Ülkemizde Diyabetlilerin üçte biri hastalığın farkında bile değil.. Dünyada ölüm nedenlerinin ilk 10 hastalık arasında sayılan diyabet (şeker) hastalığı 2013 yılında 5 milyon insanın hayatını kaybetmesine neden olmuştur Diyabet; Pankreas adlı salgı bezinin yeterli miktarda insülin hormonu üretememesi ya da ürettiği insülin hormonunun etkili bir şekilde kullanılamaması durumunda gelişen ve ömür boyu süren bir hastalıktır.
Diyabetin 3 türü bulunmaktadır; tip 1 diyabet, tip 2 diyabet ve gebelik diyabeti. Bütün diyabet türleri kan şekeri dengesi sağlayabilmek için beslenme ve hayat tarzında davranışsal değişiklikler gerektirmektedir. Tip 1 diyabet pankreasta insülin üretiminden sorumlu beta hücrelerinin otoimmün bir süreç sonunda zarar görmesi ve insülin üretemez hale gelmesiyle ortaya çıkan ve progresif otoimmün bir hastalıktır. Tip 2 diyabet ise hücrelerin insülinin etkisine direnç geliştirmesi sonucu gelişir ve insülin sentezinin artmasına karşın dokuların duyarsızlığı ile karakterize ve ana olarak yaşam tarzı kaynaklı bir hastalıktır. Gebelik diyabetiyse tip 2 diyabet semptomlarının gebelik süresince ortaya çıkması durumudur ve gebelik bittiğinde semptomlar ortadan kalkar.
Diyabet, hem ülkemizde hem de tüm dünyada sıklığı giderek artan önemli bir sağlık sorunu haline gelmiştir. DSÖ tarafından ‘salgın’ (epidemi) olarak ifade edilen bu kronik hastalık, komplikasyonları dolayısıyla insan vücudunda birçok sistem ve organın olumsuz etkilenmesine yol açmaktadır.
Şekerle ilgili acı rakamlara bakacak olursak; Dünyada 382 milyon kişi, 2040 yılında diyabetli sayısının 642 milyona çıkması beklenmektedir. 175 milyon ise diyabetli olduğunu bilmiyor ve yine önemli bir bölümü de diyabetten kaynaklanan komplikasyonlar yaşıyor. Toplam diyabetli nüfusunun % 80 lik bölümü ise düşük ve orta gelirli ülkelerde yaşıyor ve bu bölgelerdeki artış endişe veriyor. Türkiye’de 6,5 milyon diyabetli (şeker hastası) her yılda 7 bin kişiye diyabet tanısı konulmaktadır.
Diyabet sıklığındaki bu artışın en önemli nedenleri sağlıksız beslenme, hareketsiz yaşam ve bunlarla ilişkili olarak obezitenin artmasıdır.
Şişmanlık, aşırı tuz, şeker ve şekerli yiyeceklerin tüketimi ve lif (posa) yönünden yetersiz beslenme, diyabet hastalığına zemin hazırlayan nedenlerden bir kaçıdır. Yediğimiz besinlerin çoğu, bir şeker formu olan glukoza dönüşür. Biz glukozu, adale ve diğer dokularımız için enerji sağlayan bir enerji kaynağı olarak kullanırız. Glukoz kanımızda dolaşır. Kaslarımız ve diğer dokularımız yağ ve karaciğer glukozunu kandan hücrelerin içine alabilmek için, insülin diye adlandırılan bir hormona ihtiyaç duyarlar. Vücudumuzun, yiyeceklerimizden gerekli enerjiyi elde edebilmesi için, insüline gerek vardır. İnsülin, midenin gerisinde, pankreas denilen küçük bir salgı bezi tarafından yapılır. Beta hücreleri diye bilinen hücrelerden salgılanır. Bir kişi, diyabeti olduğunda, ya pankreası ihtiyaç duyduğu insülini üretemiyordur ya da vücudu salgılanan insülinini etkin bir şekilde kullanamıyordur.
Diyabetli kişiler aldıkları besindeki şekeri (glukozu) yeterince kullanamazlar.
Bu da, kanda şeker miktarının artmasına yol açar. Bu yüksek kan şekeri seviyeleri, hiperglisemi olarak adlandırılır. Diyabetin tıbbi komplikasyonlarına yol açan şey, kandaki yüksek glukoz seviyelerinin devamlı olmasıdır.
Diyabet Komplikasyonları Sonuçları Çok Üzücüdür.
Diyabet, gelişmiş ülkelerde, erişkin yaş çalışma grubunda kısmi görme kaybı ve körlüğün temel nedenidir.
Diyabete bağlı parmak veya bacak amputasyonları, kazalarda oluşan amputasyonlara göre daha fazladır.
Diyabetli kişiler daha fazla kalp infarktüsü ve felç geçirme riskine sahiptir.
Diyabetli kişiler çok yüksek bir böbrek hastalığı geliştirme riskine sahiptir.
Araştırma sonuçları; Yetişkinlikte kötü beslenme ve fiziksel aktivite nedeniyle 10 kilo alınmasının diyabet riskini 3 kat arttırdığı gösterilmiştir.
Dünya Sağlık Örgütü tip 2 diyabetin fazla kiloyla ilişkili olduğunu kabul etmiştir. Bu da tip 2 diyabetin sadece yaş, genetik ve etnisite kaynaklı ortaya çıkmadığı, hastalık riskinin rahatlıkla yaşam tarzı değişiklikleriyle modifiye edilebileceği anlamına gelmektedir.
Yapılan klinik çalışma, günlük beslenme düzenindeki doymuş yağ ve karbonhidrat yerine çoklu doymamış yağ tercih eden kişilerin diyabete yakalanma riskinin (diğerlerine göre) azaldığını göstermiş. Beyaz ekmek ve pastane ürünleri gibi yüksek karbonhidrat içeren besinler, kan şekerinizi yükseltirler.
Stresten uzak durmak da diyabet riskini azaltan etmenlerden biridir.
Kan şekerindeki dalgalanmaları beslenme yoluyla kontrol altına almak, hastaları psikolojik olarak pozitif etkilemekte ve hastaya genel diyabet yönetiminde başarılı olduğunu düşündürmektedir ve bunun da uzun vadeli komplikasyon riskini oldukça düşürdüğü bilinmektedir.
DİYABET BELİRTİLERİ VE KORUNMA YOLLARI
Gün içerisinde aşırı susama, sık tuvalete gitme ve nedeni bilinmeyen halsizlik gibi belirtilerle ortaya çıkan diyabet yani şeker hastalığı, pek çok risk faktörü nedeniyle gelişebiliyor. Kan şekerinin düzenli kontrol edilmesi ve doğru tedavi planlamasıyla yüksek tansiyondan, böbrek yetmezliğine, görme kaybından kansere kadar birçok ciddi rahatsızlıktan korunmak mümkün olabiliyor.
DÜZENLİ OLARAK ŞEKER DEĞERİNİZİ ÖLÇTÜRÜN
Düzenli kan şekeri ölçümleriyle hastalığın insülin direnci yüksekliği evresinde fark edilmesi ve erken tedaviye başlanması önemlidir. Yapılan bir araştırmaya göre egzersiz (düzenli yürüyüş, tempolu koşu ve benzer egzersizler), kan şekeri seviyenizi kontrol etmede direkt etkilidir.
OBEZİTE DİYABETE YOL AÇIYOR
Ailede diyabet hastalığı olması, hipertansiyon, kalp hastalığı ve kolesterol problemi olan kişiler risk grubundadır. Toplumda yaygın olarak görülen, hatta çocukluk çağında ortaya çıkan, Tip 2 diyabete neden olan faktörlerin en başında ise obezite gelmektedir. Obezite vücutta aşırı yağ depolanmasının sonucu ortaya çıkar. Bu yağ deposundan salgılanan hormonlar damar sertliğine, kilo fazlalığına ve diyabete giden yolun temellerini atar.
D VİTAMİNİ SEVİYENİZİ KONTROL EDİN
Yapılan araştırma, D vitamini seviyesi düşük olan kişilerde diyabet gelişme riskinin, 2.5 yıl boyunca D vitamini takviyesi alanlara göre iki kat fazla olduğunu söylüyor.
HAREKETSİZ YAŞAM VE HAZIR GIDA DİYABETİ TETİKLİYOR
Fastfood gıdalardan, Hazır yiyecek ve içeceklerden, içerisinde katkı maddesi bulunan bütün besinler ve içecekler özellikle pankreas bezindeki insülin üretimi ile ilgili gücü tüketmekte o yüzden de dengeli beslenmek ve ölçülere dikkat edilmesi gerekir.
DİYABETTEN KORUNMAK İÇİN KİLONUZA DİKKAT EDİN
Dengesiz ve kötü beslenmenin diyabete davetiye çıkarıyor. Vücudumuzda üretilen insülinin bir kullanım şekli vardır. Beslenme bozukluğu nedeniyle vücudumuzda biriken yağ dokusu, vücudun ürettiği insülin hormonunun iyi çalışmamasına ve etkinliğinin azalmasına neden oluyor. Etkinliği azalmış olan İnsülin, kanda yükselen şekeri hücrelere taşıyamadığı için mecburen bunu da yağ olarak depoluyor. Yani bu bir kısır döngü, insülin iyi çalışmadıkça yağ dokumuz artıyor, yağ dokumuz arttıkça insülin daha kötü çalışmaya başlıyor.
DÜZENLİ EGZERSİZ YAPIN
Pre-diyabet döneminde diyabeti önleyici ilaçlar kullanmak gerekebilmektedir. Fakat ilaç kullanmadan önce hastaların beslenmelerini düzeltmeleri ve bir egzersiz programına başlamaları önerilmektedir.