Abdurrahman Dilipak herkesin doğru bildiği yanlışı açıkladı! "Laiklikte öyle bir şey yok!"

Abdurrahman Dilipak, yeni köşe yazısında laikliği ele alarak "Tek bildikleri din ve devlet ayrılığı! Laiklikte öyle bir şey yok" ifadelerine yer verdi.

Yeni Akit yazarı Abdurrahman Dilipak, yayımladığı köşe yazılarıyla birçok insanın merakını gideriyor, birden fazla bilgiye yer veriyor. Din, bilim, siyaset ve daha kapsamlı konular hakkında fikir beyan eden Dilipak, bu defa 'Laiklik' ilkesini ele aldı. "Tek bildikleri din ve devlet ayrılığı! Laiklikte öyle bir şey yok" ifadelerine yer veren Dilipak, okurların aklını karıştırdı.

"LAİKLİKTE ÖYLE BİR ŞEY YOK"

Dilipak, yeni yazısında herkesin bildiği din ve devlet işlerinin ayrılmasını farklı bir bakış açısıyla ele aldı. Dilipak, yeni yazısında, "Tek bildikleri “Din devlet ayrılığı”. Laiklikte öyle bir şey yok.

Sorsan “din”i de bilmezler “devlet”i de. Mesela Fransa’yı kamil anlamda Laik bir ülke zannederler, bilmezler ki Fransa’nın, Strasbourg’un başşehri olduğu Alsace Laoronne eyalet bölgesi Laiklikle değil Kontrat esaslarına göre yönetilir. Ülkenin diğer bölgelerindeki okul, insani yardım kuruluşları, hastahaneleri büyük bir bölümü kiliseye bağlıdır. Avrupa’nın hemen her yerinde “Hristiyan Birlik, Hristiyan Demokrat” partileri” vardır. Bizim kendini Laik sananların çoğu, Laiklikle Sekülerizm ya da Bizantinizm arasındaki farkı da bilmezler.

Mesela Laikliğin aslında varlık ve meşruiyetini İncil’den alan bir kilise kurumu olduğunu da bilmezler. İncil’de “Tanrının hakkı Tanrıya, Sezar’ın Hakkı Sezar’a” diye bir ayet var. (Bkz: Matta Bölüm 22)

Laiklik bütün Hristiyanları da bağlamaz.

Protestanlar Sekülerdir. Ortak bir dini hiyerarşiye bağlı değillerdir. Ortodoksluklarda ise kilise imparatora bağlıdır.

Laiklik sadece Katolikleri bağlar. Laiklik İncil’deki bir kuraldır, din devlet ayrılığı ile ilgili değil egemen kilise/devlet, Ruhani devlet ile egemen siyasi devlet arasındaki ilişkiyi düzenler. Westefelya öncesi derebeyler ve kilise arasındaki tartışmaları bitirmek için ruhun egemenliği kiliseye, bedenin egemenliğinin temsili ulus devlete bırakılmıştır. Bu düalist bakış açısı ile kilise devleti ile siyasi devletin arasındaki çatışma bitirilmiş, mütareke yapılmış, egemenlik paylaşılmış ve ruh ile beden arasındaki uyum içinde bir işbirliğine gidilmiştir.

Din değil, Katolizm, Devlet ise Tanrının kırallığı ile dünyevi kırallığın uzlaşmasıdır. Laik, Ruhban olmamak anlamına gelir, Yani Tanrı’nın kırallığında hiyerarşi içinde yer almayan herkes Laiktir. Bu dinsiz ya da dine günahkar anlamına gelmez. Çok dindar bir kişi olabilir, kiliseye vergisini ödeyen tembel bir ruhaniden daha çok çalışabilir. Ama o laiktir. Laiklik, ne Cumhuriyetle, ne de Demokrasi ile yani çoğunlukla ve de çoğulculukla ilgili bir kavram değildir. Her ikisi de siyasi devletin niteliği ve toplumun katılımı, özgürlük alanı ile ilgilidir.

Mesela şunu kabul edelim, bu ülkede Katolikler vardır. Vatikan ayrıca ülkemizde hem kiliseye sahiptir hem de büyükelçilikleri vardır. Her Katolik, kilise hiyerarşisi içinde olmak zorunda değildir.

Dolayısı ile kendini Laik olarak tanımlayacaktır. Laikliğin bu anlamda Katolikler için korunması gerekir. Bu o Religio içinde ayrı ve özel bir anlam ve değere sahiptir.

Laiklik, başka din mensuplarını ilgilendiren bir konu da değildir.

Türkiye’de sorun olan Tek Parti döneminin Laikçi uygulamalarıdır. " ifadelerine yer verdi.

İlk yorum yazan siz olun

Gündem Haberleri