Kur’an-ı Kerim insanları aklını kullanarak evren ve yaratıklar üzerinde düşünmek suretiyle Allah’ın birliğini ikrar etmeye çağırır. Kur’an’da şöyle buyrulur: “De ki: “O, Allah’tır, bir tektir. ” “Allah Samed’dir. (Her şey O’na muhtaçtır, o, hiçbir şeye muhtaç değildir. ) ” “Ondan çocuk olmamıştır (Kimsenin babası değildir). Kendisi de doğmamıştır (kimsenin çocuğu değildir). ” “Hiçbir şey O’na denk ve benzer değildir. ” (İhlâs, 112/1-4). “ (Allah) göklerin, yerin ve bu ikisi arasındakilerin Rabbidir.” (Meryem, 19/65) “Hiçbir şey onun benzeri değildir.” (Şûrâ, 42/11) Bu âyetler ve Kur’an’da Allah’ın birliğini ve birliğinin mahiyetini açıklayan daha birçok âyete göre Allah’ın bir olması, O’nun hiçbir şeye muhtaç olmaması, her şeyin ona muhtaç olması, zatının doğmak ve doğurmak gibi bir sebebe dayanmaması, zat ve sıfatlarında kemâl sahibi olması, yaratıklar içerisinde eşi ve benzerinin bulunmaması anlamına gelir.
Evrendeki her şey cins, nevi ve türler olma açısından birbirinin benzeri iken eşi, ortağı ve benzeri olmayan Yüce Allah her şeyden münezzehtir. Demek ki Kur’an’a göre Allah’ın birliği, mahiyeti itibarıyla kendine özgü bir tekliktir.
Kur’an’da Allah’ın vahdaniyeti ve diğer sıfatları konusunda zikredilen nakli deliller aynı zamanda akli delilleri de içerir. Bu şu âyette açıkça görülmektedir:
“Eğer yerde ve gökte Allah’tan başka ilahlar olsaydı kesinlikle ikisinin de düzeni bozulurdu. Demek ki, Arş’ın Rabbi Allah onların nitelemelerinden uzaktır, yücedir. ” (Enbiya, 21/22) Bu âyet iki ilâhın varlığını ya da ilahlıkta müşterekliği/ortaklığı kabul etmenin aklen muhal/imkânsız olduğunu ifade eder. Öyleyse Yüce Allah’ı bu türden nitelendirmelerden tenzih etmek gerekir. O bütün fiillerinde mutlak güç ve irade sahibi olan tek ilahtır. Bu bakımdan kâinatın ve kâinatta meydana gelen olayların yaratılmasında birden fazla ilâhın müdahil olduğunu varsaymak batıldır. Zira bu durum evrenin fesadını gerektirir.
Kaynak: Diyanet İşleri Başkanlığı