Gerçek adı Ahmed Önal olan şair Diyarbakır'lı bir ailenin çocuğu olarak dünyaya geldi. Leylim Leylim, Uy Havar! gibi şiirleriyle ses getiren Ahmed Arif, her sene ölüm yıldönümünde anılmaktadır. Bu kapsamda merak eden ve araştıranlar için Ahmed Arif kimdir? Nereli? Kaç yaşında, neden öldü? Eşi kim? sorularının yanıtlarıyla Ahmed Arif'in hayatı ve biyografisi haberimizde...
AHMED ARİF KİMDİR? AHMET ARİF HAYATI VE BİYOGRAFİSİ
Ahmed Arif, 23 Nisan 1927 tarihinde Diyarbakır’da doğdu. Bebekken annesi Sâre'yi kaybetti, bu yüzden hayatı babasının yeni eşleriyle devam edecekti. Sekiz Kardeşin en küçüğü olan Ahmed Arif Diyarbakır’dan babasının memur olması sebebiyle Diyarbakır'dan sonra Siverek’le tanışmıştır. Okuma yazmayı ilkokuldan önce anaokulunda öğrenen Ahmed Arif, ortaokulu Urfa’da, liseyi yatılı olarak Afyon’da okudu ve şiir sanatı en fazla Afyon’da kendini gösterdi. İlk şiiri Seçme Şiirler Demeti Dergisi'nde 1940’da yayımlandı ve 10 lira telif ücreti aldı. Askerliğini İstanbul Riva’da yaptı ve üniversiteyi Ankara Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesi Felsefe Bölümü’nde okudu. 1951 ve 52 de iki kez tutuklandı. Bu sebeple yükseköğrenimini tamamlayamadı. Çeşitli gazetelerde çalıştı. 1968 yılında Hasretinden Prangalar Eskittim kitabı çıktı ve korsan hariciden 23 baskı yaptı. Yine aynı adla kendi seslendirdiği şiir kaseti 20 binden fazla sattı. Gerçek adı Ahmed Önal şair bir kalp krizi sonucu 2 Haziran1991 yılında hayata veda etti.
AHMED ARİF NERELİ?
Usta şair Ahmed Arif Diyarbakır doğumludur.
AHMED ARİF KAÇ YAŞINDA, NEDEN ÖLDÜ?
Ahmed Arif 64 yaşında, 2 Haziran 1991 tarihinde geçirdiği kalp krizi sonucu yaşamını yitirdi.
AHMED ARİF'İN ŞİİRLERİ VE ŞİİR KİTAPLARI
Hasretinden Prangalar Eskittim
Yurdum Benim Şahdamarım
Akşam Erken İner Mahpushaneye
Anadolu
Ay Karanlık
Sen Hep Şerefinle Yaşarsın Baba [kaynak belirtilmeli]
Bu Zindan Bu Kırgın Bu Can Pazarı
Diyarbekir Kalesinden notlar ve Adiloş Bebenin Ninnisi
Hani Kurşun Sıksan Geçmez Geceden
Hasretinden Prangalar Eskittim
İçerde
Kara
Karanfil Sokağı
Leylim Leylim
Merhaba
Otuz Üç Kurşun
Sevdan Beni
Suskun
Unutamadığım
Uy Havar!
Vay Kurban
Yalnız Değiliz
Kara
AHMED ARİF'İN EN SEVDİĞİ ŞAİRLER
Ahmed Arif bir çok şaire hayrandı, Faruk Nafiz, Nazım Hikmet, Orhan Veli, Cemal Süreya ve daha nicesi. Ancak özellikle Cemal Süreya ve Nazım Hikmet onun için bambaşkaydı.
“Ben işte o yıllarda bu tarz şiirler yazdım. Biraz Nazım Hikmet, biraz Ahmet Hamdi Tanpınar, biraz Ahmet Muhip, biraz Cahit Külebi, biraz Behçet Necatigil, bunlarla beslene beslene, bunları sindire sindire, hep böyle yalpalaya yalpalaya, ama hiçbir zaman iyinin altında, yani ortaya yakın yazmayarak, kaliteli şiirler yazdım.”
“Onun ben “Pembe Mantolu Kıza” şiirini okurken sarhoş olurdum. Kendimden geçerdim.” (Cahit Külebi için)
“Bir Nazım sarhoşuyum. Ezbere canımı verebilirim.” (Nazım Hikmet için)
“Ama sen ki benim yarı parçamsın. –Suyun ötesindeki parçamsın!" (Cemal Süreya'ya)
AHMED ARİF'İN EŞİ KİM?
Ahmed Arif, 1967’de, Aynur Hanım ile evlendi. Bu evlilikten, 1972’de, oğulları geldi dünyaya. Ona Filinta adını vermişlerdi ve bu isim, onun hayatında pek çok şey demekti.
Oğlu hayatında sadece ismiyle yer etmemişti. O, hayatındaki her şeyin karşılığıydı. Kendi deyimiyle yaşamındaki en büyük sevinci baba olduğu gün yaşamıştı. Öyle ki, tam 2 yıl oğlunun nüfus kağıdını cebinde, kalbinin üzerinde taşıdı. Sanki içi bolca para dolu bir cüzdan taşır gibiydi. Oğlu vardı artık; oğlu dünyanın en güzel güverciniydi, en güçlü silahı…
AHMED ARİF VE LEYLA ERBİL
Büyük aşktı Ahmed Arif’inki. Onu öyle seviyordu ki, “Sen ister dostum ol, ister sevgilim, yeter ki hayatımda ol” diyordu. Yıllar sonra bu aşk, “Leylim Leylim” kitabında anlatılacaktı. “Ahmed gibi sevmek” diye bir deyim bile oluşabilirdi bu aşktan.
Leyla Erbil’e mektuplar yazıyordu Ahmed Arif ve her mektubun sonunda “Senin” diyordu. Arif’e göre, Leyla’ya doymak korkunç bir ahmaklık olurdu. Sonsuz aşkı, şairliği ile perçinleniyordu. Binlerce yıldır aradığı, hasretini çektiğiydi.
“Gün yirmi dört saat seni düşünmek. Ne yüce, ne sonsuz bir duygu bu, bilir misin ki?” dediği Leylası, gün geldi evlendi. 13 Nisan 1955’te, evliliği üzerine bir mektup daha yazdı:
“Evleneceksin demek? Herhal çocuğu sevdin! İnşallah mesut olursun canım. Ama müstakbel kocan bana yazdığına kızmayacak cinstendir inşallah. Yoksa seni kaybetmek, sesini duymamaktansa gebereyim daha iyi olur’’.
Sonra da hep yazmaya devam etti. “İki milyar beş yüz milyon adem evladının seni tanımalarını, öğrenmelerini istiyorum, anlıyor musun?” diyordu.
Sonra istediği oldu; kağıda döktüğü sevgisi, çığlıkları, belki de planladığı gibi, adem evlatları tarafından öğrenildi.