Karar Gazetesi yazarlarından Yıldıray Oğur, Elif Çakır ve Ahmet Taşgetiren'in sorularını yanıtlayan Abdullah Gül, gündeme dair önemli açıklamalarda bulundu. Yıldıray Oğur'un, "O halde biraz daha somut soralım. Uzun yıllar birlikte çalıştığınız eski Başbakan Ahmet Davutoğlu Gelecek Partisi'ni kurdu. Ali Babacan'ın da parti kurmak üzere olduğunu biliyoruz. Babacan'ın partisinden bahsedilirken sürekli sizin adınız da geçiyor. Siz bu kurulacak partinin neresindesiniz?" şeklindeki sorusuna cevap verdi.
Babacan'ın dürüst ve samimi şekilde kamuoyuna açıklama yaptığını belirten Gül, cumhurbaşkanlığından ayrıldıktan sonra aktif siyaset içinde yer almayacağını açıkladığını belirtti. Kendisini tutarlı olmaya çalışan biri olarak değerlendiren Gül, "Dolayısıyla gündelik siyasetin içinde değilim. Ancak yakıcı memleket meseleleri varken tecrübemi kendime saklayacak bir insan da olmam beklenemez. Memleketimin faydasına gördüğüm temel konularda usulüne uygun bir şekilde siyasete katkı sunmak ve görüşlerimi paylaşmak hem hakkım hem de görevim. Ali Bey parti kurma çalışmalarını sürdürürken kamuoyunu gerektiğinde bilgilendiriyor ve benimle de zaman zaman görüşüyor." dedi.
"ALİ BABACAN'A GÜVENEN VE TAKDİR EDEN BİR İNSANIM"
Yıldıray Oğur bu sözlerden sonra, "Ama siz çok tecrübeli bir siyasetçisiniz ve Cumhurbaşkanlığı yaptığınız için esas olarak bunun sizin partiniz olduğu söyleniyor ve size bu partinin ilerideki potansiyel cumhurbaşkanı adayı olarak bakılıyor." ifadelerine yer verdi. Oğur'un bu ifadelerinin ardından konuşan Gül, "Bir siyasi partinin kuruluş gerekçesi bir kişiyi cumhurbaşkanı yapmak olabilir mi Allah aşkına. Bu tip yakıştırmaları doğru bulmuyorum. Siyasi partiler her şeyin vakti saati geldiğinde kazanmak için doğru olan ne ise onu yaparlar." dedi.
Babacan'ın partisini desteklediğine de değinen Abdullah Gül, "Ali Bey’in karakterine, eğitimine, bilgisine, siyaset üslubuna güvenen ve takdir eden bir insanım." ifadesini kullandı.
"AK PARTİ'NİN KURULUŞ İLKELERİNE DÖNMESİ ÇOK DOĞRU OLACAK"
Yeni partilerin kurulması için toplumsal bir talebin olması gerektiğini belirten Elif Çakır, "Siyasi tarihimize baktığımızda yeni ve başarılı partilerin ortaya çıkışı toplumda bir sıkışmışlık zamanlarından sonraya denk geliyor. Son birkaç yıl içinde İYİ Parti kuruldu, Gelecek Partisi kuruldu. Bu yeni partiler ve Babacan’ın partisi için böyle yeterli bir toplumsal talep görüyor musunuz?" şeklinde bir soru yöneltti. Bu soru üzerine, siyasi partilerin sadece kişilerin arzusu ile ortaya çıkmayacağını değerlendiren Gül, "Toplum mecbur eder yeni siyasi oluşumları. AK Parti’yi kurarken hazırladığımız programlar, beyannameler ciddi bir emek mahsulüydü ve bilinçli olarak yazılan şeylerdi. Aramızdan birinin kalemiyle yazılıp konan şeyler değildi. O zaman onları çok içselleştirenlerimiz vardı. AK Parti kuruluş ilkelerinin ve değerlerinin ben hala çok doğru olduğuna, Türkiye için çok geçerli olduğuna inanıyorum. Son dönemlere kadar beni davet ettikleri kongrelere yazdığım mesajlarda da hep onları hatırlattım ve o kuruluş ilkelerine dönmenin çok doğru olacağını söyledim. Türkiye çok olağanüstü dönemlerden geçti. Hain bir darbe teşebbüsü, onun travması, bütün bunlar yaşandı. Türkiye’yi buradan süratli bir şekilde çıkarmanın yolu, gelişmiş demokrasilere sahip ülkelerdekine benzer bir demokratik nizamı, yüksek hukuk prensiplerini ihdas etmek ve insan hakları ilkelerini bihakkın uygulamakla mümkün. Türkiye'nin bugün karşılaştığımız sıkıntılardan süratli bir şekilde kolaylıkla çıkabileceğine ve bunun da ekonomik kalkınmayı beraberinde getireceğine inanıyorum. Açık söyleyeyim, bunları kimler başarabilirse onlar Türkiye'ye en hayırlı hizmeti yapmış olur. Aksi takdirde gündelik meselelerle bocalayıp kendi kendimizi boş yere tüketmiş oluruz." diyerek cevap verdi.
"TÜRKİYE'NİN ÖZGÜRLÜKÇÜ BİR YOLA GİRMESİ GEREKİR"
Yeni kurulan partilere tavsiyesi sorulan Gül, "Herkese, ve şu anda mevcut yönetime de, söyleyeceğim şu; Türkiye’nin özgürlükçü bir yola girmesi gerekir. Salt güvenlikçi yol, sizi tedbir üzerine tedbir almaya mecbur eder. Bu nedenle hukuk ve adalet en önde gelir. Bu ise en kolay düzeltilecek mesele, burada sadece bir irade gerekiyor. İnsan hakları standartlarının uygulamasını yükseltmekten geçiyor bunun yolu. Türkiye gerçeğini ve imajını çok süratli bir şekilde değiştirebilirsiniz. Özellikle gazeteciler, basın yayın ve sivil toplum örgütleri ve siyasetçilerle ilgili bazı davalar var. Anayasa Mahkemesi bile bunları yanlış buluyor. Bunlar çok süratli bir şekilde düzeltilebilir. Türkiye’nin üzerinden bu yük alınmış olur. Bu tür davaların nelere mâl olduğunu yakın zamanda hep beraber gördük. Eğer AİHM’nin ve bizim Anayasa Mahkemesi’nin kararları dikkate alınarak hareket edilirse bunun Türkiye’ye birden iyimser bir hava getireceğine inanıyorum." dedi.
"AB REFORMLARI ÇERÇEVESİNDE YENİDEN DÜZENLENDİ"
Yıldıray Oğur daha sonra eski Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ'un başlattığı FETÖ'nün siyasi ayağı tartışmasına değindi ve "Eski Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ 2009’da Meclis’ten askerlerin sivil mahkemelerde yargılanmasıyla ilgili geçen bir maddeye atıfla o yasayı FETÖ’nün çıkardığını ima etti. Cumhurbaşkanı ona sert bir cevap verdi. Siz o sırada Cumhurbaşkanıydınız, o yasayı onayladınız. Bu tartışmayla ilgili ne dersiniz?" şeklinde bir soru yöneltti.
O dönem Türkiye ile AB arasında müzakerelerin başladığını ve iddialı bir reform sürecine girdiklerini söyleyen Gül, "Benim de AB sürecine ne kadar önem verdiğimi, nasıl öncülük ettiğimi bilirsiniz. AB sürecine salt bir AB ülkesi olmak açısından bakmadım. Ama şuna da inanıyorum ki AB üyesi bir ülkenin sahip olduğu hukuk, ekonomi ve siyaset standartlarını uygulayan, AB üyesi olmayan Norveç gibi bir ülke olursak bu bizi her bakımdan hem mutlu hem zengin hem güçlü yapar. Burada iki önemli kriter vardır; siyasi kriterler ve ekonomik kriterler. Siyasi kriterler içerisindeki maddelerden biri de sivil asker ilişkileriydi. Bunlar daima gündemimizde olan meselelerdi. MGK kanununun değişmesine de bakarsanız, o da aynı şekilde AB reformları çerçevesinde yeniden düzenlenmiştir. O zaman MGK bir nevi gölge hükümet gibiydi. Operasyonel tarafları vardı MGK'nın. Bunlar sivil asker ilişkilerinin AB standartlarına taşınmasıyla ilgili yasalardı. Türkiye'nin zaten Katılım Ortaklığı Belgesi’nde taahhüdüydü bu değişiklikler. Dolayısıyla bu çerçeve içerisinde bana gelmiş bir maddeydi. Kanunlaşırken ne meclis bürokrasisi ne de partiler tarafından Anayasa’ya aykırılığıyla ilgili bir itirazda bulunulmamış, ben de imzaladım. Cumhurbaşkanları kendilerini Anayasa Mahkemesi yerine koymazlar. Ben Abdullah Gül tekrar cumhurbaşkanı olmasın diye gelen yasayı da onayladım, gönderdim." ifadelerini kullandı.