Avrasya bölgesinin güvenliğini sağlama konusunda önceleri "dikte edici" bir güvenlik anlayışına sahip olan Rusya Federasyon'unun batının bölgeye etkisine karşı artık "ortaklığa dayanan" bir güvenlik anlayışı ile hareket edeceğinin öngörüldüğüne dikkat çeken Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimi bölümü Dr. Öğr. Üyesi İlhami Binali Değirmencioğlu, "Bu bağlamda İran ve Türkiye ön plana çıkmaktadır. Türkiye ve İran'ın mevcut savaşta izleyecekleri politika onların gelecekte Avrasya güvenliğindeki rollerini belirleyecektir." dedi.
Beykent Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimi bölümü Dr. Öğr. Üyesi İlhami Binali Değirmencioğlu, Ermenistan'ın Azerbaycan'a gerçekleştirdiği saldırının ardından yaşanan çatışmalarla ilgili değerlendirmelerde bulundu.
Değirmencioğlu, "Ermenistan'da "Karabağ klanı" denilen bir grup yönetime hâkimdir. Devletin dış politika ve güvenliğini bu grup şekillendirmektedir." dedi ve ekledi: "Ateşkes sonrasında Azerbaycan'ın diplomasiden yana olan siyasetini bir zayıflık olan gören bu grubun kendisine olan güveni aşırı şekilde artmıştır. Karabağ'ı sözde soykırıma karşı "son kale" olarak gören bu grup sahada üstün olduğu algısını yaratarak Azerbaycan'ın topraklarını geri alma umudunu psikolojik olarak yok etmek için ateşkesi birçok kez ihlal etmiştir. 2020 yılı Temmuz ayında yapılan Tovuz saldırısı sonrası kendilerine olan güveni iyice pekişen bu grubun daha önce yaptıkları sıradan saldırılar gibi bu son saldırıda da lokal ve sınırlı hedefi olan bir saldırı gerçekleştirmeyi düşündükleri ancak hiç beklemedikleri bir karşılıkla karşı karşıya kaldıkları görülmektedir."
Değirmencioğlu şöyle devam etti;
"Türkiye 2016 yılından beri saldırı altındadır. Suriye, Akdeniz ve Adalar denizi bölgesinde ortaya çıkan gerilimler ve oluşumlar adeta Türkiye'nin çevrelendiği hissiyatını yaratmaktadır. Son olarak kuzey doğumuzda Kafkasya'da Karabağ sorunun da sıcak çatışmaya dönüşmesi ister istemez bu sorunun sorulmasını gerekli kılmaktadır. Yerel Karabağ otoriteleri ve onların etkisi altında kalan merkezi yönetimdeki siyasilerin Türkiye'nin birden fazla bölgeye angaje olmasını, stratejik bakımdan kapsamlı saldırılar için uygun bir zamanlama olarak görmüş olmaları imkân dâhilindedir. Ancak esasında son iki yıldır yaşanan bazı gelişmeler aslında Ermenistan üzerinde bir oyun oynandığına işaret etmektedir."
"PUTİN AZERBAYCAN'I ZİYARET ETTİ, ERMENİSTAN GEZİSİNİ İSE ERTELEDİ"
Güney sınırlarında batının etkinliğini artırma çabalarını ciddi bir tehdit olarak gören Rusya Federasyonu(RF), Ermenistan'da meydana gelen yönetim değişikliği sonrasında Ermenistan'ın Batı kampına kayacağına dair endişe duymaya başlamış ve Ermenistan'ı caydırmaya yönelik politika değişikliğine gitmiştir. Bu kapsamda, Rusya Federasyonu Azerbaycan ile olan ilişkilerine daha fazla önem ve Karabağ konusunda Azerbaycan tezlerini destekleyen bir görüntü vermeye başlamıştır. Bu politika değişikliğinin bir işareti olarak Rusya Federasyonu Devlet Başkanı Putin 2018 yılı Eylül ayı içerisinde Azerbaycan'ı ziyaret etmiş, Ermenistan gezisini ise ertelemiştir.
Özellikle yıllardır çözülemeyen Hazar Denizi'nin statüsü konusunda anlaşılmış olması hususu da dikkate alındığında, Karabağ sorunun çözümü konusunda kilit ülke konumunda olan Rusya Federasyonu'nun Azerbaycan'ı destekleyeceğine ve Ermenistan üzerinde baskı kuracağına yönelik bir beklenti oluşmuştur. Bu gelişmeler aslında Ermenistan'ın bölgede yalnız bırakılacağına işaret etmektedir. Azerbaycan ortaya çıkan bu stratejik durumu çok iyi değerlendirerek ve Rusya Federasyonu ile ABD'nin doğrudan müdahale etmeyeceğini ön görerek daha önceki saldırılar karşısında yapamadığını yapma fırsatı bulmuştur."
"İRAN, ERMENİSTAN'I DESTEKLEMEYE DEVAM EDERSE..."
Başta Rusya Federasyonu olmak üzere Fransa ve ABD'nin, Ermenistan'ın dış siyasetini belirlemedeki en önemli aktörlerden olduğunu belirten Değirmencioğlu, "Ermenistan için Rusya Federasyonu bir " Müslüman denizi" olarak adlandırdıkları Kafkasya'da "tarihi koruyucu" güçtür. Ayrıca Rusya Federasyonu, Ermenistan'ın kötü ekonomik koşullara rağmen ekonomik olarak ayakta kalmasını diasporayla beraber sağlayan devlettir.
Karabağ klanın Rusya Federasyonu ile ilişkileri çok kuvvetli iken batı yanlısı gözüken Paşinyan için aynı durum geçerli değildir. Bu nedenle Rusya Federasyonu, Paşinyan'ın iktidardan uzaklaşmasını kolaylaştırmak için Azerbaycan ile taktik bir dostluk geliştirmektedir. ABD ve Fransa ise içlerindeki etkin diaspora ve kültürel bağlar nedeniyle Ermenistan'ı desteklemektedirler. ABD, kendi bölgesel çıkarlarına muhalif eylemlerine rağmen Ermenistan'ı açıktan eleştirmekten imtina etmektedir. Ancak mevcut durumda, Ermenistan'ı yalnız bırakmasının İran politikasıyla ilişkili olduğu düşünülmektedir. Diğer önemli bir bölgesel aktör ise İran'dır. İran, ülkesindeki Azerbaycan Türkleri nedeniyle bir açmazdadır. Azerbaycan'ı kendi varlığına karşı bir tehdit olarak görmektedir. Azerbaycan'ın İran'ın Ermenistan yanlısı siyaseti nedeniyle İsrail ile ilişkilerini güçlendirmesi iki ülke arasında bir güvenlik ikilemi yaratmaktadır. İran'ın Ermenistan'ı desteklemeye devam etmesi kendi içinde huzursuzluklara neden olması kuvvetle muhtemeldir"
"TÜRKİYE'NİN DESTEĞİ GELECEKTE ÖNEM ARZ EDECEK"
Türkiye'nin Kafkasya güvenlik denkleminde önemli bir bölgesel aktör olduğuna da dikkat çeken Dr. Öğr. Üyesi İlhami Binali Değirmencioğlu, "Türkiye'nin Azerbaycan'a olan desteğinin şiddet ve niteliği gelecekte Orta Asya Türk devletleri ile olan ilişkilerinde büyük önem arz edecektir. Türkiye kararlı bir şekilde Azerbaycan'ın yanında olmaya devam etmelidir. Önceleri Avrasya bölgesinin güvenliğini sağlama konusunda "dikte edici" bir güvenlik anlayışına sahip olan Rusya'nın batının bölgeye etkisine karşı artık "ortaklığa dayanan" bir güvenlik anlayışı ile hareket edeceği öngörülmektedir. Bu bağlamda İran ve Türkiye ön plana çıkmaktadır. Türkiye ve İran'ın mevcut savaşta izleyecekleri politika onların gelecekte Avrasya güvenliğindeki rollerini belirleyecektir." şeklinde konuştu.