Burada bulunduğu esnada aşırı batınî yorumlara sahip Kazım er-Reştî’den etkilenen Mirza, 1844 yılında Mehdi’ye açılan kapı anlamında “bab” olduğunu ilan etmiştir. İran’ın çeşitli bölgelerinde görüşlerini yaymaya çalışan Mirza Ali, İran’lı yetkililerce hareketleri sakıncalı bulunarak 1850’de öldürülmüştür.
Mirza Ali, görüşlerini kendi yazdığı ve kutsal olarak sunduğu el-Beyan’da ortaya koymuştur. Ona göre Hz. Peygamber (s.a.s.)’in risaletinin ve Kur’an’ın hükmü sona ermiş, Kur’an’ın yerini vahiy ürünü olduğunu iddia ettiği el-Beyan almıştır. Ayrıca bu mezhepte 19 sayısı kutsal sayılarak bu sayı üzerine birçok hükümler bina edilmiş, İslam’daki birçok hükümler kaldırılmış veya değiştirilmiştir.
Mirza Ali Muhammed’in ölümünden sonra taraftarlarından bazıları onun görüşlerini devam ettirmişlerdir. Bahailîğin kurucusu Mirza Hüseyin Ali Nuri de onlardan biri olarak hareket ederken, 1863 yılında Bâb Mirza Ali Muhammed’in müjdelediği mehdinin kendisi olduğunu ilan etmiş ve etrafında taraftar toplamaya başlamış, böylece Bahaîlik ortaya çıkmıştır. Uzun yıllar sürgün hayatı yaşayan Hüseyin Ali, 1892 yılında Akka’da ölmüştür.
Bahâilik’te Mirza Ali Hüseyin’in kaleme aldığı ve ilahi vahiy ürünü iddia ettiği el- Îkan, el-Akdes ve birçok risale kutsal kabul edilir. Bu kitaplar birçok batınî tevillerle dolu olup, İslam’ın birçok itikadî-amelî hükümlerini değiştirmiş veya ortadan kaldırmıştır.
Bahâilik ve Bâbilik inancına göre Allah’ın varlığı idrak edilemez. İnsanlar ancak Allah’ın yansıması ve tezahürü mahiyetindeki Peygamberler vasıtasıyla Allah’ı kavrarlar. Peygamberlere bu şekilde ilahî bir vasıf isnat eden bu anlayış, kıyameti ve ahireti de inkar etmektedir. On dokuz motifinin sıkça işlendiği, İslam’daki ibadetlerden esinlenen yeni ibadet anlayışları geliştiren Bahaîlik ve Babîlik sonuç itibariyle İslam dışı müstakil bir mezhep veya din hüviyeti taşımaktadır.
Günümüzde İran başta olmak üzere, Pakistan, Avrupa ve Amerika’da Bahâiler’in varlığı bilinmektedir.
Kaynak: Diyanet İşleri Başkanlığı