AK Parti Sözcüsü ve Genel Başkan Yardımcısı Ömer Çelik, partinin genel merkezinde düzenlenen basın toplantısında gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu. Çelik, İstanbul'da karla mücadelede yaşananları ve İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu'nun kar yağışının etkisini artırdığı süreçte bir balıkçıda Birleşik Krallık Büyükelçisi Dominick Chilcott ile bir araya gelmesine ilişkin değerlendirmelerde bulundu.
Ömer Çelik'in konuşmasından öne çıkanlar şöyle:
"Doğrusunu söylemek gerekirse, siyasi hayatımıza negatif olarak geçecek bir dönem yaşanıyor. Afet dönemleri olağanüstü koordinasyon gereken dönemler. Bu dönemlerde aksaklıklar yaşanabilir. Ne kadar güçlü tedbir alırsanız alın istediğiniz anda bunu belli bir sonuca ulaştıramamanız söz konusu olabilir.
Türkiye'nin afetle mücadele kapasitesi, belediyenin deneyimleri bakımından bir ölçü ortaya konulduğunda gereken tedbirleri alıp almadığınız ortaya çıkar.
"BÜYÜK BİR YÖNETİM ZAAFI ORTAYA ÇIKARDIĞI GÖRÜLDÜ"
Bütün bunlar olurken İstanbul Belediyesi'nin hiçbir şekilde bir hazırlığının olmadığının, koordinasyon içerisinde davranmadığının, büyük bir yönetim zaafı ortaya çıkardığı görüldü.
Bütün bunların sebebi nedir diye kamuoyuna açıklama yapmak yerine suçlayıcı, yönetim felaketinin üstünü örtmeye çalışan bir yaklaşım var.
Pazartesi gününden beri etkisini sürdüren kar yağışı İstanbul'da geçmiş zamanlarda da yoğun şekilde yaşandı.
"İBB HERKESİ TEDBİRE ÇAĞIRIRKEN, BİR TEK KENDİSİ TEDBİR ALMAMIŞ"
17 Ocak günü Meteoroloji karşılaşılacak tabloları bir uyarı niteliğinde herkesle paylaştı. Bu AKOM tarafından da paylaşıldı. İBB herkesi tedbire çağırırken, bir tek kendisi tedbir almamış.
Binlerce vatandaşımızın yolda kaldığı, herkesin perişan olduğu bir tablo belediye yönetiminin sorumluluk alanı içinde oldu.
İstanbul'da yüzbinlerce insan mahsur kalırken toplu taşıma araçlarına zincir takılmadığı görüldü.
"OLAN BİTENE TEPKİ GÖSTEREN VATANDAŞLARA TROL DENEREK BİR KAMPANYA YÜRÜTÜLÜYOR"
Kar temizleme araçlarının zincirsiz şekilde nasıl savrulduğu, bu araçların herhangi bir şekilde zincir takılamadığı için kendisinin kriz haline geldiği görüldü. Bir tanesinin belediye başkanının bir restoranda yemek yemesine eşlik ediyor, oradaki yolu açmak için seferber ediliyor.
İlk andan itibaren bu yönetim zaafını kimin üzerine nasıl yıkarız gibisinden bir kampanyayla karşı karşıya kaldık. Belediye yetkilisinin yurtdışında olduğu görülüyor. Olan bitene tepki gösteren vatandaşlara trol denerek bir kampanya yürütülüyor.
"BELEDİYENİN KURUMSAL HAFIZASI ORTADAN KALDIRILMIŞ"
CHP yönetiminin yapması gereken olaya el koymaktı. CHP yönetiminin belediye başkanlarının nerede olduğundan, belediyenin hangi tedbirleri aldığından haberi yok. 2017'de daha yoğun kar yağışı ile karşılaşıldı. O zamanki tedbirler ile şimdikine bakıyorsunuz, sanırsınız belediyenin kurumsal hafızası ortadan kaldırılmış.
"PERVASIZ SALDIRILARLA YÖNETİLEN BİR TABLO"
Bu sefer yağan kar 80-85 cm. 2017'de 136 bin ton tuz, 539 ton solüsyon kullanılmış. Bugün açıklanan rakamlara göre 55 bin ton tuz dökülerek kriz karşısında açık bir zaafiyet ortaya konmuş. Sürekli kul hakkı, ehliyet diyorlar. Koskoca belediyenin bu hale nasıl getirildiğini iyi değerlendirmek gerekir. Tamamen suçlama ile yönetilen, pervasız saldırılarla yönetilen bir tablo...
Bundan önceki krizlere müdahale açısından baktığınızda Meteoroloji'den uyarıyı aldığında hangi caddelerin, ana arterlerin tutulacağını tespit ederek bunlara yönelik tedbir alır. Krize dönük yol haritasından uzak tablo var.
"ÖZÜR DİLEYENLER OLDU, AYNI PİŞKİNLİĞİ SÜRDÜRENLER OLDU"
Bir koordinasyonun olmadığı gözüküyor. Yine bu tür krizlerde kilit noktalara mobil araçlar, büfeler yerleştirilir. Çekiciler konulur. Krize müdahale etmesi gereken araçların en büyük kriz sebebi olduğu tablo ortaya çıktı. Yüzbinlerce İstanbullu sokaklarda perişan olmuşken bir belediye başkanının saatlerini restoranda geçirmesi kriz yönetimi tarafından zaaf oluşturur. Siyasi tartışmanın sebebi olur. Yapılacak olan doğru düzgün bir bilgilendirmedir. Bu bilgilendirmeyi yapacak olan personelinizin yurtdışında olması, bu bilgilendirmeyi yurtdışından yapacaksınız. Hem de buna tepki gösterenleri trol diye suçlayacaksınız. Saatlerce açıklama yapmıyor, sonra bu görüntüler ortaya çıkıyor. Sonra bir seferberlik halinde bu görüntüler eskiydi diyorlar. Tepki gösterenleri ağır bir şekilde suçluyorlar. Tepki gösterenlerin 'bu doğru değil, kriz merkezinde olmalı' diyen kişileri suçluyorlar. Bu kişilerin söylediği doğru çıktı. CHP cephesinde seferberlik halinde tweet'lerin silinmesi, oldu. Özür dileyenler oldu, aynı pişkinliği sürdürenler oldu.
Böyle bir kriz zamanında kendi parti içi iletişimini bile koordine edemeyen bir parti söz konusu. İlk andan itibaren deneyime sahip AK Partili ilçe belediyeleri hemen krize müdahale yöntemlerini sosyal medyadan paylaştılar. Evde kalmış vatandaşlarımıza sıcak çorba, çay ikram edebilmek için belediye binalarını açtılar, koordinatlarını verdiler. 24 saat uyumaksızın bu krizin yönetiminde aktif rol aldılar.
Sonuçta ne oldu o kişilerin dedikleri doğru çıktı. Seferberlik halinde yalanlama yapan CHP'liler bu sefer seferberlik halinde tweetlerini silmeye başladı.
Cumhurbaşkanımız olayın ilk anından itibaren İçişleri ve Ulaştırma bakanımızı İstanbul'a gönderdi. Yine başka bir yalan söyleniyor. Belediyenin sorumluluk sahasındaki alanlar kilitlenmişken Ulaştırma Bakanlığı'nın ve diğer unsurların kendi faaliyet alanındaki arterlerin açılmadığına dair şeyler söyleniyor. Tabi ki bu afette tıkanmalar oldu. Önemli olan açık şekilde bilgilendirilmesidir. İstanbul çevresinde Bakanlığımıza bağlı 867 km'lik yol ağı vardı, 23 km'si kapanmıştı, 18 saat içinde açıldı. Afetlerde belediyelerin de elinden gelen tüm imkanları kullansa da günlerce açamadığı yerler olur, bu afetin boyutuna göre değişebilir. Önemli olan burada kriz yönetiminiz var mı? Sıkıntıya düşecek vatandaşlara sahip çıkmak için yol ve eylem planınız var mıdır? Hem İBB'nin müdahale planı yok, çıkarsınız şu zaaflar yaşandı dersiniz, onun yerine suçlama kampanyasına dönüştürülüyor. CHP Genel Merkezi'nin seferberliği ile oluyor. Krizin ortasında restoranda saatlerini harcıyor muydu belediye başkanı, kimse bunu bilmiyor.
Geçmişte İstanbul'da yaşanan krizlerde Türkiye'yi dış dünyaya küçük düşürmek için kampanya başlatanlar vardı. Hepsi yok oldu. Krizi yönetmekle görevliyken en kıymetli dakikaların olduğu dönemde böylesi bir yönetim boşluğunun olmasıdır. Belediye otobüslerine zincir takmamaktan tutun da kar temizleme makinelerine zincir takmamaya, kar temizleme makinelerinden bir tanesini restoranda yemek yediğiniz süre boyunca nöbet tutması, kişisel faaliyete hizmet ettirmenize yönelik beceriksizlik.
"BU ÇİRKİN KAMPANYAYA AK PARTİ GENEL MERKEZİ'NDEN CEVAP VERMEK DURUMUNDAYIZ"
En önemli konulardan biri CHP yönetiminin biraz ciddi olmasıdır. Tablo ortaya çıktı, vatandaşlarımızı suçlamaya devam ettiler. 'Siyasi tartışmayı bırakalım, İstanbullunun sorunu ile uğraşalım' Evet. Sorunun çözülmesi için ilk andan itibaren bütün birimlerimiz sahada. Bir tek bir kurum yok, hazırlığını yapmamış. Topyekûn suçlama kampanyasına girince mesele siyasi tartışma meselesi haline geliyor. Bu çirkin kampanyaya AK Parti Genel Merkezi'nden cevap vermek durumundayız. Kendi genel başkanından başkan yardımcısına kadar hiç kimsenin belediye başkanının nerede olduğunu bilmemesi olayın vahametini gösteriyor. İstanbullu yalnız değildir.
Yönetim zaafı ortaya çıkınca 'Ben tepkileri önemsemiyorum' demek de sorumsuzluktur. İnsanların evlerine doğru kayan kar temizleme araçları bu zararı ortaya çıkarıyor. Her krizde yok olan bir tablo ile karşı karşıyayız. 15 Temmuz'da genel başkanları, kriz döneminde belediye başkanları yok olur.
"SEÇİMLERİN ÜZERİNDEN BU KADAR ZAMAN GEÇTİ, HERKES İŞİNİ YAPSIN"
İBB Türkiye'nin en kıymetli kurumlarından biridir, büyük bir kurumsal hafızaya sahiptir. Bir sürü insan işten atıldı, yönetim düzeyinde de ehil kadrolar gitti. Şu andaki kadroların krize müdahalede deneyimsiz olduğunu gördük. Bir afeti bir günde durduramazsınız, ama insanlar şuna bakarlar; Ciddi kriz yönetimi hazırlığınız var mı, bilgileri vatandaşla medeni ve makul bir dille paylaşıyor musunuz? Selde müdahale etmedin yönetim zaafı var, 'siyasi rövanş' derler. Seçimlerin üzerinden bu kadar zaman geçti, herkes işini yapsın. Bırakın Cumhurbaşkanımızın belediye başkanlığından itibaren geliştirilen kapasite ortadan kalkmış gözüküyor. Bunu vatandaşa zarar veren tarafı olmasa dersiniz ki 'ne halleri varsa görsünler'. Ama öyle olmuyor. Burası kamu kurumu. Siyasi tartışmaların merkezinde olması doğaldır. 2017'de daha yoğun kar yağdığı halde daha çok tuz ve solüsyon atılarak, mobil araçlarla çekicilerle önceden yerleştirilmesiyle kriz başladığı andan itibaren müdahale edilerek en az zarar çıkacak şekilde kriz yönetme anlayışı söz konusudur.
Dün 'belediye başkanının görüntüleri eskidir' diye kampanya başlattılar, sonra da tweet silme kampanyası başlattılar. Şimdi maalesef İBB partizanca beyin yıkama faaliyetine tutulmuş gibi krizler karşısında felç yaşayan duruma dönüşmüş durumda.
Belediye başkanı bunları çok büyük dünya diplomasisini etkileyen buluşmalar gibi sunuyor. AK Parti merkezini neredeyse her gün 5-10 büyükelçi gelir ziyaret eder. Toplantıyı iptal ettiğinizde bunu anlayabilecek insanlar ama bu o kadar büyük mesele haline getiriliyor ki... Önce işinizi yaparsınız. Son derece rutin şeyleri böyle olağanüstü şeyler gibi sunup... Bir kriz zamanında böyle bir görüşme yapılmaz, karşı tarafa bildirdiğinizde makul karşılanabilecek bir durumdur.
İMAMOĞLU'NUN GÖRÜNTÜLERİNİN PAYLAŞILMASI
(İmamoğlu'nun 'görüntüler devlet imkanları kullanılarak servis edildi' iddiası...) Kendi takibini kendisi yapar. Herkesin gittiği, İstanbul'da bilinen bir restoran. Muhtemelen orada başkaları da var. İddia ettiği gibi midir, bir sürü insanın girip çıktığı bir yer.
Medeni ve makul paylaşımlar yapmak yerine İletişimden Sorumlu görevli vatandaşa saldırır. Basit bir şey. Bu krize elinizdeki imkanlarla ne için müdahale edemediniz? Müdahale rakamlarınız niçin aşağıda durdu? Kriz yönetimi zaaflarını neyle izah ediyorsunuz?
FAZIL SAY'IN EKREM İMAMOĞLU'NA DESTEK OLAN PAYLAŞIMI
Bir sanatçının böyle bir kriz zamanında vatandaşımız sıkıntıyı çekerken böyle bir üslupla konuşmasını doğru bulmam. Kendi sanatçı arkadaşları sosyal medyadan yayın yaptılar. Sıkıntı varken de ironi yapmaya çalışsa bile yetenekli ve nitelikli bir ironi olmamış. Dalga geçmek doğru bir şey değil. Böyle dediğinizde hemen bize 'siz bu sanatçıyı hedef aldınız' deniyor ama vatandaşlar hedef alınıyor. Devlet Bahçeli ile ilgili ifade çirkin bir ifade. Vatandaşlarımızın mağduriyetlerine niçin böyle niteliksiz ironi ile yaklaşır?
Bu kadar vatandaşımızın sıkıntı çektiği ortamda bu şekildeki yaklaşım doğru olmamıştır. Şahıslara yönelik çirkin yaklaşımlar söz konusu oluyor. İnsani duyarlılıkla da bağdaşmayan bir yaklaşım oluyor. Salvador Dali meselesini de başka bir bağlamda ele alırız."