Ahmet Hakan'ın Tarafsız Bölge programına katılan Bilim Kurulu üyesi Prof. Dr. Ateş Kara'nın antikor açıklaması sonrası konuya ilişkin arama yapılmaya başlandı. Peki Antikor nedir? | Ne işe yarar? | Antikor oluşturmak ne demek? İşte ayrıntılar..
ANTİKOR NEDİR?
Antikor (antibody) veya immünglobulin; doğada bulunan maddelerin veya canlılara ait hücrelerin üzerinde bulunan ve vücudumuz tarafından tanınan antijen ismindeki biyolojik maddeleri tanıyıp bağlanabilen karmaşık moleküllerdir. Buna göre, her bir antikor kendisiyle uyumlu bir antijene sahiptir ve sadece onu tanıyabilir. Başka bir deyişle, her bir antijene karşı ayrı ayrı antikor üretilir. Bu anlamda, vücudumuz doğada bulunan hemen her biyolojik maddeye karşı antikor üretebilme kapasitesine sahiptir.
Antikor üretimi oldukça karmaşık bir süreçtir. Çok çeşitli bağışlık hücreleri ve düzenleme mekanizmalarının kontrolü altında gerçekleşir. Buna göre, bağışlık sistemimiz bebeklikten itibaren gelişme süreci boyunca, vücuttaki tüm antijenleri öğrenir ve bunlara karşı bağışıklık yanıtı geliştirmez. Bunların dışında vücuda giren yabancı bir molekül ise hemen bağışlık sisteminin ön hattında yer alan makrofaj isimli hücreleri harekete geçirir. Antijenler, makrofajlar tarafından özel bir şekilde işlenen bu moleküllerden ayrıştırılır ve lenfositlere sunulur. Lenfositler ise antijene uyumlu olan bir antikor üretimini başlatarak vücuttaki yabancı moleküllerin antikorlarla bağlanmasını ve atılmasını temin eder.
Vücudumuzda tespit edilen 5 farklı antikor çeşidi bulunur. Bunlar immünglobulin (Ig) olarak isimlendirilir ve şekil ile fonksiyon bakımında ayrılır. Sırasıyla IgG, IgA, IgM, IgD ve IgE olarak isimlendirilir.IgG kanda ve dokularda en fazla miktarda bulunan; anne sütüne ve anne karnındaki bebeğe geçebilen; hastalıklara karşı kalıcı bağışıklığı sağlayan antikor çeşididir. Aşı sonrası kanda yükselmesi beklenen antikor çeşidi IgG’dir. Aynı şekilde serum tedavisinde verilen antikordur.
IgA özellikle solunum yolları ile ağız ve sindirim sisteminin duvarlarında birikerek; dışarısı ile doğrudan temaslı bu dokularda zararlı etmenlerin vücuda girmesini önler.
IgM; zararlı etmenle ilk karşılaşma durumunda hızlıca üretilerek bağışıklık yanıtının oluşmasını sağlayan antikordur.
IgD; antikor üretimiyle görevli B lenfositlerin temel bileşenlerindendir.
IgE; parazit enfeksiyonlarına özel olarak üretilir. Bunun yanında, alerji yanıtının oluşmasından sorumlu temel antikor IgE’dir.
ANTİKOR NE İŞE YARAR?
Vücudumuz doğal ve kazanılmış olmak üzere iki farklı bağışlılık sisteminden oluşur. Doğal bağışıklık elemanları; vücuda zarar verebilecek etmenlere karşı genel bir yanıt oluşturur ve benzer etmenlerle karşılaşıldığında aynı yanıtlarla karşılık verir. Bununla birlikte, kazanılmış bağışıklığın elemanları yabancı etmenlere karşı ayrıntılı analiz yaparak bir bağışıklık hafızası oluşturur. Bu sayede, benzer etmenler yeniden vücuda girdiğinde; kazanılmış bağışıklık önceden bildiği etmene daha etkili ve güçlü bir yanıt vererek vücudu korur. İşte antikorlar, kazanılmış bağışıklığı oluşturan faktörlerden biridir.
Kazanılmış bağışıklık sayesinde kişiler bazı hastalıklara sadece bir kez yakalanabilir veya belirli hastalıklarda geçici süre dayanıklılık kazanır. Benzer şekilde bu sistem sayesinde çeşitli hastalıklara karşı aşı geliştirilebilir. Zira; antikor üretimi sayesinde, zararlı etmenlerin ikinci kez vücuda girmesi durumunda etmenler antikorlar tarafından imha edilir. Aşı geliştirme çalışmalarının nihai amacı da; zayıflatılmış mikroorganizmaların veya etmenlerin antijenler sayesinde, hastalık oluşturmadan vücutta antikor üretimini tetiklemektir.
Antikorların vücutta üstlendiği görevler şu şekilde özetlenebilir:
Antikorlar yardımıyla vücuttaki bağışıklık hücreleri, zararlı maddelere kolaylıkla bağlanarak onları imha edebilir veya uzaklaştırabilir.
Antikorlar antijenleri çepeçevre sararak zararlı maddelerin veya mikroorganizmaların etki göstermesine mani olur.
Kompleman sistemi gibi bağışıklık sisteminin hücre dışı elemanları antikorlar sayesinde mikroorganizmaların üzerine yapışarak öldürülmelerini sağlar.
IgA gibi özel antikor türevleri; ağız, mide-bağırsak duvarları, solunum yolları gibi dokularda yerleşerek zararlı etkenlerin daha vücuda girmeden tutulmasını ve atılmasını sağlar.
Gebelikte annenin ürettiği antikorlar; plasenta yoluyla bebeğin dolaşım sistemine geçerek; henüz bebekte gelişmeyen bağışıklık sistemi yerine hastalıklara karşı bebeği korur.
Gebeliktekine benzer şekilde, doğum sonrası anne sütü ile beslenen bebekler; anne sütüne geçen koruyucu antikorlar sayesinde; emzirme dönemi boyunca hastalıklara karşı korunur.
Hastalıklar ve Antikor İlişkisi
Antikorlar bağışıklık sisteminin hastalıklarla mücadele etmesinde önemli silahlarından biridir. Özellikle viral, bakteriyel ve paraziter enfeksiyonlarla mücadelede vücudun etkili bir şekilde, mikroorganizmalardan temizlenebilmesi doğru ve yeterli antikor cevabına bağlıdır. Buna paralel olarak, bağışıklık sisteminin antikor üretimini etkileyen çeşitli yetmezlik ve hastalıklarında; yeterli antikor üretilemediği için hastalıklara yatkınlık meydana gelir. Aynı şekilde, HIV enfeksiyonunun son evresi kabul edilen AIDS hastalığında da, antikor üretimi ciddi oranda bozulur ve bu durum fırsatçı enfeksiyonların gelişimine zemin hazırlar.
Bunların yanında, antikor üretiminin kendisi de doğrudan hastalık meydana getirebilir. Çeşitli koşullarda, vücudun yabancı maddelere karşı ürettiği antikorlar; antijenik benzerlik nedeniyle vücudun kendi antijenlerine bağlanabilir ve bu durum hastalık meydana getirebilir. Örneğin, boğaz enfeksiyonuna neden olan bazı bakterilerin antijenlerine karşı gelişen antikorlar, kalp hücrelerine veya böbrek hücrelerine bağlanabildiğinden; kişilerde boğaz enfeksiyonundan birkaç hafta sonra kalp problemleri veya böbrek sorunları oluşabilir.
Bir diğer sorun ise; vücudun sağlıklı gelişimi esnasında; vücudun kendi antijenlerini öğrenmekle yükümlü bağışıklık sisteminin, bu fonksiyonunu icra etmede problem yaşamasıdır. Buna göre, bazı hücreler vücudun kendi antijenlerini tehdit olarak algılayabilir ve vücudun kendisine antikor üretebilir. Otoimmün hastalık olarak da bilinen bu durumda, vücut kendisiyle savaş halindedir. Özellikle günümüzde sıklığı giderek artan eklem romatizması, Tip 1 diyabet, multipl skleroz, iltihaplı bağırsak hastalıkları gibi sağlık sorunları bu şekilde ortaya çıkar.
Bazı hastalıklar nedeniyle ise bağışıklık sistemi çok miktarda ve rastgele antikor üretiminde bulunur. Bunun sonucu olarak, fazla antikor yükü böbrek tarafından dışarı atılmaya çalışılır. Nihayetinde, böbrek yollarında tıkanma ve protein kaybı sonucunda vücutta böbrek hastalıkları ortaya çıkabilir.
Antikorların vücutta icra ettiği görevlerinin yanında tıpta çeşitli kullanım alanları bulunur. Bunlar şu şekilde özetlenebilir:
Tanı amacıyla çeşitli hastalıkların kan tetkiklerinde antikorlardan faydalanılır. Antikorlar deney tüplerine yerleştirilerek kandaki özel maddelerin izolasyonuna ve tespitine yardımcı olur. Kan tetkiklerinin önemli bir kısmı bu yolla yapılır.
Benzer şekilde çeşitli hastalıklarda vücutta yükselen antikor çeşitleri ve miktarı kan tetkikleri vasıtasıyla ölçülerek hastalık tanı ve takibi yapılır. Bunun içerisinde; hepatit tanısı ve takibi; enfeksiyonlar; çölyak, eklem romatizması veya lupus gibi otoimmün hastalıklar; bazı kanserlerin tiplendirilmesi ve takibi yer alır.
Vücuttaki antikor yanıtına göre hastalığın hala aktif olup olmadığı, geçirilip geçirilmediği veya bağışıklık yanıtının tamamlanıp tamamlanmadığı tespit edilebilir. Etkenle önceden karşılaşıldığı da yine bu serolojik testlerle anlaşılabilir.
Oluşan antikor miktarına bağlı olarak vücuttaki bağışıklık yanıtının gücü ve etkisi hakkında bilgi elde edilebilir. Buna göre yüksek titrede antikor yanıtı alındığında, vücudun etkene karşı güçlü bağışıklık yanıtı oluşturduğu anlaşılır.
Vücutta oluşan antikorlar özel yöntemlerle izole edilerek serum tedavisinde kullanılabilir. Buna göre, özellikle enfeksiyon hastalıklarında, kişilerin ürettiği antikorlar saflaştırılır ve başka hastaların kanlarına serum yoluyla verilerek hastalığın tedavisine çalışılır.
Son yıllarda kullanılan başka bir tedavi yöntemi monoklonal antikorlardır. Bu antikorlar, spesifik bir antijene yönelik olarak saflaştırılan biyolojik temelli ilaçlar olup çeşitli alerjik, romatolojik, otoimmün veya kanser gibi özel hastalıkların tedavisinde kullanılır.
ANTİKOR OLUŞTURMAK NE DEMEK?
IgM (erken evre antikoru) antikoru, kişinin Covid-19 virüsü ile yakın zamanda karşılaştığını gösterir. Bu antikorlar koruyucu değildir. Çalışmalarda IgM antikorunun genellikle 7. günden itibaren tespit edilebildiği ve 21. günden itibaren kaybolduğu gösterilmiştir.
IgG (geç cevap antikoru) antikoru, Covid-19 enfeksiyonunun geç döneminde ortaya çıkar. Bağışıklık sisteminin virüse karşı yeterli yanıt verdiğini ve koruyucu antikorlar oluşturduğunu gösterir. Yapılan çalışmalar, IgG antikor üretiminin enfeksiyonun 14. günden itibaren başladığını ve kanda kalmaya devam ederek uzun süreli bağışıklık sağladığını göstermektedir.
ANTİKOR TESTİ NEDİR?
Antikorlar, bağışıklık sistemimizin vücudumuza yönelik tehditleri tanımlamasına ve ortadan kaldırmasına yardımcı olan proteinlerdir. Bağışıklık sağlanması durumunda da gelecekte de aynı virüse karşı korumasına yardımcı olur. Covid-19 pandemi yaşadığımız bugünlerde sıkça söz edilen “antikor testleri” kişinin SARS-CoV-2 virüsü ile karşılaşıp yanıt oluşturup oluşturmadığını anlamak için kanda bu protein yapıların saptanmasına yönelik testtir. “Antikor testi neden yapılır?” sorusunun yanıtı; kişinin kanında antikoru aranan hastalığı geçirip geçirmediğini belirlemektir.
KORONAVİRÜS NEDİR?
Yeni Koronavirüs Hastalığı (Covid-19), ilk olarak Çin’in Vuhan Eyaleti’nde Aralık ayının sonlarında solunum yolu belirtileri (ateş, öksürük, nefes darlığı) gelişen bir grup hastada yapılan araştırmalar sonucunda 13 Ocak 2020’de tanımlanan bir virüstür.
Salgın başlangıçta bu bölgedeki deniz ürünleri ve hayvan pazarında bulunanlarda tespit edilmiştir. Daha sonra insandan insana bulaşarak Vuhan başta olmak üzere Hubei eyaletindeki diğer şehirlere ve Çin Halk Cumhuriyeti’nin diğer eyaletlerine ve diğer dünya ülkelerine yayılmıştır.
Koronavirüsler, hayvanlarda veya insanlarda hastalığa neden olabilecek büyük bir virüs ailesidir. İnsanlarda, birkaç koronavirüsün soğuk algınlığından Orta Doğu Solunum Sendromu (MERS) ve Şiddetli Akut Solunum Sendromu (SARS) gibi daha şiddetli hastalıklara kadar solunum yolu enfeksiyonlarına neden olduğu bilinmektedir. Yeni Koronavirüs Hastalığına SAR-CoV-2 virüsü neden olur.
KORONAVİRÜS BELİRTİLERİ
Belirtisiz olgular olabileceği bildirilmekle birlikte, bunların oranı bilinmemektedir. En çok karşılaşılan belirtiler ateş, öksürük ve nefes darlığıdır. Şiddetli olgularda zatürre, ağır solunum yetmezliği, böbrek yetmezliği ve ölüm gelişebilmektedir.
NASIL BULAŞIR?
Hasta bireylerin öksürmeleri aksırmaları ile ortama saçılan damlacıkların solunması ile bulaşır. Hastaların solunum parçacıkları ile kirlenmiş yüzeylere dokunulduktan sonra ellerin yıkanmadan yüz, göz, burun veya ağıza götürülmesi ile de virüs alınabilir. Kirli ellerle göz, burun veya ağza temas etmek risklidir.
KİMLER RİSK ALTINDA?
Covid-19 enfeksiyonu ile ilgili şimdiye kadar edinilen bilgiler, bazı insanların daha fazla hastalanma ve ciddi semptomlar geliştirme riski altında olduğunu göstermiştir.
Vakaların yüzde 80'i hastalığı hafif geçirmektedir.
Vakaların yüzde 20’si hastane koşullarında tedavi edilmektedir.
Hastalık, genellikle 60 yaş ve üzerindeki kişileri daha fazla etkilemektedir.
SALGINDAN EN ÇOK ETKİLENENLER
-60 yaş üstü olanlar
-Ciddi kronik tıbbi rahatsızlıkları olan insanlar:
-Kalp hastalığı
-Hipertansiyon
-Diyabet
-Kronik solunum yolu hastalığı
-Kanser
-Sağlık çalışanları
ÇOCUKLAR RİSK ALTINDA MI?
Çocuklarda hastalık nadir ve hafif görünmektedir. Şimdiye kadar 15 yaş altı 12 çocuk Kovid-19 nedeniyle Türkiye'de hayatını kaybetmiştir.
HAMİLELER RİSK ALTINDA MI?
Covid-19 enfeksiyonu gelişen gebe kadınlarda hastalığın ciddiyeti konusunda sınırlı bilimsel kanıt vardır.
Bununla birlikte mevcut kanıtlar Covid-19 enfeksiyonu sonrası hamile kadınlar arasındaki hastalık şiddetinin, hamile olmayan yetişkin Covid-19 vakalarına benzer olduğunu ve hamilelik sırasında Covid-19 ile enfeksiyonun fetüste olumsuz bir etkisi olduğunu gösteren hiçbir veri olmadığını göstermektedir.
Şu ana kadar Covid-19'un hamilelik sırasında anneden bebeğe bulaştığına dair de bir kanıt bulunmamaktadır.
KORONAVİRÜS TESTİ NEREDE YAPILIR?
Yeni Koronavirüs tanısı için gerekli moleküler testler ülkemizde mevcuttur. Tanı testi sadece Halk Sağlığı Genel Müdürlüğü Ulusal Viroloji Referans Laboratuvarında ve belirlenmiş Halk Sağlığı Laboratuvarlarında yapılmaktadır.
KORONAVİRÜSTEN NASIL KORUNULUR?
Mümkün olduğu kadar yurtdışına yolculuk yapılmaması önerilmektedir. Yurtdışına çıkışın zorunlu olduğu durumlarda aşağıdaki kurallara dikkat edilmelidir:
Akut solunum yolu enfeksiyonlarının genel bulaşma riskini azaltmak için önerilen temel ilkeler Yeni Koronavirüs Hastalığı (Covid-19) için de geçerlidir. Bunlar;
El temizliğine dikkat edilmelidir. Eller en az 20 saniye boyunca sabun ve suyla yıkanmalı, sabun ve suyun olmadığı durumlarda alkol bazlı el antiseptiği kullanılmalıdır. Antiseptik veya antibakteriyel içeren sabun kullanmaya gerek yoktur, normal sabun yeterlidir.
-Eller yıkanmadan ağız, burun ve gözlerle temas edilmemelidir.
-Hasta insanlarla temastan kaçınmalıdır (mümkün ise en az 1 m uzakta bulunulmalı).
-Özellikle hasta insanlarla veya çevreleriyle doğrudan temas ettikten sonra eller sık sık temizlenmelidir.
-Hastaların yoğun olarak bulunması nedeniyle mümkün ise sağlık merkezlerine gidilmemeli, sağlık kuruluşuna gidilmesi gereken durumlarda diğer hastalarla temas en aza indirilmelidir.
-Öksürme veya hapşırma sırasında burun ve ağız tek kullanımlık kağıt mendil ile örtülmeli, kağıt mendilin bulunmadığı durumlarda ise dirsek içi kullanılmalı, mümkünse kalabalık yerlere girilmemeli, eğer girmek zorunda kalınıyorsa ağız ve burun kapatılmalı, tıbbi maske kullanılmalıdır.
-Çiğ veya az pişmiş hayvan ürünleri yemekten kaçınılmalıdır. İyi pişmiş yiyecekler tercih edilmelidir.
-Çiftlikler, canlı hayvan pazarları ve hayvanların kesilebileceği alanlar gibi genel enfeksiyonlar açısından yüksek riskli alanlardan kaçınılmalıdır.
-Seyahat sonrası 14 gün içinde herhangi bir solunum yolu semptomu olursa maske takılarak en yakın sağlık kuruluşuna başvurulmalı, doktora seyahat öyküsü hakkında bilgi verilmelidir.