Daha dün yıkanmış nedir bu telaş!
Bu nedir? Ne için sarmalarsınız?
Nerede her zaman giydiği esvap?
Neden ve ne için anlamazsınız?
Sokağın başından gelen ses de ne?
Yahu buradaki insanlar da kim?
Kim şurda köşede durup ağlayan?
Niçin suskunsunuz anlatmazsınız?
Neresi burası? Hiç gelmemişti
Taş avlusundan da geçmemişti
Ne o kim gelmiş? Neden bu cümbüş?
Neden bu sırra hiç erememişti
Kavuğu başında cüppeli adam
Ne söylüyor? Dahi neden bu nutuk?
Ölmek de ne demek? Neden ve nasıl?
Bu hayat faniymiş! Neresi asıl?
Musallada duran kuru bir tabut!
Önünde saf tutan birkaç da mazlum
Ruhuna dar gelir çizilen hudut
Ateşi ısıtır suyu, ölünün!
Şöyle bir bakar ki, kimdir gömülen?
Ve koyu sohbetin konusu nedir?
O çukurda kürek kürek örtülen
Toprağı kavurur ahı, ölünün
Arkadaşlar durun gitmeyin sakın
Niçin burada tek kalacakmışım?
Hey bakın! Bir bakın. Geriye bakın
Ve bu beden neden kalkmaz yerinden
Ayak sesi artık belli belirsiz
Kalkar bir bakar ki ölen kendisi
Geri kalan yalnız sessiz geçmişi
Tahtayı çatlatır vahı, ölünün
Âlem başka, yoktur geri dönüşü
Kendi perdeledi yolculuğunu
Şimdi az ötede, öte bir yerde
Mezarı titretir sesi, ölünün
Irkı, rengi, dili, malı ve şanı
Fayda etmez bir yer, zorla geldiği
Nerde şimdi o, kul olduğu, kullar?
Hesabı görülür, şaşkın ölünün!