“Aydın” der ki; ‘…arkandaki o bazıları(!) yok mu?’

Bülent Aydın

Lider, bazen de en arkalardan olayları seyredip yönlendirebilendir!

Tıpkı kurtlarda olduğu gibi…

Kültür ve medeniyetleriyle cihana hâkim olan ‘kadim bir geleneğe sahip milletin’ liderine de yakışan bu olsa gerek.

Köklü/güçlü bir devlet yapısına sahip olmak elbette ki, adalet, ahlak ve hoşgörüye dayalı…

Hatta ve dahi disiplinli, ilme ve bilme saygılı bir anlayıştan da geçer.

Devlet kurmak ve yönetmek genlerinde var olan bir milletin liderine de bu uyar.

Örgütlenme/teşkilatlanma ve yönetme ‘yetileri’ sağlam olan bu kadim anlayış; bugünlerde de yüzyıllarca olduğu gibi farklı inançları/düşünceleri bir arada yaşatma ve huzur buldurma kudretini başarıyla uygulamak zorundadır.

Tamam bu milletin içindeki ‘hainler’ bitmez!

Ancak bir ölüp, bin dirilen ‘şehit’ olmaya namzet vatan evlatları da hiç bitmez...

Ve madem ki, tarihin derinliklerinden beri Müslümanların / İslam dünyasının ve Soydaşlarımızın:

Hem koruyuculuğunu…

Hem de öncülüğünü yaptık,

o zaman, bugünlerde de bu hizmeti ve görevi hem bu coğrafyada…

Hem de dünyanın tamamında tekraren yapmak mecburiyetindeyiz!

Bunun için de ‘…Baş’a baş olmak düşer!’

Yani demem o ki ; kabiliyetsiz/liyakatsiz ve ‘nefsi’ davrananlara yetki vermek;

Hakk’ın da, halkın da hakkına girmek demektir!

Peki, böyle bir durum var mı?

Elbette ki var! Ve dahi hala yapılmaması gerekenler de…

Bir tarafta içimize nasıl yerleşti bilinmez: ‘…Görev istenmez verilir’ zihniyeti,

Diğer tarafta da ‘…Beni ülkenin hazinelerinin başına koy. Çünkü ben emaneti çok iyi korurum ve işi çok iyi bilirim’ hükmü!

Anlaşılan şu ki, ikincisi birincisinden daha doğru…

Ancak en doğruyu bulmak da uygulamak da ‘liderin işi!’ De…

Bu en doğruyu bulmak noktasında durup düşünmek lazım.

Ki, ‘…Kim Müslümanların işinde yetkili olur da bir iş için daha layık, Allah’ın kitabını ve O’nun elçisinin uygulamasını daha iyi bilen birisinin bulunduğunu bildiği halde başkasına görev verirse, Allah’a da, O’nun Resul’üne de, bütün müminlere de hıyanet etmiş olur.

Şimdi gelin ve hep beraber düşünelim!

Bir tarafta: Yaratıcıyı komple ‘ret eden’ bir güruh…

Yanı başında: Yaratıcı var ve sadece yaratma işi ile meşgul olsun; yönetme işine karışmasın diyen daha da zavallı bir zümre…

Bir de, her iki ‘kaotik’ yapıdan mürekkep ‘din ve devlet işi birbirinden ayrılsın’ skolastik felsefesiyle zehirlenmiş sözde şimdiki dünya düzeni!

Ve üzerinde hep durduğum ‘kıyamete kadar’ değişmeyecek olan Hakk düzen.

Evet, Ay’a gitmeli…

Fezaya da karış karış hâkim olmalıyız.

Fakat Kürre-i arzda ayağımız yere sağlam değmeli!

Hani işin başında:’… Lider, bazen de en arkalardan olayları seyredip yönlendirebilendir!

Tıpkı kurtlarda olduğu gibi…’ dedim ya…

Yani demem o ki; kimi, neyi, nasıl arıyorsan ara…

O aradığın özellikler sende de olmalı değil mi?

Biz var olduğuna inanıyoruz.

Ancak…

‘…arkandaki o bazıları(!) yok mu?’

İlk yorum yazan siz olun