Benim gibi ömrünü köylerde geçirenler bilirler. Köylerde, çayırları, tarlaları sulamak için arıklar açılırdı. Sonra suyun ana kaynağının önüne bir bend yapılarak, önceden hazırlanan arıklardan suyun akması sağlanırdı. Sonradan insan eliyle yapılan suyollarına arık adı verilir.
Ben tüketici davranışlarını, seçmen tercihlerini, hatta küçük ölçekli devletlerin politikalarını da bu arıklara benzetiyorum. Bu arıkların yönünü, boyutunu, debisini, menzilini belirleyenler küresel devletler ile küresel şirketlerdir. Bu arıklardan akan su ise kendi özgür iradesi ile tercihini kullandığını düşünen halktır. Modern dünyanın demokrasi ve özgürlük anlayışı ne yazık ki bundan ibarettir.
Büyük oranda hayatımızda hiç görmediğimiz, adını hiç duymadığımız kişiler tarafından yönetiliriz, düşüncelerimiz manipüle edilir, zevklerimiz belirlenir. Bilinçli ve zekice hazırlanmış propaganda teknikleri ile tüketici davranışları, seçmen davranışları yönlendirilir. Yönlendirilen istikamette, tüketicilerin, seçmenlerin ya da küçük ölçekli devletlerin hareket ederken özgürce kendilerini salıvermelerine karışılmaz.
Zira insanların kendilerini mutlu ve huzurlu hissetmeleri için kendi kararlarını kendilerinin verdiğine inanmaları gerekir. Aksi takdirde sağa sola çarpıp arıklardan sızıntıya sebep olurlar. Sızıntı zamanla büyüyerek farklı bir istikamete doğru kendine yol açabilir.
Çok değil on sene önce insanların giyim kuşamları ile bugünkü arasında çok belirgin farklar var. Aynı kişinin on yıl önce giymekten imtina ettiği kıyafetleri bugün rahatlıkla sırtında görebilirsiniz.
Yirmi yıl önce banka ve faizle iş yapmaktan kaçınan bayağı bir kişi bulabilirdiniz. Bugün nerdeyse banka ve faiz’e bulaşmamış kimseyi bulamazsınız.
Fazla geriye gitmeye gerek yok. Birkaç yıl önce Suudi Arabistan ve İsrail’i yan yana görmek hayal bile edilemiyordu. Bugün Ortadoğu’da ABD ile birlikte stratejik müttefik haline geldiler. Kuzey Kore Lideri Kim Jong Un ile ABD Başkanı Donald Trump el sıkıştı. Yakında stratejik ortak olarak birbirlerini ilan ederlerse şaşırmayın. AB ülkeleri ile ABD arasındaki sıcak ilişkilerin yerini soğuk rüzgârlar aldı.
Burada sorulması gereken soru bence şu olmalıdır. Bütün bu olup bitenler kendi mecrasında mı yürüyor? Yoksa görünmez bir el veya eller böyle mi istiyor?
Nüfusun yaklaşık yüzde doksan dokuzunun mevcut kurulu düzeni değiştirme veya bozma gibi bir düşünceye sahip olmadığı ve böyle bir gücü olmadığı aşikâr. Küresel boyutta, siyasi, ekonomik ve askeri gücü elinde bulunduran devletler ve şirketlerin asıl oyuncular olduğunu görmek lazım. Bu küresel oyuncuların politikalarını etkileyebilecek dünya ölçeğinde yüzde birlik azınlıktan ancak bahsedebiliriz.
Suyun başını tutanlarla arıkları açanlar, dünya politikalarına, halkın davranışlarına yön verenlerdir. Arıklarda yüzenler, küçük ölçekli devletler ile halkın büyük çoğunluğudur.
Bir sonraki yazımda görüşmek dileğiyle..