Abdurrahman Dilipak, köşe yazısında, "Biz sentetik eti konuşurken bir anda böcekle beslenme konusu gündem oldu. Börtü, böcek, Haşerat deyip geçmeyin, 1 milyondan fazla türü ile dünyada en fazla türü sahip bir canlılar topluluğundan söz ediyoruz. Dünyanın her yerinde varlar ve çok hızlı ürüyorlar. Küçük zararlı böcek, akrep ve yılan-çıyan türü hayvanlar “Hayvan hakları” denen şeyden yararlanamıyorlar. Zararlı kategorisinde değerlendiriliyor ve onlarla mücadele ediliyor. “Haşere”, haşrolmak, bir yerde toplanmak, koloni şeklinde yaşamak ve hareket etmek gibi anlamlara geliyor.
GlobalReset’çilerin senaryosuna göre, artık böcek yiyerek besleneceğiz. Böcekler vitamin, mineral ve protein deposu. Sindirim sistemleri çok gelişmediği için iç organlarının ayıklanması diye bir durum da söz konusu olmayacak.
Merak etmeyin, bir Helal fetvası alınır, Helal sertifikası da sorun olmaz. Tad, renk, koku, lezzet, kıvam derseniz o da sorun olmayacaktır. Hepsi doğal, natural, organik ve hijyenik olarak el değmeden hazırlanacak ve sunulacaktır.
Şengör kendi dışkısını tatmıştı ya! Sırada o da var. İnsan idrar ve dışkısını işleyip tekrar gıda olarak dönüşüme sokmak. Böcekler için uygulanan prosedür ve proses dışkı içinde kullanılabilir. Netekim Demokrasilerde çare tükenmez. Muhafazakarlar da bu bilimsel çağda, yüksek teknolojiye artık yavaş yavaş adım uydurmak zorunda kalacaklardır bu gidişle. Zaten NeuraLinkle insan nesneye dönüşünce o zararlı fikirler de bir şekilde silinecek. Herkes bu yeni normlara uygun düşünecek ve davranacaktır. Yoksa resetlenen siz olursunuz. Onların böyle lanetli bir planları var. TransHumanizm yolunda Plandemi bahanesi ile mRNA ile başladılar, buraya doğru gidiyorlar.
Sizi “Doğal-natural” diye nasıl kandırdılar ama. Bana Doğa’da ya da tabiatta olmayan bir şey söyleyin. Peki, siz herşeyin “organik” olmasına özen gösteriyorsunuz değil mi? Bakın, yaban domuzu tam organiktir! Bingo! Bütün haşerat da organik. Onlar da canlı bir organizma ve siz o canlı organizmanın organları ile besleneceksiniz, eğer bu yalana inandırılırsanız.
Sahi İnorganik olanın kötü, zararlı olduğunu kim söyledi size. Su da, hava da, tuz da, o mineraller de hepsi inorganik. Canlı bir organizmanın parçası değil. Organik olanın da inorganik olanın da iyisi - kötüsü, faydalısı-zararlısı var insanoğlu için.
Siz herşeyinizin Hijyenik olmasına özen gösteriyorsunuz değil mi? Sahi biz Temizlik tanrısına mı inanıyorsunuz ki, “Tam da temizlik tanrısı HİGİEN’in istediği gibi” olmasını istiyorsunuz. Bakın size yedirmek istedikleri o dışkı da, içirmek istedikleri idrar da, o böcekler de tam anlamı ile Hijyenik olacak! Tabi yer, içerseniz. Agustos ayında Yunan tanrısı diye Athenanın konserine karşı çıkanlar, Tanrı kıral Agustos’a seslerini çıkartmadılar, Higien’e de itirazları yok. Cola ya da mRNA’ya kimsenin gık’ı çıkmadı. Yoksa onları da yerli ve milli mi ilan ettiler. Herşeyi yerli ve milli ilan ettik de, Ashab-ı Kehf döneminde yaşayan, İncil hafızı, İznik konsülüne katılan Derviş Nikolaus’u bir türlü yerli ve milli ilan edemedik. Tabi atalarımızın Anadolu’daki köklerini 1071’den başlatırsanız olacağı bu! Biz Hz. Ademin, Hz. Nuh’un çocuklarıyız oysa. Tevrat’a göre Yafes oğullarıyız biz. Biz hep buradaydık, kimimiz buradan hiçbir yere gitmedi, kimimiz gitti-geldi, kimimiz gitti gelmedi.
Sahi siz Cola içiyor musunuz? Bizim Muammer Karabulut’un araştırmalarına göre Cola yerine, “idrarınızı için, daha steril” ve üstelik daha az zararlı bir şey içmiş olursunuz. O rafine şeker var ya, glikoz demiyorum, toz şeker, kesme şeker, sigaradan daha zararlı. Ama siz bu tatlı (!?) zehirli şeyleri yemeye içmeye devam ediyorsunuz değil mi? Eee zaten onun için bir çok kişi gitti kuzu kuzu aşısını da oldu geldi, şimdi başlarına gelenleri biliyorsunuz.
Umarım derdimi anlatabildim. Neyse okuyan yazandan arif gerek. Daha yazacak çok şey vardı aslında. “Dili yok kalbimin ondan ne kadar bizarım”. Selam ve dua ile." ifadelerine yer verdi.