli şair, edebiyatçı, felsefeci ve siyasetçilerinden olan Rıza Tevfik Bölükbaşı (1869-1949), Abdülhamid Han’a muhalefet etmiş, İttihat ve Terakki’nin içinde yer almış, Abdülhamid Han’ın tahttan indirilişinde rol almış kişilerden biridir. Abdülhamid Han’dan sonra devletin ve milletin ne hale geldiğini görünce; bin pişman olmuş, ancak ne çare? Rıza Tebrik, Abdülhamid Han’ın vefatından sonra ona yaptıklarından dolayı çok üzülmüş ve Abdülhamid Han’ın ruhundan özür dilemiş, ona ithafen “Abdülhamid Han’ın Ruhundan İstimdat” adlı şiirini yazmıştır. O şiiri sizinle paylaşmak istiyorum, belki bugüne ışık tutar.
ABDÜLHAMİD HAN’IN RUHUNDAN İSTİMDAT
Nerdesin şevketlim, Sultan Hamid Han?
Feryâdım varır mı bârigâhına?
Ölüm uykusundan bir lâhza uyan
Şu nankör …… bak günâhına
Tarihler ismini andığı zaman,
Sana hak verecek, hey koca sultan;
Bizdik utanmadan iftira atan,
Asrın en siyasi Padişahına.
“Padişah hem zâlim, hem deli” dedik,
İhtilâle kıyam etmeli dedik;
Şeytan ne dediyse, biz “beli” dedik;
Çalıştık fitnenin intibahına.
Divâne sen değil, meğer bizmişiz,
Bir çürük ipliğe hülyâ dizmişiz,
Sade deli değil, edepsizmişiz,
Tükürdük atalar kıblegâhına.
Sonra cinsi bozuk, ahlâkı fena,
Bir sürü türedi, girdi meydana.
Nerden çıktı bunca veled-i zina?
Yuh olsun bunların ham ervahına!
Çok kişiye şimdi vatan mezardır,
Herkesin belâdan nasibi vardır,
Selametle eren pek bahtiyârdır,
Harab büldanın şen sabahına.
Milliyet dâvası fıska büründü,
Rıdâ-yı diyânet yerde süründü,
Türkün ruhu zorla âsi göründü,
Hem peygamberine, hem Allah’ına.
Lâkin sen sultanım gavs-ı ekbersin,
Âhiretten bile himmet eylersin,
Çok çekti şu millet murada ersin,
Şefaat kıl şâhım mededhâhına.