Türkiye'de bir çok yatırımı olan ve son olarak geçen Temmuz ayında Netlog Lojistik'i satın alan özel sermaye fonu Abraaj Group'un KFC Türkiye'yi satın aldığı öğrenildi. Edinilen bilgiye göre ABD'li Yum Brands'in sahibi olduğu KFC Türkiye'nin 104 restoranıyla birlikte şirketi Abraaj Group'a satışına ilişkin sözleşme ise geçtiğimiz günlerde imzalandı. Konuya yönelik bilgi almak için görüşülen Abraaj Group Türkiye ve Orta Asya Bölge Başkanı Selçuk Yorgancıoğlu, "Yorum yok" cevabını verdi. Edinilen bilgiye göre, söz konusu satış işlemine Pragma danışmanlık yaptı.
SÜZER, ABD'LİLERE SATMIŞTI
115 ülkede 19 binden fazla noktada hizmet veren KFC, Türkiye'ye 1989 yılında Süzer Grubu şirketleri arasında yer alan Turkent AŞ tarafından getirilmişti. Süzer Grubu ise 2013 yılında, Türkiye'deki franchise haklarını elinde bulundurduğu fast food zincirleri Pizza Hut ve KFC'yi elden çıkarmış ve işletme haklarını esas sahibi ABD'li Yum Brands'e satmıştı. Söz konusu ABD'li şirket ise o tarihten itibaren şirketin organizasyonunda ve restoranlarda hızlı bır değişim süreci başlatmıştı. Ayrıca firma Türkiye'de 2015 itibariyle İlk kez franchise sistemiyle büyümeye başlamış ve bu operasyon sonrasında şirketin Türkiye genelindeki şube sayısı 104'e yükselmişti. Önümüzdeki beş yıl içinde Türkiye'de 400 yeni restoran açmayı hedefleniyordu.
SÜRPRİZ KARAR
Öte yandan, geçtiğimiz yıl aralık ayında Yum Brands Türkiye'deki KFC'yi satmayı planladığını açıklamış ve KFC markasının Türkiye'de ve diğer noktalarda franchiselar yoluyla büyümeyi sürdüreceğini duyurmuştu. Sektör uzmanlarına göre, ABD'li Yum Brands'in bu yatırımlar sonrasında Türkiye'deki operasyonlarına yönelik aldığı bu karar sürpriz olarak karşılandı.
KFC 104 restoranıyla İstanbul, Ankara, İzmir, Bursa, Bolu, Kocaeli, Eskişehir, Muğla (Dalaman Havaalanı), Balıkesir, Denizli, Adana, Gaziantep, Çanakkale, Kahramanmaraş, Samsun, Hatay, Antalya, Sakarya, Kayseri,Diyarbakır ve Mersin'de hizmet veriyor. Bu arada Abraaj Group'un ortaklarından Selçuk Yorgancıoğlu dün Reuters'e yaptığı açıklamada, gelecek yılın ilk yarısında en az bir satın almayı tamamlayacaklarını söyledi. Yorgancıoğlu, Türkiye'de satın almalar için kurulan ve 2016 yılında yeni yatırımcılara kapatılan yaklaşık 500 milyon dolar tutarındaki fonun tamamını 2018 yılında harcamış olacaklarını da ifade etti.
Dünyanın en büyük 50 girişim sermayesi yöneticilerinden biri olan Abraaj Capital 2002 yılında kuruldu. Kısa süre içerisinde 8 milyar dolar kar eden ve yatırım yaptığı şirketlere de 3,5 milyar dolar kazandıran Abraaj Grubu, yatırdığı sermayeyi on yıl içinde neredeyse %200 artıran bir şirket. Abraaj Capital, Dubai çıkışlı fakat Beyrut, Ramallah, Mumbai, Singapur, Londra, İstanbul da dâhil birçok bölgede 33 temsilciliğe sahip.
Farklı ülkelerde yaklaşık 25 sektörde faaliyet gösteren şirket, girişim sermayesi yatırımları, küçük ve orta ölçekli işletme yatırımları ve emlak piyasası yatırımları göz önünde bulundurulduğunda, yaklaşık 7,5 milyar dolar para işletiyor. Dünyanın en büyük girişim sermayelerinden biri olan şirket, petrol ve gaz sektöründen güvenlik sektörüne, sağlık sektöründen tarıma kadar birçok alana el atmış durumda. Peki, girişim sermayesine yapar?
Girişim Sermayesi Nedir?
Girişim sermayesi özetle; büyüme potansiyeli taşıyan sektörlerde çalışan şirketlerin hisselerini satın alır, bu şirketlerin yönetimine ve stratejilerine müdahalelerde bulunur, şirketi kendi ilişki ağı içerisinde bir noktada konumlandırır ve bu ağ ile şirketi taşıyıp uluslararası pazarda büyütür, değeri artan hisseleri devrederek kar etmeyi hedefler. Fakat değerlenen hisseleri satarak kar eden girişim sermayesinin kazandığı sadece bu para değildir, aynı zamanda şirketin yönetiminde yaptığı değişikliklerle birlikte şirketi stratejik ve fiziksel olarak da kendine bağlar.
Bu durum, Abraaj Girişim Sermayesi Grubu’nun Acıbadem Hastanesi’ne yaptığı yatırıma baktığımızda daha anlaşılır. Abraaj Capital, Aralık 2007’de Acıbadem Hastanesi’nin %50 hissesini alarak ortak olmuş ve Abraaj’ın Türkiye temsilcisi Selçuk Yorgancıoğlu’nu şirketin yönetim kuruluna sokmuştur. Bu ortaklığının ardından 4 sene içinde Acıbadem’in hastane sayısı 6’dan 14’e, yatak kapasitesi ise 750’den 1850’ye çıkmıştır. Geçtiğimiz yıl ise Abraaj Capital, Acıbadem hisselerini satışa çıkardığını duyurmuş ve 2012 Ocak ayında hisselerini dünyanın ikinci büyük sağlık zinciri olan Integrated Healthcare Grubu’na devretmiş fakat Selçuk Yorgancıoğlu Acıbadem’deki pozisyonunu korumuştur.
Faaliyet Alanları ve Sektörleri
Abraaj’ın bu topraklardaki yatırımları Acıbadem Hastanesi ile sınırlı değil; fonladığı şirketler arasında aslında bir Amerikan şirketinin alt kuruluşu olan Viking Petrol ve bir yat şirketi olan Numarine de yatırım yaptığı şirketler arasında. Türkiye sınırları dışında ise Abraaj’ın yatırım alanı oldukça geniş. Orta Doğu, Kuzey Afrika ve Güney Asya’yı kapsayan MENASA (Middle East, North Africa, South Asia) bölgesi bu girişim sermayesi grubunun en çok yatırım yaptığı bölge.
Abraaj Capital bu bölgelerde çoğunlukla yapı, petrol, gıda ve sağlık gibi sektörlerdeki şirketlere yatırım yapıyor. Hindistan’da Man Yapı ve Ramky Yapı inşaat şirketleri, Pakistan’da Byco Petrol ve Kuveyt’teki Kuwait Enerji (petrol) bu şirketlerin arasında.
Abraaj Capital’in girişim sermayesi yatırımları dışında, bir de küçük ve orta ölçekli şirketler için ayırdığı fonlar var. Bunlardan biri Ağustos 2011’den itibaren özellikle Kuzey Afrika’daki şirketler için ayırmış olduğu Kantara fonu. Fas, Tunus, Mısır ve Cezayir’i kapsayan bu fon Arap Baharı’nın hemen sonrasında Ağustos 2011 de 161 milyon dolar olarak ayrılmış. Yine küçük ve orta ölçekte iş yapan şirketler için ayrılmış bir diğer fon ise 2009 tarihli Riyad Girişim Geliştirme Fonu (Riyade Enterprise Development). Bu fon için ayrılan para ise 650 milyon dolar. Bu fon kapsamında Filistin, Ürdün ve Lübnan adına ayrı ayrı büyüme sermayesi fonları olarak 50’şer milyon dolar ayrılmıştı. Bu fonlarla bölgedeki şirketlerin Amerika ve Avrupa’daki serbest pazar piyasasına girerek güçlenmesi hedeflenmişti. Ayrılan bu fonla desteklenen şirketlerin arasında Filistin’de Thimar tarım şirketi, Mısır’da Al borg Laboratuarları ve AgroCorp Tarım, Tunus’ ta Gallus Gıda ve Opalia Pharma ilaç şirketi gibi birçok şirketi saymak mümkün.
Yönetim Kurulundaki Küresel Finansörler
Şeyh Abbdurrahman Ali Al Turki, bölgedeki en büyük şirketlerden biri olan AA Turki Corporation’ın(ATCO Group) sahibi. ATCO, güvenlik ve ateşli silah sanayisinden elektrik ve yapı malzemeleri sanayisine, petrol ve gaz ekipmanları sanayisinden kimya endüstrisine birçok sektörde iş yapıyor. Britanyalı şirketlerle “samimiyeti” Suudi- İngiliz İş Ortaklığı Yürütücü Komite üyesi olmasıyla taçlandırılan Turki, Abraaj Holding’in başkanı konumunda. Abraaj Capital’in kurnaz ve görünen yüzü Arif Mesud Naqvi ise holdingin CEO’su. Onu uluslararası ekonomik forumlardan, Arap İş Konsey’lerinden tanıyoruz.
Daha önceki iş yeri olan American Express Bank ile ilişkisi hala daha sıcak olacak ki, özellikle yeni yatırım bölgelerindeki sektörlere yönelik hamlelerinde American Express Bank büyük bir finans ortağı durumunda. Yönetim kurulundaki birkaç önemli isimse Abraaj Capital’in küresel sermayedeki rolünü göstermek açısından önem taşıyor: Sir Paul Judge, şirketin bağımsız üyelerinden. Judge, aynı zamanda dünyada 300 yıldır 60’a yakın ülkede faaliyet gösteren bir bankanın, Barclays’in danışma kurulu üyesi. Saleh Romeih, Deutsche Bank’ın yönetim direktörü, aynı zamanda bankanın Ortadoğu, Afrika, Merkez ve Doğu Avrupa başkanı. Saleh Romeih de Abraaj Capital’in yönetim kurulu üyelerinden.
Baharın Cazibesi
Arap Baharı sonrası Kuzey Afrika ve Ortadoğu’daki siyasi hareketlilik hızla devam ederken küresel şirketlerin bu coğrafyalar üzerindeki hareketliliği görmezden geliniyor. Arap Baharı sonrası bu bölgede hareketliliğini arttıran sermaye gruplarından biri olan Abraaj Capital’in kendi sektöründe yani girişim sermayesi alanında 2012’nin bir numaralı şirketi olması rastlantı değil. Arif Naqvi, Arap Baharı sonrası MENASA’yı değerlendirdiği bir ekonomi dergisine verdiği röportajında, Abraaj Capital’in bölgeye ilişkin niyetlerini ele veriyor.
Naqvi, Arap Baharı öncesinde, bu ülkelerde ekonomi üzerinde devletin ağırlığının fazla hissedilmesinin, bu coğrafyalardaki ekonomiyi olumsuz etkilediğini belirtiyor. Yani Arap Baharı’nın yaşandığı coğrafyalarda, önce devlet en büyük sermaye grubuyken, özel şirketler sadece küçük ve orta ölçekli kalabiliyordu. Bu devlet iktidarının ortadan kalkmasıyla, ekonomi devlet korumasından bağımsız bir hal kazanıyor böylece küçük ve orta ölçekli şirketlerin büyümesinin de önündeki en büyük engel ortadan kalkıyor. Yani küreselleşemeyen sermayenin önünde hiçbir engel kalmıyor.
Girişim sermayesi denilen yeni metodun alametifarikası burada yatıyor. Abraaj Capital, bu küçük ve orta ölçekli sermaye gruplarının hisselerini alıp, hem bu şirketlerin karına kar katıyor hem de MENASA bölgesinde hedeflediği sektörleri büyütüyor. Hedeflenilen sektörler tabi ki küresel sermayenin işlevsel bir şekilde kendine eklemleyeceği sektörler oluyor.
Naqvi, Arap Baharı’nın simgesi haline gelen Muhammed Bouazizi’nin bir girişimci olduğunu, herhangi siyasi kaygı taşımadığını, ancak ekonomik koşullar yüzünden bu tarz bir eylem seçtiğini vurgulayarak; Arap Baharı’nın Kuzey Afrika’nın küresel sermayeye eklemlenmesindeki en büyük adımı olduğunu belirtiyor. Abraaj Capital’in MENASA bölgesindeki her “girişimi”ni destekleyen doğrudan ve dolaylı küresel finans grupları, kendi piyasalarındaki durgunluğu ya da krizleri, yeni açtıkları alanlar üzerinden gidermeye çalışıyor. Böylelikle küresel kapitalizm, Arap Baharı sonrası coğrafyaya Abraaj Capital ve küresel iş ortaklarıyla meşru bir şekilde girebiliyor.
Bu yazı Meydan Gazetesi’nin 5. sayısında yayımlanmıştır.