AK Parti Sözcüsü Ömer Çelik'ten MKYK sonrası önemli açıklamalar! "Bizi tehdit eden terör örgütü görürsek vururuz"

AK Parti Sözcüsü Ömer Çelik, partisinin MKYK toplantısı sonrası önemli açıklamalarda bulundu.

AK Parti Sözcüsü Ömer Çelik, partisinin MKYK toplantısı sonrası önemli açıklamalarda bulundu. Ömer Çelik'in önemli satırbaşları şu şekilde;

DÜZCE DEPREMİ

İlk andan itibaren bakanlarımız ve bütün kurumlarımız deprem bölgesindeler. Burada "nerede bu devlet" sorusu diye bir soru yok, devlet orada. Temel ihtiyaçların karşılanması konusunda bir kesiğimiz yok. Güvenlik güçlerimiz de her türlü tedbirleri aldılar. Hasarlı yapılara girilmemesi önem arz ediyor. Girilirse bizi üzebilecek olaylar meydana gelebilir. Vatandaşlarımızın manipülatif haberlere bakmayıp resmi açıklamalara bakmalarına istirham ediyoruz.

"DİYARBAKIR ANNELERİMİZİ HİÇBİR ZAMAN UNUTMUYORUZ"

İnsan hakları örgütlerinin Diyarbakır anneleri konusuna ilgi göstermemesini not ettik. Müthiş bir çifte standart var. Söz konusu PKK olunca o vahşi suskunluk maalesef devreye giriyor. Ama biz Diyarbakır annelerimizi hiçbir zaman unutmuyoruz.

"TÜRKİYE'NİN SAVUNMA HAKKINI DİKKATE ALMAMAK AHLAKSIZLIKTIR"

İstiklal Caddesi'ndeki hain saldırı sonrasında güvenlik güçlerimizin çok hızlı çalışmalar yaparak faili yakaladığını gördük. Bu Türkiye'nin güven ülkesi olduğunu bir kez daha ortaya koymuştur. Güvenlik güçlerimiz bilinen ya da bilinmeyen onlarca eylemi engelliyor. Net bir şekilde Türkiye'nin güvenli bir ülke olduğu ortaya koyulmuştur. En büyük teşekkürümüz İstiklal Caddesi sakinlerine ve esnafınadır. Teröre çok güçlü bir mesaj verdiler. Pek çok ilimizden oraya gelmiş vatandaşlarımızı da gördüm, bir kısmı gerçekten çocuklarını alarak ülkemizi teröre teslim etmeme duygusuyla gelmişti. Esnafımız başta olmak üzere oranın sakinlerine ve tüm vatandaşlarımıza şükranlarımızı sunuyoruz.

Bu hain saldırıdan sonra yapılan operasyonlar bazı çevreler tarafından orantılı olmadığı şeklinde değerlendirme yapıldı. Halbuki herhangi bir batı ülkesinde terör saldırısı yapıldığı zaman, mesela Paris'teki terör saldırısında liderler bir araya gelip yürüyüş yapmışlardı. TSK sivillerin hayatının korunması konusunda dünyada en hassas olan orduların başında gelir. Bize bu hassasiyeti hatırlatanların nasıl sivil katliamlarına imza attıkları ve hala özür dilemediklerini hepimiz biliyoruz. Terörle mücadelenin kuralı belli: Terör örgütlerinin imha edilmesi. Tabii ki ilke ve prensipleri var. Türkiye'ye geçmiş olsun demeden orantılılıktan bahsetmeleri, örtülü bir şekilde güçleri yetse terör örgütlerini himaye etmekten başka bir şey değil. Önce "Türkiye'nin kendini savunma hakkı vardır ve sonuna kadar destekliyoruz" diyeceksiniz. Türkiye'nin savunma hakkını dikkate almamak ahlaksızlıktır.

Orantılılık konusunda dünyanın en hassas ülkesi biziz. Bizim 1 yıl içerisinde karşı karşıya kaldığımız terör eyleminin yüzde 1'le karşı karşıya kalanların yasaları nasıl değiştirdiklerini, hukuku nasıl zorladıklarını biliyoruz. Bir terör var, bir de terör siyaseti var. Mesela operasyon yaptığımız için Gaziantep'e roket atılıyormuş... Burada suçlanması gereken terör örgütüdür. O zaman dünyada hiçbir devlet terörle mücadele etmesin, bunu mu söylemek istiyorsunuz? "Bu bir savaş politikasıdır" diyorlar, bakın bu bir terör dilidir arkadaşlar. Çünkü savaş iki meşru devlet arasında olur. Savaş dediğin zaman terör ile ülkemiz aynı meşruiyete sahipmiş gibi bir alt yazı olur. Son yaşananlar Türkiye'nin terörle mücadelesinin ne kadar haklı ve meşru olduğunu bir kere daha göstermiştir.

KKTC MESELESİ

KKTC'ni Türk Devletleri Teşkilatı'na gözlemci olarak kabul edilmesi, Türk devletlerine AB başta olmak üzere bazı ülkelerin attıkları adımdan dolayı tehdit gibi mektuplar yazıp bu şekilde açıklamalar yapmalarını tamamen reddediyoruz. İkiye bölünmüş adayı tek temsilcisi Güney Kıbrıs olarak AB'ye alıyorsunuz. Herkesin şunu bilmesi gerekir; bedeli ne olursa olsun bu adada 2 eşit toplum var ve KKTC egemen bir devlet, Kıbrıs Türk davası haklı bir dava. Türkiye Cumhuriyeti sonuna kadar KKTC'ye destek verecektir. Bu hepimizin davasıdır.

Türk Devletleri Teşkilatları'na gözlemci üyelik sonrası yapılan tehditler utanç vericidir. Gelinen nokta KKTC ve devletimiz için başarıdır. Başından sonuna bunu ısrarla takip eden, o toplantıda bunun gerçekleşmesi için büyük bir diplomatik enerji harcayan sayın Cumhurbaşkanımızın dış politikaya attığı bir imzadır. Bu tarihi imzadır, büyük bir başarıdır. Bundan sonra inşallah KKTC ile ilgili yeni gelişmeleri hep beraber göreceğiz.

Tahıl Koridoru Anlaşması da sayın Cumhurbaşkanımızın girişimleri sayesinde oldu. Bu dünyanın karşı karşıya kaldığı gıda, enerji krizini çözme konusunda Cumhurbaşkanımızın ortaya koyduğu dirayetli siyasetin kilit rol oynadığını kilit şekilde göstermektedir. Türkiye barışın teminatıdır. Türkiye güçlü bir diplomasi devletidir.

Son zamanlarda sorunlu olduğumuz devletlere sorunlarımızın giderilmesi bakımından attığımızı adımların kimleri rahatsız ettiğini görüyoruz. Hiçbir devlet hiç kimseyle tamamen sorunsuz bir ilişki yaşamıyor, tamamen sorun da yaşamıyor. Cumhurbaşkanımızın Türkiye Cumhuriyeti'nin hak ve menfaatlerinin korunması açısından attığı adımların sorunların çözülmesi çerçevesinde ortaya koyduğu bu hamlelerin bölge ve dünya barışı için son derece kıymetli olduğunu ve iyi sonuçlar doğuracağını ifade etmek isterim. Yusufeli barajında emeği geçen herkese teşekkür ediyoruz. Projeler hükümetlerimizin temel vizyonu oldu.

İSVEÇ VE FİNLANDİYA

Müttefiklerimizin şunu iyi anlaması gerek; sizin egemenliğiniz altında terör örgütleri bu şekilde faaliyet yürütebiliyorsa, bu büyük bir güvenlik zafiyetidir. Göz yumuluyorsa, ikiyüzlülüktür. Terörle mücadelede somut adımlar görmek istiyoruz. Şöyle düşünsünler; İsveç ya da Finlandiya'nın buradaki büyükelçilikleri ya da başkonsolosluklarına DEAŞ sembolünü yansıtılması onlar için ne ifade eder? Esas mesele şu; söz verip de tutmayan çok müttefik ve batı ülkesi gördük.

"BİZİ TEHDİT EDEN TERÖR ÖRGÜTÜ GÖRÜRSEK VURURUZ"

Biz NATO'nun genişlemesini destekliyoruz. NATO'dan ayrıldıktan sonra NATO'ya dönüşüne izin verdiğimiz Yunanistan FETÖ'den PKK'yı fiilen desteklediği ülke durumunda. Suriye'de hangi müttefiklerimizin terör örgütüne destek verdiğini, eğitim verdiğini biliyoruz. Hangi müttefikimizin ülkesine bağlı çimento fabrikasının gidip, orada karargah yaptığını biliyoruz. Bu yasal düzenlemeler yeterli olmadığı müddetçe evet dememiz söz konusu olmaz.

Beyaz Saray açıklaması daha doğru açıklama. Türkiye'nin kendini savunma ve terörle mücadele hakkı var. Pentagon açıklamasında, bizim askeri operasyonlarımızın kendilerini tehlikeye attığını söylüyorlar. Böyle bir şey sözkonusu olamaz. Operasyonlarımız terör örgütünün sözde karargahlarına noktasal operasyondur. Siz buralara yakın yerlerde ne yapıyorsunuz? Nihayetinde ABD, NATO'da müttefiğimiz. Bu kadar yakınsanız terör örgütlerine, bir NATO müttefiği olarak terör örgütlerini sizin orada bertaraf etmeniz lazım.

Bu kadar yakın olduğunuz yerden Karkamış'a roket atılıyor, öğretmenimiz şehit oluyor. O zaman bunu niye engellemiyorsunuz. Bu biz karışmıyoruz, destek veriyoruz itirafıdır. Sizin müdahale etmemeniz bizim güvenliğimizi tehlikeye atıyor. Türkiye sınırının güvenli olduğuna emin olmak istiyoruz diyorlar. Bundan neyi kast ediyor; biz terör örgütlerine karşı operasyon yaptığımızda Türkiye sınırını kendi güvenliği açısından tehdit olarak görüyor. Böylesine müttefiklik pratiğiyle bağdaşmayan bir açıklama olur mu?

Kim ne derse desin, bizi tehdit eden terör örgütü görürsek vururuz. Müttefiklerimizden beklentimiz şudur; Türkiye'nin egemenliğine saygı duymaları gerekir.

TERÖR ÖRGÜTÜ HAKKINDA AÇIKLAMA YAPAN BAROLAR

Barolar hukuk kurumlarıdır. Hukukun üstünlüğüne dönük bir hassasiyet beklersiniz onlardan. PKK, anayasal düzenimizi ortadan kaldırmaya çalışıyor. Bu barolar hukuk çok iyi bilmesi gerekirken tutup bir açıklama yapıyorlar, operasyonlarımıza savaş politikası deyip sonra barışa çağırıyorlar. Barış ne? Bu aslında hukukun ortadan kaldırılmasına yardım ve yataklık yapmaktır. Adında baro olanların terörün kavram ve literatürlerini kullanarak açıklama yapması son derece vahimdir.

KILIÇDAROĞLU'NUN VİZYON BELGESİ

Kılıçdaroğlu'nun gerçek bir vizyon belgesi açıklamasını arzu ederiz. Yeni sorunlar ve meydan okumalar var. Bunlara karşı siyasetin nasıl çözüm üreteceği konusunda yarışmak istiyoruz biz. CHP tarihi boyunca ne yaptı, toplumun taleplerinin vesayet altında budanması temelinde bir anlayış geliştirdi. İçinde ne olacağını göreceğiz. Siyasetin vizyon düzeyinde yarışması toplumumuza karşı ödevimizdir.

"TÜRKİYE ALEYHİNE YAPTIĞI FAALİYETLERİ KAYDEDİYORUZ"

Yunanistan Dışişleri Bakanı'nın son düştüğü durum, diplomasi, dış politika tarihinde böylesine zavallı duruma çok az düştüğünü gördük. En son Libya'ya gitti. Uçaktan inecek iken, Libya Dışişleri Bakanı'nın orada olduğunu öğrenince, havaalanında uçaktan inmedi. Çocukça tavırla, uçağın kapısını kapattı, havalandı. Tekrar Bingazi tarafına gitmek için iniş izni istedi. Libya hükümeti iniş izni vermedi.

Bunun üzerine Malta'ya gitti, uçağın sinyalini kapatarak, Libya'nın egemenlik haklarını çiğneyerek Bingazi'ye gitti. Böyle saçma sapan hareket edilebilir, ne kadar zavallıca tutum. Tek motivasyonları Türkiye aleyhine ne iş yaparız. Akdeniz'deki anlaşmayı berhava etmek üzere, BM'yi meşru hükümetini yıkmaya çalışan öbür güçlere destek vermek için gitti.

Kendi aramızda şöyle espri yapmıştık. Cumhurbaşkanımızın Mısır'la görüşmesi gerçekleşince, Dendias oraya gider dedik. Türkiye'nin aleyhine hangi imzayı atarız diye bir motivasyon içinde oldukları için. Türkiye ile Mısır ilişkilerinde Doğu Akdeniz'de birtakım adımların boşa çıkmasından korkarak bunu yapıyor. Bu bir devletin dış politikası değil; bu bir çadır dış politikasıdır. Türkiye ve Erdoğan karşıtlığına konumlanmış bir şey bu.

Herkes biliyor ki, Avrupa'nın şımarık çocuğu, Avrupa'nın başına da bela. Birtakım kültür kodları yüzünden bunları idare ediyor. Türkiye aleyhine kimin peşine giderseniz gidin bir faydası olmayacaktır. Yunanistan'ın zor zamanlarında, ekonomik kriz yaşadılar, doğal afetler yaşadılar, Türkiye bunu istismar etmedi. Türkiye aleyhine yaptığı faaliyetleri hepsini not ediyoruz.

Türkiye'nin başka ülkelerle ilişkisini geliştirmesinin ardından yine o ülkelere gideceklerse, Türkiye'nin halihazırda verimli ilişki olan ülkelere gidilecekse, öyle adımlar atacağız ki, Miçotakis ile Dendias havada dolaşmaktan yere inemeyecekler.

ÖSYM SINAVLARI VE SEÇİM

Biz sevgili öğrencilerimizin hiçbir sınavını seçim takvimine denk getirmeyiz, ÖSYM bununla ilgili çalışma yapıyor. Seçim tarihinin değişmesi gibi bir durum yok. Prensip olarak seçim takvimiyle sınav takvimi üst üste gelmez.

EYT'de son aşamaya gelindi. Zaten acil gündemlerden bir tanesi ve hemen hemen tamamlanmak üzere.

İlk yorum yazan siz olun

Gündem Haberleri